Sie sind auf Seite 1von 101

http://gunturk.

tk/ Uurtma Avcs Halit Hseyni (Khaled Hosseini) Emir ve Hasan, Kabilde monarinin son yllarnda birlikte byyen iki ocuk... Ayn evde by n stanneyi paylamalarna ramen Emirle Hasann dnyalar arasnda uurumlar vardr: Emir, n bir iadamnn, Hasan ise onun hizmetkarnn oludur. stelik Hasan, orada pek sevilmeyen b r etnik aznla, Hazaralara mensuptur. ocuklarn birbirleriyle kesien yaamlar ve kaderleri, evrelerindeki dnyann trajedisini str. Sovyetler igali srasnda Emir ve babas lkeyi terk edip Californiaya giderler. Emir bylece gemiinden katn dnr. Her eye ramen arkasnda brakt Hasann hatrasndan kopamaz. Uurtma Avcs arkadalk, ihanet ve sadakatin bedeline ilikin bir roman. Babalar ve oullar babalarn oullarna etkileri, sevgileri, fedakrlklar ve yalanlar.... Daha nce hibir romanda anla m bir tarihin perde arkasnn yanstan Uurtma Avcs, zengin bir kltre ve gzellie sahip topraklarn yo n aama aama gzler nne seriyor. Uurtma Avcsnda anlatlan olaanst bir dostluk. Bir insann dierini ne kadar sevebilece gibi akp giden yks... (Tantm blteninden)

Halit Hseyni (Khaled Hosseini) Afganistan, Kabil'de bir diplomatn olu olarak dodu. Ailesi, 1980'de Amerika Birleik Devletleri'nden siyasi snma hakk elde etti. Halen Kuzey California'da yaamaktadr ve do ktorluk mesleini srdrmektedir. lk roman Uurtma Avc'snn ardndan Bin Muhterem Gne y roman. Everest Yaynlar Dizgi: Bahar Kuru Trke eviri: Pren zgren

BR Aralk 2001 Bugn neysem, on iki yandayken, 1975 knn o karanlk, buz gibi gnnde oldum. Tam ann um; ykk, toprak bir duvann arkasna meimi, donmu derenin yaknndaki dar, kmaz sokaa erinden ok uzun zaman geti; ama gemi iin sylenenler yanl. Ben onun nasl gmleceini ne kadar gemi peneleriyle kendine bir k yolu amay becerse de. imdi dnnce, o bo lt yldr bakmakta olduumu fark ediyorum. Geen yaz, dostum Rahim Han beni Pakistan'dan arad. Onu ziyarete gitmemi istiyordur Kulamda ahize, mutfakta 1 dururken, kar utakinin yalnzca Rahim Han olmadn biliyordum. Kefareti denmemi gnahl gemiim-di. Telefonu kapadktan sonra, Golden Gate Park'n kuzey ucundaki Spreckies Gi'n kysnda yrye ktm. Erken leden sonra gnei, dzinelerce minyatr teknenin canl, kisiyle gezindii suda ldyordu. Bam kaldrp baknca gkyznde szlen, uzun, mavi ku tma grdm. Parkn bat tarafndaki aalarn epeyce yukarsnda, yel deirmenlerinin stnde artk memleketim dediim San Francisco kentine bakan bir ift gz gibi. Ve anszn, Hasan k ulama fsldad: Senin if in, bin tane olsa yakalarm. Hasan, tavandudakl uurtma avcs. Bir st aacnn yaknndaki tahta sraya oturdum. Rahim Han'n telefonu kapatmadan hemen son anda gelivermi gibi syledii eyi dndm: Yeniden iyi biri olmak mmkn. Bir kez dah a, ikiz uurtmalara baktm. Hasan' dndm. Baba'yi. Ali'yi. Kabil'i. Her eyi deitiren o kadar olan yaamm. Her eyi deitiren ve beni bugn neysem o yapan k. 2 iki ocukken, Hasan'la birlikte babamn evindeki araba yolunun iki yamnda sralan an kavak aalarna trmanr, bir ayna parasyla komu evlerin camlarna k tutar, komu lonlarmzn ceplerini dut kurusu ve cevizle doldurur, yksek dallardan ikisine, ata bin

er gibi, karlkl yerleir, plak ayaklarmz aaya sarktrdk. Dudan yerken aynay el imize ceviz frlatr, kkrdar, glerdik. Hasan' o aacn zerinde hl grebiliyorum; yapra an szan gne , meeden oyulmu bir in bebei kadar toparlak, kusursuzcasna yuvarlak , yayk burnu, bambu yapraklarn andran ksk, hafif ekik, a gre san, yeil, hatta sa i. Biraz dk, kk kulaklan, son anda eklenivermi bir 3 uzanty andran sivri, sert enesi gzmn nnde. Ve yank duda; in bebeini yapan ustan i kaym ya da adam yoruluvermi, dikkati dalm gibi, stdudan hemen soluna atlan o en o aalarn tepesinde Hasan' sapanyla komunun tek gzl Alman kurduna ceviz frlatmaya ra dim. Hasan bunu yapmak istemezdi, ama ben istersem, gerekten istersem beni kurnaz d. Hasan benim hibir isteimi geri evirmezdi. Sapan kullanmada stne yoktu. Hasan'n baba Ali bizi bu durumda yakalaynca kzard - onun kadar tatl, iyi huylu biri ne kadar kzabilirse, elbette. Parm an sallar, inin abuk, derdi. Aynay elimizden alp annesinin bir szn yinelerdi: eytan klan Mslmanlara ayna tutar, akllarm elmeye alrm. Olunu serte szerek, eklerdi: glermi." Hasan ayaklarna bakar, "Evet, Baba," diye mrldanrd. Ama beni asla ele vernSezdi. Ayna fikrinin de, tpk komunun kpeine ceviz atmak gibi, benden ktn asla sylemedi. Kavaklar ift kanad, zeri dvme demirden motiflerle bezeli bahe kapsna ulaan, krmz t ba yolunun iki yanna sralanma. Kap, babamn arazisine alyordu. Evimiz tula sol tarafindayd; araba yolu evin arkasndaki bahede son buluyordu. Herkes, Baba'nn yaptrd evin, Vezir Ekber Han blgesindeki en gzel ev olduunu sylerdi; s, Kabil'in kuzeyinde yer alan, yeni ve zengin bir mahalleydi. Kimilerine greyse K abil'in en gzel eviydi. ki yam gl aalaryla kapl geni bir imenlik, mermer zeminli, geni pencereli, byk binaya u .

Baba'nn sfahan'da eliyle setii geometrik desenli, mozaik fayanslar drt banyonun zemin ini kaplyordu. Kalkta'dan getirdii, yaldz ilemeli hallar duvarlar sslyor, tonozlu tavandan kristal bir avize sarkyordu. st katta benim yatak odam, Baba'nn yatak odas ve "sigara odas" diye bilinen, her zam an ttn ve tarn kokan alma odas vard. Babamla arkadalar, Ali'nin sunduu akam yeme odaya ekilir, siyah, deri koltuklara yaylrlard. Pipolarn doldurur (Baba buna " pipoyu beslemek" derdi), en sevdikleri konulardan sz ederlerdi: siyaset, i, futb ol. Bazen Baba'ya yanlarnda oturup oturamaya-cagm sorardm, ama o kapnn eiine dikilir, adi ama," derdi. "Bu, yetikinlerin zaman. Neden gidip kitap filan okumuyorsun?" So nra, kapy kapatrd; ben orada ylece kalr, neden btn zamann hep yetikinlere ayrd oturur, dizlerimi gsme ekerdim. Orada bir, bazen iki saat oturur, ieriden gelen kahk ahalar, gevezelikleri dinlerdim. Aadaki oturma odasnda, iinde zel olarak yaptrlm dolaplar bulunan, genie bir girin isli duvara ereveli aile resimleri aslyd: Bykbabamla Kral Nadir ah'm 1931'de, ah'm s tndan iki yl nce ekilmi, eski, damarl bir fotoraf; l bir geyiin banda duruyorlar, dizlerine kadar gelen izmeler, omuzlarnda av tfekleri. Annemle babamn dn fotor da vard; babam siyah takm elbisesiyle gz alc, annem gelinlikli, glmseyen, gen bir enses. Sonra, babamla en iyi dostu ve i orta Rahim Han', evimizin nnde dururken gstere , bir baka fotoraf; ikisi de ok ciddi - ben henz bir bebeim, Baba beni kucama alm; y un, ask. KoUanndaym, ama parmaklarm Rahim Han'n sereparmana dolamm. Bu kavisli duvar, oturma odasn yemek salonuna balard; salonun ortasndaki maun masa, o tuz konuu rahata arlayabilecek genilikteydi - masrafl, gsterili partilere dkn olan yesinde, neredeyse her hafta arlard 5 da. Yemek salonunun teki ucunda kn srekli yanan, yksek, mermer bir mine vard. Geni, srgl bir kap bir dnmlk arka baheye ve dizi dizi kiraz aalarna daire biimindeki terasa alyordu. Baba ve Ali doudaki duvarn dibinde kk bir sebze b yetitirmiti: domatesler, nane, yeil biber ve bir trl rn vermeyen msrlar. Hasan'la ik oraya "Hasta Msr Duvar" derdik. Bahenin gney ucunda, bir yenidnya aacnn glgesinde hizmetkrlarn evi vard; Hasan'n b le birlikte yaad kk, mtevaz, toprak kulbe. Hasan ite orada, o kk mtemilatta 1964 ylnda domu; beni doururken can veren annemin bir yl sonra.

O evde yaadm on sekiz yl boyunca, Hasan'la Ali'nin kulbesine yalnzca -be kez girdim elerin ardna ekilip biz de nihayet oyun oynamaya son verince, Hasan'la yollarmz ayrlrd Ben gllerin arasndan geip Baha'nn maliknesine yollanrdm, Hasan da doduu ve aamn geirdii, dknt kulbeye. Temiz, eyasz, bir ift gazya lambasyla aydnlatlan, lo bir yer olduunu anmsyorum. O ine iki dek konmu, aralarna da ypranm, saaklan erimi bir Herati kilimi atlmt; bi n'n resim yapt tahta masayla ayakl bir tabure dururdu. Duvarlar, zerine boncuklarla ah- ekber yazs ilenmi olan, tek bir rtnn dnda plakt. Baba rty Meat'a yap i'ye armaan getirmiti. te Sanaubar, Hasan' 1964'te, souk bir k gn bu kk kulbede dourmutu. Ben annemi d ama yznden kaybetmiim, Hasan da annesini bir haftalkken kaybetmi. ou Afgan'n l e beter de6 dii bir alnyazs yznden: Kadn, gezgin bir arkc ve dans kumpanyasyla kam. Hasan annesinden hi sz etmezdi; byle biri hi var olmamt sanki. Onu ryasnda grp gr k ederdim; nasl bir kadn olduunu, u an nerede bulunduunu. Hasan da onu merak ediyor m uydu? zlyor muydu -benim hi tanmadm annemi zlediim gibi? Bir gn evden km, yeni ni grmek iin Zainab Si-nemas'na doru yryorduk; stiklal Ortaokulu'nun yaknndaki asker n geen kestirmeye saptk - Baba o yolu kullanmamz yasaklamt, ama o srada Rahim Han'la likte Pakistan'dayd. Klay eviren itin stnden atladk, kk dereyi getik ve eski, terk edi z balad, bo, toprak araziye ktk. Birtakm askerler bu tanklardan birinin glgesine to ara iiyor, iskambil oynuyordu. lerinden biri bizi grd, yanndaki arkadan drtt, sonra Ha lendi. "Hey, sen!" dedi. "Seni tanyorum." Onu daha nce hi grmemitik. Kafas tral, tknaz bir adamd; yanaklanndaki siyah kl dip rgindi. Bize sn biiminden, baklanndan rkmtm. "Yrmeye devam et," diye fsldadm Hasan'a. "Sen! Hazara! Seninle konuuyorum, yzme baksana!" diye haykrd er. Sigarasn yanndakine di, ba ve iaret parmaklann birletirip halka iareti yapt. teki elinin orta parman da kaya soktu. Soktu,

kard, soktu kard. "Anneni tanrdm, biliyor musun? Hem de ok iyi tanrdm. u kardak nu becerdim." Askerler gld. Bir tanesi, domuz gibi cyaklad. Hasan'a, Durma, yrmeye devam et," dedim. "Ah, yle tad, sk bir delii vard ki!" diye bard asker; tekilerin ellerini skyor, p du. Daha sonra, film 7 balaynca, karanlkta Hasan'n hkrdn duydum. Yalar yanaklarndan sel gibi akyordu. mzuna doladm, onu kendime ektim. Ban gsme yaslad. "Seni bakasnla kartrd," diye la kartrd." Sanaubar'n evden kamasna aslnda kimsenin armadn duymutum. nsanlar asl, Kuran' kendisinden on dokuz ya kk, ok gzel ama tre nedir bilmeyen, ad ktye km Sanaubar an armlar. Ali gibi o da hem ii hem de etnik kken olarak Ha-zara'yd. Birinci derecede uzeni olduu iin de, en doal e adayyd. Ama bu benzerliklerin dnda, Ali'yle Sanaubar' ortak zellii yoktu - en azndan d grn asndan. Sanaubar'n, dedikodulara baklrsa, sokan parlak, yeil gzlerine, cilveli yzne karlk Ali doumda meydana gelen ve yznn a kaslar etkileyen fel yznden asla glmseyemez, srekli ask yzle dolard. Ta yzl A ya da zlmesi ok tuhaf bir grntyd, nk yalnzca o ekik, kahverengi gzleriyle glms . Gzlerin ruhun aynas olduu sylenir. Bu sz, kendini salt gzleriyle davuran Ali iin s i sanki. Sanaubar'n kkrtc, mstehcen yry ve alkalanan kalalar saysz erkei batan ka ksa kalan, arpk sa baca (aradaki kt inceliindeki kas saylmazsa), bir deri bir kem gn, ben sekiz yandayken Ali'yle birlikte pazara nan almaya gidiimizi anmsyorum. Bir a k mrldanarak arkasndan gidiyor, yryn taklit ediyordum. Zayf, kemikli bacan yeri el bir harekede savuruunu, o ayan yere her basnda inanlmayacak kadar saa yatan beden zliyordum. Her admda yere devrilmemesi, kk bir mucize 8 gibiydi. Ona yknnce, az kald yolun kenarndaki hendee yuvarlanyordum. Bunun zerine kk

eye baladm. Ali dnp baknca onun taklidini yaptm grd. Hibir ey sylemedi. Ne o za nra. Yalnzca yrmeye devam etti. Ali'nin yz ve yry mahalledeki baz kk ocuklar korkuturdu. Ama asl soru lard. Onu sokaklarda kovalar, nlerinden topallayarak geen bu adamla acmaszca alay ede rlerdi. Kimisi ona Babalu derdi - kukla adam. "Hey, Babalu, bugn kimi yedin, baka lm?" diye haykrrlard bir azdan, kahkahalarla glerek. "Kimi yedin, ha, seni yass burun Babalu?" Ona 'yass burun' diyorlard, nk Ali'yle Hasan'n yz hadan Hazara rkna zg, tipik Moo tayordu. Yllarca, Hazaralar hakknda bildiim tek ey de buydu zaten; Moollarla ayn soy geldikleri ve u ufak tefek inlilere benzedikleri. Okul kitaplarnda onlardan nerede yse hi sz edilmez, atalarna yle bir deinilip geilirdi. Bir gn, Baha'nn alma odas arn kartrrken, elime annemin eski tarih kitaplarndan biri geti. Horam adnda bir ra n yazlmt. zerindeki tozu fledim, gece yatarken yanma aldm ve Hazara tarihine koca bir ayrlm olduunu grnce afalladm. Hasan'm halkn anlatan, upuzun bir blm! te orada, b ni Petunlann Hazaralara zulmettiini, onlar ezdiini okudum. Hazaralann on dokuzuncu yz ylda Petunlara kar ayaklanma giriiminde bulunduunu, ama Petunlann 'aza alnmaz bir va bu isyan bastrd' yazyordu. Kitap, halkmn Hazaralan kadettiini, topraklanndan srd yaktn, kadnlarn da sattn sylyordu. 'Hazaralan ezmelerinin bir nedeni de, Hazara-lannsa ii olmalandr,' diyordu. Kitap bilmediim, ret9 menlerimin bir kez olsun deinmedii bir sr ey anlatyordu. Bunlara Baba da dein emiti. Ayn zamanda, bildiim eylerden de sz ediyordu: Hazaralarn fare yiyen, yass burun u, yke dayankl, katr kadar salam insanlar olduundan, rnein. Mahalledeki baz ocuklar a bu tr szcklerle satatn duymutum. Ertesi hafta dersten sonra, kitab, zellikle de Hazaralarla ilgili blm retmenime gster . Sayfalar yle bir kartrd, alayla glmsedi, sonra kitab geri verdi. "te, iiler bunu ok iyi b , eyalarn toplarken, "mazlum rol yapmay, kendilerini ehit diye yutturmay." ii derk yzn buruturmutu; bulac bir hastalktan sz eder gibi. Kocasyla ayn etnik kkene sahip, stelik akraba olan Sa-naubar mahallenin ocuklaryla bir olup Ali'yi alaya alrm. Kocasnn d grnnden ne kadar tiksindiini hi gizle -mezmi "Bu da koca m?" diye hrlarm. "yle eekler grdm ki, kocala ok daha yakyordu." Bu evliliin Ali'yle amcas, yani anaubar'n babas arasndaki bir tr antlamaya dayandn ard. Be yanda yetim kalan, sz edilmeye deer bir mal da miras da bulunmayan Ali'nin, lekelenen adn kurtarmak iin Sanaubar'la evlendiini sylerlerdi.

Ali onu taciz edenlere hi karlk vermezdi; bence nedeni ksmen, o pei sra srkleyip dur kat bacayla onlar yakalayamayacan bilmesiydi. Ama asl neden, bir tr baklk kazanm hakaretleri duymuyordu bile; o Sanaubar'n Hasan' dourduu an yaama sevincine, derdinin ilacna kavumutu. Yaln ama etkili bir tedavi olmutu. Doum uzman yok, narkozcu yoi, yl terili, ekranl cihazlar yok. Yalnzca lekeli, plak bir dekte yatan Sanaubar, yannda Al bir de ebe. Kadnn yle 10 aman aman yardma ihtiyac olmamu, nk Hasan doarken bile karakterine uygun davranmt: nlnn cann yakmay bilmez, bunu istese de beceremezdi. Birka inilti, -be knma ve Has de glmseyerek. Boboaz ebenin komulardan birinin hizmetisine anlattna, onun da nne gelene yaydna r, Ali'nin kucandaki bebee yle bir bakm, sol dudaktaki yar grm ve kiner gibi g "te," demi, "senin yerine bol bol glmseyecek, budala oluna kavutun!" Hasan' kucana le reddetmi, be gn sonra da ekip gitmi. Baba, Hasan' emzirmesi iin benim st annemi artm. Ali bize onun, dev Buda heykellerini ulunduu Bamiyan kentinden gelme, mavi gzl bir Hazara kadn olduunu anlatr, eklerdi: "y tad bir sesi vard ki." Hasan'la her seferinde, hangi arky sylerdi, diye sorardk, oysa bal gibi bilirdik - Al i bize defalarca sylemiti. Amacmz arky Ali'den bir kez daha dinlemekti. Ali genzini temizler, balard: Tksek bir dan tepesinde durdum, Ve Ali'yi, Allah'n Aslan'n ardm. Oh, Ali, Allah'n larn Kral, u yaral kalplerimize sevin getir. Sonra bize, ayn st annenin emzirdii ocuklarn karde olduunu, aralarnda zamann bile

kopartamayaca bir kan ba olutuunu sylerdi. Hasan'la ayn memeden st emmitik. lk admlarmz ayn bahede, ayn imenlerin zerinde a erimizi ayn-atnn altnda sylemitik. 11 Benimki Baba idi. Onunkiyse Emir. Benim adm. imdi geriye baknca, 1975 ylnda olanlarn -ve onu izleyenlerin- kkeninde ite bu iki szc rum. I

Babamn bir zamanlar Belucistan'da siyah bir ayyla gretii rivayet edilirdi. yk bir bak a ilgili olsayd, Afgan-lann abartma huyunu anmsar, //deyip geerdik ne yazk ki ulusal bir hastala dnm olan bu huya gre, birinin, olunun doktor olduuyla vndn duyunc u udur: Olan byk bir olaslkla, lisedeyken bir biyoloji snavndan iyi not almtr. Am daki herhangi bir yknn doruluundan hi kimse kuku duyamazd. Kukusu olanlar eh, Baha'nn srtndaki ince, uzun trnak izlerine bakabilirdi. Baha'nn greini gzmn n rca canlandrdm, ryamda bile grdm. O dlerde Baha'yla ayy birbirinden bir trl ayram Baha'ya o nl lakabn takan kii, Rahim Han'd: Tufan 13 Y^a, Dr baka deyile 'Kasrga Bey'. Bu takma ad, babama gerekten yakyordu. O bir doa o riyan Petunlann kusursuz bir rneiydi; gr bir sakal, kendisi kadar asi, kvrck, kahvere salar, bir st aacn kknden skebilecek kadar gl grnen elleri ve Rahim Han'n t ktrecek' kadar keskin, siyah gzleri vard. Davetlerde bir doksanlk cssesiyle salona bi firtna gibi dalar, btn balar, gnee dnen ayiekleri gibi ona evrilirdi. Baba uykusunda bile grmezden gelinmesi olanaksz biriydi. Kulaklarma pamuk tkar, yorg an bama eker, yine de Baba'mn horultusunu duyardm; bir kamyon motorunun gmbrtsn and ltular duvarlar delip geerdi. stelik yatak odam koridorda, Baba'nn odasnn tam karsnd nnemin onunla ayn odada uyumay nasl baardn hl anlayabilmi deilim. Onunla tansay k istediim eylerden biri de budur. 1960'lann sonlarna doru, ben be-alt yalarndayken, Baba bir yetimhane yaptrmaya karar v rdi. Ayrntlar Rahim Han'dan, dinledim. Baba'nn, hibir mimarlk deneyimi olmamasna kar ojeyi kendi eliyle izdiini anlatt. Akl banda tanlan, bu samala son verip bir mimar Baba elbette kabul etmemi, onlar da bu dik ballk karsnda balarn esefle sallam. Am onlar da bu zafer karsnda balarn saygyla emiler. Kabil Irma'nn gneyindeki Maywan hemen arkasna yaplan, iki kad yetimhanenin btn masrafn Baba karlam. Rahim Han, Ba kendi parasyla tamamladn, mhendislerin, elektrikilerin, su tesisats ve ii alnmas gereken' belediye grevlilerinin de, elbette) parasn cebinden verdiini anlatt.

Yetimhanenin inaat yl srd. Artk sekizime basm-14 am. Aln bir gn ncesini ok iyi anmsyorum; Baba beni Kabil'in birka kilometre dnd gtrmt. Hasan' da armam syledi, ama ben Hasan'm yaplacak ileri olduu yalanm uy ba baa olmak istiyordum. Ayrca, bir keresinde Hasan'la Ghargha Gl'ne gitmitik ve Hasan ta suda tam sekiz kez sektirmi-ti. Benim rekorumsa beti. Baba da yanmzday d, bizi seyrediyordu; Hasan'n srtna pat pat vurmutu. Hatta kolunu onun omzuna bile d olamt. Baba'yla ben, yalnz ikimiz, gl kysndaki tahta piknik masalarndan birine oturduk, halan umurtayla kfteli sandvi yedik - iki nan diliminin arasna yerletirilmi kfteyle salatalk turusu. Suyun rengi lacivertti, gne klan cam duruluundaki yzeyde ldyordu. Cumalar a almak iin kent dna kaan ailelerle dolup taard. Ama o gn hafta ortasyd ve bir tek a ben vardk, bir de uzun sal, sakall birka turist; onlara 'hippi' dendiini duymutum. R a oturmu, ayaklarm suya sarktmlard; balk tutuyorlard. Baba'ya salarn neden uzattk ama Baba homurdand, yant vermedi. Ertesi gnk konumasn hazrlyordu; elle yazlm bir kd kartryor, kalemiyle uraya buraya not alyordu. Yumurtam yedim ve Baba'ya, okuld rdan birinin syledii ey doru mu, diye sordum: Yanllkla yumurta kabuunu snrsan, heme ydin. Baba bir kez daha homurdand. Sandviimden bir srk aldm. San sal turisderden biri tekinin srtna vurdu. Uzakta, gln karsnda bir kamyon tepeyi ar ar trmanyordu. D an gne panldad. "Galiba bende saratan var," dedim. Kanser. Baba, esintide uuan kdardan bam kaldrd. M kendin de alabilirsin, dedi; arabann bagajnda, diye ekledi. 15 Ertesi gn, yetimhanenin avlusundaki btn iskemleler doldu. Bir sr insan al trenini a zlemek zorunda kald. Rzgrl bir gnd, yeni binann ana giriinin hemen nne kurulmu

ltide, Baba'nn arkasnda oturuyordum. Baba koyu yeil bir takm elbise giymi, astragan b ir kalpak takmt. Konumasnn ortalarna doru, rzgr bandaki apkay uurdu, herkes gld. apkay tutmam iaret etti; buna ok sevinmitim, nk bylece herkes onun benim babam olduunu anlayacakt iden mikrofona dnd, "Umarm bina apkamdan daha dayankldr," dedi; yine herkes gld. Bab umasn bitirince, insanlar ayaa kalkp alkladlar. Alklar uzun bir sre kesilmedi. Dah a, srayla onun elini sktlar. Salarm kartranlar, benim elimi skanlar da oldu. Baba'y imle yle gururlanyordum ki. Ama Baba'nn btn baarlarna karn, insanlar i konusunda ona gvenmeyi bir trl becerem ya kannda ticaret olmadm, babas gibi hukuk okumas gerektiini sylerlerdi. Oysa Baba, i baaryla yrtmekle kalmayp Kabil'in en zengin tccarlarndan biri olmu, yanldklarn ka Rahim Han hal ihracatna ek olarak, tkr tkr ileyen iki eczaneyle bir lokantann sahibiy er; son derece baarl bir ortaklkt. Ayn ekilde, Baba iyi bir evlilik yapamayacam ileri srenlere inat (ne de olsa, asil bi r aileden gelmiyordu), annemle, ok iyi eitim alm, Kabil'in en saygm, en gzel ve en if Fetli kzlarndan biri saylan Sofia Akrami'yle evlenmiti. niversitede klasik Farsa dersi veren bu gen kadn, stelik kraliyet ailesinden geliyordu; babam ondan srekli 'prense sim' diye sz ederek bu gerei fesat ahbaplarnn yzne arpard. Beni, bu apak srtan i sak, babam evresindeki dnyay gnlne gre yourmu biriydi. Sorun, Baba'nn dnyay siyahsiydi. Ve neyin siyah neyin 16 beyaz olduuna karar veriinde. Hayat byle yaayan birine duyduunuz sevgiye mudaka korku elik eder. Belki biraz da nefret. Beinci smftayKen, bize slam' reten bir din hocamz vard. Ad Molla Fetullah Han'd; i yz, bouk bir sesi olan, ksa boylu, tknaz bir adam. Bize zek?in ve hac grevinin erdeml rini anlatr, gnde be kez klman namaz ve namaz srasnda okunan karmak dualar retir, ayeder ezberletirdi - tercme etme zahmetine hi kalkmad bu Arapa szckleri sizi daha iyi duyabilsin!") en doru biimde telaffuz etmemiz iin bizi sktrr, bunun i e bazen elindeki soyulmu st dalndan yararlanrd. Bir gn bize, slam'n iki imeyi kor saydn syledi; ienler bunun hesabn Kyamet Gn verecekti. O gnlerde, Kabil'de iki i lkanlk deildi zaten. ki yznden halk nnde krbalanan filan yoktu, ama yine de, iki bu ii gizli gizli yapard. nsanlar viskilerini 'ila' niyetine, kahverengi kese-kdannda belli 'eczanelerden' alrd. Torbay grlmeyecek biimde tar, yine de, dkknn nn bil yplayan baklarna hedef olurlard. Molla Fetullah Han'n sylediklerini aktardmda, st ha'nn alma odasndaydk. Baba odann bir kesine yerletirilmi olan bardan kendine visk aktayd. Dinledi, ban sallad, sonra ikisinden bir yudum ald. Gelip deri divana oturdu, kadehini brakt, beni kucana ekti. Bir ift ktn zerinde oturuyormu duygusuna kap soluk ald, soluunu burnundan salverdi; bynn arasndan geerken tslamaya, bouk bir silmeyecek gibiydi. Ona sanlsam m yoksa dehet iinde frlayp kasam m, bir trl karar ve ordum. "Okulda rendiklerinle gerek yaamdaki eitimin ara-

17 snda bocaladn gryorum," dedi, o derin sesiyle. "Peki ama, eer syledikleri doruysa, sen bir gnahkr oluyorsun, yle deil mi, Baba?" "Hmm." Baba bir buz parasn dileriyle ezdi. "Babann gnah konusunda ne dndn bilme misin?" "Evet." "yleyse anlataym," dedi Baba. "Ama nce bir eyi ok iyi anlaman istiyorum, Emir: O sakal l yobazlardan asla deerli bir ey renemezsin." "Molla Fetullah Han' m kastediyorsun?" Baba kadehini sallad. Buzlar ngrdad. "Hepsini kastediyorum. O kendini bir bok sanan, her eyin stnde gren maymunlarn sakalna rkreyim." Kkrdadm. Baha'nn herhangi bir maymunun sakalna tkrrkenki grnts, gerekten komikti "Tek bildikleri, tespih ekip anlamadklar bir dilde yazlm bir kitab papaan gibi tekrar ak." kisini yudumlad. "Afganistan bunlann eline geerse, Allah yardmcmz olsun." "Ama Molla Fetullah Han iyi birine benziyor," dedim, hl kkr kkr glerek. "Cengiz Han da yleydi," dedi Baba. "Neyse, bu kadar yeter. Gnah sordun, ben de anla tmak istedim. Dinliyor musun?"

"Evet," dedim, glmemek iin dudaklarm bzerek. Ama burnumdan bir kkrt ka, horultuya b ir ses kt. Bunun zerine kahkahay koyuverdim. Baha'nn buz gibi gzleri gzlerime ivilendi; ayn anda glmeyi kestim. "urada seninle iki rkek gibi konumaya alyorum. Bir kez olsun becerebilir misin bunu?" "Evet, Baba, can," diye geveledim, Baha'nn bir-ik szckle canm nasl yaKbildiine bir k ha aarak. abu18 cak uup giden, gzel bir an yaamtk (Baba brakn kucana almay, benimle doru drst k nse bir aptal gibi harcamtm onu. "Gzel," dedi Baba, ama gzleri ikircikliydi artk. "imdi, mollalar ne derse desin, yal nzca bir gnah vardr, tek bir gnah. O da hrszlktr. Onun dndaki btn gnahlar, hrs e demek istediimi anlyor musun?" "Hayr, Baba can" dedim, anlamak iin kendimi umutsuzca zorlayarak. Onu bir kez daha hsrana uratmak istemiyordum. Baba sabrszca iini ekti. Bu da canm actt, nk sabrsz biri deildi. Eve, hava kara d, akam yemeini tek bama yediim gnleri anmsadm. Ali'ye Baba'nn nerede olduunu, e eleceini sorardm, oysa inaat alannda olduunu, unu ya da bunu denetlediini ok iyi bili m. Buysa sabr isterdi, deil mi? Uruna yetimhane yaptrd ocuklardan daha imdiden nefre yordum; bazen, keke ana-babalaryla birlikte Gielerdi, derdim. "Bir insan ldrdn zaman, bir yaam alm olursun," dedi Baba. "Karsnn elinden bir k bir babay alm olursun. Yalan sylediinde, birinin geree ulama hakkn alarsn. Hile y ldattn zaman doruluu, hakll alm olursun. Anlyor musun?" Anlyordum. Baba al ya rs bykbabamn evine hrsz girmi. Saygn bir yarg olan bykbabam, adamn karsna di an baklayp orackta ldrm - ve Baha'dan babasn aim. Kent halk katili ertesi gn, yakalam; adamn Kunduz yresinden gelen serserinin teki olduu anlalm. Onu bir mee dal rnda, ikindi namazna daha iki saat varm. Bu yky Baha'dan deil, Rahim 19 Han'dan dinlemitim. Baba hakkndaki bilgileri hep bakalarndan alrdm zaten. "almaktan daha kt bir su yoktur, Emir," dedi Baba. "Kendisine ait olmayan bir eyi ala n insan, bu ister bir can olsun isterse bir dilim nan... aalktr. Byle birinin yzne t e biriyle yollarmz kesitiinde, Allah yardmcs olsun. Anlyorsun, deil mi?" Baha'nn bir hrsz evire evire dvme fikri, hem gln hem de rktcyd. "Evet, Baba." "Yukanda bir yerde bir Tann varsa, umarm benim viski imem ya da domuz yememden ok d aha nemli meselelerle urayordun Hadi, in bakalm. Byle gnahtan konuup durmak beni yeni susatt." Barda kadehini dolduruunu seyrettim ve az nceki konumamza benzer bir konumay bir daha ne zaman yapacamz merak ettim. nk gerei sylemek gerekirse, hep Baba'mn benden az o ettiini hissederdim. Neden etmesin ki? Her ey bir yana, sevgili, biricik karsn, gzelle r gzeli prensesini ldrmtm, yle deil mi? Buna karlk da, en azndan Baba'ya benzeme gsterebilirdim. Oysa ona hi ekmemitim. Hem de hi. Okulda ercanji denen bir oyun oynardk - bir tr iir yarmas. Farsa retmeninin gzetim aa yukar yle geliirdi: Sen bir iirden bir dize sylerdin, rakibin de altm saniye i n azndan kan son harfle balayan, bir baka dize sylemek zorundayd. Snftaki herkes be almak isterdi,

nk on birime bastmda Hayyam'dan, Hafiz'dan ya da Rumi'nin nl Mesnevi'sinden dzineler zeyi ezbere biliyordum. Bir keresinde, btn snfa kar tek bama oynadm ve kazandm. O a Baba'ya anlattm; bam sallamakla yetindi, "Gzel," diye mrldand. 20 te babamn kaytszlndan kap, lm annemin kitaplarna snmam, byle oldu. Bir de H her eyi okuyordum; Rumi, Hafiz, Sadi, Victor Hugo, Jules Verne, Mark Twain, Ian Fleming. Annemin kitaplarn okuyup bitirince -skc tarih kitaplarn deil, onlara pek eli srmezdim, bir tek romanlara, destanlara dkndm-harlm kitaplara yatrmaya baladm. C aknndaki kitapdan her hafta bir kitap alrdm; odamdaki raflar dolunca onlar karton kutu arda biriktirmeye baladm. Bir airle evlenmek baka eydi, burnunu iir kitaplarndan kald yan bir oula sahip olmak baka ey, elbette... Baha'nn hayal ettii erkek evlat bu deildi . Gerek erkekler iir okumazd; hele iir yazmak, Tann korusun! Gerek erkekler -gerek erk ek ocuklar- tpk Baha'nn genken yapt gibi, futbol oynard. Edebiyata dknlm Bab

teyen bir durumdu. 1970'de, Baba yetimhane inaatndan bir sreliine uzaklam, dnya kupas nm televizyondan izlemek iin Tahran'a gitmiti; o gnlerde Afganistan'da henz televizy on yoktu. Futbol tutkusunu bana da alamak iin, beni bir takma yazdrd. Ama acnacak d rumdaydm, takmn yz karasydm; srekli, ya gzel bir pasn arasna giriyordum ya e giden bir oyuncunun nn tkyordum. Sska bacaklarmla sahada bir o yana bir bu yana sei r, kimse bana pas vermedii iin szlanp dururdum. Kollarm deli gibi sallayp, "Hey, bana! Bana!" diye rp dursam da, takm arkadalarm beni grmezden gelirdi. Babamn spor beceri zerresini bile alamadm anlalnca, Baba beni hi olmazsa ateli bir taraftara dntrme Bu kadarn becerebilirdim herhalde, deil mi? Elimden geldiince uzun bir sre ilgileniyo rmu numaras yaptm. Kabil takm Kandahar' yendiinde Baha'yla birlikte lklar attm, h takma penalt verince, kfr 21 basum. Ama Baba bu ilginin iten olmadn hissetti ve olunun asla futbol oynamayaca, hat seyretmeyecei gere ini kabullendi. Baba'nn beni ilkbaharn ilk gn, Afgan ylbasnda gtrd yllk Buzkafi Turnuva'sn a nistan'n milli tutkusuydu, hl da yledir. Genellikle zengin hamilerce desteklenen, so n derece yetenekli bir binici, yani bir cependez, oyun alanndaki bir kei ya da koy un leini yerden kapmaya, drtnala kaldrd atyla stadn evresinde bir tur attktan sonra leini nceden belirlenmi olan say izgisinin iine atmaya alr; bu arada teki pepen-d u kovalar, lei elinden almak iin her yolu dener: tekme, yumruk, krba savurmak, trmklam ak serbesttir. O gn izleyiciler avaz avaz baryor, meydandaki adlar sava naralar atarak bir toz bulutu iinde, hayvan leini kapmaya alyordu. Toprak atlarn toynaklar altnda rdu. Biz yukardaki tribnlerden seyrediyorduk; biniciler nmzden doludizgin, haykrarak, kkreyerek geiyor, atlarn azlarndan salyalar, kpkler fikryordu. Bir ara Baba birini gsterdi. "Emir, u etraf kalabalk adam gryor musun?" Gryordum. "O, Henry Kissinger." "Ya," dedim. Henry Kissinger'n kim olduunu bilmiyordum, sormaya hazrlandm. Ama ayn an da, dehet iinde, pe-pendez'lcrdcn birinin attan dtn ve toynaklann altnda ezildiini eni, bez bir bebek gibi oradan oraya srkleniyor, saa soia savruluyordu; sonunda adla r uzaklat, beden birka kez yuvarlandktan sonra durdu. Bir kez seirdi, sonra tam anlamy la hareketsiz kald; bacaklar doal olmayan bir biimde bklm, akan kan yerde bir havuzcu luturmutu. 22 Alamaya baladm. Eve dnnceye kadar da aladm. Baha'nn direksiyona kenetlenmi ellerini anmsyorum. Skyo iyor, yine skyordu. Yzndeki tiksintiyi gizlemek iin harcad youn abay hi unutmayac abamn alma odasnn nnden geerken, Rahim Han'la konutuunu duydum. Kulam kapya ya "...salkl olduu iin kretmelisin," diyordu Rahim Han. "Biliyorum, biliyorum. Ama srekli kitap okuyor ya da uykuda yrr gibi evin iinde dola np duruyor." "Ee?" "Ben yle deildim." Baba'nn sesinden hayal krkl, hatta kzgnlk yansyordu. Rahim Han gld. "ocuklar boyama kitab deildir. Onlar en sevdiin renklere boyayamazsn." en bunu bilir, bunu sylerim: Kesinlikle onun gibi deildim; birlikte bydm ocuklar da d i." "Biliyor musun, bazen dnyann en ben-merkezci insan oluyorsun," dedi Rahim Han. O, B aba'ya bu tr eyler sy- -leyebilen tek kiiydi. "Bununla ilgisi yok." "Yok. mu?" "Yok." "Neyle var, peki?"

Baba'nn oturduu koltuun gcrdadn duydum. Gzlerimi yumdum, kulam kapya biraz daha istiyor, duymak istemiyordum. "Bazen u camdan darya bakyor, onu mahallenin ocuklaryla ynarken gryorum. Onu itip kakyor, oyuncaklann elinden alyor, urasna burasna dirsek at ar. Ve o, asla karlk vermiyor. Asla. 23 Yalnzca... ban ne eiyor..." "iddeti sevmiyor demek ki," dedi Rahim Han. "Demek istediim bu deil, Rahim; bal gibi biliyorsun," diye atld Baba. "Bu ocukta eksi k bir eyler var." "Evet, gaddarlk." "Kendini savunmann gaddarlkla bir ilgisi yoktur. Mahallenin ocuklar ona satanca ne olu yor, biliyor musun? Hasan ne atlp onlar pskrtyor. Kendi gzlerimle grdm. Eve dndkl

ona soruyorum: 'Hasan'n yzndeki yara nasl oldu?' O da, 'Dt,' diyor. Sana sylyorum, R bu ocukta bir eksiklik var." "Zamanla kendi yolunu bulacaktr," dedi Rahim Han. "Nereye doru, peki?" dedi Baba. "Kendini savunamayan bir ocuk, hibir eyi savunmayan bir erkek olur." "Her zamanki gibi, an basitletiriyorsun." "Hi sanmyorum." "fkelisin, nk iini devralmayacandan korkuyorsun." "imdi kim basideriyor, bakalm?" diye sordu Baba. "Bak, birbirinizi sevdiinizi biliyor um, bu da beni mudu ediyor. Kskanyorum ama memnunum. Ciddiyim. Birine... onu anlay an birine ihtiyac var, nk Tann ahit, ben anlayamyorum. Ama Emir'de beni endiel ndiren, ifade edemediim bir ey var. Sanki..." Duraksadru, doru szckleri arad iyordum. Sesini alakt, ama onu yine de duyabildim. "Doktorun onu kanmn iinden ekip a ldn gzlerimle grmeseydim, olum olduuna asla inanmazdm." Ertesi sabah Hasan bana kahv zrlarken, cann skan bir ey mi var, diye sordu. Lafi azna tkverdim: Sen kendi iine b Rahim Han u gaddarlk konusunda yanlyordu. 24 DRT 1933'te, babamn doduu ve Zahir ah'n krk yllk saltanatnn balad yl, Kabil'in var inden gelen iki gen adam, iki karde, babalarnn Ford marka spor arabasnn direksiyonuna geerler. Kafalar hahatan dumanl ve Fransz arabndan kyak, Paghman yolunda son srat g , Hazara bir kar-kocaya arpp ikisinin de lmne neden olurlar. Polis olduka piman grn kanllarla len iftin be yandaki olunu, ok saylan bir yarg olan, lekesiz gemiiyle etirir. Erkek kardelerin yksn, sonra da merhamet dileyen babalarn dinleyen bykbabam, nin dkt paralar sayesinde askerlikten muaf tutulan bu iki gen adama derhal Kandahar'a gidip orduya yazlmalarm ve bir yl askerlik y*\'25 malarn buyurmu. Babalar pek can gnlden olmasa da, bu karara boyun emi; sonuta herke z sert de olsa adil bir ceza olduu konusunda birlemi. Yetim ocua gelince, bykbabam onu evlat edinip evine alm, teki hizmetkrlara olan yetitirmelerini ama ok yumuak davranm embihlemi. te bu ocuk, Ali'ydi. Ali'yle Baba birlikte bym, Ali ocuk felci geirinceye kadar da birlikte oynamlar; tpk 'la benim bir kuak sonra yaptmz gibi. Baba bize Ali'yle yapaklar yaramazlklar anlatr de bam sallayp yle derdi: "Ama, Aa efendi, elebann kim, cefay ekenin kim olduunu ." Baba gler, kolunu Ali'nin omzuna dolard. Ama bu yklerin hibirinde Baba, Ali'den arkada olarak sz etmezdi. in tuhafi, ben de Hasan' arkadam olarak grmyordum. Bildik anlamda, yani. Birbirimize, llerimizi kullanmadan bisiklet srmeyi retmi ya da karton bir kutudan gayet iyi alan bi film makinesi yapm olsak da. Btn bir k uurtma uurarak, uurtma yarlar yaparak ge nce kemikli yz, tral kafa ve dk kulaklar, tavandudak-l bir glmsemenin srekli ayd yz, benim iin Afganistan'n yz olsa da. Bunlarn hibir nemi yoktu. nk tarih kolayca silinip atlacak bir ey deildi. Din de yl a ben bir Pe-tun'dum, o da bir Hazara; ben Snni'ydim o ii. Hibir ey bunu deitiremezdi. Hibir e Ama biz emeklemeyi birlikte renen iki ocuktuk ve hibir etnik kken, toplumsal snf ya da din bunu deitiremezdi. Yaammn ilk on iki yln Hasan'la oynayarak geirdim. Bazen, bana kluum Hasan'la geirilen uzun, puslu bir yaz gnym gibi gelir: babamn bahesindeki aa snda birbirimizi kovalayarak, saklamba, hrsz26

polis, Kzlderili-kovboyculuk oynayarak, bceklere ikence ederek... en byk baar a, hi tartmasz, bir arnn inesini kopardmz gn tattk; bir ipe baladmz zavall nde ekiyorduk. Kuzeydeki dalara giderken Kabil'den geen ICocflere, gebelere musallat olurduk. Kerva nn mahallemize yaklatn, koyunlarn meiediini, keilerin baa'lznm, develerin boynundaki r duyar duymaz evden firlardk. Sokamzdan ar ar geen kervan seyrederdik; st ba lerin gneten, rzgrdan ypranm yzleri, uzun, rengrenk allara brnm boyunla e boncuklar, gm kolyeler takm kadnlar. Keilere akl ta atardk. Katrlarna su fkr Hasta Msr Duvar'na oturtur, sapanyla develerin baldrlarna ta atmaya zorlardm.

lk kovboy filmimizi (John Wayne'in Rio Bravo\ en sevdiim kitapnn karsndaki Cinema Par

a, birlikte izledik. Baba'ya, John Wayne'le tanabilmek iin, bisi ran'a gtrmesi iin yal ardmz anmsyorum. Baba o genizden gelen (vites deitiren bir kamyonun motorundan kan yce benzeyen) kahkahalarn koyuverdi; yeniden konuabildii zaman da bize 'seslendirme' denen eyi aklad. Hasan'la donup kalmtk. nanamyorduk. John Wayne Farsa konumuyord ldi! Amerikalyd; pk Kabil'de, sada solda grdmz, st ba dklen, crtlak renkli akn, uzun sal erkeklerle kadnlar gibi. Rio Bravo'yu kez, en beendiimiz kovboy filmi n Muhteem Tedilfyi tam on kez izledik. Her seyredite, son sahnede, Meksikal ocuklar C harles Bronson' gmerken aladk - Baba'nn dediine gre, o da ranl deildi! Kabil'in ar-e-Nau kesimindeki kf kokulu, khne arlarda ya da Vezir Ekber Han semtinin b atsna den yeni kentte gezinirdik. Son grdmz filmden konuarak, cvl 27 cvl pazarlarda, kalabaln arasnda dolardk. Tccarlar, dilencileri yararak ilerler, a dolu, minicik tezghlarn sraland, dar geiderden geerdik. Baba her ikimize de haftada Afgan liras verirdi; biz de bu paray lk Coca-Cola'ya ve zerine gl suyuyla amfist r serpilmi dondurmaya harcardk. Okul zaman hi deimeyen, gndelik bir dzenimiz vard. Ben ktan gbela kalkp banyoya gidene kadar, Hasan oktan kalkp aptesini alm, Ali'yle birlikt sabah namazn klm, kahvaltm hazrlam olurdu: masaya dzgnce yerletirilen, eker rine en sevdiim reel olan vine reeli srlm, bir dilim kzarm nan. Ben karnm doyuru den yaknrken Hasan yatam dzeltir, ayakkablarm cilalar, o gn giyeceim giysiyi erlerimi, kalemlerimi toplard. Koridorda t yaparken, kendi kendine ark sylediini du ardm; hafif bouk sesiyle, eski Hazara trkleri sylerdi. Sonra, Baba beni siyah Ford Mu stang'iy-le okula gtrrd - Steve McQueen'in, alt ay nce bir sinemada gsterilen Bullitt ilmindeki arabasnn ayns olduu iin, Mustang'i herkes gptayla szerdi, Hasan evde kalr, erinde Ali'ye yardm ederdi: kirli amarlar elde ykamak, kurumas iin avluya asmak, yerl sprmek, pazardan taze nan almak, akam yenecek eti hazrlamak, imleri sulamak. Okuldan sonra Hasan'la buluur, bir kitap kapar, babamn Vezir Ekber Han Mahaliesi'n deki arazisinin hemen kuzeyinde ykselen, ters dnm kse biimindeki tepeye trmanrdk. Te terk edilmi, eski bir mezarlk vard; sra sra, isimsiz mezar talar, aradaki geitleri ka yan, karman orman allar. Saysz mevsimin kar ve yamuru yznden mezarln demir kaps yaz mezar talan tahrip olmum. Mezarln giriinde bir nar aac vard. Bir yaz gn, Ali'n baklarndan biriyle aaca adlan28 mz kazdk: "Emir ve Hasan; Kabil'in Sultanlar." Bu szckler ii resmiletiriyordu: Bu a i. Hasan'la aaca trmanr, kan krmzs narlar toplardk. Meyveleri yiyip ellerimizi otlar dikten sonra, Hasan'a kitap okurdum. Hasan yere bada kurar, nar yapraklarnn arasndan szlen gne yznde oynarken s ada bir, yerden bir ot kopartrd. Hasan'n tpk Ali gibi, daha dorusu Hazaralann ou gibi kuma yazma renmeyecei daha doduu an, belki de Sanaubar'n isteksiz rahmine dt an ka uyup yazmak bir hizmetkrn ne iine yarayacakt kir Ama szcklerin gizemi, cahilliine karn, ya da belki cahillii yznden Hasan' mthi ekiyor, bu yasak ve gizli dnya onu b a iirler, ykkr, bazen de bilmece okurdum; ama bunlar zmekte benden kat kat stn olduunu bilmeceleri kestim. Ve herhangi bir ekimeye yol amayacak eyler okumaya baladm; Nasret tin Hoca'yla eeinin bana gelen aksilikleri, gln olaylar, rnein. O aacn altnda sa caya kadar otururduk, ama Hasan havann hl bir masala, hi olmazsa bir paragrafa yetec ek kadar aydnlk olduunu ileri srerdi. Hasan'a kitap okumann en zevkli ksm, onun anlamad, irice bir sze rastladmz zamanla alay eder, cahilliini yzne vururdum. Bir keresinde, yine Nasrettin Hoca'nn bir yksn rken, beni durdurdu. "Bu szn anlam ne?" "Hangisinin?" "Ebleh." "Anlamn bilmiyor musun?" dedim, srtarak.

"Hayr, Emir Aa." "Ama ok sk kullanlr." "Olsun, bilmiyorum ite." Sesimdeki ineleyici tny his-29 settiyse bile, glmseyen yz bunu ele vermiyordu. "Eh, okuldaki herkes ne demek olduunu bilir," dedim. "Bir bakalm. Ebleh. Evet, zek i, akll demektir. En iyisi bir cmle kuraym: szcklere geldi mi, Hasan eblehin tekidir "Aah," dedi, ban sallayarak. Daha sonra bundan byk bir sululuk duyardm. Kendimi affettirmek iin de eski gmleklerimd en birini ya da bir oyuncam verirdim. Kendime de, bunun zararsz bir akay yeterince tel

afi ettiini sylerdim. Hasan'n o gne kadar, okuduklarm arasnda en sevdii kitap, eski Pe s kahramanlarn anlatan, onuncu yzyldan kalma bir destan olan ahname'ydi. Btn blmlere ikle de Feridun, Zal ve Rudabeh ahlara baylmt. Ama tpk benim gibi, onun da en sevdii al, byk sava Rstem'le rzgr kadar hzl at Rah'n yks olan 'Rstem'le Sohrab' idi savata lmcl bir biimde yaralar, ama onun uzun zaman nce yitirdii olu olduunu renir rolan Rstem, olunun son szlerini acyla dinler: "Eer sen gerekten benim babamsan, klcm olunun karayla kirletmi oldun. Ve bunu srf ina apn. Yreini sevgiye dndrmeye altm, sana yalvardm, nk sende annemden izler bulaca bou bouna seslenmiim; imdiyse birbirimize kavumak iin artk ok ge..." "Bir daha oku, ltfen, Emir," derdi Hasan. Bazen de, tam bu blmde gzleri yaanr, ben de her seferinde kimin iin aladm merak ederdim; stn ban paralayan, ban kllere g mi, yoksa son nefesini verirken bile babasnn sevgisinin zlemiyle yanp tutuan Sohrab ii n rai? Ben ahsen, Rstem'in yazgsn o kadar da trajik 30 bulmuyordum. Sonuta, btn babalar iten ie oullarn ldrme arzusu beslemez miydi? Bir gn, Temmuz 1973'te, Hasan'a kk bir oyun daha oynadm. Ona kitap okuyordum, bir and a ykden uzakla-verdim. Hl okuyormu gibi yapyor, arada bir sayfay eviriyordu metni btnyle brakm, kendi uydurduum bir ykye gemitim. Hasan durumun farknda de e. Onun iin, sayfadaki szckler gizemli, zlmesi olanaksz bir ifreler yumayd. Szck izli kaplard, anahtarlar da bendeydi. Daha sonra tam ona, baarmaya altm bir kkrda yi beenip beenmediini sormak zereydim ki, Hasan alklamaya balad. "Ne yapyorsun?" dedim. "Bu bana epeydir okuduun en iyi ykyd," dedi, hl alklayarak. Gldm. "Gerekten mi?" " "Bu... byleyici," diye mrldandm. Ciddiydim Bu... yle beklenmedik bir eydi ki. "Emin mi in, Hasan?" Hl alklyordu. "Harikayd, Emir Aa. Yann biraz daha okur musun?" "Byleyici," diye yineledim; soluum kesilmiti, bahesinde hazine bulan biri gibiydim. Y okuu inerken, dnceler kafamda aman* daki havai fiekler gibi patlyordu. Epeydir okuduun en iyi yk, . Ona bir sr yk okumutum. Hasan'n bir ey sorduunu duydum. "Ne?" dedim. "Byleyici ne demek?" Gldm. Onu smsk kucakladm, yanana bir pck kondurdum. "Hey, neden yaptn bunu?" diye arm, kzarmt. 31 Srtna dosta bir aplak indirdim. Glmsedim. "Sen bir prenssin, Hasan. Sen bir prenssin v e ben seni seviyorum." Ayn gece, ilk ksa ykm yazdm. Otuz dakikam ald. Sihirli bir kse bulan ve gzyalarn aktt zaman yalarn inci tanelerine dntn gren bir adamn hikayesiydi. Ama yoksul i olan bu adam ok ender alamaktadr. Bunun zerine, gzyalar sayesinde zengin olabilm umuduyla, alamak iin kendini zorlamaya, her yolu denemeye balar. nciler yldka, hrs . yk, bir inci tepesinin zerinde elinde bak, kucanda da biricik karsnn doranm be n adamn, hkrarak alamasyla bitiyordu. O akam iki sayfalk ykm aldm, basamaklar ktm, Baha'nn sigara odasna girdim. Baha'y Han pipo iiyor, konyaklarn yudumluyordu. "Ne var, Emir?" diye sordu Baba; divana yaylm, ellerini ensesinde kavuturmutu. Mavims i duman bann evresinde dnp duruyordu. Ate saan gzleri karsnda boazm kuruyuverdi ledim, bir yk yazdm syledim.

Baba bam sallad, yznde zorlama bir ilgiye iaret eden, clz bir glmseme belirdi. "Bak k gzel, yle deil mi?" dedi. Baka da bir ey eklemedi. Duman bulutunun gerisind en bana bakmay srdrd. Bir dakika kadar ylece durdum; bugne kadar yaadm en uzun dakikadr. Saniyeler tek tek, amla damla akyor, birbirini izleyen saniyelerin arasnda bir sonsuzluk uzanyordu. Ha va arlam, nemlenmi, neredeyse katlamt. Hava deil, tula soluyordum. Baba bana dik or, hadi oku, demiyordu. Her zamanki gibi, Rahim Han imdadma yetiti. Elini uzatt, en kk bir zorlamadan eser olm ayan bir glmse32 meyle, "Alabilir miyim, Emir can?" dedi. "Okumak isterim." Baba'nn bu sevgi szcn, can\ bir kez olsun kullandn duymamtm.

Baba omuzlarn silkti, doruldu. Rahatlam grnyordu; Rahim Han onu da kurtarmt sanki. ahim Ka-&#'ya ver. Ben yukarya kp hazrlanacam '" Sonra da odadan kt. Baz gnler Ba ldiine youn, dinsel denebilecek bir tapnma duyardm. Ama o an, damarlarm yarp o lanedi ann bedenimden aktmak, defetmek istedim. Bir saat sonra, gece g iyice kararnca babamn arabasna binip bir partiye gittiler. Rahi m Han kmadan nce yanma geldi, katlanm bir kt parasyla birlikte, ykm geri verdi. enin iin. Daha sonra okursun." Sonra, bir an durdu ve beni, pek ok editrden aldm pek o vgden ok daha fazla yazmaya tevik eden bir ey syledi: Bravo. Onlar gidince yatamn zerine oturdum, keke Rahim Han babam olsayd, diye dndm. Sonra , o iri, geni gsn, beni o gse bastrd zaman kendimi ne kadar iyi hissettiimi, saba ut koktuunu, sakalnn yzm nasl gdkladn dndm. Ve iim yle ani, yle youn bir otum, lavaboya eilip kustum. Daha sonra yatama kvrldm, Rahim Han'n notunu tekrar tekrar okudum: Emir can, ykn ok beendim. Maallah. Tann sana zel bir yetenek vermi. imdi o yetenei senin grevin, nk Tann'nn armaan olan yetenekleri boa harcayan biri, eektir. ykn r dilbilgisi ve ok ilgin bir slupla yazmsn. Ama yknn en etkileyici yan, iinde 33 ki ironi. Bu szcn anlamn belki de bilmiyorsun. Ama bir gn reneceksin. Bu, baz yazar lek yaamlar boyunca uygulamaya alp da bir trl baaramad bir eydir. Sen bunu daha Kapm sana ak, her zaman da ak olacak, Emir can. Anlatacak bir ykn olduu srece, dinle hazrm. Bravo. Dostun, Rahim Rahim Han'n szlerinden comu bir halde sayfalan kaptm, aaya, Ali'yle Hasan'n yere at nin zerinde uyuduu hole kotum. Baba evde yokken, Ali bana gz-kulak olabilsin diye, b aba-oul burada uyurlard. Hasan' sarsarak uyandrdm, bir yk dinlemek ister misin, dedim. Uykulu gzlerini ovuturdu, gerindi. "imdi mi? Saat ka?" "Saati bo ver. Bu ok zel bir hikye. Kendim yazdm," diye fsldadm, Ali'yi uyandrmamaya tererek. Hasan'n yz aydnlanverdi. "yleyse mutlaka dinlemeliyim," dedi, stndeki rty syrarak. yky ona oturma odasnda, mermer minenin nnde okudum. Bu kez onu kandrmama gerek yoktu lar benim szcklerimdi! Hasan kusursuz bir dinleyiciydi; kendini ykye tam anlamyla kap trr, yzndeki anlam ykdeki ini-iklara bal olarak srekli deiirdi. Ben son cmley i sessizce rpt. "Mafallah, Emir Aa. Aferin!" Yz l sld. "Beendin mi?" dedim, gzel bir vgnn tadn ikinci kez kartarak - ah, nasl da tadyd. "Bir gn, inallah, byk bir yazar olacaksn," dedi Hasan. "Ve dnyann her yanndaki insanl senin yazdklarn okuyacak." "Abartyorsun, Hasan," dedim, yapt eye baylarak. "Hayr. nemli ve nl biri olacaksn," diye steledi. Sonra, tam bir ey ekleyecekken, durak ad. Syleyeceklerini tarto, hafife ksrd. "Sana yknle ilgili bir ey sorabilir miyim?" ekinerek. "Elbette." "ey..." "Sylesene, Hasan," dedim. Glmsedim, ama iimdeki gvensiz yazar anszn telalanmt; duy isteyip istemediinden emin deildi. "ey," dedi, "neden adam karsn ldrd? Daha dorusu, gzya dkmek iin illa da zlmesi Soan koklasa olmaz myd?"

Donup kalmtm. Bu kadar basit bir eyi neden akl edememitim? Dudaklarm kprdad, ama hi Ayn gece, hem yazmann temel hedeflerinden birini, ironiyi renmitim, hem de en byk uzaklarndan birini: tutarszlk. stelik Hasan'dan. Yaam boyunca tek bir szc bile oku zamam Hasan'dan. Souk ve karanlk bir ses anszn kulama fsldad: Bu cahil Hazar oracaz! O ne bitirmi? Alt st bir hizmeti. Ne cretle seni eletiriyor? "Eh," diye baladm. Ama cmlemi bitiremedim. nk ayn anda Afganistan, bir daha dn olmayan bir biimde deiti. 35 BE nce, gk grlemesini andran bir padama oldu. Yer hafife sarsld, sonra bir makineli tfe ylm ateini duyduk: tat-a-tat-a-ttt. "Baba!" diye hayhrd Hasan. Hemen ayaa frladk, koar k oturma odasndan ktk. Ali'yi holde deli gibi topallarken bulduk. "Baba! Neydi o ses?" diye rd Hasan, ellerini babasna doru uzatarak. Ali kollanyla ikim zi de sard. Beyaz bir k akt, gkyzne gm rengi bir parlt verdi. Bir kez daha akt

hzl, kesik takrts izledi. "rdek avlyorlar," dedi Ali, bouk bir sesle. "rdekler gece avlanr, biliyorsunuz. Korkm ayn." Uzaktan uzaa bir canavar dd duyuldu. Bir yerlerde bir cam krld, biri bard. Sokakta esleri geliyordu; 36 yataklarndan frlamlard, byk bir olaslkla hl pijamaly-dlar; sa ba dank, gzl u kendine ekti, efkade kucaklad. Daha sonra kendime, Ha-san' kskanmadm syl em de hi. Sabahn ilk saatlerine kadar yle, sarma dola kaldk. Silah sesleri, patlamalar bir saat ten de az srd, ama dmz koparmt, nk o gne kadar hi silah sesi duymamtk. O s ize yabancyd. Bombalarn, makineli tfeklerin sesiyle byyen Afgan ocuklarn kua henz do nunda birbirimize sokulduk, gnein domasn bekledik; hibirimiz, bir yaam tarznn sona e n farknda deildik. Bizim yaam tarzmzn. Henz sona ermemiti belki, ama sonun balangc yani resmi sonu, nce Nisan 1978'de komnistlerin darbesiyle, sonra da Aralk 1979'da, Rus tanklar Ha-san'la oyun oynadmz sokaklara girdii, tandm Afganistan' ldrd ve hl srp dnemi balatt gn geldi. Gn aarmak zereyken, Baba'nn arabasnn sesini duyduk. Arabann kaps arplarak kapand, r basamaklar dvd. Sonra babam eikte grnd; yznde bir ey vard. Hemen tanyamadm, bir ey: korku. "Emir! Hasan!" diye ba'.rarak, kollan ardna kadar ak, bize doru kotu. " yollar kesmiler, telefon da almyor. Belirecektim!" Bizi kollarna ald. Bir an, ksack bir an, o gece olanlara artk ne olduysa- sevindim. rdek filan avlamyorlard, elbette. Aslnda o gece, 17 Temmsz 1973 gecesi, pek bir ey vur ulmam. Kabil ertesi sabah uyandnda, monarinin tarih olduunu grd. Kral, Zahir ah yu 'dayd. Onun yokluunda, ku37 zeni Davut Han kraln krk yllk saltanatna kansz bir darbeyle son vermiti. Hasan'la birlikte ertesi sabah babamn alma odasnn nne meldiimizi anmsyorum; ier Rahim Han aylarn yudumluyor, Kabil Radyosu'ndaki darbe haberlerini dinliyordu. "Emi r Aa?" diye fsldad Hasan. "Ne?" "Cumhuriyet ne demek?" ' ??; ? Omuz silktim. "Bilmiyorum." Baba'nn radyosunda, 'cumhuriyet' szcn yineleyip duruyorlar d. "Emir Aa?" "Evet?" "Cumhuriyet demek, babamla ben gitmek zorundayz m demek?" "Sanmyorum," diye fsldadm. H asan biraz dnd. "Emir Aa?" "Ne?" "Babamla beni buradan gndermelerini istemiyorum." Glmsedim. uBas, seni eek. Sizi gnde ren yok." "Emir Aa?" "Evet?" "Gidip aacmza trmanalm m?" Glmsemem geniledi. Hasan'm bir baka huyu da buydu: Her zaman, en don eyi sylemeyi bil i radyo haberleri gerekten skc bir hal almt. Hasan giyinmek iin kulbesine gitti, ben d kitap kapmak

iin st kata kotum. Sonra mutfaa gittim, ceplerime amfist doldurdum; darya ktm yordu. Bahe kapsndan frladk. Sokan kar tarafina gemi, tepemize giden bo, toprak patikada ilerlemeye balamtk ki, Hasan'n srtna bir 38 ta arpt. Arkamz dndk; yreim skverdi. Assef le iki arkada -Veli'yle Kemal- bize ssefin babas pilot Mahmut, babamn arkadayd. Bizim evin gneyinde, birka sokak ileride o uruyorlard - hurma aalaryla dolu, yksek duvarl, k bir evde. Kabil'in Vezir Ekber Han semtinde ya n bir ocuksan, mudaka Assef i ve o nl, paslanmaz elikten mutasn tanrdn; tadna bizza dysan,

ansl saylrdn. Alman bir anneyle Afgan bir babadan doan, sansn, mavi gzl Assef btn uzundu. Zalimlik alanndaki hak edilmi n onu sokaklarn bir numaras yapmt. Sznden d kmayan arkadalar, onu honut etmek iin yanan maiyetiyle birlikte, mahallede bir Han gib dolard. Sz kanundu; hukuk eitimine ihtiyac olanlar iin, o elik muta en iyi eitim keresinde o mutay Karteh-ar Blgesi'nden bir ocua kar kullandn grmtm. Assefin, pek de sal la dolan mavi gzlerinin nasl ksldm, yznn geriliini, o zavall ocuu bayltncaya nasl srttn asla unutmayacam. Vezir Ekber Hanl baz ocuklar ona Assef Go/kor adn takmt: Kulak Yiyen Assef. Yzne kar sylemeye kimse cesaret edemezdi e; Assef le bir uurtma iin kavga ederken bu lakab onun yzne haykrma aptallnda buluna nunda da sa kulan amurlu bir hendekte aramak zorunda kalan zavall ocuun bana geleni bilmeyen Yllar sonra, Assefin nasl bir yaratk olduunu tanmlayan, ngilizce bir szck rendim; b Farsa tam bir karl yok: sosyopat* Ali'ye musallat olan btn mahalleli ocuklar iinde en acmasz, en gaddar Assef ti. in balu' hakaretinin *) Sosyal davran bozukluu oian, toplumsal tehlike arz eden, ruh sal bozuk, (.n.) 39 mucidiydi. Hey, Babalu, bugn kimi yedin bakalm? Ha? Hadi, Babalu, glmse de grelimi Ba z gnler ii yeni ilhamlarla dolar, tacizlerini allayp pullard: Hey, yass burunlu Baba-l u, bugn kimi yedin? Anlatsana, seni ekik gzl eek! imdi de elleri kalalarnda, lastik ayakkablaryla yerden toz bulutlar kaldrarak, doruca imize geliyordu. "Gnaydn, ^wwfler!" diye seslendi, bir elini sallayarak; en sevdii hakaretlerden bir iydi: tekerlekler! Bizden yaa byk ocuk yaklarken, Hasan arkama geti. Kot panto-lon olanlar karmza dikildiler, Assef dudaklarnda vahi bir snt, kaln kollanm gs Bir kez daha, Assef in akl salnn tam da yerinde olmayabileceini dndm. Hemen , Baba gibi bir babam olduu iin ne kadar ansl olduumu; AssePin beni fazlaca itip kakm amasnn tek nedeni oydu. enesiyle Hasan' gsterdi. "Hey, yass burun," dedi. "Babalu nasl?" Hasan sesini karmad, r adm daha geriledi. "Haberi duydunuz mu, ocuklar?" dedi Assef, pis pis sn-tarak. "Kral gitti. Beladan kurtulduk. Cumhurbakan ok yaasn! Babam Davut Han' tanr; bunu biliyor muydun, Emir?" "Babam da tanyor," dedim. Doru muydu, deil mi, en ufak bir fikrim yoktu. Assef alamakl bir sesle taklidimi yapt: "Babam da tanyor." Kemal'le Veli pis pis gldle r. Ah, keke Baba burada olsayd. "Eh, Davut Han geen yl bize yemee geldi," diye srdrd Assef szn. "Buna ne dersin, Emi Bu ssz yerde haykrsak, sesimizi duyan olur muydu acaba? Baba'nn evi en az bir kilome tre uzaktayd. Ah, ne diye evden kmtk ki? 40 "Bir daha bize yemee geldiinde Davut Han'a ne diyeceim, biliyor musun?" dedi Assef. "Onunla erkek erkee konuacam; iki mert gibi. Anneme sylediimi ona da syleyeceim. Hit hakknda. te, o gerek bir liderdi. Byk bir lider. Vizyonu olan bir adamd. Davut Han'a, Hitler'in balad ii bitirmesine izin verselerdi, dnya imdi ok daha gzel bir yer olurd yeceim." Elimle azm kapamama kalmadan, yle dediimi duydum: "Baba Hitler'in deli olduunu sylyo r sr masum insan ldrtm." Assef burun bkt. "Annem de yle sylyor; oysa annem Alman, daha iyi bilmesi gerekirdi. Buna inanmamz istiyorlar, yle deil mi? Gerei bilmemizi istemiyorlar." "Onlar" derken kimi kastettiini bilmiyordum - ya da hangi gerei gizlediklerini. Bil mek de istemiyordum. Keke hi azm amasaydm. Keke bam kaldrp baknca Baha'nn geld "Okulda verdiklerini deil, baka kitaplar okumalsn," dedi Assef. "Ben okudum. Ve gzleri m ald. imdi bir vizyonum var ve onu yeni cumhurbakanyla paylaacam. Ne olduunu ren isin?" Bam salladm. Zaten syleyecekti; Assef her zaman kendi sorularn kendisi yantlar Mavi gzleri Hasan'a dikildi; parlayp snd. "Afganistan, Petunlann yurdudur. Hep yle old u, daima da yle olacak. Biz gerek Afganlanz; saf Afganlar; u yass burunlular deil. On

un halk patan'mz kirletiyor. Kanmz kirletiyor." Elleriyle bir eyi sprr gibi, gste eket yapt. "Afganistan Petunlarndr. te benim inancm." Assef gzlerini yeniden bana dikti. Gzel bir ryadan uyanan birine benziyordu. "Hitle r iin artk ok ge," dedi. "Ama bizim iin deil." 41 Kot pantolonunun arka cebine uzand. "Cumhurbakanndan, kraln yapacak kuvvefi bulamad e yapmasn isteyeceim... Afganistan' btn bu pis, kfir Hazara]ardan temizlemesini." "Brak da gidelim, Assef," dedim; titreyen sesimden irenerek. "Bizim sana ne zararmz var?" "Ah, elbette var," dedi. Cebinden kard eyi grnce, soluum kesiliverdi. Elbette. Pasla lik muta gnete parlad. "Beni fazlasyla rahatsz ediyorsun. in asl, canm u n bile daha ok skyorsun. Nasl olur da onunla konuur, oynar, sana dokunmasna izin ve rirsin?" Sesinden tiksinti damlyordu. Veli'yle Kemal balaryla onayladlar, homurdanar ak onu desteklediler. Assef gzlerini kst. Ban sallad. Konutuunda, sesi de yz kadar aknd: "Ona nasl 'dostum' dersin, ha?" Az kald hayknyordum: Ama o benim dostum deil ki! Benim hizmetimi Bunu gerekten de dnm Tabii ki dnmemitim. Hayr, dnmemitim. Hasan'a bir arkada gibi, hatta bir karde gibi Peki ama, Baba'nn arkadalar ocuklaryla birlikte bize geldiklerinde, Hasan' bir kez ols un oyunlarmza alm mydm? Neden Hasan'la etrafta baka kimse yokken oynuyordum yalnzca. Assef mutay parmaklarna geirdi. Bana buz gibi bir bak frlatt. "Sen sorunun bir paras r. Sen ve baban gibi budalalar bu insanlan korumasayd, onlar oktan def ederdik. Ait olduklar yerde, Hazaracat'ta ryp giderlerdi. Sen Afganistan'n yz karassm." O deli gzlerine bakm ve ok ciddi olduunu anladm. Canm gerekten de yakmak istiyordu. Y uunu kaldrd, zerime geldi. Arkamda hzl, telal bir devinim oldu. Gzmn ucuyla, Hasan'in yere eildiini, sonra dor grdm. As42 efin arkamda bir yere taklan gzleri parlad, hayrede ald. Ayn aknl, arkamda olup Kemal'le Veli'nin yzlerinde de grdm. Dndm ve Hasan'in sapanyla burun buruna geldim. Hasan lastik band sonuna kadar germiti . Mein yuvada, ceviz byklnde bir ta vard. Hasan'n sapan doruca As-sef in yzne do tik band bylesine germekten zorlanan eli titriyordu; kalarndan ter damlalar fkrmt. "Ltfen bizi rahat brak, Aa," dedi Hasan, dz bir sesle. AssePe 'Aa' demiti; ksack bir toplumsal sralamadaki yerini beynine bylesine kazyarak, onu bir an olsun aklndan karmayacak biim e zmseyerek yaamann nasl bir ey olduunu merak ettim. Assef dilerini gcrdatt. "Brak onu, seni anasz Hazara." "Brak da gidelim, Aa, ltfen," Hasan. Assef srtt. "Belki gznden kamtr, ama siz iki kiisiniz, bizse ." Hasan omuzlarn silkti. Dardan bakan biri iin, korkmu grnmyordu. Ama Hasan'n yzn tanyordum ve bu yzdeki en kk bir deiimi, her bir seirmeyi, titreimi alglayabiliyor korktuunu grebiliyordum. Hem de ok korktuunu. "Haklsn, Aa. Ama elimdeki sapan da senin gznden kat galiba? Kprdadn an, adn 'Ku ten 'Tek Gzl AssePe evirirler, nk ta tam sol gzne nianladm." Bunlan yle dz, yan miti ki, bu sakin sesin altndaki deheti ben bile glkle duyabildim. Assefin dudaklar seirdi. Vei'yle Kemal bu konumayj bylenmi gibi dinliyorlard. Biri ta rna meydan okuyordu. Onu aalyordu. En kts de, bu biri, sska bir Ha-zara'yd, Assef g Hasan'a dikti. Hasan'n 43 yzn dikkatle aratrd. Orada bulduu ey her neyse, Ha-san'n niyetinin ne kadar ciddi ol anlamasna yetmi olmal ki, yumruunu indirdi. "Benim hakkmda renmen gereken bir ey var, Hazara," dedi, tane tane. "Ben ok sabrl biri imdir. Bu i bitmedi, bilesin." Bana dnd. "Seninle de iim bitmedi, Emir. Bugn, beniml e teke tek hesaplaman salayacam." Bir adm geri ekildi. Mrideri de yle. "Senin Hazara bugn ok byk bir hata yapt, Emir," dedi. Sonra, hep birlikte dndler, uzak atlar. Yokuu inmelerini, bir duvarn arkasnda gzden yitmelerini seyrettim. Hasan titreyen elleriyle sapam beline sokmaya alyordu. Az, yattrc bir glmsemeyi rplmt. Pantolonunun belindeki sicimi ancak beinci denemede balayabildi. rpertiler iin eve dnerken, ikimiz de fazla konumadk; her ke banda Assef le arkadalarnn pusu kurmu klediine inanyorduk. Ama beklemiyorlard; bunun bizi az ok rahatlatmas gerekirdi. Oysa

rahatlatmad. Hem de hi.

Bunu izleyen birka yl, ekonomik gelime ve reform szckleri Kbililerin dilinden dmedi. asal monari feshedilmi, yerine cumhuriyet kurulmu, bana da bir cumhurbakan getirilmit Bir sre btn lkede bir kararllk, bir yeniden dou havas esti. nsanlar kadn haklarnd teknolojiden sz ediyordu. Yine de, byk bir deiim gzlenmiyordu; her ne kadar Arg'da (Kabil'deki krallk saray) yen bir lider oturuyor olsa da, yaam eskisi gibi srd. nsanlar cumartesiden perembeye kad ar almay, cuma gnleri parklarda toplanp piknik yapmay, Ghargha Gl'nn, Paghman Bahe tahta sralarnda oturmay srdrd. Tklm tklm, rengrenk oto44 busier, kamyonlar Kabil'in dar sokaklarnda ilerliyor, aralarn arka tamponlarnda diki len ya da melen, koyu Kabil ak-sanlanyla srcye talimat veren muavinlerin haykrlar birbirine karyordu an'n bitiiyle balayan gnlk Bayram tatilinde, en yeni, en iyi giysilerini kuanan Kabi alk ailelerini ziyaret etti. nsanlar kucaklat, pt, birbirine "Bayramn mbarek olsun" cuklar armaanlarn at, kabuu boyal, halanm yumurtalarla oynad. Ertesi yl, 1974 knn banda bir gn Hasan'la bahede oynuyor, kardan kale yapyorduk; Al eslendiini duyduk: "Hasan, Aa sahip [efendi] seni aryor!" n kapda duruyordu; beyazlar ymi, ellerini koltuk altlarna sokmutu; soluu buharlayordu. Hasan'la bakp gltk. Sabahtan beri bu ary bekliyorduk: Bugn Hasan'n doum gnyd rsan, bize de sylesene," dedi Hasan. Gzleri prl p-nld. Ali omuz silkti. "Aa efendi bana bir ey demedi." "Hadi, Ali, syle ama," diye bastrdm. "Boyama kitab m? Belki de yeni bir tabanca?" Hasan gibi, Ali de yalan sylemeyi beceremezdi. Her yl, Baba'nn Hasan'a ya da bana a ld armaan bilmiyormu numaras yapard. Ve her yl gzleri onu ek verir, biz de azndan Ama bu kez, doru sylyormu gibiydi. Baba, Hasan'n doum gnn asla atlamazd. Bir sre Hasan'a ne istediini sorar, ama Hasan a n konusunda bir ey syleyemeyecek kadar utanga olduu iin, Baba da rar etmekten vazgeerd . Bylece, her k kendi kafasna gre bir armaan seerdi. Bir yl Hasan'a Japon mal bir oy kamyon ald, bir baka yl elektrikli bir tren, bir sonraki yu da bir dizi tren ray. G een yi! Baba, Hasan' deri bir kov45 boy apkasyla artmt; Clint Eastwood'un iyi, Kt ve irkiti'dt takt apkann ayns in yerini alan, son gzdemizdi. Btn k, apkay Ha-san'la srayla taktk, karl bir tepeyi nl mziini hay-krarak inerken, birbirimize ate ettik. n kapda eldivenlerimizi ve iine kar dolmu botlarmz kardk. Hole girince, Baba'y dk yaplma odun sobasnn yannda otururken bulduk; yannda kahverengi takm elbiseli, krmz tl, ksa boylu, kel bir Hintli vard. "Hasan," dedi Baba, muzipe glmseyerek; "seni doum gn armaannla tantraym." Hasan'la ikimiz bo bo baktk. Grnrde kurdeleli bir armaan paketi yoktu. Ne bir torba. N bir oyuncak. Yalnzca arkamzda duran Ali, Baba ve bir matematik retmenine benzeyen, ufak tefek Hintli. Takm elbiseli Hintli glmsedi, elini Hasan'a uzatt. "Ben Doktor Kumar," dedi. "Seninl e tantma sevindim." Farsa'y a"" bir Hindu vurgusuyla konuuyordu. "Selamn aleykm,* dedi Hasan tereddtle. Ban kibarca sallad, ama gzleri gerideki babas rdu. Ali yaklat, elini Hasan'n omzuna koydu. Baba, Hasan'n kukulu -ve akn- gzlerine bakt. "Doktor Kumar' Yeni Delhi'den getirttim. ndisi bir plastik cerrahtr." "Bunun anlamn biliyor musun?" diye sordu Hintli -Doktor Kumar. Hasan ban hayr anlamnda sallad. Yardm istercesine bana bakt, bense omuz silktim. Tek diim, insann apandisitini aldrmak iin bir cerraha gittiiydi. Bunu bilmemin nedeni de, snf arkadalarmdan birinin bir yl nce lmesiy-di; retmen, onu cerraha gtrmekte ge 46 nti. Ali'ye baktk, ama onun yznden hibir ey anlalmazd ki. Yz her zamanki gibi du gzleri scackt. "Evet," dedi Doktor Kumar, "benim iim, insanlarn be-denlerindeki kusurlar dzeltmek.

Bazen de yzlerindeki." "Ah," dedi Hasan. nce Baba'ya, sonra da Ali'ye bakt. Eliyle stdudana dokundu. "Ah," d edi bir kez daha. "Allmadk bir armaan, biliyorum," dedi Baba. "Byk bir olaslkla da u y deil, ama bu, sonsuza kadar kalacak bir armaan." "Ah," dedi Hasan. Dudaklarn yalad. Genzini temizledi. "Aa efendi, bu imdi... bu..." "Hayr, katiyen," diye araya girdi Doktor Kumar. "Cann kesinlikle acmayacak. Sana bi r ila vereceim, hibir ey hissetmeyeceksin."

"Ah," dedi Hasan. Glmsedi; rahatlamt. Azck. "Korkmadm, Aa efendi, yalnzca..." Hasan bilirdi, ama ben kanmamtm. Doktorlar ne zaman acmayacan sylese ban belada i, biliyordum. Bir yl nceki snnetimi gayet iyi anmsyordum. Doktor bana ayn eyi sylemi hissetmeyeceksin, demiti. Ama o gece, uyuturucu ilacn etkisi geince, biri kasklanm kzg kmrle dalamaya balad. Baba'nn beni snnet ettirmek iin neden on yama kadar bekledii myordum; bunun iin onu asla, baamayacaktm. Keke benim de, Baba'nn acma duygularn harekete geirecek bir yara izim olsayd. Hakszl Hasan, Baba'nn sevgisini, ilgisini hak edecek hibir ey yapmama ki; yalnzca gln tavandudakla domutu. Ameliyat ok iyi geti. Pansumann kartld an hepimiz biraz sarsldk, ama Doktor Kumar' dii gibi, glmsemeyi srdrdk. Kolay deildi, nk Hasan'in imi, 47 cier gibi kzarm stduda ok sevimsiz bir grntyd. Hemire ona aynay verince, Hasan' tmasn bekledim. Hasan dnceli bir yzle aynaya uzun uzun bakarken, Ali onun elini tuttu. Hasan bir ey mrldand. Anlayamamtm. Kulam azna yaklatrdm. Bir kez daha fslda "Teekkr* Sonra dudaklar arpld; bu kez, ne yaptn hemen anladm. Glmsyordu. Tpk annesinin r apt gibi. i indi, yara izi zamanla iyileti. Ksa bir sre sonra ince, rk, pembe bir izgiye dn lnzca soluk bir izdi. Buysa kaderin komik bir cilvesiydi. nk o k, Hasan'n glmsemekte e vazgetii k. ALU K. Her yl, ilk kar yad gn ayn eyi yaparm: Sabah erkenden, srtmda pijamalarmla evden larmla bedenimi sararm. Araba yolu, babamn arabas, duvarlar, aalar, atlar, tepeler ka kapldr. Glmsenm. Gkyz kesintisiz, mavidir; karn beyazl gzlerimi yakar. Taze kan tanm; bir tek kargalann tiz lk-lanyla delinen, youn sessizlii dinlerim. Yalnayak n ba maklan iner, gelip bakmas in Hasan' annm. K, Kabil'deki her ocuun en sevdii mevsimdi; en azndan babas iyi cins bir soba alabilen cuklann. Nedeni basitti: Kar yanca okullar tatil edilirdi. K benim iin ok haneli blmel rin, Bulgaristan'n bakentini anmsamann sonu, Hasan'la sobamn banda iskambil oynayarak, sal sabahlan 49 Cinema Park'ta bedava Rus filmi izleyerek, bir sr kardan adam yaptktan sonra le yemein de pilavl tatl algam kur-md's\ yiyerek geirilen aylk tatilin balamas demekti. Ve uurtmalar, elbette. Uurtma uurmak. Uurtma yartrmak. Baz anssz ocuklar iin k, ders ylnn bitmesi anlamna gelmiyordu. Onlara 'k kurslar di. Oysa tandm hibir ocuk bu derslere gnll yazlmamt; onlar yazdran ana-babala slydm; Baba onlardan biri deildi. Sokan karsnda oturan, Ahmet adndaki ocuu anmsy ktordu galiba. Ahmet saralyd ve srekli yn bir yelek giyer, kaln, siyah ereveli bir gz akard - Assef in amaz kurbanlanndan biriydi. Her sabah yatak odamn penceresinden, Ha zara hizmetinin araba yolundaki karlar kreyiini, siyah OpePe yol an seyrederdim. Son yn yelei, paltosu ve oka basa dolu okul antasyla Ahmet grnr, babasnn peinden araba rdi. Srtmda pamuklu pijamam, araba keyi dnp uzaklanca-ya kadar bekler, sonra yeniden aa girerdim. Battaniyeyi eneme kadar eker, camdan darya, kuzeydeki zirveleri karl tepe ere bakardm. Yeniden uyuyuncaya kadar bakardm. Kabil'in kna baylyordum. Geceleri pencereme ptr ptr vuran kar tanelerine, yeni yam , kauuk botlarmn altnda ezilirken kard trtya, rzgr bahelerde, sokaklar obadan yaylan scakla baylyordum. Ama en ok da, aalar donup yollar buz tutunca, 'yla aramdaki buzlarn azck da olsa erimesine. Bunu salayansa uurtmalard. Baba'yla ayn vde yayorduk, ama farkl dnyalarda. Uurtmalar bu iki dnya arasndaki, kt inceliindek

oktasyd. * * * 50 Her k, Kabil'in mahalleleri arasnda bir uurtma yar dzenlenirdi. Kabil'de yaayan bir uu iin, turnuvann balad gn hi tartmasz k mevsiminin en nemli gnyd. Yarlar utmazd. Yatamda dner durur, duvarda hayvan glgeleri oluturur, hatta omzuma bir rt al kona kar, karanlkta otururdum. Byk bir taarruz ncesi siperde uyumaya alan askerden farkszdm. Buysa kesinlikle abartl bir benzetme deil, inann. Kabil'deki uurtma yarmalarna katlmak, az ok savaa girmeye benzerdi. Her savata olduu gibi, buna da hazrlanmak gerekirdi. Bir sre, Hasan'la birlikte uurtm alarmz kendimiz yaptk. Sonbaharda haftalklarmz biriktirir, paray Baba'nn He-rat'tan ii kk, porselen atn iine

atardk. K rzgrlar esmeye, kar lapa lapa yamaya balad zaman, atn karnndaki eyer k gidip kam ta, zamk, sicim ve kt alrdk. Gnlerce urar, orta ta ve apraz kirile ar, kolayca pike yapmay ve yeniden ykselmeyi salayan ince kd keserdik. Sonra da tabii, kendi ipimizi, yani tor'mz yapmak zorundaydk. Uurtma silahsa, cam knklanyla bezeli tar da namludaki kurundu. Baheye kar, yz elli metrelik sicimi cam tozuyla zamktan oluan b ir karma batrrdk. Sonra da aalann arasna asp kurumaya brakrdk. Ertesi gn, sava ir makaraya sarardk. Karlar eriyip de bahar yamurlar baladnda, Kabil'deki her ocuk pa klarnda, uurtma yansnn ans olan yatay, derin kesiklerle dolard. Snf arkadalanmla gn bir araya toplap birbirimize sava yaralanmz gsteriimiz hl aklmda. Kesikler ac rka hafta alrd, ama umurumda bile deildi. Onlar bir kez daha gz ap kapayncaya kadar g nefis bir mevsimin anlaryd. Sonra snf mmessili d51 dn alar, biz de tek sra halinde snflarmza doru yrrdk; yeniden kavuuncaya kadar a katlanmak zorunda olduumuz kn zlemi daha imdiden iimize dolard. Ama ksa bir srede Hasan'la benim uurtma yapmay deil, uurtma yartrmay daha iyi becer nlald. Tasarmdaki u ya da bu hata yznden, her seferinde hsrana uruyorduk. Bunun zer a bizi uurtma almaya Sey-fo'ya gtrmeye balad. Seyf, asl meslei mufi, ayakkab tamirci an yar kr, yal bir adamd. Ama ayn zamanda kentin en nl uurtmacsyd; Kabil gney kysndaki kalabalk Mayward Caddesi'nde, derme atma, minicik bir kulbede alrd e hcresine benzeyen dkknn kapsndan ancak iki bklm geebilirdiniz; sonra, yerdeki kapa drlp birka tahta basamakla Sey-fo'nun gz alc uurtmalarnn bulunduu, nemli, kf koku inilirdi. Baba bize birbirinin ei er uurtmayla tahta makaraya sanl caml iplerden alrd kir deitirip daha byk ya da daha gsterili bir uurtma istersem, Baba bana onu da alrd r tane de Hasan'a, elbette. Bazen, keke bunu yapmasa, derdim. Keke en gzel uurtma bi r tek bende olsa. Uurtma yartrmak, Afganistan'n eski bir k geleneiydi. Turnuva sabah erkenden balar anan uurtma tek bana gkyznde szlnceye kadar da sona ermezdi - bir turnuvann hava ka ok sonra bittiini anmsyorum. nsanlar kaldinmlarda, damlarda toplar, ocuklarna tezah pard. Sokaklan dolduran yanmaclar var gleriyle sicimlerine aslr, ipi bir salp bir ek lerini ksp gkyzn tarar, hasmnn ipini kesmek iin firsat kollard. Her uurtma yans ve ipi besleyen bir yardmcs olurdu - benimki Hasan'd. 52 Bir keresinde, ailesi mahalleye yeni tanm olan haylaz bir Hindi olan bize memleketind eki uurtma yarlarnn ok kat kurallar olduunu syledi. "Bu i iin hazrlanm bir yer r ada durmak zorundasn," diye vnd. "Ayrca, caml ipi yaparken alminyum kullanman da y ." Hasan'la baktk. Sonra da kahkahalar koyuverdik. Bri-tanyallarn yzyl banda, Ruslarn lerde rendii eyi, yaknda bu Hintli ocuk da renirdi: Afganlar bamsz insanlard. Afg nekleri sayar ama kurallardan irenir. Ayn ey uurtma savanda da geerliydi. Te bir kural vard, o da kuralszlk. Uurtman uur. Rakibinin ipini kes. Hadi, ansn a n! Ama hepsi bu kadar deildi, elbette. Gerek elence, bir uurtmann ipi kesildiinde balard o zaman, uurtma kovalayclar -ya da uurtma avclar- devreye girerdi: Rzgra kaplp orad a srklenen, sonunda da dne dne yere inen, bir tarlaya, birinin bahesine, bir aaca ya da bir atya k onan uurtmay kovalayan ocuklar. Av hayli ateli geerdi; ocuklar srler halinde sokaklara dalr, iti

k koarlard: spanya'da bir festivalde u boalardan kaan insanlarn yapt gibi. Bir yl, in ocuklarndan biri, dallara taklan uurtma iin bir am aacna trmanmt. Arlna d ve olan on metre ykseklikten yere akld Belkemii krld iin bir daha hi y-ryemedi ndeydi. Bir uurtma avcs bir uurtmay eline geirdi mi, kimse onu elinden alamazd. Bu bir kural deildi. Bir gelenekti. Avclar iin en deerli dl, k turnuvasnda yere en son den uurtmayd. O bir eref mada ta sergilenen, konuklara gsterilen bir dl. Gkyz uurtmalardan temizlendii, geriye yalm son iki uurtma kald zaman, 53 uurtma avclar dikkat kesilir, avn yakalamaya hazrlanrd. Kendine en iyi k yapabil bir nokta seerdi. Gerilen kaslar firlamaya hazrlanrd. Boyunlar uzanr. Gzler kslr. Ka . Ve son uurtmann da ipi kesilince, delice bir yar balard. Yllar boyunca uurtma kovalayan bir sr ocuk grdm. Ama Hasan grdm en mthi uurtma havadayken, onun inecei noktay saptama yetenei gerekten rktcyd; isel bir pusulas v Kapal bir k gnn ok iyi anmsyorum; Hasan'la birlikte bir uurtma kovalyorduk. Onun p llenin sokaklarnda kouyor, hendeklerden atlyor, darack geitleri bir rpda geiyordum. bir ya byktm ama Hasan benden ok daha hzlyd; hep geride kalyordum.

"Hasan! Bekle!" diye haykrdm, soluk solua. Bam evirdi, eliyle iaret etti. "uradan!" diye bardktan sonra bir keyi hzla dnd. uurtmann srklendii yerin tam aksi ynne kotuumuzu fark ettim. "Onu kaybedeceiz! Ters yne gidiyoruz!" diye seslendim. "Bana gven!" diye bardn duydum. Ke bana ulanca Hasan'm ban emi, bakmyordu bile, grmeinin srt terden srlsklamd. Ayam bir taa takld, dtm - Has a, ondan sakardm da; o doal esnekliini her zaman kskanmtm. Gbela dorulunca, Hasan' keyi dndn grdm. Topallayarak peine takldm; syrlm dizlerime ineler batyordu Kovalamaca, stiklal Ortaokuiu'mm yaknndaki delik deik, tozlu bir yolda sona erdi. Bi r yanda, yazlar marul yetitirilen bir tarla, teki yanda da dizi dizi vine aalan vard. 54 Hasan bir aacn altna bada kurmu, avucundaki dut kurularn yiyordu. "Burada ne iimiz v diye sordum soluk solua; midem bulanyordu. Glmsedi. "Gel otur, Emir Aa." Yanna ktm, ince kar tabakasnn zerine uzandm; hini hini soluyordum. "Zamanmz boa h ki tarafa gitti, grmedin mi?" Hasan azna bir dut kurusu atta. "Gelecek," dedi. Glkle soluk alabiliyordum, onunsa hi de yorgun bir hali yoktu. "Nereden biliyorsun?" dedim. "Biliyorum." "Peki ama, nasl bilebilirsin?" Bana dnd. Sasz kafasndan birka ter damlas yuvarland. "Sana hi yalan syler miyim, Em Birden onunla azck oynamak istedim. "Bilmem. Syler misin?" "Onun yerine pislik yemeyi yelerim," dedi, gcenmi bir ifadeyle. "Gerekten mi? Yapar msm?" armt: "Neyi yapar mym?" "stesem pislik yer misin?" diye sordum. Gaddarlk ettiimin farkndaydm; bilmedii bir szc e karlat zaman, onunla alay ettiim gibi. Ama Hasan'la dalga gemenin byleyici bir ya hastalkl bir zevki. Bceklere eziyet ederken hissettiimiz trden. Tek fark, imdi onun karnca benim de bytec utan kii olmamd. Gzleriyle yzm uzun uzun aratrd. Orada, o vine aacnn altnda oturan ve anszn birb jjerpek-ten bakmaya balayan iki ocuktuk. te o zaman, bir kez daha oldu: Hasan'm yz dei . Belki tam olarak deimedi de, ben birden iki yze baktm duygusuna kapldm; biri 55 tandm, bu dnyadan ilk anmsadm ey olan yzd, teki, ikincisiyse yzeyin hemen altn yatm bir yz. Ayn eye daha nce de tank olmutum - her seferinde beni biraz sarsard. B nci yz, bir anlna ortaya kar ama bu ksack sre bende, onu daha nce bir yerlerde grd tsz edici bir duygu uyandrmaya yeterdi. Sonra Hasan gzlerini krprd ve yeniden kendisi du. Karmda yine tek bir Hasan vard. "steseydin, yerdim," dedi sonunda, doruca gzlerimin iine bakarak. Gzlerimi kardm. Bug le, Hasan gibi syledii her sz inanarak, itenlikle syleyen insanlarn gzlerinin iine b ta zorlanrm. "Ama merak ettim," diye ekledi. "Benden byle bir ey ister miydin, Emir

Aa?" imdi de o beni kk bir snavdan geiriyordu. Onunla oynayacak, sadakatini snayacaks o da benimle oynayacak, drstlm snayacakt. Bu sohbeti balattma bin pimandm. Zorla glmsedim. "Aptallama, Hasan. Byle bir ey ya irsin." Hasan da glmsedi. Ama onunki zoraki deildi. "Bilirim," dedi. z sz doru olanlarn orta budur: Karsndaki kiinin de iten konutuunu sanrlar. "te, geliyor," dedi Hasan, gkyzn gstererek. Ayaa kalkt, sola doru birka adm att. uurtmann bize doru alaldn grdm. Koumalar, hayknlar duydum; itiip kakarak biz Ama boa zaman harcyorlard. nk Hasan kollarn iki yana am ylece duruyor, glmseye yordu. Eer yalan sylyorsam, Tanr (gerekten varsa, elbette) gzlerimi kr etsin ki, uurtma geldi, doruca onun ak kollarnn arasna kondu. 1975 knda Hasan' son kez uurtma kovalarken grdm. Genelde her mahalle kendi yarmasn dzenlerdi. Ama o yl turnuva bizim mahallede, Vezir E kber Han'da dzenleniyordu ve teki semder de davetliydi: Karteh-Char, Karteh-Parwan , Mekro-Rayan ve Koteh-Sangi. Yaklaan yarma herkesin dilindeydi. Bunun, son yirmi b e yln en byk turnuvas olaca syleniyordu. Bir akam, byk yarmaya yalnzca drt gn kala, Baha'yla alma odasnda minenin kars klarda oturuyorduk. ay iiyor, konuuyorduk. Ali akam yemeini verdikten sonra (patates,

pilav ve safranl karnabahar) Hasan'la birlikte kulbesine ekilmiti. Baba piposunu "be sliyor", ben de Herat'ta kurtlarn dadan indii, insanlarn bir hafta boyunca evden kamad rt k anlatmas iin yalvanyordum; kibriti akt, geliigzel bir tavrla sordu: "Belki bu vay sen kazanrsn, ha? Ne dersin?" Ne dneceimi bilemedim. Ne diyeceimi de. Yolu, bu mu ? Bana bir anahtar m uzatyordu? yi bir uurtma ya-nsydm. in dorusu, baya iyi. Bi asn kazanmaya epeyce yaklamtm - bir keresinde, son e kalmtm. Ama yaklamak baka baka, yle deil mi? Baba yaklapnamtft. Kazanma, nk fatihler kazanr, tekiler de evle rdi. Baba kazanmaya alkt; aklna koyduu eyi uzanp alrd. Ayn eyi olundan beklemek ydi? Bir dnn. Ya kazanacak olursam... Baba piposunu iiyor, tatl tatl anlatyordu. Dinliyormu gibi yaptm. Ama dinleyemezdim, d aha dorusu duyamazdm, nk Baba'mn o rasgele yorumu beynime bir tohum ekmiti: Madem ki b u b turnuvay kazanmam nermiti, kazanacaktm. Baka yolu yoktu. Kazanacaktm ve o son uu kovalayacaktm. Sonra eve getirecek, Baba'ya gs57 terecektim. Ona ilk, belki de son kez, olunun deersiz biri olmadn gsterecektim. Belki zaman bu evdeki hayalet yaamm nihayet sona ererdi. Hayal kurmaya baladm: Akam yemeind e, atal bak seslerinin, bir-iki homurtunun dnda hibir eyin bozamad sessizliin yerini kahkahalar, alar alyor. Baha'nn arabasyla bir cuma gn Pagh-man'a gidiyor, yolda Ghargha Gl'ne urayp k balkla patates alyoruz. Aslan Mercan' grmeye hayvanat bahesine gidiyoruz; Baba arada bir esneyip aktrmadan saatine bakyor. Bir akam, Baba yklerimden birini okuyor. Bir tan esini okuyacam bilsem, ona yz tane yk yazardm. Belki bana Rahim Han gibi 'Emir can' di yor. Ve belki -ok kk bir olaslk ama- belki, annemi ldrdm iin beni nihayet bal Baba bana tam on drt uurtmay saf d brakt yarmay anlatmaktayd. Yeri geldike gl onu doru drst duymuyordum. Artk bir grevim vard. Ve Baba'y bu kez hayal krklna u Turnuvadan bir gece nce lapa lapa kar yad. Hasan'la krs'nn altna oturmu, penpper oynu duk; rzgrn savurduu dallar cama vuruyordu. Gndz Ali'den bize bir krs yapmasn istemi , zerine kaln bir battaniye atlm, altna da elektrikli bir stc yerletirilmi, alak asann altna dekler, minderler dizmiti; yirmi ocuk rahata sard. Karl gnlerde Hasa ada, krs'nn altnda satran ya da iskambil oynayarak geirirdik - en ok da penpper. Hasan'n on karosunu alm, iki valeyle bir altlsna akmtm. Bitiikte, Baba'nm alma him Han, birka kii daha i konuuyorlard - bir tanesi Assef in babasyd. Duvarn gerisind Kabil Radyosu'ndaki haberlerin czrts geliyordu. 58 Hasan altlya akt, valeleri ald. Radyoda Davut Han, yabanc yatrmlarla ilgili bir akl maktayd. "Bir gn Kabil'de televizyonumuz olacan sylyor," dedim. "Kim?" "Davut Han, salak, cumhurbakanmz!" Hasan glmsedi. "ran'da varm," dedi.. imi ektim. "u ranllar..." Hazaralann ou iin ran bir tr ibadet yeriydi; sanrm ned uunun ii olmasyd. Ama o yaz retmenimin ranllar hakknda syledii bir ey aklma tak

svazlarken, tekiyle seni soyabilen, tatl dilli dzenbazlar, demiti. Baba'ya bunu aktarn ca, retmenimin u kskan Afganlar-dan biri olduunu syledi; ran Asya'da ykselen bir g a pek ok kii Afganistan'n yerini haritada gsteremedii iin adam kskanlktan adyor, d u sylemek ar geliyor tabii," diye ekledi, omuzlarn silkerek, "ama yalanla kendini kan drmaktansa gerekle yzlemek iyidir." "Bir gn sana bir tane alrm," dedim. Hasan'n yz aydnlanverdi. "Televizyon mu? Gerekten mi?" "Elbette. stelik u siyah-beyaz olanlardan deil. O zamana kadar bym oluruz, ben de iki ane alrm. Biri sana, biri bana." "Onu masamn zerine, resimlerimin yanna koyarm," dedi Hasan. Syleyi biimi ii dokunmu, Hasan'n kim olduunu, nerede yaadn anmsamak beni hznlendir-miti. Tpta b deki o dknt, toprak kulbede byyp yalanacan amaz bir olguymu gibi kabulleniyordu yere iki damla bir onlu atm. Hasan altly ldrd, damlan ald. "Biliyor musun, yarn Aa efendi seninle gurur duyacak." "yle mi dersin?" "n/allah,* dedi. "nallah,"diye yineledim, ama bu dilek benim dudaklarmdan dklrken, kulaa o kadar da it gelmiyordu. Bu, Hasan'a zg bir eydi.

Papazn ldrdm, son kartm oynadm - maa as. Hasan onu almak zorundayd. Kazanmtm am kardan kannrken, iten ie, Hasan'n kazanmama bilerek izin verdii duygusuna kaplmadan ed medim. "Emir Aa?" "Evet?" "Biliyor musun... Ben yaadm yeri seviyorum? Bunu hep yapar, aklmdan geeni okurdu, "Ora s benim yuvam." "Her neyse," dedim. "Hadi bakalm, bir yenilgiye daha hazrlan." 60 YED Ertesi sabah Hasan bana ay demlerken, grd ryay anlatt. "Ghargha Gl'ndeymiiz; sen, , Aa efendi, Rahim Han ve binlerce kii. Hava lk, gneliydi; gl bir ayna kadar berrakt. a kimse yzmyordu, nk glde bir canavar olduu syleniyordu. Suyun dibinde geziniyor, bek ormu." Bardama ay doldurdu, eker ekledi, birka kez fledi. Getirip nme koydu. t, herkesin suya girmekten d kopuyormu; anszn sen ayakkablarn firlatp attn, Emir A da gmleini kardn. 'Canavar filan yok,' dedin. Size gstereceim.' Ve birinin seni durdurmasna k almadan suya atladn, yzmeye baladn. Ben de peinden girdim, birlikte yzdk." 61 "Ama sen yzme bilmezsin ki." Hasan gld. "Eh, bu bir rya, Emir Aa, her eyi yapabilirsin. Her neyse, insanlar haykryo du: 'kn! kn!' ama biz buz gibi suda yzmeye devam ettik. Gln ortasna kadar gittik, s rduk. Kyya doru dndk, insanlara el salladk. Karnca gibi, kck grnyorlard, ama b liyorduk. te grmlerdi. Suda canavar filan yoktu. Ondan sonra gln adn deitirdiler, 'le Hasan'n, Kabil Sultanlarnn Gl' dediler. Biz de gle girmek isteyenlerden para almaya baladk." "Bunun anlam ne, peki?" diye sordum. Mn'ma reel srd, bir tabaa koydu. "Bilmiyorum. Ben de sen sylersin diye umuyordum." "Eh, sama sapan bir rya. Hibir ey olmuyor." "Baba ryalarn mutlaka bir anlam vardr, der." aym yudumladm. "Ona sor o zaman. Madem o kadar zekiymi," dedim; sesim amaladmdan dah s kmt. Btn gece uyumamtm. Ensem, srtm gerilmi yay gibiy- 4 di, gzlerim yanyord me zlmtm. ;! Tam zr dilemeye hazrlanrken, vazgetim. Hasan gergin olduumu anlard n beni her zaman anlard. st katta, Baha'nn banyosunda suyun aktn duyabili yordum. 1 Sokaklar yeni yam karla l l, gkyz lekesiz maviy- | di. Kar atlarda birikmi, so an bodur dut aalarnn dallarn arlatrmt. Kar gece boyunca her atlaa, her olua s demir kapdan knca yle kr edici bir beyazlkla karlatk ki, gzlerimi kstm. Ali ark Bir dua mrldandn duydum - olu evden karken, her seferinde dua okurdu.

I 62 Sokamz hi bu kadar kalabalk grmemitim. ocuklar kartopu oynuyor, didiiyor, glerek valyordu. Uurtma yarlar ellerinde makaralar, bir araya toplanm, son hazrlklarn sokaklardan kulama kahkahalar, konumalar geliyordu. zleyiciler damlan oktan doldurmutu bile; scak ayla dolu, duman tten termoslarn alm, bahe iskemlelerine yerlemilerdi; lardan Ahmet Zahir'in sesi ykseliyordu. Tannan, sevilen bir yorumcu olan Ahmet Zah ir, Afgan mziinde devrim yapm, geleneksel tablayla kk orga elektronik gitar, davul ve nefesli alglan ekleyerek tutuculan kzdrmt; sahnede ya da partilerde o ciddi, ade a suratsz, eski arkclann heykel gibi duruuna meydan okur, ark sylerken glmserdi - b dnlara bile. Gzlerimi bizim evin damna evirince, Baha'yla Rahim Han'n bir bankta otur duunu grdm; her ikisi de kaln, yn kazaklar giymilerdi, ay iiyorlard. Baba el sallad m yoksa Hasan'a m, anlayamadm. "Hadi, i bana," dedi Hasan. Ayanda siyah, lastik bot-lan vard; rengi solmu, kadife bir pantolonla kaln bir kazak giymi, srtna parlak yeil bir papan almt. Gne yzne pembe yara izinin nasl da iyileiverdiini dndm. Birden, her eyden vazgemek istedim. Pilimi prtm toplayp eve gitmek. Aklmdan zorum mu v rd? Sonunu bile bile, byle bir servene niye atlmtm ki? Baba damdan beni izliyordu. Bak srtm kzgn bir gne gibi dalyordu. Bu gerekten byk lekli bir baanszlk olacakt "Bugn iimden hi de uurtma uurmak gelmiyor," dedim. "Harika bir gn," dedi Hasan. Kprda Dammza bakmamak iin kendimi zor tu-63

tuyordum. "Bilmem... Eve mi dnsek acaba?" Bunun zerine bana yaklat, alak sesle beni az da olsa korkutan bir ey syledi: "Unutma, Emir Aa. Canavar filan yok; hava da harika." Kafasndan neler getiini ou zaman kesinlik le bilemediim bu ocuk nasl oluyor da beni ak bir kitap gibi okuyabiliyordu? Okula gid en, okuma-yazma bilen bendim. Zeki olan bendim. lkokul birinci snf kitabm bile okuyam ayan Hasan, beni rahat rahat okuyordu. Bu biraz rahatsz ediciydi, ama ne zaman ne ye gereksindiini bilen birine sahip olmak, ayn zamanda rahadatcyd da. "Canavar yok," dedim; kendimi biraz daha iyi hissettiimi anlaynca da ardm. Glmsedi. "Canavar yok." " n misin?" Gzlerini yumdu. Ban sallad. Sokakta kouturan, kartopu oynayan ocuklara baktm. "Nefis bir gn, yle deil mi?" "Hadi, lm," dedi. te o zaman, Hasan'n ryay uydurmu olabileceini dndm. Mmkn myd bu? H kadar zeki deildi. Ben bile o kadar zeki deildim. Ama uyduruk olsun olmasn, o sama ry a moralimi dzeltmiti ite. Belki de gmleimi pkartmah, gle atlamalydm. Neden olmasn? "Hadi, yapalm," dedim. Hasan'n yz aydnlanverdi. "Gzel!" Sar kenarl, krmz uurtmamz kaldrd; orta ve ann hemen altnda Seyfo'nun tartlmaz imzas vard. Hasan parman yalad, havaya dikip r onra da rzgrn estii yne doru kotu - ok ender de olsa, yazlan uurtma uurduumuzda, r ak iin ayayla yerden toz kaldrrd. Elimdeki makaray, Hasan on be-yirmi metre ileride d ncaya kadar evirdim. Uurtmay 64 7468 bann stne kaldrd - altn madalyasn gsteren bir Olimpiyat adeti gibi. pi iki kez, k ; her zamanki ia-retimizdi, bunun zerine Hasan uurtmay havaya frlatt. Baba'yla okuldaki mollalarn arasnda kalm, Tanr hakknda hl kararm verememitim. Ama nde rendiim bir Kuran aye fi dilimin ucuna gelince, mini mrl sy-leyiverdim. Derin bir soluk aldm, braktm ve ipi ekeledim. Bir dakika sonra uurtmam gkyzne doru hzla ykse Kanat rpan, kt bir ku gibi hrdad. Hasan ellerini rpt, slk ald, bana doru ko pe asld, fazlal abucak makaraya dolad. En azndan bir dzine uurtma gkyznde szlmeye balamt bile; av peindeki kt kpekb nde say ikiye katland; mavi, krmz, san uurtmalar gkyznde salmyor, kayyordu. Serin arm havalandrd. Uurtma uurmak iin mkemmel bir esintiydi; hem aadan itecek hem de s lgalanmalar kolaylatracak kadar gl. Hasan hemen yanmdayd, makaray tutuyordu, elleri mdiden kesilmi, kanamaya balamt bile. Az sonra kesme ilemi balad; sava kaybeden ilk uurtmalar kontrolden km, deli gibi d parlak, rpnan kuyruklaryla, kayan yldzlar gibi akyor, aadaki mahallelere, uurtma a orlard. Avclarn lklar duyuldu; bir yandan kouyor, bir yandan haykr-yorlard. Biri, aada kavga ktn haber verdi bararak.

Arada bir aktrmadan, Baba'yla Rahim Han'n oturduu dama bakyordum. Ne dnyordu acaba? iten ie, yenilmemi mi istiyordu? Uurtma uurmann ayrlmaz bir paras da buydu: Zihnin u anla birlikte oradan oraya savrulurdu. Uurtmalar artk drt bir yandan, akn akn geliyorlard ve 65 ben hl uuyordum. Uuyordum. Gzlerim ikide bir, yn kazana sarnm Baba'ya taklyordu. n daya-nabildiime arm myd? Gzlerini gkyznden ayrdn an, fazla dayanamazsn. Ba irdim. Krmz bir uurtma benimkine yaklamaktayd - onu tam zamannda grmtm. Onunla m, sonra, sabrszlandn ve ipimi kesmeye altn grnce, iini bitirdim.

Sokan iki ucunda uurtma avclar grnd; ele geirdikleri uurtmalar havaya kaldrm, z Ganimederini ana-babalanna, arkadalarna gsteriyorlard. Ama hepsi de ok iyi biliyordu: Gerek zafere daha vakit vard. En byk dl hl havadayd. Kvnk, beyaz bir kuyruu olan, an bir uurtmay doradm. Bu abam iaret-parmamda yeni bir kesik at; akan kan avucuma d Hasan'a verdim, yaray emdim, sonra da parmam kot pantolonuma sildim. Bir saat sonra, havada kalabilen uurtmalann says elli ksurdan bir dzineye inmiti. Onla rdan biri de bendim. Son dzineye kalmay baarmtm. Turnuvann bu ksmnn biraz uzayaca , nk buraya kadar dayanabilenler, sk yarlard - Hasan'n en sevdii numaraya, u bil dalma' tuzana kolayca dmeyeceklerdi.

leden sonra saat te, gkte beliren bulut bekleri gnei kapad. Glgeler uzamaya balad i seyirciler J atklarna, kaln paltolarna sanndlar. Yanm dzineye inmitik ve b n hl uuyordum. Bacaklanm aryor, boynum zonkuyordu. Ama ak ettiim her uurtma, yrei mudu besliyordu; bir duvarn zerine, usul usul biriken kar taneleri gibi. Gzlerimi son bir saattir terr estiren, hasmlanna byk zarar veren mavi uurtmadan ayrmy um. 66 "Ka tane kesti?" diye sordum. "On bir tane saydm," dedi Hasan. "Kimin acaba, biliy or musun?" Hasan dilini aklatt, enesine dokundu. Bu Hasan'a zg, hibir fikri olmadn belirten, t reketti. Mavi uurtma iri, mor bir uurtmay daha saf d brakt, iki geni takla att. On sonra, iki uurtmay daha dorad; bir kovalayn srs yar kaybeden uurtmalarn peine t Otuz dakika sonra, havada yalnzca drt uurtma kalmt. Ve ben hl uuyordum. Rzgr yles yanayd ki, hata yapmam olanakszd sanki. Kendimi hi bu kadar yetkin, bu kadar ansl hiss etm emitim. Sarho gibiydim. Bam kaldrp dama bakmaya cesaret edemiyordum. Gzlerimi gkten ayrmaya daklanmam, oyunu zekice oynamam gerekiyordu. Bir on be dakika daha geti; sabah glp g eilecek bir eymi gibi grnen rya anszn gerekleti: Bir tek ben ve teki ocuk kaldk. Havadaki gerilim, kanl ellerimle ekitirdiim caml ip kadar gergindi. nsanlar ayaklarn e vuruyor, el rpyor, slk alyor, haykryordu: "Boboref. Boborel^"Kes unu! Kes aba da baranlarn arasnda myd? Mziin sesi iyice ykselmiti. Damlardan, ak kaplar nt, kzarm pakora kokulan szlyordu. Ama benim duyduum (duymak istediim) tek ey, kafamdaki kann zonklamasyd. Grdm tek e rtmayd. Kokladm tek ey, zaferdi. Kurtulu. Kefaret. Baba yanlyorsa ve okulda dedikleri bi bir Tanr varsa, kazanmam salard. teki ocuun ne iin yartn bilmiyordum, belki nmak iin. Oysa bu, benim grlen deil baklan, duyulan deil dinlenen biri olabilmek Jn k ansmd. Eer bir Tann varsa rzgn ynlendirir, emrime sunar, bylece ben parmamn tek etiyle 67 acm, zlemimi kesip atardm. Pek ok eye katlanm, buralara kadar gelmitim. te o an, b ut bilgiye dnt. Kazanacaktm. Yalnzca bir zaman meselesiydi. stelik, Tahminimden de nce kazanacaktm. Ani bir esinti uurtmam havalandrd, bana stnl pi saldm; braktm uurtmam daha da ykselsin. Saa sola salnarak mavi uurtmay geti. P u aldm, hazrlandm. Mavi uurtma bann belada olduunu anlamt. Kskacmdan ku mutsuzca debelendi, ama izin vermedim. Yerimi korudum. Kalabalk, sonun yaklatm hisset miti. "Kes onu! Kes onu!" haykrlar glendi; gladyatrlere, "ldr onu! ldr onu!" diye ra ben- ziyorlard. "Az kald, Emir Aa! Az kald!" diye haybryordu Hasan soluk solua. Sonra, o an geldi. Gzlerimi kapadm, ipi tutan elimi hafife gevettim. Rzgnn srkledii parmaklarm bir kez daha kesti. Ve sonra... Anlamak iin kalabaln kkreyiini duymam ger iyordu. Grmem de gerekmiyordu. Hasan lk la bararak kollarm boynuma dolad. "Bravo! Bravo, Emir Aa!"

Gzlerimi atm, ok hzl bir arabadan frlayan bir tekerlek gibi havada yuvarlanan, deli gi i dnen mavi uurtmaya baktm. Gzm krptm, bir ey sylemeye altm. Sesim kmad. Ken uldum; aaya, kendime bakyordum. Siyah deri ceket, hrmz atk, rengi aarm ko lon. Zayf bir olan ocuu, biraz solgun, on iki yama gre azck da ksa. Dar omuzlan, a rinin evresinde belli belirsiz, koyu renk halkalar var. Rzgr kumral salarn uuruyor. Yu arya, bana baka; birbirimize glmsedik. Sonra, lm duydum; renkler ve sesler geri geldi, her 68 ey canland, gzelleti. Botaki kolumu Hasan'n omzuna doladm, olduumuz yerde zplamaya b glyor, alyorduk. "Kazandn, Emir Aa, kazandn!" "Kazandk! Biz kazandk!'1 Bunlar gerek olamazd. Bir an sonra gzlerimi krptracak ve o ir ryadan uyanacaktm; yataktan inecek, kahvaltm yapmak iin mutfaa gidecektim; orada Ha san'dan baka konuabileceim hi kimse olmayacakt. Giyin. Baba'yi bekle. Pes et. Eski yaa mna dn. Sonra, damdaki Baba'y grdm. Tam kenarda duruyordu; her iki yumruu da havadayd. Kkryor, yumruk-lanyla havay dvyordu. Bu, on iki yllk yaammn en muhteem anyd: Dam n, sonunda benimle gururlanan Baba'ya bakmak. Sonra, ellerini telala sallad. Ayn anda, anladm. "Hasan, biz..." "Biliyorum," dedi Hasan, benden uzaklaarak. "Daha sonra kutlarz, inallah. imdi o mav i uurtmay senin iin yakalayacam." Elindeki makaray att, komaya balad; yeil pap arkas sra, karda srkleniyordu.

Seslendim: "Hasan! Getir onu!" Sokan kesini dnmek zereydi; lastik botlar yerden kar bekleri kaldryordu. Durdu, dn i azmn iki yanna gtrd. "Bin tane iste, senin iin yakalayaym!" dedi. Sonra o bildik Ha gmsemesiyle glmsedi, keyi dnp gzden yitti. Onu bir kez daha bylesine tasasz, by erken ancak yirmi alt yl sonra, solmu bir Polaroid fotorafta grdm. ipi toparlamaya koyulmutum ki, insanlar evremi sard. Ellerini sktm, teekkr ettim. Daha kk ocuklar bana saygyla ldayan gzlerle bakyordu; ben bir kahramandm. Omzuma vuranl artranlar vard. Sicimi toplarken srekli glmsedim, ama aklm mavi uurtmadayd. 69 Ayamn dibinde biriken ipi makaraya sardm, birka kiiyle daha el sktm, sonra koar eirttim. Bahe kapsna vardmda, Ali beni i tarafta bekliyordu. Elini demir parmaklklar dan uzam. "Tebrik ederim," dedi. Ona uurtmayla makaray verdim; tokalatk. "Tefekkr, Ali caw." "Senin iin srekli dua etti ." "Duaya devam et. imiz daha bitmedi." Yeniden sokaa dndm. Ali'ye Baba'y sormamtm. Onu henz grmek istemiyordum. Kafamda her asarlamtm: Kanl ellerimde byk dl, eve bir kahraman gibi, muzaffer, gsterili bir eda ektim. Balar bana evrilecek, gzler bana kilitlenecekti. Birbirini tartan Rstem'le So hrab. Dramatik bir sessizlik. Sonra, yal sava gen olana yaklaacak, onu kucaklayacak, d rini nihayet anlayacak. Aklanma. Kefaret. Kurtulu. Peki ya, sonra? Eh, sonsuza kadar mutlu yaamak, elbette. Baka ne olabilir? Vezir Ekber Han'n sokaklar zgara biiminde tasarlanm, ve numaralandrlmt. O gnlerde olan yeni bir mahalleydi; metrelik duvarlarla evrili villalarn arasnda bo arsalar, in at sren binalar vard. Her sokaa tek tek baktm, Hasan' aradm, insanlar bu uzun elence rdndan tabureleri katlamakla, yiyecekleri, tabak-ana toplamakla meguld. Damlarndan hl mam olanlar seslenerek beni kutlad. Gney tarafnda, drt sokak aada mer'e rastladm; mhendis olan babas Baba'nn vlerinin nndeki bahede, erkek kardeiyle birlikte bir futbol topunu sektiriyordu. mer iyi bir ocuktu. Drdnc snfta birlikte okumutuk; bir keresinde bana bir dolmakalem vermi . "Kazanmsn, Emir," dedi. "Tebrikler." "Sa ol. Hasan's grdn m?" 70 "Senin Hazara'y m?" Bamla doruladm. mer topu kardeine frlatt. "Duyduuma gre, byk bir uurtma avcsym." Kardei topu on akalad, birka kez zplatt. "Bunu nasl becerdiini bir trl anlayamyorum. Yani o ekik g asl grebiliyor?" Erkek kardei ksa, kesik bir kahkaha att, topu istedi. mer onu duymazdan geldi. "Onu grdn m?" mer baparman omzunun stnden arkaya doru sallad; gneybaty gsteriyordu kouyordu." "Teekkr ederim." Komaya baladm.

Pazar yerine ulatmda, gne tepelerin ardna ekilmek zereydi; akam alacas gkyzn p m-o. Birka sokak ileriden, Hac Yakup Camisi'nden ykselen ezan sesini duydum. Hasan be vakit namazn hibirini karmazd. Darda oynuyor olsak bile, izin ister, bahedeki emed lr, kulbesine girerdi. Birka dakika sonra glmseyerek kar, beni bulurdu; ya bir duvara aslanr ya da bir aaca tneyip onu beklerdim. Ama bu gece benim yzmden, namaz karacakt Pazar yeri hzla boalyor, esnaf toparlanyordu. Birbirine yapk, bin trl mal satan tezg lerinin arasndaki amurlu yolda hzla ilerledim; bir tezghtan az nce kesilmi bi r keklik, onun bitiiindeki tezghtan da bir hesap makinesi alabilirdin. Ar ar dala abaln, st ba dklen, yrtk prtk, topal dilencilerin, heybelerini srtna vurmu m arn kapatan esnafn, kasaplarn nnden getim. Hasan'dan iz yoktu. Bir kuru yemiinin nnde durdum, katrna amfist ve kuru zm uvallar yklemekte olan Hasan' 71 tarif ettim. Bana uuk mavi bir trban dolamt. Yandamadan nce bana uzun uzun bakt. "Galiba grdm," dedi. "Ne tarafa gitti?" Beni tepeden trnaa szd. "Senin gibi bir ocuk, bu saatte burada bir Hazara'y neden arar ki?" Gzleri deri ceketimi, kot pantolonumu (onlara kovboy pantolonu derdik) hayr anlkla szyordu. Afganistan'da, Amerikan mal -zellikle de kullanlmam- herhangi bir ey ip olmak, zenginlik gstergesiydi.

"Onu bulmam gerek, Aa." "Neyin oluyor?" diye sordu. Sorunun amacn anlayamamtm, ama kendi kendime sabrl ol, ded m; sabrszlk adamn daha hzl konumasn salayamazd. "Hizmetkrmzn olu," dedim. Yal adam krl kalarn kaldrd. "yle mi? ansl Hazara... bu kadar ilgili bir efendisi abas me-lip ayakkablarnz krpikleriyle temizlese, yeridir." "Evet, grdn m grmedin mi?" Kolunu katrn srtna dayad, gneyi gsterdi. "Yanlmyorsam, tarifine benzeyen bir ocuun doru kotuunu grdm. Elinde bir uurtma vard. Mavi bir uurt-ma. "Sahi mi?" Senin ipin bin tane getiririm, demiti. Sz vermiti. Sevgili Hasan. Sevgil i, gvenilir, sznn eri Hasan. Szn tutmu, son uurtmay benim iin yakalamta. "Ama onu oktan yakalamlardr," dedi yal satc, katrn srtna bir torba daha vururken. "teki ocuklar. Onu kovalayanlar. Senin gibi giyinmilerdi." Gkyzne bakti, i geirdi. "H , git artk, senin yznden namaz'z gecikiyorum." 72 Ama ben komaya balamtm bile. Birka dakika kadar, pazar bo yere aratrdm. Belki de gzleri yal adam yanlmt. Peki tmay grmt, deil mi? O uurtmay mutlaka ele geirme hrsyla... her geide, her dkkna Hasan yoktu. Tam Hasan' bulamadan karanlk kecek diye kayglanmaya balamtm ki, kulama az ileriden r alnd. Bo, toprak bir yola ulatm. Pazar ikiye blen caddenin sonunda, caddeye dikey u ordu. amurlu, bozuk yola saptm, seslere doru ilerledim. Botianm her admda bala saplan , buharlaan soluklarm nmde beyaz dumanlar oluturuyordu. Dar sokan bir yanna paralel u an, ii kar dolu dere yatanda baharlar rl rl bir dere akard. teki yanda, birbirind erle ayrlm, karl servi aalarnn benekledii, dz daml, toprak evler sralanyordu - d acak, dknt kulbeler. te sesler, bu geitlerin birinden geliyordu. Yavaladm, dar, kmaz sokan azna doru s ledim. Soluumu tuttum. Ke bana gelince, bam uzatp sessizce baktm. Hasan sokan ucunda, meydan okurcasna dikiliyordu: yumruklar skl, bacaklar hafif aralk. Arkasnda, bir duvann dibindeki moloz ynnn zerinde mavi uurtma duruyordu: Baba'nn kal anahtan. olan Hasan'n karsna dikilmi, nn kesmiti: Davut Han'n darbesinden sonra, tepede sapanyla pskrtt olanlar. Veli bir yanda, Kemal teki yanda duruyordu; ortada da Assef. denimin kaslda hissettim; belkemiimi souk bir rperti yalad. Assef sa-** *> kendinden e grnyordu. Elindeki mutay eviriyordu. teki ocuklar gergindi; arlklarn bir ayakta or, bir Assef e bir Hasan'a bakyorlard; bir tek 73 Assefin ehliletirebilecei, yabani bir hayvan keye kstr-mlard sanki. "Sapann nerede, Hazara?" dedi Assef, elindeki mutay sallayarak. "Ne demitin? Ah, eve

t: 'Bundan sonra sana Tek Gzl Assef derler.' ok doru. Tek Gzl Assef. ok zeki-ceydi. Ge kten. te yandan, elinde dolu bir silah tutarken bilgilik taslamak kolay, tabii." Soluumu hl tuttuumu fark ettim. Yavaa, sessizce braktm. Fel olmu gibiydim. Gzlerim e bydm ocuun, bu dnyadaki ilk anm olan tavandudakl yzne ivilenmiti. "Yine de, bugn ansl gnndesin, Hazara," dedi Assef. Srt bana dnkt, ama srttna k rimde. Ne dersiniz, ocuklar?" "te, yce gnlllk diye buna denir," diye atld Kemal. "Hele son sefer yapt kabalkta ef gibi konumaya alyor ama sesi titriyordu. O zaman anladm: Korktuu kii, Hasan deild puyordu, nk Assef in niyetini anlayamyordu.

Assef elini bo vermiesine sallad. "Bahpida. Balandn. Tamamdr." Sesi azck alald. hibir ey bedava deildir; affimn da kk bir bedeli var elbette." "Gayet adil," dedi Kemal. "Hibir ey bedava deildir," diye yineledi Veli. "Sen ok ansl bir Hazara'sn," dedi Assef, Hasan'a doru bir adm atarak. "nk bugn, de en tek bedel u uurtma. Adil bir anlama, yle deil mi ocuklar?" "Hem de nasl," dedi Kemal. Durduum yerden bile, Hasan'n gzlerine szan korkuyu grebiliyordum, ama o ban sallad. Aa turnuvay kazand, ben de bu uurtmay onun iin yakaladm. Bu onun uurtmas." 74 "Ne kadar da sadk bir Hazara. Bir kpek kadar sadk," dedi Assef.

Kemal'in gl tiz, korku doluydu. "Ama kendini onun iin kurban etmeden nce, bir dn: Ayn eyi o senin iin yapar myd? Ko lduu zaman seni neden armadn hi mi merak etmedin? Neden seninle bir tek yalnzken oy ini syleyeyim, Hazara. nk sen onun iin yalnzca irkin bir kpek yav-rususun. Skld ilecei, kznca da tekmeleyebilecei bir ey. Kendini kandrma." "Emir Aa'yla biz arkadaz," dedi Hasan. Yz kpkrmz kesilmiti. Assef gld: "Arkada m? Seni zavall budala! Bir gn bu kk ryadan uyanacak ve onun ne k i bir arkada olduunu reneceksin. imdi, bas\ Bu kadar yeter. Ver u uurtmay." Hasan eildi, bir ta ald. Assef irkildi. Bir adm geri ekilmeye hazrlanyordu ki, durdu. "Son ansn, Hazara!" Hasan 'n yani, ta tutan elini kaldrmak oldu. "Nasl istersen." Assef klk paltosunun dmelerini zd, paltoyu kard, yavaa, zenle daki alak duvarn zerine brakt. Azm atm, bir ey sylemeye hazrlandm, neredeyse sylyordum: neredeyse. Syleseydim, y an bambaka olurdu. Ama sylemedim. Yalnzca bakmay srdrdm. Donmutum. Assef eliyle bir iaret verdi, teki olanlar biraz uzaklat, bir yarm daire oluturup Hasa ' kmaz sokaa kstrdlar. "Fikrimi deitirdim," dedi Assef. "Uurtma sende kalabilir, Hazara. Sende kalsn ki, az sonra yapacam eyi sana mrn boyunca anmsatsn." 75 Sonra, saldrd. Hasan ta frlatt. Ta Assef in alnna isabet etti. Assef tiz bir lk a ine ulland, onu yere ykt. Veli'yle Kemal onlara doru seirttiler. Yumruumu srdm. Gzlerimi yumdum. S1 '!' Biran: 'B Hasan'la ayn memeden emdiinizi biliyor musun? Bunu | biliyor muydun, Emir Aa? Kadnn ad Sakine'ydi. Apk 'i renkli, mavi gzl, Bamiyanl bir Hazara; eski dn arklar sylerdi. Ayn memeden emen insanlar stkarde, yani karde olur. Bunu biliyor muydun? Bir an: "Adam ba birer rupi, ocuklar. Yalnzca birer rupiye size gerein rtsn kaldracam ." oturuyor, srtn toprak bir duvara yaslam. Kr gzleri eritilip bir pift derin kratere d gibi. Falc bastonuna yaslanm; yamru yumru eliyle pkm yanaklarn svazlyor. Sonra ovuc e uzatyor. "Adam ba bir rupi, gerek iin fazla saylmaz, ha?" Hasan kaya benzeyen ele mad paray brakyor. Ben de aynsn yapyorum. "En rahim ve en rahman olan Allah'n adyla," d dyor yal falc. nce Hasan'n elini alyor, avucunun ipini boynuza benzeyen trnaklarndan

yle svazlyor, trnan peviriyor, peviriyor. Sonra parmak Hasan'n yzne konuyor, yanakla laklarnn pevresinde ar ar gezinirken kuru, hrtl bir ses pkartyor. Nasrl parmak e srtn-yor. El tam orada duruyor. Oyalanyor. Tal adamn yznden bir glge gepiyor. Has akyoruz. Tal adam Hasan'n elini peviriyor, rupiyi Hasan'n ovucuna brakyor. Bana dn den ne haber, gen dostum?" Duvarn teki tarafnda bir horoz tyor. Tal falc elimi tutuy emen pekiyorum. 76 Bir rya: Bir kar frtnasnn ortasndaym. Rzgr yzm kamlyor, tabakalar halinde, hzla savrula erime batyor. Bembeyaz katmanlarn arasnda tkezleyerek ilerlemeye alyorum. mdat diye , ama rzgr lklarm bouyor. Dyorum, karn ipinde soluk solua yatyorum; beyazla iyor, karn taze ayak izlerimi sildiini gryorum. Artk bir hayaletim, diye dnyorum; ay i olmayan bir hayalet. Yeniden haykryorum; umut da ayak izleri gibi hzla kayboluyor . Ama bu kez, bouk bir yant geliyor. Ellerimi gzlerime siper ediyor, glkle doruluyorum Dalgalanan kar perdesinin arasnda, gzme bir hareketlilik, bir renk kprts arpyor. So tandk bir biim beliriyor. Bana doru bir el uzanyor. Avu iindeki derin, kout yarklar m; karn zerine kan damlyor. Eli tutuyorum ve anszn kar kayboluyor. Elma yeili g.^ arla kapl bir. tarlada duruyoruz;gkyznde yumuack %flut demetleri salnyor. Bam kal ve gkyzn sar, yeil, krmz, turuncu uurtmalarn doldurduunu gryorum. leden sonr orlar. Geit bir sr erple, moloz ynlanyla doluydu. Patlak bisiklet lastikleri, etiketi soyul , yrtk dergiler, sararm gazeteler, krk tula paralan, devrilmi beton direkler. Bir du ibine yan tarafi delik, paslanm bir demir finn atlma. Ama btn bu dkntnn iinde, g dm iki ey vard: Biri, demir finnn az ilerisine, duvara yaslanm olan mavi uurtma, bir Hasan'n k-nk kiremitlerden oluan bir bein zerine frlatlm kahverengi, kadife pantolo 77

"Bilemiyorum," dedi Veli. "Babam gnah olduunu sylyor." Sesi gvensiz, heyecanl, korkulu ydu. Hasan yerde yz koyun yatyordu; gs topraa yapmt. Kemal bir kolunu, Veli teki am, dirsekten bkp geriye doru kvrm, Hasan'n ellerini srtna yaptrmlard. As-s liyor, kar botlarndan birini Hasan'n ensesine bastryordu. "Babann haberi bile olmayacak," dedi Assef. "Aynca saygsz bir eee haddini bildirmenin neresi gnahm?" "Bilemiyorum," diye kekeledi Veli. "Sen bilirsin," dedi Assef. Kemal'e dnd: "Senden ne haber?" "Ben... yani..." "Yalnzca bir Hazara," dedi Assef. Ama Kemal gzlerini karmay srdrd. Assef kestirip att: "Pekl. Siz korkaklar onu tutun, yeter. Bu kadarn becerebilirsiniz herhalde?" Veli'yle Kemal balarm salladlar. Rahatlam grnyorlard. Assef, Hasan'n yanna diz kt, Hasan'n plak kalalarn tuttu, kaldrd. Bir elini Hasa eki eliyle de kemerini zd. Kot pantolonunun fermuarm at. Klotunu syrd. Hasan'n ark numunu ald. Hasan mcadele etmedi. Barmad bile. Ban hafife evirdi; yzn grdm. Bu i grdm. Bu ifadeyi daha nce grmtm. Kurbanlk bir koyunun yznde. * * * Tarn slam takviminin son ay, Dhul-Hijjah'n onuncu gn; gnlk bayramn, olunu Allah' etmesine ramak kalan brahim PeyjjamberHn ansna kutlanan K.M" 78 ban Bayramnn ilk gn. Baba bu ylki kurban kendi eliyle efti; kvrk, kara kulakl, pudr bir koyun. Hep birlikte arka bahedeyiz; Hasan, Ali, Baba ve ben. Molla duasn ediyor , sakaln svazlyor. Baba duyulur duyulmaz bir sesle mrldanyor: Hadi, bitir u ii. Bitm lmez dualar, eti helal etme treni cann skm. Btn dini safsatalar gibi, bu kurban yks lay ediyor. Ama kurban kesme geleneine sayg duyuyor. Geleneklere gre et pe blnyor; bir aileye, biri dostlara, biri de fakirlere. Baba her yl, etin tamamn yoksullara datyor. Zenginler yeterince iman, diyor. Molla duasn bitiriyor. Amin. Uzun mutfak ban alyor. Geleneklere gre, koyun bpa g hayvana bir kesme eker veriyor - lm tatllatrmak ipin, bir baka gelenek. Koyun biraz r, bir-iki tekme atyor, ama fazla deil. Molla onu penesinin altndan skca tutuyor, bpa ynuna dayyor. Gz app kapayncaya kadar da, ustaca bir hareketle boaz kesiyor. Koyunun gzlerine bakyorum. Haftalarca ryalarmdan gitmeyecek bir grnt. Her yl arka bah-pede y lenen bu ayini neden izlediimi bilmiyorum; kbuslar otlarn zerindeki kan kuruyup uptu

ktan pok sonra bile peimi brakmyor. Ama her seferinde izliyorum, izliyorum, nedeniy se hayvann gzlerindeki o kabulleni. Sapma ama, hayvann anladn dnyorum. Hayvan bu k yce bir amaca hizmet ettiini biliyor, ite bu bak... Bakmay kestim, geide srtm dndm. Bileimden lk "ir ey akyordu. Gzlerimi krpt lduumu grdm; hem de eklem yerlerini kana-' tacak kadar. Bir ey daha fark ettim. Alyord um. Kenin teki yanndan Assefin hzl, ritmik hrltlar geliyordu. 79 Bir karar vermek iin son bir ansm daha vard. Kim olacama karar vermek iin son bir frs O kmaz sokaa girebilir, Hasan' kurtarmak iin o olanlarn karsna dikilir (tpk Hasa defalarca yapt gibi) ve bama geleceklere kadanrdm. Ya da kaardm. Sonunda, katm. Katm, nk korkan tekiydim. AssePten, bana yapabileceklerinden korkuyordum. Canmn acm orkuyordum. Srtm o sokaa, Hasan'a dnerken, kendi kendime byle syledim. Buna kendimi inandrdm. dleklie can gnlden snyordum, nk teki seenei, kamamn gerek neden etmem demek, Assefe hak vermem demekti: Bu dnyada hibir ey bedava deildi. Belki de H asan, Baba'yi kazanmak iin demem gereken bedeldi; kurban etmem gereken koyun. Peki , haka bir bedel miydi? Yant, onu susturmama kalmadan, zihnime szlverdi: Alt st bir H ra'yd, yle deil mi? Geldiim yolu koarak dndm. Tamamen boalm pazara daldm. Derme atma bir tezghn nne lit vurulmu, kk kapsna dayadm. Soluk almaya alarak, terleyerek, olup bitene lanet o bekledim. On be dakika kadar sonra, konumalar, koan ayak sesleri duydum. Tezghn arkasna sindim; AssePle teki olanlarn koarak geiini seyrettim; bo caddenin sonuna doru glerek, taban vet uzaklatlar. Kendimi tuttum, on dakika daha bekledim. Sonra, karla kapl dere yat an izleyen, delik deik yola dndm. Azalan kta gzlerimi ksnca, bana doru ar ar nin hemen kuysndaki yapraksz hu aacnn yannda bulutuk. Mavi uurtma elindeydi; baktm ilk ey, o oldu. u anda yalan sylemeyeceim; yrtk filan ye, gzlerimle SO

uurtmay abucak taramadm syleyerek sizi kandrmaya cam. apanhmn n ksmnda amur t yakann hemen altndan yrtlmt. Durdu. Ayaklarnn zerinde, her an yere ylacakm gi toparland. Uurtmay bana uzatt. "Nerelerdeydin? Seni aryordum," dedim. Bu szckleri sylemek, bir ta parasn inemekten Hasan dirseini yznden geirdi, smn, gzyalarn sildi. Bir ey sylemesini bekledim hzla solan kta, sessizce durduk. Alacakaranla, Hasan'in yzne vuran, benim yzm de eyen glgelere minnet duydum. Baklarna karlk vermek zorunda olmadma krettim. Bildi biliyor muydu? Eer biliyorsa, gzlerine bakabilseydim ne grrdm? Sulama? fke? Yoksa, All h saklasn, en korktuum eyi mi? Katksz ballk m? te bunu grmeye katlanamazdm. Bir ey sylemeye niyedendi ama sesi atallat. Azn kapad, at, yeniden kapad. Bir ad Yzn sildi. te, Hasanla o geitte olanlara ancak bu kadar deinebildik. Hngr hngr a yacan sandm, neyse ki yapmad; ben de sesindeki krlmay duymam gibi yaptm. Tpk pan asndaki koyu renk lekeyi grmezden t'idiim gibi. Ya da bacaklarnn arasndan szlen ve y i kar karartan damlalar fark etmediim gibi. "Aa efendi merak eder," dedi. Sonra dnd, topallaya rak uzaklat. Tam da hayal ettiim gibi oldu. Sigara dumanyla kapl alma odasnn kapsn atm, ieri 'yla Rahim Han ay iiyor, radyodaki haberleri dinliyordu. Balan bana dnd. Sonra babamn dudaklarna bir glmseme ya81 yld. Kollarn iki yana at. Uurtmay yere braktm, o kaln, kll kollarn arasna iler aladm. Baba beni smsk kucaklad, ne arkaya sallad. Kollannn arasnda yaptm eyi un ir duyguydu. 82 SEKZ Bir hafta boyunca Hasan' neredeyse hi gremedim. Uyandmda kzarm ekmei, demlenmi ay urtay mutfak masasnn zerinde buluyordum. O gn gi-> yeceim giysiler tlenip k anm, Hasan'n genellikle t yapra holdeki bambu koltuun zerine braklm oluyordu. Oy nce, biraz konuabilelim diye, benim kahvaltya oturmam beklerdi. ark da sylerdi; lale aheleriyle ilgili, t buharnn hrtsn bastran, eski Hazara sarklan. imdiy

tek katlanm giysileri buluyordum. Bir bu, bir de doru drst bitiremediim kahvaltm. Bulutlu bir sabah, halanm yumurtay tabamda evirip dururken, Ali kucanda bir deste od ieriye girdi. Ona Hasan'n nerede olduunu sordum. 83 "ileri bitince yatt," dedi Ali, sobann nne melirken. Sobann kk, drt ke kapan oyun oynamaz myd? Ali elinde bir ktk, duraklad. Yzn kaygl bir anlam yalad. "Son zamanlarda yapt tek Evdeki ileri biter bitmez -savsaklamasna izin vermiyorum, elbette -doruca yorgann al tna giriyor. Sana bir ey sorabilir miyim?" "Eer mecbursan." "u uurtma turnuvasndan sonra, eve geldiinde zerine kan bulamt, gmlei de yrtlmt , bir ey yok, dedi; uurtma yznden birka ocukla dalatn syledi." Bir ey demedim. Yumurtay saa sola itmeyi srdrdm. "BariShbir ey mi geldi, Emir Aa? B atmad bir ey?" Omuzlarm sktim. "Bennereden bileyim?" "Bilsen sylersin, deil mif Qna bir ey olsayd, bana sylerdin, ha?" "Dediim gibi, neyi olduunu ben nereden bileyim?" diye terslendim. "Belki de hastadr . nsanlar hastalanr, Ali. Evet, artk sobay yakacak msn yoksa souktan donmam m bekley in?" O akam Baba'ya, cuma gn Celalabat'a gidip gidemeyeceimizi sordum. alma masasnn arkas deri, dner koltukta oturuyor, gazete okuyordu. Gazeteyi brak, okuma gzln kard; bu ret ediyordum; Baba yal deildi ki, nnde uzun bir mr vard, bu kahrolas gzl ne diy eden olmasn?" dedi. Baba son zamanlarda her isteimi kabul ediyordu. Dahas, iki gn nce Cinema Aryana'da 84 Charlton Heston'n oynad El Cid filmine gitmeyi kendisi nermiti. "Celalabat'a Hasan' da aha." Her eyi illa da mahvetmek zorunda myd? "Hasan ma-rez," dedim. Biraz rahatsz. "Gerekten mi?" Baba koltuunda dnmeyi kesti. "Nesi var?" Omuz silktim, minenin karsndaki divana iyice gmldm. "tm galiba. Uyuyup duruyor." "Son gnlerde Hasan' pek gremedim," dedi Baba. "Yalnzca souk algnl, deil mi?" Alnn sndan nefret ediyordum. "Biraz tm ite. Evet, cuma gn gidiyor muyuz, Baba?"

"Evet, elbette," dedi, koltuunu geriye iterek. "Hasan'a zldm. O da gelseydi, senin ii n daha elenceli olurdu." "Eh, ba baa da elenebiliriz," dedim. Baba glmsedi. Gz krpt. "Sk giyin," dedi. Onunla ba baa olmak istiyordum, ama aramba akamna kadar Baba iki dzine kiiyi daha bu iye katmay baard. Kuzeni Hmayun'u arayp (aslnda Baba'nn ikinci kuzeniydi) cuma gn Ce at'a gideceini syledi; Fransa'da mhendislik okuyan ve Celalabat'ta bir evi olan Hmay un da, o zaman hep birlikte (ocuklar, iki kans) gidelim, dedi; balamken de gerisi geld i: Herat'tan ailece ziyarete gelen kuzini efika'yla ailesini de armak gerekiyordu; o nlar Kabil'de arlayan, kuzeni Nadir'le onun ailesine de haber verilmezse ayp olurdu elbette; Nadir'in kardei Faruk da unutulmamalyd, yoksa alnrd ve kz nn gelecek ay yap dnne bizi armazd, vesaire,.. minibse dolutuk; ben, Baba, Rahim Han, Kaka Hmayun (babam bana byk erkeklere Kaka, ya i Amca, ka85 dnlara da Hala demeyi retmiti), Hmayun'un iki kars (sivri yzl, elleri siil kapl b ram buram parfm kokan, dans ederken gzlerini yuman, gen kars) ve ikiz kzlar ayn araba dk. Arka koltukta, yedi yandaki ikizlerin arasna skmtm; araba tutmutu, bam dny du; yetmezmi gibi, kzlar habire kucamn zerinden uzanp birbirini tokatlyordu. Dalarn n kvrlark ilerleyen ve dimdik bir yamala dzle ulaan Ce-lalabat yolu iki saatlik, eti yolculuktu; her dnemete mideni azma geliyordu. Minibstekiler btn Afganlar gibi bir a , bara ara konuuyorlard. kizlerin birinden -Fazla ya da Kerime'den; ikisini bi nden hibir zaman ayramazdm- benimle yer deitirmesini rica ettim; camdan temiz hava alrsam, mide bulantma iyi gelirdi belki. Dilini kard, hayr, dedi. Eh, gzel, dedim, am yeni elbisesine kusarsam beni sulayamazd. Bir dakika sonra, camdan darya sarkmaktay dm. Bir ykselip bir alalan, keskin virajlarda bir ylan kuyruu gibi kvrlan, bozuk yolu

eyrettim; karlatmz, kasalan melmi insanlarla dolu, rengrenk kamyonlar saydm. Gz maya altm, yzm rzgra verdim, tertemiz havay yutmak iin azm ardna kadar atm. ir parmak brm drtt. Fazla/Kerime'ydi"Ne var?" dedim. "Turnuvay anlatyordum da," dedi Baba, direksiyondan. Orta srada oturan Kaka Hmayun'l a karlar dnm, glmseyerek bana bakyorlard. "O gn gkte en az yz uurtma vard herhalde" dedi Baba. "Doru mu, Emir?" "Galiba," diye m dandm. "Yz uurtma, Hmayun can. Laf deil. Ve gnn sonunda hl uan tek uurtma, Emir'in n den mavi 86 uurtmay da, Hasan'la Emir birlikte yakaladlar." "Tebrikler," dedi Kaka Hmayun. lk kars, siilleri olan, ellerini rpt. "Vay, vay, Emir , seninle gurur duyuyoruz!" Gen kadn da ona katld. imdi hepsi birden el rpyo beni vyor, onlar nasl da gururlandrdm sylyorlard. Bir tek, Baba'nn yanndak an Rahirc, Han suskundu. Tuhaf bir bakla bana bakyordu. "Ltfen kenara ek, Baba," dedim. "Efendim?" Glkle sylendim: "Midem bulanyor." Kaka Hmayun'un kzlarna abanma pahasna, iyice geriy landm. Fazla/Kerime'nin yz burutu. "Dur, Kaka!" diye cyaklad. "Surat sapsar! Yeni elbiseme k asn istemiyorum!" Baba saa yanamaya hazrland, ama ben daha fazla dayanamadm. Birka dakika sonra, yolun k enarndaki bir kayann zerinde otururken, onlar minibs havalandryordu. Ba-ba'yla Kaka H un sigara iiyor, babas Fazla/Kerime'ye artk alamay kesmesini, ona Celalabat'tan yeni b ir elbise alacan sylyordu. Gzlerimi kapadm, yzm gnee evirdim. Gzkapaklanmn alt ; duvarda glge oyunu oynayan eller gibi. Eilip bkldler, ayrlp birletiler, sonunda tek r imge oluturdular: Hasan'n bir tula ynnn zerine frlatlm kahverengi, kadife pant Kaka Hmayun'un Celalabat'taki beyaz, iki katl evinin geni balkonu, etraf duvarla evri li, elma ve hurma aalaryla dolu, byk bir baheye bakyordu. Bahede yazlan bahvann e iimlerinde budad allklar, zeminine zmrt yeili fayanslar denmi bir yzme havuzu v e, sulu kar tabakas dnda bo olan havuzun 87 kenarna oturdum, bacaklarm sarkttm. Kaka Hmayun'un kzlar bahenin teki ucund amba oynuyordu. Kadnlar yemek piiriyordu; pien soann kokusunu geliyordu; ddkl tencer fsltsn, mzii, glmeleri duyabiliyordum. Baba, Rahim Han, Kaka Hmayun ve Kaka Nadir sigaralarn

tttryorlard. Kaka Hmayun, Fransa'da ektii dialan gstermek iin projeksiyon cihazn y rdiini syledi. Paris'ten dneli on yl olmutu ve hl o sama sapan dialan gsterip duruyo Kendimi neden byle kt hissediyordum ki? Baba'yla sonunda dost olabilmitik. Daha birk a gn nce hayvanat bahesine gitmi, aslan Mercan' grmtk; kimsenin bakmad bir ara, mtm. Daha sonra, Cinema Park'n karsndaki Dadhkoda Kebap Evi'ne gitmi, tandrdan yeni 'la kuzu kebap yemitik. Baba Hindistan'a ve Rusya'ya yapt yolculuklardan sz etmi, kar in insanlan anlatmt; Bombay'da tant, krk yedi yldr evli olup on bir ocuk yetiti , bacaklan olmayan ift gibi. Bunun, Baba'yla byle bugn geirmenin, anlatt ykleri dinl n elenceli olmas gerekmez miydi? Bunca yldr istediim eye nihayet kavumutum. Ama kendi bakmsz havuz kadar bo hissediyordum. Bacaklanm sarkttm havuz kadar. Gn batarken, kadnlarla kzlar akam yemeini sundular - pilav, kfte, tavuk kurma. Karnmz eneksel yntemle doyurduk; salona drder-beer kiilik halkalar oluturacak bi- . imde dizi lmi byk minderlere oturduk, yere yaylan masa rtsnn zerinden, ellerimizle yedik. A d yine de Baba, Kaka Faruk ve Kaka Hmayun'un iki olunun yanna ilitim. Yemekten nce birk a viski yuvarlam olan Baba, sz yeniden uurtma turnuvasna getirdi; herkesi nasl yendi eve o son uurtmayla birlikte nasl dndmle b88 brlenmeye balad. Gr sesi salona egemendi, insanlar balarn tabaklarndan kaldrdlar, b ladlar. Kaka Faruk temiz eliyle srtma pat pat vurdu. Gzme bir bak sokulu-yormu duygus kapldm. Daha sonra, gece yarsndan epeyce sonra, Baba Via kuzenlerinin birka saadik pokeri s ona erince erkekler salona, yan yana serilen deklere yerleti. Kadnlar st kata kt. Bir at sonra, hl uyuyamamtm. Akrabalarm homurdamr, i geirir, horlarken, ben bir saa bir

dnp duruyordum. Doruldum. Camdan ieriye gen biiminde bir ay huzmesi szyordu. "Hasan'n tecavze uramasn seyrettim," dedim. Baba uykusunda kprdand. Kaka Hmayun homu Bir param, birinin uyanmasn, duymasn istiyordu, bylece mrmn sonuna kadar bu yalanla k zorunda kalmayacaktm. Ama kimse uyanmad; bunu izleyen sessizlikte, yeni lanetimin ne olduunu anladm: Bu su yanma kalacakt. Hasan'n ryasn dndm; u glde yzdmz ryay. Canavar filan yok, demiti; yalnzca var vard. Hasan' bileinden yakalam, onu amurlu dibe ekmiti. O canavar bendim. Uykusuzluk hastalna o gece yakalandm. Hasan'la ancak on gn kadar sonra konuabildim. le yemeimi yarm yamalak yemit m, Hasan bulaklar ykyordu. Yukanya, odama kmak zereyken Hasan, tepeye trmanalm m, du. Yorgunum, dedim. Hasan da bitkin grnyordu; zayflam, i gzlerinin altnda gri halk umutu. Ama bir kez daha teklif edince, duraksayarak da olsa kabul ettim. amurlara bata ka, tepeye trmandk. kimiz de konumuyorduk. Nar aacmzn altna oturduk a ettii89 mi anladm. Buraya gelmemeliydim. Ali'nin mutfak bayla aaca kazdmz szckler... Emi abil'in Sultanlar... onlan grmeye kadanamyordum artk. Hasan ona Sabname'yi okumam istedi, ama ben fikrimi deitirdiimi syledim. Odama dnmek i stiyordum. Uzaklara bakt, omuzlarn silkti. Sessizce trmandmz yolu, yine sessizce indi Yaammda ilk kez, drt gzie bahan bekliyordum. 1975 knn geri kalanna ait anlarm olduka puslu. Baba evdeyken, yeterince mutlu olduum orum. Birlikte yiyor, bazen bir film izliyor bazen de Kaka Hmayun ya da Kaka Faru k'u ziyarete gidiyorduk. Arada bir Rahim Han uruyor, Baba alma odasnda onlarla oturup ay imeme izin veriyordu. Ona birka ykm okumam bile istemiti. ok gzeldi; byle sr ddi ciddi inanmaya baladm. Bence buna Baba da inanyordu. Oysa ikimizin de bilmesi g erekirdi. Uurtma yarndan sonraki -be ay, Ba-ba'yla birlikte tatl bir hayal dnyasna lde yaadk, birbirimize bambaka gzlerle baktk. Kendimizi kandrdk; ince kt, zamk ve a bir oyuncan aramzdaki derin uurumu kapatabilecei aldatmacasna gz yumduk. Baba yokken -ki, genellikle yoktu- odama kapanyordum. ki gnde bir, bir kitap bitiri yor, ykler yazyor, at binmeyi reniyordum. Sabahlan Hasan'n mutfakta dolanp durduunu d yordum; atal-bak angrtlarn, aydanln tslayn. Aaya, kahvaltya inmeden nce akvimimde, okulun ilk gnn iaretlemitim, kalan gnlen sayyordum. Hasan'm aramz dzeltme abalan beni dehete dryordu. Son giriimini ok iyi anmsyorum odamdaydm, 90 Ivanhoe'nnn Farsa zet bir evirisini okuyordum, kapma vurulduunu duydum. "Ne var?"

uNan almaya finna gidiyorum," dedi Hasan, kapnn teki yanndan. "Diyorum ki, acaba sen ... sen de gelmek iser miydin?" "Kitaba devam edeceim," dedim, akaklarm ovarak Son zamanlarda, ne zaman Hasan' grsem, bama bir agn saplanyordu. "Dars gneli," dedi. "Grebiliyorum." "Biraz yrm oluruz." "Sen git." "Keke sen de gelsen," dedi. Durdu. Bir ey kapya dedi, kof bir ses kard; aln olabilird "Sana ne yaptm bil miyorum, Emir Aa. Keke bana sylesen. Neden oyun oynamadmz anla Sen bir ey yapmadn, Hasan. Hadi, git artk." Bam kucama edim, dizlerimle akaklarm sktrdm - u otobs muavinleri gibi. "Ama s eim," dedim, gzlerimi smsk yumarak. "Ne istersen." "Beni taciz etmeyi kesmeni istiyorum. Beni rahat !>.;.<. man istiyorum," dedim ser te. Bana ayn biimde k-, ?.;ik vermesini, kapy ardna kadar ap, asl sen defol, den........;.., istedim; bylece her ey kolaylaacak, dzelecekti. Am,. >o le bir ey yapmad; dakikalar so ;,... u deildi. Kendimi yataa braktm, bam yastklarn .,'.,,,. nra kapy atmda. O gnden sonra Hasan yaammn snr izgilerin, .,.;,;.. naya zen gsterdi, evresinde dol etindi, icu c 91 yollarmzn kesimemesi iin elimden geleni yapyor, gnm buna gre plnlyordum. nk o daki oksijen tkeniyordu. Gsm skyor, soluk alamyordum; orada ylece dikiliyor, o k loncuun iinde yutkunup duruyordum. te yandan, Hasan ortalkta deilken bile yaknmdayd. Bambu koltukta duran, elde ykanm, tlenmi giysilerdeydi; kapmn nne br

terliklerdeydi; kahvaltya indiimde, sobada grl grl yanan odunlardayd. Nereye sem onun ballndan, o kahrolas, amaz sadakatinden bir iz gryordum. Bahar balannda, yeni ders ylnn balamasna birka gn kala, Baba'yla bahedeydik, lale ek uk. Kann byk bir blm erimi, kuzeydeki tepelerde yer yer yeil ayr bekleri belirmiti gri bir sabaht; Baba yanma melmi topra kazyor, ona uzattm lale soanlarm ekiyordu yi sonbaharda ekmeyi yelediini, oysa yanldklarn sylyordu, szn kestim: "Baba, hi y tutmay dndn m?" Lale soanm brakt, krei topraa saplad. Bahe eldivenlerini kard. Onu artmtm. sen?" "Yalnzca merak ettim de..." "Byle bir eyi neden dnecekmiim?" diye sordu, ters ters. "Dnmezsin, herhalde. ylesine bir soruydu ite," dedim, fsltya dnen bir sesle. Syle eime oktan piman olmutum. "Hasan'la arandaki sorun yznden mi? Bir sredir aranzda bir eyler getiinin farbndaym, derdiniz her neyse, bunu aranzda halledin. Beni bulatrma!" "zr dilerim, Baba." Yeniden eldivenlerini giydi. "Ben Ali'yle birlikte bydm," dedi, skl dilerinin arasnda "Onu eve babam ald 92 ve z oluymu gibi sevdi. Ali krk yldr bu ailenin bir paras. Tam krk yl! Sen imdi on ovacam sanyorsun, yle mi?" Bana evirdii yz, elindeki lale kadar krmzyd. "Sana hi mir, ama bunu bir daha duyarsam..." Baklarn kard, ban sallad, tslad: "Yazklar o elince... Hasan hibir yere gitmeyecek, anlald m?" Bam ne edim, serin topra avuladm. Sonra da parmaklarmn arasndan akn seyrettim ye kkredi Baba. rkildim. "Evet, Baba." Szm kesiverdi: "Hasan'n yeri buras!" Krei topraa gerektiinden ok daha sert daldrar bir ukur at. "Burada, ait olduu yerde, bizimle kalacak! Buras onun evi, biz de ailesi yiz. Bir daha sakn byle bir ey isteme!" "Peki, Baba. zr dilerim." Lalelerin kalann hi konumadan ektik. Ertesi hafta okul alnca, rahat bir soluk aldm. renciler yeni defterleri, sipsivri alm kalemleriyle avluda toplandlar; gruplar halinde gevezelik ediyor, snf mmessillerinin ddn bekliyorlard. Baba arabay girie uzanan toprak yola srd. Okul iki katl, eski b krk camlar, yass ta deli lo koridorlar, yer yer kalkm svalarn altndan zgn, san sz bir yap. Olanlarn

ou okula yryerek gelir, Baba'un siyah Mus-tang'i kskan baklara hedef olurdu. Beni ok aktnda, iim gururla dolup taard (eski benin, yani), ama kendimi tutar, mahcup bir ifad e taknrdm. imdiyse, boluk. Baba bana veda etmeden uzaklat. Her yl yinelenen, uurtma savandan kalma yaralan gsterme fasln atladm, doruca sraya Zil ald, ikierli sralar halinde snflanmza doru yrdk. En arka sraya 93 oturdum. Ders kitaplarmz datan Farsa retmenimizin, bol bol dev vermesi iin dua etti Okul odama kapanmam iin bana yeterli gerekeyi sunuyordu. devlerse bir sre iin, o k ol nlar, olmasna gz yumduum olay aklmdan uzaklatrmam salad. Birka hafta boyunca kend ne, momentuma, atomlara, hcrelere, ngiliz-Afgan savalarna kaptrdm, Hasan', onun bana nleri dnmemeyi baardm. Ama sonra, her zamanki gibi zihnim o kmaz sokaa dnd. Hasan' erinde duran kahverengi pantolonuna. Karn zerinde koyu kzl, neredeyse siyah lekeler brakan kan damlalarna. Yaz banda durgun, puslu bir leden sonra Hasan'a tepeye gitmeyi nerdim. Yazdm yeni bir kumak istediimi syledim. Baheye kurumas iin amar asyordu; iini hevesle, bir rpda undan bundan konuarak yokuu trmandk. Okulu, neler rendiimi sordu; retmenlerimi, z e geveze rencileri, parmaklarnn arasndan madeni bir ubuk geirip parmaklanni skarak ce andran, acmasz matematik retmenini anlattm. Hasan bunu duyunca yzn buruturdu, inal bana gelmez, dedi. u ana kadar ansmn yaver gittiini syledim; bunun ansla hibir ilg adn bile bile. Snfta gevezelikte kimselerden geri kaldm yoktu, ama zengin ve herkes bir babam olduu iin, madeni ubuktan paay syryordum. Nar aacnn glgesine oturduk, srtmz mezarln alak duvarna verdik. Kavrulmu, sar,

iki aya kalmaz tepeyi kaplard, o yl bahar yamurlar her zamankinden uzun srd, ilkyaza rkt iin oriar hl yeildi; hl urada burada kalm karman orman yabani iek bekleri r Han'n gnete parlayan, beyaz duvar94 l, dz daml evleri; avllardaki iplere aslm, esintide kelebekler gibi rpnan amarla Aatan bir dzine nar toplamtk. Yanmda getirdiim yky kardm, ilk sayfay atm, so yere den, olgun bir nar aldm. Meyveyi havaya atp tutarak, sordum: "unu sana firiat-sam, ne yapardn?" Hasan'in yzndeki glmseme soldu. Anmsadmdan daha byk grnyordu. Hayr, daha byk en yanm yznde derin izgi ler, gzlerinin, aznn evresinde krklar vard. Elime bir ben yontmutum sanki. "Ne yapardn?" diye yineledim. Beti benzi atmt. Yamnda duran, ona okumaya sz verdiim yknn sayfalan esintide uutu. frlattm. Tam gsne isabet etti, patlad, krmz ekirdekleri havaya savruldu. Hasan'n "Sen de bana vur!" diye haykrdm. Hasan bir gsndeki lekeye bir bana bak. "Kalk! Vur bana!" Hasan kalkt, ama orada afallam bir halde, ylece durdu: Daha bir da kika nce kumsalda keyifle yryen ve dev bir dalgayla okyanusa srklenen bir adam gibi. Ona bir nar daha frlattm; bu kez omzuna geldi. Meyvenin suyu, yzne srad. "Vur bana!" d ye bardm. "Vur-sana, Allah'n belas!" Keke ylesine beklediim cezay verseydi de, gecel eniden uyuyabilseydim. Belki o zaman, eski halimize dnebilirdik. Ama ben ona narl ar frlatrken, Hasan yerinden kprdamad. "Korkak!" dedim. "Sen korkan tekisin!" Ona ka meyve attm anmsamyorum. Sonunda bitkin, soluk solua durduumda Hasan'n st b idam man95 gas tarafndan delik deik edilmiesine, kpkrmzyd. Yenik, tkenmi, umduunu bulamam imin zerine ktm. te o zaman, Hasan yerden bir nar ald. Bana doru geldi. Nan alnna hzla arpp yard. " , adak bir sesle, meyvenin krmz suyu yznden kan damlalar gibi szlrken. "Tatmin oldu endini daha iyi hissediyor musun?" Dnd, tepeyi inmeye koyuldu. Gzyalanm zgr braktm; dizlerimin zerinde ne ar- kaya sallanarak aladm, aladm. "S am, Hasan? Seninle ne yapacam?" Sonunda, yalar kuruyup da gbela tepeyi indi e, sorunun yantn biliyordum. O 1976 yaz, Afganistan'n grece bir huzur ve uyum iinde geirdii o son yaz, on yama aba'yla aramz yeniden soumaya balamt bile. Bence nedeni, lale ektiimiz gn, yeni hizme bulma konusunda sylediim o aptalca eydi. ok piman olmutum -gerekten olmut ama bunu yapmasaydm bile, bu ksa mola, bu muduluk faslas er ya da ge sona erecekti. Belki bu kadar abuk deil, ama mutlaka. Yaz bittiinde, sofradaki sohbederin yerini ta-

?' baa srtnen atalla ban sesi alm, Baba yemek biter jj bitmez alma odasna ekilmeye balamt. Ve kapy ardnd dan kapatmaya. Bense Hafz'la Hayyam'a, trnaklarm dibine kadar yemeye, yk yazmaya dndm. ykleri deste halinde yatamn altnda biriktiriyor, onlar dinlemek isteyeceinden artk hi emin olmasam da, saklamay srdryordum. Baba'nn parti verme konusundaki dsturu uydu: Btn dnyay davet et, aksi halde bu bir par i olmaz. Doum gnme bir hafta kala davetli listesini tararken, bana armaan getirecek ve on nc yam kudayacak olan drt yz k96 sur Kaka'yla Hala'mn en az drtte n tanmadm fark ettim. Sonra, aslnda benim iin ge i anladm. Benim doum gnmd, ama gsterinin asl yldznn kim olacan ok iyi biliyord Hazrlklar gnlerce nceden balad; ev Baha'nn geici olarak ie ald hizmedilerle doldu ve iki koyunla kagelen, nn de parasn almay reddeden kasap Sela-hattin, rnein. Hayv e, bir kavak aacnn altnda, kendi eliyle kesti. Kavan dibindeki kpkrmz odara bakp, iin iyidir," dediini anmsyorum. Hi tanmadm adamlar mee aalarna trmanp renkl elerce uzunluunda uzatma kablolar astlar. Bakalar baheye dzinelerce masa yerletirdi, erine rtler serdi. Byk partiden bir gece nce, Baha'nn arkada, ar-e-Nau'da bir kebap ulunan Del- Muhammed, baharat torbaanyla kageldi. Kasap gibi, Del-Muhammed de (ya d a Baba'nm deyiiyle Dello) hizmederine karlk para almaya yanamad. Baha'ya -ailesine yap t iyilikler iin- ok ey borlu olduunu syledi. Dello ederi terbiye ederken, Rahim Han

Baha'nn lokantay amas iin Dello'ya para verdiini fsldad. Baba paray geri almay ka iti; ta ki bir gn Dello, Mercedes arabasyla gelip borcunu demeden buradan gitmeyecein i syleyinceye kadar. Anladm kadaryla, doum gn partim pek ok adan (ya da, en azndan dier partilerle ky bir basan oldu. Evi hi bu kadar kalabalk grmemitim. Konuklar ellerinde iki kade hleri, koridorlan bile doldurmutu; merdivende oturmu sigara ienler, kaplara yaslanan lar vard. Bulduklar her yere ilimilerdi; mutfak tezghlan-na, hole, hatta merdiven altn a. Arka bahede, aalarda gz krpan mavi, krmz, yeil ampullerin altnda sohbet ediyor, yana salm gazya mealelerinin yzlerini ay97 dnlatyordu. Baba baheye bakan terasa bir sahne kurdurt-mu, bahenin urasna burasna hop ler yerletirmiti. Ahmet Zahir bu sahnede akordeon alyor, neredeyse srt srta dans edenler iin ark sylyordu. Her konuu tek tek selamlamak zorundaydm - Baba bunu ok nemsiyordu; ertesi gn hi kimse da onu grgsz bir evlat yetitirmekle sulamamalyd. Yzlerce yana ptm, hi tanmad kucaklatm, armaanlar iin teekkr ettim. Zorla tebessm etmekten, yz kaslarm szlyord Baba'yla birlikte bahede, barn yaknnda duruyordum ki, biri, "Doum gnn kudu olsun, Emir " dedi. Assef ti; yannda ana-babas vard. Assef in babas Mahmut ksa boylu, elimsiz biri ydi; esmer, dar bir yz vard. Annesi Tanya ise srekli glmseyen ve gzlerini krptran, ek, sinirli bir kadn. Assef ikisinin arasnda duruyor, srtyordu; boyu onlardan uzundu, ellerini onlarn omuzlarna dayamt. Ana-babasn bize doru ynlendirdi; onlar buraya ke etirmi gibi. O ebeveyndi de, onlar da ocuklar sanki. imi ani bir rperti yalad; bam d a geldikleri iin teekkr etti. "Hediyeni elimle setim," dedi Assef. Tanya'nn yz seirdi, rpntl gzleri Assef ten ba . Gvensizce glmsedi, sonra gzlerini krptrd. Baba'nn fark edip etmediini merak etti "Hl futbol oynuyor musun, Assef can?" diye sordu Baba. Hep Assef le arkada olmam ist erdi. Assef glmsedi. Byle irin grnmeyi baarmas, yle rperticiydi ki. "Elbette, Kaka Yanlmyorsam sa aktn, deil mi?" "Aslnda bu yl orta forvete getim," dedi Assef. "Bylece daha ok gol atabiliyorsun. Gel ecek hafta, Mekro- Rayan 98 takmna kar oynayacaz. Sk bir ma olacak. Birka iyi oyuncular var." Baba bayla do musun, genken ben de forvettim." "steseniz yine olursunuz, eminim," dedi Assef. Baba'ya gz krpt; candan, sevimliydi. Baba da ona gz krpt. "Babann u dnyaca nl tad dili sana da gemi." Assefin babasn ufak tefek adamcaz az kald yere yuvarlanyordu. Mahmut'un kahkahas da ancak Tanya'nn g seyii kadar inandrcyd; anszn merak ettim: Oullarndan, az da olsa korkuyorlar myd, emek iin kendimi zorladm, ama yalnzca dudaklarm hafife kvrmay becerebildim - babamn le samimiyeti, midemi bulandrmt. Assef gzlerini bana evirdi. "Veli'yle Kemal de burada. Doum gnn karmak istemediler," i, yzeyin hemen altna sinmi kahkahalarla. Sessizce bam salladm.

"Yarn benim evde voleybol oynamay planlyoruz," dedi Assef. "Bize katlmaz msn? stiyorsa Hasan' da getir." Baha'nn yz yverdi: "Hey, ok iyi bir fikir. Ne diyorsun, Emir?" "Voleyboldan pek holanmam," diye geveledim. Baha'nn gzlerindeki n sndn grdm; h zlik kt. "Kusura bakma, Assef can," dedi Baba, omuz silkerek. Benim yerime zr dilemesi, canm skt. "Yo, zarar yok," dedi Assef. "Ama davet geerli, Emir can. Her neyse, okumay sevdiin i duydum, ben de sana bir kitap aldm. En sevdiim kitaplardan biri." Bana gzelce satl m bir paket uzatt. "Doum gnn kudu olsun." Pamuklu bir gmlekle mavi bir pantolon giymi, krmz, Jpek kravat takmt; siyah mokasenle prl prld. Kolonya 99 kokuyordu; san salar geriye doru dzgnce taranma. Grnte, her ana-babann gereklem n boylu, gl, iyi giyimli, terbiyeli, yetenekli ve gerekten yakkl bir ocuk; dahas, b inle bile akalaabilecek beceride. Ama ben gzlerinin onu ele verdiini biliyord

um. Bu gzlere baktm zaman, n cephe yklyor, geride gizlenen delilik bir anlna da o rdu. "Alsana, Emir," dedi Baba. "H?" "Armaann," dedi, biraz hrn. "Assef can sana bir armaan getirmi." "Ah," dedim. Paketi Assef ten aldm, baklarm edim. Odamda tek bama olmay diledim; kit la ba baa, bu insanlardan uzakta. "Evet?" dedi Baba. "Ne?" Baba onu bakalarnn yannda utandrdm zaman yapt gibi, sesini alakt. "Assef cana te misin? Bak, ne byk bir incelik yapm." Keke Baba ona byle seslenmeyi kcsscydi. Bana ka kez "Emir can" demiti ki? "Teekkrler," dedim. Assef in annesi bana bir ey syleyecekmi gibi bakt, ama sylemedi; ayn anda, kan -kocann henz tek szck bile etmediini aynm-sadm. Kendimi ve Baba'y daha fazla utandrma , ama asl Assef ten ve o srttan kurtulmak iin, birka adm uzaklatm. "Geldiiniz iin m," dedim. Kalabaln arasndan erile bkle ilerledim, demir kapdan danya szldm. Bizden iki ev arsa vard. Baba, Rahim Han'a sylerken duymutum: Buray bir yarg almt, bir mimar proje zrlyordu. Ama imdilik, toprak, talar, yabani otlar saylmazsa, botu. Assefin armaannn kdn yrttm, kitabn kapam 100 ayna doru evirdim. Hider'in yaamyksyd. Kitab bir al beine frlattm. Srtm yan komunun duvarna yasladm, yavaa yere kaydm. Dizlerimi gsme ektim, karanl sre oturdum; yldzlara baktm, gecenin bitmesini bekledim. "Konuklarnla ilgilenmen gerekmiyor mu?" dedi, tandk bir ses. Rahim Han duvarn dibind en, bana doru geliyordu. "Bunun iin bana ihtiyalar yok," dedim. "Baba orada ya!" Yanma kerken, Rahim Han'n iki deki buzlar n-grdad. "ki itiini bilmiyordum." "Demek ki iiyormuum," dedi. Dirseiyle beni akacktan drtt. "Ama yalnzca ok zel gnle dim. "Sa ol." Kadehini bana doru kaldrd, ikisinden bir yudum ald. Baha'yla ikisinin srekli itikleri filtresiz Pakistan sigaralarndan bir tane yaka. "Bir keresinde evlenmeme ramak ka ldm anlatm mydm sana?" "Gerekten mi?" Rahim Han' evli barkl biri olarak dnmek, b nu hep Baha'nn aynlmaz bir paras, adeta ikinci benlii olarak grmtm; benim de akl hoc debiyat destekim, gittii her yolculuktan bana bir armaan getirmeyi asla unutmayan d ostumdu. Ama bir koca? Bir baba? Ban evet anlamnda sallad. "Doru sylyorum. On sekiz yandaydm. Ad Hmeyra'yd. Bir zun hizmetkrnn kz. Bir peri kadar gzeldi; kumral salar, iri, ela gzler... hele o gl duyabiliyorum." Bardan evirdi. "Babamn elma bahesinde, gizlice buluurduk; tab i gece yarsndan, el ayak ekildikten sonra. Aalann altnda gezinirdik, elini tutardm... Seni utandryor muyum, Emir?" "Biraz," dedim. 101 "Seni ldrmez, merak etme," dedi, sigarasndan bir nefes alarak. "Her neyse, bir haya limiz vard. Byk, gsterili bir dn yapacak, Kabil'den Kandahar'a kadar btn akrabalar caktk. Ben ini deli bir avlusu, geni pencereleri olan, kocaman bir ev yaptracaktm. Bah e meyve aalar dikecek, yeryznn btn ieklerini yetitirecektik; bir de ocuklarmzn miz olacakt. Cumalar ben camiden dnnce, herkes bizim evde toplanacak, yemei bahede, ki raz aalarnn altnda,

hep birlikte yiyecek, kuyudan yeni ekilmi suyu iecektik. Sonra, ocuklarmz kuzenleriyle oynarken, biz aylarmz yudum-layp tatllarmz yiyecektik..." Viskisinden iri bir yudum ald. ksrd. "Bunu sylediim zaman babamn yzn bir grmeliydi dp bayld. Kz kardelerim yzne su arpmak zorunda kaldlar. Onu yelpazelediler. Bana y ibi bakyorlard; annemin boazn kesmitim sanki. Erkek kardeim Celal, babamn engellemesi kalmadan koup av tfeini kapt." Rahim Han ac ac gld. "Hmeyra'yla ikimiz, btn dnyay kadann syleyeyim, Emir can: Sonuta, mutlaka dnya kazanr. Dzen byle." "Ne oldu, peki?" "Babam ayn gn, Hmeyra'yla ailesini bir kamyona bindirdi, Hazaracat'a postalad. Onu b ir daha hi grmedim." "zldm," dedim. "Belki de bylesi daha iyi oldu," dedi Rahim Han, omuz silkerek. "Kz ok ac ekerdi. Ail em onu asla kabullenmez-di. Ayakkablarn cilalattn birine, ertesi gn 'kzm' diyemezsin

na bakt. "Biliyor musun, benimle her eyini konuabilirsin, Emir can. stediin zaman." "Biliyorum," dedim, gvenmez bir ifadeyle. Beni uzun uzun szd; konumam bekler gib'"dj; kara, dipsiz gzleri 102 aramzdaki dillendirilmemi bir srr aratryordu. Az kald ona syleyecektim. Her eyi anl . Peki ama, hakkmda ne dnrd? Gayet hakl olarak, benden nefret ederdi. "AL" Bana bir ey uzatt. "Az kald unutuyordum. Doum gnn kutlu olsun." Kahverengi deri c iltli bir defterdi. Parmaklarm srtndaki altn yaldzl dikite gezdirdim. Deriyi kokladm rin iin," dedi. Tan ona teekkr edecektim ki, bir patlama oldu, gkyz aydnland. "Havai fiekler!" Hemen eve seirttik, btn konuklan bahede toplanm, gkyzne bakarken bulduk. ocuklar a izleyen slks hrtlar lklarla, haykrlarla karlyordu. nsanlar gz kamatrc leri halinde akan kvlcm saanaklanm alklad. Her birka saniyede bir, arka bahe krmz kmlarla aydnlanyordu. Bu k patlamalarnn birinde, yaadka unutmayacam bir ey grdm: Hasan gm bir li'ye merubat sunuyordu. Ik titreti, bir tslama, bir atrt duyuldu, sonra turuncu bir ti padad: Assef snnyor, iaret-parmann boumuyla Hasan'in gsn drt klyordu. Sonra, ok kr, karanlk. 103 DOKUZ Ertesi sabah odamda yere oturdum, armaan paketlerini amaya koyuldum. Bu zahmete ne den girdiimi bilmiyordum, nk onlara keyifsizce, yle bir baktktan sonra, odann bir k latyordum. Oradaki yn gittike by-yordu: bir Polaroid fotoraf makinesi, transistorlu b radyo, gsterili bir elektrikli tren ve iinde para bulunan, saysz zarf. Ne bu paray har cayacaktm, ne de radyoyu dinleyecektim; elektrikli trense odamdaki raylarda bir k ez olsun gezin-meyecekti. Bunlarn hibirini istemiyordum - hepsine kan bulamt. O turnuv ay kazanmasaydm, Baba benim iin byle bir parti asla vermezdi. Baba'dan iki armaan aldm. Bir tanesi, mahalledeki btn ocuklan kskanlktan atlatacak b i: Yepyeni bir 104 Schwinn Stingray, bisikletlerin kral. Kabil'de yalnzca bir avu ocuun Stingrafi vard; a rtk onlardan biri de bendim. Tutma yerleri siyah kauuktan, ulan havaya kalkk gidonu ve o nl, muz biimindeki selesi. Jantiar aln rengi, elik gvdesi elma ekeri krmzsyd krmzs. Hangi ocuk olsa bisiklete adar, mahalleyi turlard. Birka ay nce olsayd, ben d yi yapardm. "Beendin mi?" dedi Baba, kapmn eiinden. Koyun gibi glmsedim, abucak teekkr ettim. K elimden biraz daha iyisi gelseydi. Sonra, sordu: "Arabayla gezelim mi?" Yarm azla yaplm bir davetti. "Belki daha sonra; b iraz yorgunum." "Elbette," dedi. "Baba?" "Evet?" "Havai fiekler iin teekkr ederim," dedim. Batan savma bir teekkrd. "Biraz dinlen," dedi, odasna doru yrrken. Baha'nn ve ki armaan (onu amam beklememiti), bir kol saatiydi. Kadran mavi, imek biimindek akreple yelkovanysa altn ansyd. Koluma takp denemedim bile. Kedeki oyuncak yn O tepecie frlatmadm tek hediye, Rahim Han'n verdii deri kapl defter oldu. Bana kanl yen tek armaand. Yatamn kenanna oturdum, defterin sayfalarn evirdim; Rahim Han' ve Hmeyra'y dndm; ilie kar kmasnn sonuta hayrl olduunu sylemiti. Kz ok ac ekerdi. Kaka Hmayun klp kalmas gibi, zihnimde hep ayn imge akp snyordu: Hasan, ba ne eik, AssePle Vel unuyor. Belki de bylesi daha iyi olacakt. Acs azalacakt. Be105

nimki de, elbette. Her halkrda, uras iyice aydnlanmt: kimizden birinin gitmesi gerek u. Ayn gn, leden sonra bisikleti ilk ve son gezintisine kardm. Mahallede birka tur attm ra dndm. Araba yolundan arka baheye doru srdm; Ali'yle Hasan dn geceki partinin pisli temizlemekteydi. Kt bardaklar, buruuk peeteler, bo merubat ieleri drt bir yana sa mleleri katlyor, duvarn dibine diziyordu. Beni grnce el sallad. Ben de ona el salladm: "Selam, Ali." Bir parman kaldrp beklememi iaret etti, topallayarak kulbesine gitti. Bir dakika sonra , elinde bir ey tutuyordu. "Dn gece Hasan'la sana bunu verecek frsat bulamadk," dedi, paketi uzatrken. "Sana layk deil, Emir Aa. Deersiz bir ey. Umanz beenirsin. Doum gn

u olsun." Boazma bir yumru tkand. "Sa ol, Ali," dedim. Keke bana bir ey almasalard. Paketi at eni bir ahna-me'yle karlatm; parlak, ciltli bir kapa vard; her yknn altnda da ren imler. te, yeni doan oluna, Kai Hsrev'e bakan Ferengiz. Ya da ordusunun banda, atn d sren, klcn ekmi Efreziyap. Ve tabii, olunda, sava Sohrab'ta lmcl bir yara aan edim. "Hasan sendeki kitabn eskidiini, yprandn syledi; baz sayfalan da eksikmi," dedi Ali itaptaki btn resimler mrekkep ve kalemle, elle izilmi," diye ekledi, gururla; ne ken disinin ne de olunun okuyabildii kitaba bakarak. "Harika," dedim. yleydi. stelik, anladm kadanyla ucuz da deildi. Ali'ye deersiz olan k tap deil, benim, demek istedim. Yeniden bisikletime atladm. "Hasan'a benim iin teekkr et." 106 Kitab odamn kesindeki oyuncak ynnn zerine braktm. Ama gzlerim ikide bir taklyo en alta soktum. O gece yataa girmeden ner RahVr "e saatimi grp grmediini sordum. E abah, Ali mutfaktaki kahvalt sofrasn kaOnncaya kadar odamda bekledim. Bulaklar ykama ghlan silmesini bekledim. Yatak odamn camndan darya baktm, Ali'yle Hasan'n bo, teker alveri arabasn sreri pazara gitmelerini bekledim. Sonra armaan ynndaki zarflardan birka tanesinin iindeki paray ve kol saatini alp d aha'nn alma odasnn nnde bir an durakladm, ieriye kulak kabarttm. Sabahtan beri ie lefon grmeleri* yapyordu. imdi de birisiyle konuuyor, gelecek hafta yaplmas gereken b hal teslimatndan sz ediyordu. Alt kata indim, baheyi getim, yenidnya aacnn yarmdaki le Hasan'n yaad mtemilata girdim. Hasan'n deini baldrdm, yeni saati ve banknotla Otuz dakika kadar bekledim. Sonra babamn kapsn aldm ve rezil yalanlar dizisinin sonunc usu olduunu umduum eyi syledim. Yatak odamn penceresinden, et, nan, meyve ve sebze ykl arabay, eve doru iten Ali' yle Hasan'i seyrettim. Baha'nn evden ktn, Ali'nin yanna gittiini grdm. Seslerini d , ama azlar oynadna gre, konuuyorferd. Baba eliyle evi gsterdi, Ali ban sallad. eniden eve girdi; Ali, Hasan'n peinden kulbeye yneldi. Birka dakika sonra, Baba kapma vurdu. "alma odama gel," dedi. "Hep birlikte oturup ko nuacak, bu meseleyi "zeceiz." 107 Baba'nn odasna gittim, deri kanepelerden birine oturdum. Ali'yle Hasan'n yanmza gelme si, otuz dakika kadar srd. Her ikisi de alamt; kzarm, imi gzlerinden belliydi. Baba'nn karsnda, el ele du cann bylesine yakmay ne zaman ve nasl rendiimi merak ettim. Baba doruca konuya girdi: "Bu paray aldn m? Emir'in saatini aldn m, Hasan?" Hasan'n k bir sesle verdii yant, tek kelimeydi: "Evet." Yzme tokat yemiesine irkildim. Yreim arlat, gerei haykrmaya hazrlandm. Sonra, benim iin yapt son fedakrlkt. Hayr, deseydi Baba ona inanrd, nk Hasan'n asla y hepimiz bilirdik. Ve Baba ona inand zaman, ben sulanacaktm; durumu, gerekte kim olduum aklamak zorunda kalacaktm. Baba beni asla, asla balamayacakt. Ayn anda, dank etti: Hasan biliyordu. O geitte olup biten her eyi grdm, orada ylece durup klm bile kp biliyordu. Ona ihanet ettiimi bilmesine karn, beni bir kez daha, belki de son kez k urtaryordu. O an onu btn yreimle sevdim, hi kimseyi sevmediim kadar ok sevdim e ona otlarn arasndaki ylan olduumu, gldeki canavar olduumu sylemek istedim. Bu z iye demezdim; ben bir yalancydm, bir hain, bir hrszdm. Bunlar sylerdim de, ama iimde r ey, kck bir param, memnundu. Btn bunlarn yaknda sona ereceine seviniyordu. Baba vacak, biraz zlecek, ama yaam devam edecekti. te bunu istiyordum; devam etmeyi, unut may, taze bir balan g yapmay. Yeniden soluk alabilmek istiyordum. Ama Baba'nn sylediklerini duyunca, afalladm: "Seni affediyorum." 108

Affetmek mi? Ama hrszlk balanamayacak tek su, deil miydi? Btn gnahlarn anas? Bir bir yafam falarsn. Karsn bir kocadan, ocuklarm bir babadan mahrum edersin. Talan syle iin zaman, bir insann geree ulama hakkn alm olursun. Aldattn zaman, b luk, adalet hakkn elinden alrsn. almaktan daha byk bir ktlk yoktur. Baba beni kuca bunlar sylememi miydi? yleyse, nasl olur da Hasan' balard? Ayrca Baba b balarken, istedi-, i evlat olamadm iin beni neden balamyordu? Neden? "Biz gidiyoruz, Aa efendi," dedi Ali. "Ne?" Baba'nn yzndeki kan ekiliverdi. "Artk bura da yaayamayz."

"Ama onu affettim, Ali, duymadn m?" dedi Baba. "Burada yaamak bizim iin artk olanaksz, Aa efendi. Gidiyoruz." Ali Hasan' kendine ekti kolunu olunun omzuna dolad. Koruyucu bir devinimdi; Ali'nin onu kimden koruduunu b iliyordum. Ali benden yana baknca, gzlerindeki o souk, balamaz anlamdan, Hasan'm ona h er eyi anlattn anladm. Assefle arkadalarnn yaptklarn, uurtmay, beni. Tuhaf ama, kim olduumu, nasl biri olduumu rendii iin memnundum; rol yapmaktan yorulmutum. "Para ya da saat umurumda bile deil," dedi Baba; kollan ak, avular yukarya dnkt. "Bu den yapan anlayamyorum, Ali... 'Olanaksz' demekle neyi kastediyorsun?" "Kusura bakma, Aa efendi, eyalarmz topladk bile. Kararmz verdik." Baba yznde acl, donuk bir parlt, ayaa kalkt. "Ali, size iyi bakmadm m? Sana ve Hasa davranmadm m? Sen, hi sahip olamadn aabeyimdin, Ali. Bunu biliyorsun. Ltfen bunu ya 109 "Durumu daha da zorlatrma, Aa efendi," dedi Ali. Az seirdi, bir an iin, ekiyen bir y ibi oldum. te o zaman, verdiim acnn derinliini kavradm - bu insanlarda yol atm kederin zifiri karanln. Ali'nin felli yz bile acsn maskeieyemiyordu. Hasa ye altm, ama ba ne eik, omuzlar kamburdu; gmleinin kenarndan sarkan iplii eviri Baba yalvarmaya balad. "Hi olmazsa nedenini syle. Bilmem gerek!" Ali, Baba'ya nedenini sylemedi, tpk hrszln itiraf ederken Hasan'a itiraz etmedii gi un nasl olduunu asla anlayamayacam, ama ikisini o lo kulbede alarken, Hasan' beni ele rmemesi iin babasna yalvarrken ak seik grebiliyordum. Ali'nin verdii sz tutmak iin t bir aba harcadn tahmin bile edemiyordum ama. "Bizi otobs durana gtrr msn?" "Sizi men ediyorum!" diye kkredi Baba. "Beni duydun mu? Gitmem yasaklyorum!" "Kusura bakma, ama beni hibir eyden men edemezsin, Aa efendi," dedi Ali. "Artk burad a almyoruz." "Nereye gideceksiniz?" Baba'nn sesi atalat. "Hazaracat'a." "Kuzeninin yanna m?" "Evet. Bizi otobs durana gtrr msn, Aa efendi?" O zaman Baba, daha nce hi grmediim bir ey yapt: Alad. Bu beni biraz korkuttu; yetiki erkein alad m gnnek. Babalar alamazd ki. "Ltfen," dedi Baba, ama Ali, peindeki Has irlikte oktan kapya doru dnmt bile. Baha'nn bunu syleyi biimini yaadka unutmaya acy, korkuyu. Kabil'de yazlan ok ender yamur yaard. Masmavi gk-110 yz yksek, derin olurdu; gnese ensenizde gezinen bir t. Hasan'la baharda ta sektirip d uumuz dereler kurur, yanmzdan geen ekek arabalar yerden toz kaldrrd. Erkekler on re namaz iin camilere gider, sonra da bulduklar bir glgeye snp kestirir, akamst seri lerdi. Yaz klm tk, havasz snflarda Kuran'dan ayet ezberleyerek, o dil dnmez, etrefi szcklerle bouarak geen, uzun okul gnleri demekti. Molla tekdze sesiyle mrlda urken, okul avlusunun hemen karsndaki apteshaneden bok kokusu tayan esintiye, dt decek, tek bir basketbol emberinin altndaki tozlan kaldran, scak rzgra kadanmak, s olunuza konan sinekleri avlamak demekti. Ama Baba'nn Ali'yle Hasan' otobs garna gtrd gn, yamur yad. nce, firtma buludan evirdi. Birka dakikaya kalmadan da, yamur tabakalar halinde boand; suyun hi kesilmeye n, sabit tslamas ku-iaklanmda zonkluyordu. Baba onlan Bamiyan'a kadar gtrmeyi nermi ama Ali kabul etmemiti. Yatak odamn sular sza , bulank camndan, btn vann younu koyduu o tek bavulu, Baba'nn kapnn nnde bekleyen n Ali'yi seyrettim. Hasan slcca drlp bir sicimle balanm olan deini srtna vurmut n geride, o dknt kulbede brakmt - onlan ertesi gn, odann bir kesine st ste y damdaki doum gn armaanlar gibi.

ri yamur damlalan cammdan kayyordu. Baba bagajn kapan kapad. imdiden slanmt; s rledi. eriye eildi, arka koltukta oturan Ali'ye bir ey syledi; fikrini deitirmesi iin on bir deneme, belki. Bir sre byle konutular, bir elini arabann tepesine dayam, iki 111 bklm Baba srlsklamd. Sonra doruldu; doduum gnden bu yana bildiim yaamn o kk o i grdm. Baba arabaya bindi. Farlar yakld, bir ift kl boru yamuru deldi. Bu, Hasan'l kte izlediimiz Hint filmlerinden biri olsayd, tam da bu noktada darya firlar, yalnayak , saa sola su sratarak koardm. Arabann peine der, durmas iin lk la bar gzyalarn yamur damlalarna karrken, ona zgn, ok zgn olduumu sylerdim. Saana ir Hint filmi deildi. Evet, zgndm, ama ne aladm ne de arabay kovaladm. Baba'mn arabas ldrmdan uzaklam, azndan kan ilk szck benim adm olan kiiyi gtrn seyrettim.

misket oynadmz yerden) sola dnerken, arka koltua km olan Hasan'n bulank grnts akalayabildim. Geri ekildim; artk tek grebildiim pencere camlarnn gerisindeki, erimi gme benzeyen 112 ON Mart 1981 Tam karmzda gen bir kadn oturuyordu. Zeytin yeili bir elbise giymi, gece serinliine k ana siyah bir atk dolamt. ukurlara girip kan kamyonun her sarslnda bir dua mrl paladka, kadnn "Bismil-lati"\an da tizleiyordu. alvarms bir pantolonu, gk mavisi tr iriyar kocas bir koluyla bir bebei kucaklamt, serbest eliyle tespih ekiyordu. Dudakla sessiz dualarla kpr kprd. Bakalar da vard; Baba'yla ben dahil, on iki kiiydik: Rus m ki bir kamyonun muamba klfla kaplanm kasasnda, bavullarmz bacaklarmzn arasnda, ya z dize oturuyorduk. 113

Kabil'i terk ettiimizden, yani sabahn ikisinden beri midem allak bullakt. Baba bir e y dememiti, ama araba tutmasn da saysz zayflmdan biri saydnn farkndaydm -midem lde kaslp da dayanamayp inlediimde, yznde beliren utanc grmtm. Tespihli, iri adam kadnn kocas), kusacak msn, diye sordu; galiba, dedim. Baba baka taraflara bakt. Adam uamba rtnn kenann kaldrd, src camna vurdu, durmasn syledi. Ama ofr, sska, es ce bykl Kerim ban olumsuz anlamda sallad. "Kabil'den uzaklaamadk ki," dedi. "Syle de tutsun kendini." Baba soluunun altndan bir eyler homurdand. Tam ondan zr dilemeye hazrlanrken, azma oluverdi; genzim biber gibi yanyordu. Bam evirdim, muambay kaldrdm, hareket halindek yonun yan tarafna kustum. Arkamda, Baba teki yolculardan zr diliyordu. Araba tutmas b ir sumu gibi. On sekiz yandaki birinin midesinin bulanmas yakk almazm gibi. Kerim d bul edinceye kadar, iki kez daha kustum; durmasmn asl nedeni kamyonunu, ekmek tekn esini kirletmemden korkmasyd. Kerim bir insan kaaksyd - insanlar oravi igalindeki K n, grece gvenli Pakistan'a karmak, dnemin en krl mesleklerinden biri olup kmt. B bat'a gtryordu; Kabil'in 170 kilometre gneydousundaki bu kentte, erkek kardei Toor ii ine snmaclarla dolu, daha byk kamyonuyla bizi bekliyordu; iki grubu da Hayber Geidi'nd n Pe-aver'e geirecekti. Kerim, Mahipar elalesi'nin birka kilometre batsnda kamyonu yolun kenarna ekti. 'Uan Ba ' anlamna gelen Mahipar elalesi'nin sulan, dik bir yamatan Almanlarn 1967'de kurduu e lektrik santraline dklyordu. Baba'yla 114 ikimiz, ou Afgan'n k tatillerini geirmekten holand, servilerle ve eker kam tarl bir kent olan Cela labat'a giderken, elalenin tepesine pek ok kez trmanmtk. Kamyonun arkasndan yere adadm, sarho gibi yalpalayarak yol kysndaki tozlu hendee seir m. Azm tkrk dolmutu; yaklaan bulanann habercisi. Karanla brnm, derin koyaa bak sendeledim. Ellerim dizkapaklanmda, eildim, safray bekledim. Bir yer-, lerde bir d al koptu, bir bayku tt. Tatl, serin bir rzgr aa dallarn trdatt, yamaca serpitirilmi allar un bouk sesi geliyordu. Bankette durdum, btn mrm geirdiim evden ayrl biimimizi dndm. Ksa bir gezintiy k lavabosuna ylm, kfte arakl bulaklar, holdeki hasr sepette amarlar, yaplmam laptaki takm elbiseleri. Oturma odasnn duvarlarnda hl asl duran duvar rtleri; Baba' asndaki raflar dolduran, annemden kalma kitaplar. Kamz ele veren izler tek tk, rtk amm dn resmi yoktu, byk-babamr Nadir ah'la l bir geyiin banda gsteren, kum lu fot Dolaplardan yalnzca -be giysi eksilmiti. Bir de, Rahim Han'n bana be yl nce armaan ri kapl defter.

Sabah olunca Celakttin -be yldaki yedinci hizmetimiz-byk bir olaslkla yrye arabayla gezmeye kt-mzi dnecekti. Ona sylememitik. Artk Kabil'de hi kimseye gv lli bir cret ya da gzda karlnda, herkes birbirini satmaya hazrd; karde kardei, h ini, arkada arkada. Ahmet Zahir'i, on nc ya gnmde akordeon alan sanaty d araba gezintisine km, daha sonra, ensesinden kurunlanm cesedi yol kysnda bulunmut 115 /Fler, yoldalar her yerdeydi; Kabil'i iki gruba ayrmlard: dinlenenler ve dinlenmeydile r. in en kurnazca ksm da, kimin hangi tarafta olduunu kimsenin bilmemesiydi. Bir elbi

se provas srasnda, terziye rasgele sylenen bir ey, geliigzel bir yorum, sizi doruca P h-arki zindanlarna gtrebilirdi. Et alrken kasaba skynetimden yaknan biri, kendini bi a parmaklklarn ardnda, bir Kalanikov'un namlusuna bakarken bulabilirdi. Bir akam yemei nde, evinizin mahremiyetinde bile lp bierek konumak zorundayd-nz; refik'lcr snflara girmiti; ocuklara ana-baba|an-n ispiyonlamay, neleri duyup kimlere aktarmalar gerekt iini retiyorlard. Gecenin bir yars bu yolda ne iim vard? u anda yata mda, battaniyenin altnda olmam ger ez miydi? Baucumda da bir sayfas kvrlm kitabm. Bu bir ryayd herhalde. Evet, mutlaka . Yarn sabah uyanacak, camdan darya bakacaktm: Ne kaldrmlarda devriye gezen, ask yz askerleri ne kentimin sokaklarn arnlayan, tehditkr parmaklan andran taretlerini saa so a dndren tanklar ne ykntlar ne skynetimler ne de pazar yerlerinde cirit atan, Rus ord na ait personel aralan. Sonra, arkamda Baba'yla Kerirn'in konutuunu duydum; sigara iiyor, Celalabat'ta-ki dzenlemeden sz ediyorlard. Kerim, Baha'ya gvence veriyordu: er kek kardeinin "mkemmel, birinci snP kamyonu gerekten bykt, srekli gidip geldii Pea ysa ocuk oyunca. "Sizi oraya gzleri kapal gtrr," dedi Kerim. Kardeiyle ikisinin, kon noktalarndaki Rus ve Afgan askerlerini ok iyi tandn, "karlkl kra" dayal bir dze kledi. Bu bir rya deildi. Ayn anda, sanki balama iaretini almasma, tam tepemizden ge r roketin keskin vzlts duyuldu. Kerim sigarasn att, belinden bir tabanca kard. Naml yzne 116 dorulttu, ate eder gibi yapt, sonra yere tkrd, roketatara svd. Birden, Hasan'n nerede olduunu merak ettim. Sonra, kanlmaz olan geldi: Bir al beine m; bir mitraly-zn sar edici takrts, rtlerimi, iniltilerimi bodu. Yirmi dakika sonra, Mahipar'daki kontrol noktasnda durduk. Srcmz vitesi boa ald, kamyo u alr durumda brakp, aaya adad. akl talarn ezen ayak sesleri duyduk. Bunu ks ler izledi. Bir akman alevi parlad. "Spasseba." Yeniden bir akmak alevi. Biri gld; beni yerimden sratan, tiz bir gdaklama. Baba'nn eli baldrm kavrad, skt. Glen adam bir arkya balad; ok eski bir Afgan dn arksn sesle, koyu bir Rus aksanyla sylyordu: Ahesta boro, Mah-e-man, ahesta boro. Usulca, git-, gzelim mehtap, usulca git. Postallarn topuklar asfaltta nlad. Biri kamyonun arkasndaki muamba rtnn ucunu kald riye uzand. Biri Kerim'di; tekilerse asker; biri Afgan, teki de srtkan bir Rus; yz bir buldoa benziyordu, aznn kenarndan bir sigara sarkyordu. Arkalannda, g ki kemik beyaz ay grnyordu. Kerim'le Afgan asker, Petu dilinde bir eyler konutular. irka szc karabildim - Toor'un bana gelen talihsizlikle ilgili bir eyler. Rus asker un iine doru eildi. Hl ayn arky mrldanyor, parmaklaryla arka kapan kenarnda t lo nda bile, yolcular tek tek tarayan gzlerindeki cam gibi baklar grebiliyordum. lnnda ter damlalar birikmiti. 117 Gzleri siyah atkl, gen kadna taklp kald. Kerim'le Rusa konuurken, gzlerini ondan a erim ona Rusa ksa, sert bir ey syledi, askerse buna daha da sert bir karlk verdi. Afga asker alak, arabulucu bir sesle sze kart. Ama Rus asker, onlan irkilten bir eyler hay krd. Baha'nn yanmda kaskat kesildiini hissedebiliyordum. Kerim genzini temizledi, ban i. Sonra, aklad: Asker, gen hanmla kamyonun arka tarafnda yarm saat ba baa kalmak is du. Gen kadn atky yzne ekti. Alamaya balad. Kocasnn kucandaki bebek de yle. Kocan yz imdi gkyznde asl duran ay kadar soluktu. Kerim'e, 'Bay Asker Efendi'ye syle de bi merhamet gstersin, dedi; onun da bir annesi, belki bir kz kardei yok muydu; hatta belki bir kars? Rus, Kerim'i dinledi, sonra pe pee bir eyler haykrd. "Bunun karlnda gememize izin verecek," dedi Kerim. Kocann gzlerine bakamyordu. "Ama bedel dedik zaten. Parasn ald ya," dedi koca. Kerim'le Rus asker konutular. "Diyor ki... her fiyatn bir vergisi varm." Bunun zerine Baba ayaa kalk. imdi onun baldrna yapma sras bendeydi, ama Baba bir si elimden kurtuldu, bacan ekti. ri gvdesi, aym kapamt. "Bu adama bir ey sormam i Kerim'le konuuyor ama doruca Rus askere bakyordu. "Utanma duygusunun nerede olduunu sor."

kisi konutular. "Savatayz, diyor. Savata utanma olmazm." "Yanldn syle. Sava onuru ortadan kaldrmaz. Tam tersine, bar zamanndan ok daha faz gerektirir.*1

Her zaman kahraman olmak zorunda mm?diye sordum 118 iimden, kalbim kt kt atarken. Bir kez olsun bo veremez misin? Oysa biliyordum, yapam azd - doas byleydi. Bu kez sorun, doasnn hepimizi lme gtrecek olmasyd. Rus asker, dudaklarnda belli belirsiz bir glmsemeyle Kerim'e bir ey syledi. "Aa efendi ," dedi Kerim, "bu Rus-si bize benzemezler. Saygdan, ereften filan anlamazlar." "Ne dedi?" "Kafana bir kurun skmaktan byk bir zevk alacakm... en az ey kadar..." Kerim'in sesi gi iverdi, ban askerin gz koyduu gen kadna doru sallad. Asker bitmemi sigarasn frla in at. Baba'nm lm byle olacakm demek, diye dndm. Sonu byleymi, demek? imden, okudum. "Syle ona, bu rezillie izin vermeden nce, bana bin tane kurun skmas gerekecek," dedi B aba. Gzmn nnde alt yl nceki k gn canlanverdi. Ke banda durmu, kmaz sokaa n' yere bastryor. Assefin kalasndaki kaslar geriliyor, geviyor; kalalar ne arkaya de or. Ve ben uurtma iin kayglanyorum. Bu nasl bir yreksizlikti byle? Bazen, ben de ciddi ciddi merak ediyordum: Baba'nn gerekten de z olu muydum? Buldog suratl Rus tabancasn kaldrd. "Baba, ltfen otur," dedim, kolunu ekerek. "Baksana, ate etmeye hazrlanyor." Baba elime vurdu. "Sana hibir ey retemedim mi?" diye kkredi. Sntan askere dnd. "Syle beni ilk atta ldrse iyi eder. nk yklmazsam, bu Allah'n belasn ellerimle paralar Kerim'in evirdii szleri dinlerken, askerin kl kprdamad; hl srtyordu. Silahnn e Namluyu Baba'nm gsne dorulttu. Gm gm atan yreim azmda, yzm ellerime gmdm. 119 Silah patlad. ipte, oldu. On sekizinde, yapayalnz kaldm. Bu dnyada hi kimsem kalmad. Baba ld, imdi gmmek zorundaym. Nereye gmeceim? Ondan sonra nereye gideceim1? Ama gzlerimi hafife aralaynca, beynimde hzla, deli gibi dnen dnce ark duruverdi; Ba ktayd. tekilerin yannda imdi bir baka Rus subay vard. Elindeki silahn, havaya dnk na ndan duman kyordu. Baba'y vurmakla tehdit eden Rus askerin tabancasysa oktan klfna g . Ayaklarn yere srtyordu. Yaammda ilk kez, ayn anda hem glmek hem alamak istedim. Kr sal, ar yapl Rus subay bize bozuk bir Farsa'yla seslendi, yolda adna zr diled ar buraya savamaya gnderiyor," dedi. "Ama bunlar henz ocuk; buraya gelince de uyuturuc u denen zevki kefediyorlar." Gen askere, olunun yaramazlklar yznden ileden km bir esef dolu bir bak nrlatt. "Bu da u anda uyuturucunun etkisinde. Onu yola getirmeye al .." Elini 'gidin' dercesine sallad. Birka dakika sonra yeniden yola koyulmutuk. Bir kahkaha duyuldu, ardndan da gen aske rin o eski dn arksn syleyen, atlak, bozuk sesi. On be dakika kadar sessizce yol aldktan sonra, gen kadnn kocas anszn ayaa kalkt ve pek ok kiinin yaptn grdm eyi yapt: Baba'nn elini pt. Toor'un talihsizlii. Bu szckler Mahipar'daki ksa bir konumada kulama alnmam myd? Gn doumundan bir saat kadar nce, Celalabat'a girdik. Kerim bizi abucak kamyondan ind irdi, iki toprak yolun kesitii noktadaki tek katl bir eve soktu; her iki yolun da iki 120 yanna dz, tek kad evler, akasya aalan ve kapal dkknlar sralanma. Eyalarmzla bir doluurken, soua kar paltomun yakasn kaldrdm. Nedense, turp kokusu aldm anmsyor aranlk, bo oturma odasna girince, Kerim n kapy kilitledi, perde yerine geen yrtk pr ekti. Sonra, derin bir soluk alp kt haberi verdi: Kardei Toor bizi Peaver'e gtremeye ti. Bir hafta nce kamyonu bozulmutu, Toor hl yedek paralarn gelmesini bekliyordu. "Gecen hafta m?" diye rd biri. "Madem biliyordun, neden getirdin bizi buraya?" Gzmn ucuyla bir harekedilik sezdim. Sonra, oday neredeyse uarcasna kat eden, bulank bi ey ve hzla duvara arplan Kerim; sandaledi ayaklan yerden iki kan havada, sallanyordu. Boynuna Baba'nn elleri dolanmt. "Nedenini syleyeyim," diye hrlad Baba. "nk buraya kadar olan yolculuun parasn ald. di de buydu." Kerim'in boazndan, boulmak zere olan birinin hnltlan kyordu. Aznn b alya akyordu. "ndir onu, Aa, ldreceksin adam," dedi yolculardan biri.

"Amacm da bu zaten," dedi Baba. Odadakilerin bilmedii eyse, Baba'nn aka yapmadyd. kpkrmz olmu, can havliyle bacaklarn sallyordu. Baba onun boazn skmaya devam etti

anne (Rus subayn gz koyduu kadn) durmas iin yalvarncaya kadar. Baba onu nihayet braknca Kerim k st yere dt, hava alabilmek iin birka kez debelend sessizlik kt. Daha iki saat nce, Baba hi tanmad bir kadnn onurunu korum urunlara siper etmiti. imdiyse bir adam boarak ldrmesine ramak kalmt; sz konusu ka masayd, seve seve yapard da. 121 Yandaki kapya vuruldu. Hayr, ses aadan geliyordu. "Bu da ne?" diye sordu biri. Hl soluk almaya alan Kerim, "tekiler," diye hrlad, glkle. "Bodrumda." "Ne kadardr r?" diye sordu Baba, Kerim'in bana dikilerek. "ki haftadr." "Kamyonun geen hafta bozulduunu sylemitin!" Kerim boazn ovuturdu. Bir kurbaa gibi vraklad: "Bir nceki hafta da olabilir." "Ne zam " "Ne?" "Paralar ne zaman gelir?" diye kkredi Baba. Kerim irkil-di, ama bir ey sylemedi. Kar anlktan memnundum. Baha'nn yzndeki lmcl anlam grmek istemiyordum. * * * Kerim bodruma inen gcrtl basamaklarn zerindeki kapa kaldrr kaldrmaz, burnuma kf ar bir koku arpt. Merdiveni tek sra halinde indik. Tahta basamaklar Baha'nn arl al i. Souk bodrumda durunca, karanlkta parlayan gzlerin zerime dikildiini hissettim. Oda nn urasnda burasnda, birbirine sokulmu karaltlar grdm; d izgileri, bir ift gazya uvara vuruyordu. Bodrumu bir mnlo dolat; bir yerlerde damlayan suyun sesi geliyordu , bir de, bir srtnme sesi. Baba arkamda iini ekti, elindeki antalar yere braka. Kerim, kamyonun bir-iki gne kalmadan tamir edileceini syledi. Ondan sonra, doru Peave r'e. zgrle. Gvenlie. Bodrum' bir hafta boyunca evimiz oldu; nc gece, o 122 srtnme seslerinin nedenini arlad sanlar. Gzlerim karanla alnca, yaklak otuz snmac saydm. Duvarn dibine, omuz omuza dizil mek, hurma ve elma yedik. lk gece, erkekler hep birlikte dua ettiler. lerinden biri Baba'ya, neden onlara katlmadn sordu: "Allah hepimizi kurtaracak. Neden ona yakarmyor sun?" Baba burnuna bir tutam enfiye ekti. Bacaklarn uzatt. "Bizi kurtaracak olan, sekiz si lindirle bir karbratr," dedi. Bu dierlerinin Allah konusuna bir daha hi deinmemelerin e yetti. O ilk gece, daha sonra, bizimle birlikte saklananlarn arasnda Kemal'le babasnn da ol duunu kefettim. Kemal'i birka metre ilerimde otururken bulmak, gerekten sarscyd. Ama babasyla ikisi bizim oturduumuz blme yaklanca, Kemal'in yzn grnce,gerekten grnce... Burumutu - evet, bu yz tanmlamak iin kullanabileceim baka bir szck yok. Bana bo bo rinde, beni tandna ilikin en kk bir iaret yoktu. Omuzlan km, yanaklar alttaki k ak kadar bitkin-miesine sarkmta. Kabil'de bir sinema salonu olan babas, Baba'ya ay n serseri bir kurunla akandan vurulan karsnn lmn anlatyordu. Sonra,'-Kemal'den sz prk szckler alnd: Yalnz gitmesine izin vermemeliydim... oldu bitti ok yakklyd, rden... kar koymaya alm... Tanrm... orackta... kan iinde... pantolonu... artk hi ylece bakyor... Kamyon filan gelmeyecekti. Kerim bunu bize, o san kaynayan bodrumda bir hafta bekl edikten sonra itiraf etti. Kamyonun onarlmas mmkn deildi. "Bir seenek daha var," dedi, homurtular bastrmak iin sesini ykselterek. Kuzeninin bir mazot tankeri varm, 123 onunla birka kez insan karm. u anda Celalabat'taym; belki tankere sabilirmiiz. Y herkes neriyi kabul etti. O gece oradan ayrldk; Baba, ben, Kemal, babas ve tekiler. Kerim'le geni yzl, kel bir a am olan kuzeni Aziz, mazot tankerine binmemize yardm ettiler. almakta olan aracn arka tarafndaki merdiveni birer birer trmandk, tankerin iine kaydk. Baba'nn merdiveni yary kadar trmandktan sonra, gerisin geri yere adadn, cebindeki enfiye kutusunu arandn . Kutuyu boaltt, yerden, kaldrmz sokaktan bir avu toprak ald. Topra pt. Kutuya do uyu gs cebine, yreinin yanna soktu. Panik.

Azn ayorsun. yle geni ayorsun ki, enelerin atrdyor. Cierlerine hava ekmelerini iyorsun; havaya MD ihtiyacn var. Ama soluk borun, cierlerin seni duymazdan geliyor. K apanyor, skyor, smsk kilitleniyorlar; anszn havay bir kamtan ekmeye balyorsun arn sklyor, yzn seiriyor; becerebildiin tek ey, boazlanan biri gibi cyaklamak. Ell iyor, rpnyor. Bir yerlerde bir baraj kapa alyor ve buz gibi bir ter boanyor, srlsklam oluyor. lk atmak istiyorsun. Becerebilsen, atacaksn. Ama haykrmak iin solu gerek. Panik: Bodrum karanlkt. Mazot tankeriyse zifiri karanlk. Saa, sola, yukan, aaya baktm, eller gzmn nne getirip salladm, hibir ey gremedim; en kk bir kprt bile. Gzlerimi k ibir ey. Hava bir tuhaft; ok kaln, neredeyse katyd. yi ama, hava kat bir ey deildi rimi uzatmak, havay kk paralara ayrmak, 124 sonra da soluk boruma tktrmak istedim. Ve o mazot kokusu. Gzlerimi yakyordu; biri gzka aklarm kaldrm, gzlerime limon sryordu sanki. Burnum her solukta alev alyordu. nsan yerde lp gidebilir, diye dndm. Bir lk yaklayordu. Yaklayor, yaklayor... Sonra, kk bir mucize. Baba paltomun yenini ekti, karanlkta yeil bir ey parlad. Ik! kol saati. Gzlerim akreple yelkovann minicik parltsna kilidendi. Onlar yitirmekten yle ine korkuyordum ki, gz krpmaya bile cesaret edemiyordum. Yava yava evremi alglamaya baladm. niltiler, fisll dualar duydum. Bir bebein alad u yattrdm duydum. Biri rd. Bir bakas oravfyc lanet okudu. Tanker sarslyor, zp rpyordu. yi bir ey. Mutlu bir ey. Braktm, zihnim rahata aransn. O da buldu zaten: Paghman'da bir leden sonras. Ara ara, iee kesmi dut aalaryla bezeli, geni, yemyei . Hasan'la ikimiz, biilmemi odara bileklerimize kadar gmlmz; ben ipi ekiyorum, Hasan' asrl avucundaki makara dnp duruyor; gzlerimiz gkteki uurtmaya ivilenmi. Tek kelime e ruz; syleyecek szmz olmadndan deil, gerekmediinden - birbirinin dnyadaki ilk ans meden st emen kiilerin konumaya ihtiyac yoktur. Bir esinti Qtlan kartnyor, H san makaray eviriyor. Uurtma dnyor, alalyor, sonra toparlanyor. kiz glgelerimiz da n ayrlarn zerinde dans ediyor. Tarlann teki ucundaki alak duvann oralardan, kulamza onumalar, glmeler geliyor, bir de bir emenin arlts. Ve mzik; eski, tandk bir par b tellerinden kan Ta Mevla. Duvann stnden sarkan biri bize sesleniyor, ay vaktinin ge ldiini haber veriyor. 125 Hangi ay olduunu anmsamyordum, hatta yln bile. Yalnzca bu annn iimde yaadm bili iin kusursuzca mumyalanm bir paras; yaamlarmzn dnt bu gri, bo tuvale atlan r i. Yolculuun geri kalann bir belirip bir yiten dank, blk prk paracklar olarak anms ler ve kokular oluturuyor: Yukarda kkreyen rokeder, bir mitralyzn kesik takrts, ya rda anran bir eek, an sesleri ve meleyen koyunlar, tankerin tekerlekleri altnda ezil en akl talar, karanlkta mzldanan bir bebek, mazot, kusmuk ve dknn ar kokusu. Bir sonraki anmsadm ey, mazot tankerinden karken gn doumunun gzlerimi kamatran, k rdiimi, gzlerimi ksp dnya havasz kalmak zereymi gibi, hrsla soluduumu anmsyorum. n bir tarafina, tal bir hendein kenarna uzandm, gri sabah gne bakm; havaya, a, y "PakistanMayz, Emir," dedi Baba. Tepemde dikiliyordu. "Kerim bizi Peaver'e gtrmesi ii n bir otobs aracam sylyor." Serin topran zerinde, yzst dndm; Baba'nn ayaklarnn dibinde duran bavullarmz gr V biimindeki aklndan, yolun bysna park etmi tankeri grebiliyordum; yolcular arkad divenden inmekteydi. Onun gerisinden seilen toprak yol, gri gn alanda kurun levhalar gibi uzanan tarlalar kvrlarak geiyor, anak biimindeki tepelerin ardnda gzden yitiyord Yolunun zerinde, gneten kavrulmu bir bayrn tepesine oturtulmu, kk bir ky vard. Gzlerimi bavullarmza evirdim. Bu grnt, iimi Baha'ya kar acmayla doldurdu. Yapt, 126 dvt, kaygland, dledii onca eyden sonra, yaamnn zeti ite buydu: Tepeden tr ki tane de bavul. Biri baryordu. Hayr, barmak deil. Feryat etmek. Yol-culann bir halka oluturduunu gr li seslerini duydum. Biri 'mazot buhar' dedi. Bir bakas ayn szckleri yineledi. Feryada r grtlak paralayan, tiz lklara dnmt. Baba'yla hemen o yana seirttik, seyirci kalabaln yarp getik. Kemal'in babas halkann da bada kurmu oturuyor, ne arkaya sallanyor, olunun kl rengi yanaklarn pyordu.

"Nefes alamyor! Olum nefes alamyor!" diye haykryordu. Kemal'in cansz bedeni babasnn k dayd. Ak, gevek sa eli, babasnn hkrklarna uyarak bir aa bir yukar sallanyor r! Allah'm yardm et!" Baba onun yanna meldi, bir kolunu adamn omzuna dolad. Ama Kemal'in babas bir silkinite bu koldan kurtuldu, az ileride kuzeniyle birlikte duran Kerim'in zerine ul land. Bundan sonras bir dv denemeyecek kadar hzh, ok da ksayd. Kerim aknlk d riye doru srad. Bir kolun, ardndan da bir tekmenin savrulduunu grdm. Bir an sonra, Ke 'in babas elinde Kerim'in tabancas, ylece duruyordu. "Sakn ate etme!" diye haykrd Kerim. Ama bizlerin bir ey demesine ya da yapmasna kalmadan, Kemal'in babas namluyu azna sok uverdi. O patlamann yanksn asla unutmayacam. Ne akan , ne de krmz pskrmeyi. Bir kez da deki her eyi yolun kysna boalttm. 127 ON BR Fremont, California. 1980'ler Baba Amerika fikrine baylyordu. Onu lser eden, Amerika'da yaamakt. Fremont'ta birlikte, apartmanmzn birka sokak aasnda-ki Elizabeth Gl Park'nda yapt ; durup top oynayan olanlar, oyun alanndaki salncaklarda kkrdaan, kk kzlan seyredi a bu yrylerde beni uzun, bitmek bilmez sylevlerle sslenmi, politik grleriyle aydnl yada gerek erkeklerin says yalnzca , Emir," derdi. Parmaklaryla sayard: atak, kurtanc rika, Britanya ve srail. "Gerisi" -elini yle bir sallayp pf diye buses kartrd- "onl ikoducu kocakarlardan farksz." 128 israil'le ilgili ksm, Fremont'taki Afganlar kzdryordu; Baba'y Yahudi yanls, buna ba da slam kart olmakla suluyorlard. Baba parkta ay iip rovt keki yemek iin bulutuu leri, siyasi fikirleriyle delirtiyordu. Daha sonra bana yle derdi: "Anlamadklar ey, b unun dinle hibir ilgisinin olmamas." Ona gre srail, akl fikri petroln kayman yemekte iin kendisiyle ilgilenmeye vakit bulamayan Araplarn ortasnda bir 'gerek erkekler' a dayd. Alayc, abartl bir Arap aksanyla, "srail unu yapt, srail bunu yapt," diye s bir eyler yapn, kardeim! Harekete gein. Madem Arapsnz, o halde Filistinlilere yardm edin!" Jimmy Carter'dan nefret eder, ona "koca dili ahmak" derdi. 1980'de, biz hl Kabil'de yken ABD, Moskova'daki olimpiyatlar boykot edeceini aklamt. Baba tiksintiyle inledi: " Vah vahi Brejnev Afgan halkn katlediyor ve bu fstknn syleyebildii tek ey, havuz yzmeyeceim, oluyor." Baba, Carter'n farknda olmakszn komnizmin ekmeine ya srdn, nev'in bile onun kadar baarl olamadn ne srerdi: "Bu lkeyi ynetmeye uygun deil. Bi e binemeyen bir olan, yepyeni bir Cadillac'n direksiyonuna oturtmak.gibi." Amerika' nn ve dnyann gereksindii ey, sert, sk bir adamd. Hesap sormasn bilen, ellerini ovu rine eyleme geebilen biri. Bu kii, Ronald Reagan klnda boy gsterdi. Reagan televizyona ravi'yi 'blis mparatorluk' diye niteleyince, Baba hemen kp Bakan' baparma havada, s teren bir poster ald. Resmi ereveletti, hole, kendisinin Zahir ah'la tokaiarken ekilmi ski, siyah-beyaz fotorafnn yanna ast, Fremont'taki komularmzn ou otobs srcs, cs ve devlet yardmyla geinen, evlenmemi annelerdi; bir baka deyile, yaknda Re129 aan ekonomicilerinin yzlerine bastraca yastn altnda boulacak olan, alan, orta s ki tek Cumhuriyetiydi. Ama Krfez'den gelen duman gzlerini yakyor, trafiin grlts ban artyor, uuan pol Meyve hibir zaman yeterince tatl, su yeterince temiz deildi; hem btn o aalar, engin d er neredeydi? ki yl boyunca, Baba'y bozuk ngilizce'sini gelitirmesi iin bir dil kursun a yazdrmaya altm. Ama burun bkt, sylendi: "Belki 'kedi'nin nasl yazldn bilince, yldz verir, ben de koa koa eve geiip sana gsteririm, ha?" 1983 baharnda bir pazar gn, tren yolunun Fremont Buivar'yla kesitii yerin biraz batsn Hint filmleri gsteren sinemann bitiiindeki kk kitapya girdim; eski, ucuz kitaplar s Baba'ya be dakika sonra kacam syledim, omuz silkti. Fremont'taki bir benzin istasyonu da alyordu, izin gnyd. Krmz k yanmasna karn, bulvarn karsna getiini, Vi y ve Bayan Nguyen'in ilettii kk bakkala, Fast&cEasfye girdiini grdm. Kr sal, cana lard; kadnda Parkinson hastal vard, kocasysa kalasna protez taktrmt. "Artk 'Alo Adam' oldu," diye taklrd kadn, disiz azyla glmseyerek. "Alt Milyon Dolarlk Adam a

l mi, Emir?" Bunun zerine Bay Nguyen, Lee Majors gibi kalarn atar, ar ekimli bir film kouyormu gibi yapard.

Mike Hammer'm ypranm bir kitabn kartryordum ki, kulama barlar, knlan bir cam , koarak yolun karsna getim. Nguyen ifti bet beniz atm, tezghn arkasnda, duvann di Bay Nguyen karsna sarlmt. Yerde portakallar, devrilmi bir 130 dergi raf, krlm bir kavurma kavanozu, Baba'nm ayaklarnn dibinde de cam krklar. Anlaldna gre, Baba portakal alm ama yannda nakit yokmu. Bay Nguyen'e bir ek yazm i grmek istemi. "Nfus czdanm grmek istiyor!" diye grledi Baba, Farsa. "Tam iki yld lan meyvelerini alyoruz, cebini parayla dolduruyoruz ve bu kpekolukpek kimliimi soruyo r!" "Baba, bu kiisel bir ey deil," dedim, Nguyenlere glmseyerek. "Kimlik sormak zorunda." "Seni burada istemiyorum," dedi Bay Nguyen, karsnn nne geerek. Bastonuyla Baba'y gste ordu. Bana dnd. "Sen iyi. bir delikanlsn, Emir, ama baban delinin teki. Bir daha bur aya gelmesin." "Beni hrsz m sanyor?" dedi Baba, sesini yeniden ykselterek. Kapnn nne insanlar topla e bakyorlard. "Ne biim lke bu? Kimse kimseye gvenmiyor!" Bayan Nguyen ban uzatt: "Polis aracam. Ya hemen git ya da polis arrm." "Ltfen, Bayan Nguyen, polis armayn. Onu buradan gtreceim. Sakn polisi aramayn, oldu en!" "Tamam, gtr onu. yi olur," dedi Bay Nguyen. Tel ereveli gzlnn ardndaki gzlerini B ordu. Baba'y kapya doru evirdim. Yanndan geerken, bir dergiyi tekmeledi. Darya kn meyeceine dair sz aldm, dkkna dndm ve Nguyenlerden zr diledim. Babamn zor bir dnem syledim. Bayan Nguyen'e adresimizi, telefon numaramz verdim; zarar karlayacamz ekle fen hesab karnca beni arayn. ok zgnm, gerekten." Bayan Nguyen kt parasn ald, Ellerinin her zamankinden daha ok titredii gzmden kamad; yal bir kadn bylesine 131 korkuttuunu grmek, Baba'ya duyduum fkeyi artrd. "Babam hl Amerika'daki yaama almaya alyor," dedim, aklamak istercesine. Onlara, Kabil'de aatan kopardmz bir dal parasn kredi kart niyetine, kullandmz . Ha-san'la dal alr, finna giderdik. Frnc bayla daln zerine bir entik atard; tan arasndan bizim iin ektii her nan somunu iin bir izgi. Ay sonunda Baba ubuktaki entikl gre deme yapard. Hepsi bu kadar. Kimlik filan yok. Ama anlatmadm. Bay Nguyen'e polis armad iin teekkr ettim. Baba'y eve gtrdm. Ben avuk kanadyla pilav yaparken, o balkonda somurtarak sigara iti. Peaver'den gelen Bo eing'den ineli bir buuk yl gemiti ve Baba hl almaya alyordu. O akam yemeimizi sessizce yedik. Baba iki lokma aldktan sonra, taban itti. Masann karsndan ona baktm; ular krk trnaklarnn alt motor ya yznden simsiyaht zin istasyonunun kokulan (toz, ter, mazot) giysilerine sinmiti. Baba yeniden evle nen ama lm karsn bir trl unutamayan bir dul gibiydi. Celalabat'n eker kam tarlal helerini zlyordu. Evine girip kan insanlar, or Pazan'nn tklm klm geitlerinde yr ve bykbabasn tanyan, onunla ortak atalar bulunan, gemii onunkiyle rten insanlarla lyordu. Benim iin Amerika, anlanm gmeceim yerdi. Baba iin, anlarnn yasn tutaca yer. "Belki de Peaver'e dnsek daha iyi olacak," dedim, su bardamda yzen buza bakarak, Peave r'de vizelerimizi alncaya kadar, alt ay beklemitik. Bakmsz, tek odal daire132 miz kirli orap ve kedi pislii gibi kokuyordu, ama tandmz insanlarn arasndaydk - en aha'nn tand. Btn komular akam yemeine arrd; bizimle ayn katta oturan, ounl lerinden biri mutlaka bir tavla, bir bakas da kk orgunu getirirdi. ay demlenir, sesi l olan biri gne douncaya, sivrisinekler ekilip eller rplmaktan acyncaya kadar ark "Orada daha muduydun, Baba. Kendini biraz daha memleketinde hissediyordun." "Peaver benim iin iyiydi. Senin iin deil." "Burada ok zorlanyor, ok yoruluyorsun." "Es isi kadar deil," dedi; benzincide artk mdr olduunu kastederek. Ama rutubedi gnlerde bi leklerini nasl kvrd, ovuturduu gzmden kamamt. Yemeklerden sonra mide ilacna uz ter de. "Ayrca, buraya benim iin gelmedik, yle deil mi?" Masann stnden uzandm, elimi onun elinin zerine koydum. Benim temiz, yumuak renci elim onun pr-tkl, nasrl ii eli. Kabil'de bana ald btn o kamyonlar, trenleri, bisikle erika. Emir iin son bir armaan.

ABD'ye geldikten bir ay sonra Baba, Washington Bulvar'nn hemen dnda, Afgan bir tandn in istasyonunda almaya balad - i aramaya, geldiimiz hafta balamta. Haftada ala gn, saadik vardiyalar halinde benzin pompalyor, tezgha bakyor, ya deitirip n camlan ykyo Bazen ona le

yemei gtrr, onu ya lekeleriyle kapl tezghn nnde bekleyen bir mteri iin raflarda ara aranrken bulurdum; parlak, floresari lambalarn nda Baba'nn yz gergin ve soluk g riye girerken, kapnn stndeki elektronik zil ding-dong ter, Baba da yorgunluktan sulan m gzleriyle omzu133 nun stnden bakar, beni grnce glmser, el sallard. e alnd gn, birlikte San Jose'ye, denetim memurumuz Bayan Dobbins'i grmeye gittik. Old an, siyah bir kadnd; prl pnl gzleri, derin gamzeleri vard. Bir keresinde bana kilise korosunda ark sylediini anlatt, ona inandm; sesi bana hep lk, ball st a a yiyecek kuponlanyla dolu torbay Bayan Dobbins'in masasna brakt. "Sa olun, ama artk g ereksiz," dedi. "Ben her zaman altm. Afganistan'da altm, Amerika'da da alacam. Bayan Dobbins, ama artk sadaka istemiyorum." Bayan Dobbins'in gzleri ldad. Yiyecek kuponlarn ald, ona kt bir aka yapyormuuz y deyiiyle 'numara ekiyormuuz' gibi, bir bana bir Baba'ya bakt. "On be yldr bu meslekte im ve ilk kez birinin byle bir ey yaptn gryorum," dedi. Bylece Baba, bir kasann kar yecek kuponu uzatrken yaad o kk drc anlara son vermi, en byk korkularndan bi u: bir Afgan tarafndan, yardm parasyla yiyecek alrken grlme korkusunu. Baba sosyal yar dm brosundan karken, habis bir tmrden kurtulmu birine benziyordu. 1983 yaznda liseyi bitirdim; yirmi yandaydm ve futbol sahasnda mezuniyet keplerini ha vaya frlatan rencilerin en yalsydm. Kaynap duran, fotoraf eken ailelerin ve mavi c rasnda bir ara Baba'y gzden yitirdiimi anmsyorum. Onu elleri ceplerinde, fotoraf kamer s gsnde, 'yirmi yarda' izgisinin yannda buldum. Aramza giren kalabalk yznden bir g boluyordu: kucaklaan, cyak cyak baran kzlar, glen, babalaryla akalaan olanlar. Bab aanyor, akaklarndaki salar seyreliyor-du; peki ya boyu, Kabil'deyken daha uzun deil m iydi? Af134 gan dnlerinde ve cenazelerinde giydii o tek takm elbisesini, kahverengi takm giymi, o bu yl, ellinci doum gnnde aldm krmz kravat takmt. Beni grd, el sallad. Glm am iaret etti; okulun saat kulesinin de arkamdan grnmesine zen gstererek, re smimi ekti. Ona glmsedim - bir bakma bu, benden ok onun gnyd. Yanma geldi, kolunu ma dolad, alnma bir pck kondurdu. "ok mftehirim, Emir," dedi. Gururluydu. Bunu sylerk gzleri parlyordu; bu bakn muhatab olmak ok houma gitti. O akam beni Hayward'daki bir kebapya gtrd, masay adamakll donatt. Lokantann sahibi onbaharda niversiteye balyor, dedi. Mezuniyetten hemen nce onunla bu konuyu ksaca tar tm, bir i bulup almak istediimi sylemitim. Niyetim ona destek olmak, para biriktir siteye de belki bir sonraki yl gitmekti. Ama bana o alev saan Baba baklarn frlatt, s dilimde buharlaverdi. Yemekten sonra Baba beni yolun hemen karsndaki bara gtrd. er ; bir trl sevemediim birann o eki kokusu duvarlara sinmiti. Beysbol kepli, tirtl amlar bilardo oynuyor, yeil uhal masalarn stndeki kesif sigara duman, neon lambalar rdap gibi dnyordu. Dikkat ekmitik; Baba kahverengi takm elbisesi, bense kareli pantol onum ve spor ceketimle. Bar tezghna, yal bir adamn yanna ilitik; kay gibi yznn, t helob tabelasnn donuk, mavi nda hastalkl bir grnts vard. Baba bir sigara yakt, "Bu akam mutluluktan uuyorum," dedi ortaya, herkese. "Bu akam, olumla birlikte ieceim. Bir tane de dostuma, ltfen," diye ekledi, yal adamn omzuna hafife vurarak. Adam kepi ne dokundu, glmsedi. st dileri yoktu. Baba birasm yudumda bitirdi, bir tane daha smarlad. 135 Ben bardan drtte birini, o da gbela yudumladmda, o nc biray bitirmiti bile. Bu ir viski, drt bilardo oyuncusuna da bir srahi Budweiser smarlad. Adamlar onun elini skp srtna vurdular. Kadehlerini onun erefine kaldrdlar. Biri onun sigarasn yak. Bab tn gevetti, yal adama bir avu bozukluk verdi. Parmayla mzik dolabn gsterdi. "Syl aralan alsn," dedi bana. Adam ban sallad, Baba'ya bir selam akt. Az sonra bar bang r folk mzii doldurdu: Baba parti veriyordu. Bir ara ayaa kalkt, birasn tala kapl zemine dke saa bardan kaldrd, grledi: "Kah Kahkahalar, ayn svgy az dolusu yineleyenlerin naralar. Baba herkese bir srahi bira da syledi. Kalktmz grnce ok zldler. Kabil, Peaver, Hay-ward. Hep o bildik Baba, diy

Eve dnerken, Baha'nn eski, koyu san Buick Century'si-ni ben kullandm. Baba yolda uy uklad, bir kaya matkab gibi horlad. Ttn ve alkol kokuyordu - ekimsi, keskin. Ama araba y durdurduum an silkinip doruldu, bouk bir sesle, "Sokan sonuna kadar git," dedi. "Neden, Baba?"

"Sr, hadi." Arabay sokan gney ucunda park ettirdi. . Paltosunun cebine uzand, bir anah tar destesi kard. "te," dedi, nmzdeki arabay gstererek. Eski model bir Ford'du; uzu koyu renk. Rengini aynda karta-myordum. "Boya istiyor; istasyondaki ocuklardan biri ni amortisr taktracam. Ama alyor." Anahtarlar aldm; afallamtm. Bir ona, bir arabaya baktm. "niversiteye giderken kullanrsn," dedi. Elini ellerimin arasna aldm. Sktm. Gzlerim ya yzlerimizi gizle136 yen glgelere minnettardm. "Teekkr ederim, Baba." ndik, Ford'a bindik. Grand Torino'ydu. Lacivert, dedi Baba. Mahallenin evresinde b ir tur attm, frenleri, radyoyu, sinyalleri denedim. Sonra apartmanmzn otoparkna girdi m, motoru durdurdum. "Teekkr, Baba can," dedim. Daha fazlasn sylemek istiyordum; bu k ibar, dnceli davrannn beni ne kadar duygulandrdn, benim iin yapt, hl da yap bir minnet duyduumu. Ama bunlarn onu utandracan biliyordum. Onun iin, yinelemekle yet ndim: "Teekkr" Glmsedi, geriye yasland; aln neredeyse tavana dei-yordu. Hibir ey sylemedik. Karanlk ce oturduk, souyan motorun kard trtlar, uzaklarda bir yerde alan sirenin tiz l a ban bana evirdi. "Keke bugn Hasan da bizimle olsayd," dedi. Hasan'in adn duyar duymaz, soluk boruma bir ift elik el yapt. Cam indirdim. elik. pa arn gevemesini bekledim. * * * Mezuniyetin ertesi gn Baba'ya, sonbaharda koleje, iki yllk bir niversiteye yazlacam m. Souk, demli ay iiyor, kakule iniyordu; akamdan kalma olup da ba ardnda, en g emiydi. "Galiba ngilizce'yi seeceim," dedim. Yreimde bir arpnt, yantn bekledim. "ngilizce tc yazarlk." Bunu biraz dnd. ayn yudumlad. "ykler, demek istiyorsun. yk uyduracaksn." Gzleri tim. 137 "Bunun iin para dyorlar m? yk uydurmaya, yani?" "Eer iyiysen, evet," dedim. "Ve kefed rsen." "Bu kefedilme olasl... yksek mi?" "Oluyor ite," dedim. Bayla dorulad >r yi olmak ve kefedilmek iin ne kadar ? beklemen gerekecek, peki? Nas eceksin? Evlendiin zaman, hanm\na. nasl bakacaksn?" Bam kaldrp gzlerine bakmaya cesaret edemiyordum. "Bu arada... bir i bulurum." "Ah," dedi. uVah vah. Anladm kadaryla, mezun olmak iin yllarca okuyacak sonra da tpk imki gibi, istesen bugn girebilecein att bir ie gireceksin ve diploman sayesinde, bir gn kefedilmeyi umarak... bu kck olaslkla yaayacaksn." Derin bir soluk ald, ayn hukukla ve "gerek meslekler"le ilgili bir eyler homurdand. Yanaklarm yanyor, sululuk duygusu iimi bir kasrga gibi dolanyordu; lseri, karar naklan ve szlayan bilekleri pahasna kendimi dnmenin, kendimi oyalamann sululuu. Ama k rlydm, direnecektim. Baba iin zveride bulunmayacaktm artk. Bunu son kez yaptmda, ken ndimi mahvetmitim. ini ekti, bir avu kakuleyi azna att. * * * Bazen, Ford'umun direksiyonuna geer, camlar aar, saatlerce dolardm; Dou Krfezi'nden y Krfezi'ne, Yanmada'nn ucuna, sonra geriye. Fremont'taki mahallemizin zgara biimind eki, iki yan kavak aal yollarnda; apartmanlarda oturanlarn, khne, tek kad, pencereler armaklkl evlerde oturanlarla asla tokalamad, benimki gibi eski psk arabalarn asfalt ra ya damlatt mahallemizde. 138 Birbirine bitiik arka baheleri kurunkalem grisi, zincirleme itler ayrrd. Saa sola sa aklarn, i lastiklerinin, etiketi soyulmu bira ielerinin kirlettii n bahelerse bakms uu kokan glgeli parklarn, ayn anda be Buzka/i yarmas yaplabilecek byklkte rkezlerinin nnden geerdim. Los Altos'un tepelerine trmanr, geni pencereli villalarn, dvme demirden, ssl kaplar koruyan mermer aslanlarn nnde yavalar, imenleri gzelce

yollar, tombul melekli emeleri olan, park yerinde asla bir Ford Torino'ya rastlanm ayan maliknelere bakardm. Baha'nn Vezir Ekber Han'daki evi bu kklerin yanmda mtemilat ibi kalyordu. Baz cumartesi sabahlan erken kalkar, 17 numaral karayolundan gneye, Santa Cruz'a yo llanrdm; Ford virajl da yolunu trmanrken epeyce zorlanrd. Arabay eski deniz fenerini da durdurur, denizden

yuvarlana yuvarlana ykselen pusa bakarak gnein douunu beklerdim. Afganistan'dayken oky anusu salt filmlerde grmtm. Karanlkta, Hasan'in yannda otururken, okuduklanmin doru ol p olmadn merak ederdim: Deniz havas gerekten de tuz mu kokard? Hasan'a, bir gn yosun l bir kumsalda yryeceimizi, ayaklanmz kumlara gmeceimizi ve ayak parmaklanmz kaplay ra da ekilen suyu seyredeceimizi sylerdim hep. Pasifik'i ilk grdmde, alam k iin kendimi g tuttum. ocukluumun sinema perdelerindeki kadar engin ve maviy di. Baz akamlar arabay bir evre yolundaki st geitte durdurur, yzm parmakla yaptrp e ar ar ilerleyen, upuzun bir kuyruk oluturan arala-nn gz krpan, krmz arka lambala BMW'ler. Saab'lar. Porsche'ler. nsanlarn genellikle Rus mal Volga, eski Opel ya da ran mal Paikan kulland Kabil'de hi grmediim arabalar. AB D'ye geleli nerdeyse iki yl olmutu ve ben bu lkenin geniliine, usuz bucakszlna h Her otoyolun ilerisinde bir baka otoyol, her kentin ardnda bir baka kent uzanyordu ; tepeleri dalar, dalar tepeler kovalyor, onlar da baka kentler, baka insanlar izliyor u. Kabil benim iin, Roussi ordusunun Afganistan' igalinden ok nce, kyler in yaklp okullarn yklmasndan, maynlarn topraa lm tohumlan gibi bolca ekilmesin arn gmlp tepelerine bir bek ta ylmasndan ok daha nce bir hayaletler kenti olmutu ayaletlerin doldurduu bir kent. Amerika farklyd. Amerika gemii u kadarck umursamadan, grl grl akan bir rmakt. Bu r, gnahlarmn dibe kmesini bekleyebilir, sularn beni baka, ok uzak bir yere tamasna ebilirdim. Hayaletlerin olmad, anlarn, gnahlarn bulunmad bir yere. Baka hibir ey iin deilse bile, salt bunun iin Amerika'y kucakladm, barma bastm. Ertesi yaz, yirmi birime bastm 1984 yaznda, Baba Bu-ick arabasn satt ve Kabil'deyken b r lisede fen hocas olan eski bir tanndan, be yz elli dolara 71 model, klstr bir Volk n otobs ald. Btn komular camlara komu, soka aksra tksra kat eden, osurarak otopar obs seyrediyordu. Baba mar kapad, brak otobs park yerimize doru yavaa, sessizce ka klarmza gmldk, gzlerimizden ya gelinceye kadar, daha da nemlisi, komularn camlardan ekildiini grnceye kadar gldk. Otobs yrekler acs bir kadavrayd: paslanm metal, k yerine yaptrlm siyah p naylonlar, kabak lastikler ve yaylan grnen, yrtk pttk b men Baba'ya motorun ve vitesin salam olduuna gven140 ce vermiti; adamn en azndan bu konuda yalan sylemedii anlald. Cumartesi gnleri Baba beni gn doarken uyandrrd. O giyinirken, ben yerel gazetelerdeki kk ilanlar tarar, eski eyalarn sata karanlar iarederdim - bunlara 'garaj sat' a rotamz belirlerdik - nce Fremont, Union City, Newark ve Hayward, sonra San Jose, Milpitas, Sunnyvale, zaman kalrsa da Campbell. Otobs Baba kullanr, termosundan scak ay yudumlard, ben de rehberlik ederdim. Eski eyalarn sata karanlara srayla urar, insa ak istemedii vr-zvn satn alrdk. Eski diki makinelerine, tek gzl Barbie bebeklere, is raketlerine, telleri kopmu gitarlara, piyasadan oktan kalkm, Electrolux sprgelere g erdik. leden sonra, otobsn arkasn kullanlm eyalarla doldurmu olurduk. Pazar sabah n, Berryessa dndaki San Jose bitpazarna yollanr, kulbemsi bir tezgh kiralar, btn o h kk bir kr karlnda satardk: bir gn nce yirmi be sente aldmz bir plak bazen bi tanesi drt dolara giderdi; on dolara aldmz bir Singer pedall diki makinesinin biraz pa arlktan sonra yirmi be dolara kt bile olurdu. Afgan aileler San Jose bitpazannn koca bir blmn ele geirmiti. 'Kullanlm Eyalar' k rde Afgan mzii duyardnz. Buradaki Afganlar arasnda sze dklmemi bir andama, bir davr ard: Geidin karsndaki adam selamlar, onunla bir para patates bolani ya da biraz kabul paylap gevezelik ederdin. Anne ya da babasnn lm iin basal diler, bir ocuun do ganistan ve Roussflcrden alnca da (ki, almad grlmemiti), ban esefle sallardn. rine deinmekten zenle kanrdn. nk, geidin kar141 sndaki hemehrinin dn, garaj satna daha erken ulama hrsyla, otoyol knda sollamay

oslamana ramak kalan kii olduu ortaya Kbilirdi. O tezghlarda, ayla birlikte bol bol sunulan bir ey de, Afganlar hakkndaki dedikodula rd. Bitpazar, bilgilendiin yerdi: Yeil ayn yudumlayp bademli kolca yerken, kimin kz zup Amerikal sevgilisiyle katn, kimin Kabil'deyken bir Perpami (komnist) olduunu, kimin hl yardm a geinirken, yastk altndaki parayla bir ev aldn renirdin. ay, politika ve skandal, pa rinin deimez gdalaryd. Bazen, ben tezgha gz kulak olurken Baba bir elini gsne saygyla bastrm bir halde gei gezinir, Kabil'den tand kiileri selamlard: Bana ok az kullanlm, yn paltolar satan n, boyas gitmi bisiklet balklar satan makine ustalarnn yan sra, eski bykeliler, i r, niversite profesrleri.

Temmuz 1984'te, bir pazar sabah Baba tezgh hazrlarken, ben iki fincan kahve almak iin bfeye gittim; dnnce Baba'y yalca, sekin grnl bir erkekle konuurken buldum. Finc a tamponuna, '84'te RE-AGAN/BUSH' etiketinin yanna braktm. "Emir," dedi Baba, eliyle beni ararak, "bu beyefendi, General kbal Taheri. Kabil'de madalyal bir komutand. Savunma Bakanl'nda grevliydi." Taheri. Bu ad neden bu kadar tandk geliyordu? General, katld resmi davetlerde nemli kiilerin en kk .akasna bile annda glmeye a nlh yla gld. Gm rengi, seyrelmi salarn gneten yanm, przsz alnndan geriye ya kokuyordu; demir grisi, tlenmekten parlam , paral bir takm elbise giymiti; yele r cep saatinin altn kstei sarkyordu. "Bu ne gzel bir takdim byle," dedi Baba'ya; sesi derin, kltrlyd. "Selam, bapem." Merha ba, evladm. "Selam, General Efendi," dedim, tokalarken. nce ellerinden umulmayacak k adar sert, gl bir el sk vard; bu kremli deri alttaki elii gizliyordu sanki. "Emir byk bir yazar olacak," dedi Baba. Bunun anlamn daha sonra kavrayacaktm. "niversi tedeki ilk yln bitirdi; stelik btn notlan A." "Kolejdeki ilk ylm," diye dzelttim. "Maallah" dedi General Taheri. "Belki lkemizi, tarihimizi yazarsn, ha? Ekonomimizi? " "Ben kurgu yazyorum," dedim. Rahim Han'n verdii deri ciltli deftere yazdm bir dzine ka ar ksa yky dndm; bu adamn karsnda onlardan anszn neden utandm merak ettim. "Ah, bir masalc," dedi general. "Eh, insanlar byle g anlarda oyalanmak iin yklere gere sinirler." Elini Baha'nn omzuna koydu, bana dnd. "ykden sz etmiken, babanla birlikte, elalabat'ta sln avladmz bir yaz gnn anmsadm," dedi. "Olaanst gnlerdi. Yanl a i avda da en az iteki kadar keskindi." Baba yere serdiimiz muambann zerindeki tahta tenis raketini botunun ucuyla drtkledi: " Hangi i? mi kald?" General Taheri'nin yznde hem hznl hem de kibar bir glmseme belirdi; i geirdi, Baba'n na tatilkla vurdu. "Zendajji mezara,'" dedi, Yaam devam ediyor. Gzlerini bana evirdi. "Biz Afganlar fena halde abartmaya ei-limliyizdir, baem; pek ok kiinin hi hak etmedii halde gklere karldna tank oluyorum. Ama baban vlmeyi, yceltilmeyi gerekten hak e kiiden biridir." Bu 143 kk sylev bende, takm giysisiyle ayn izlenimi brakt: fazla kullanlm ve doal olamay parlak. "Beni pohpohluyorsun," dedi Baba. "Hi de deil," dedi general, alndn gstermek iin ban bir yana eip elini gsne g rn tanmal, gemiini renmeli." Bana dnd: "Babann deerini takdir ediyor musun, bacen kten biliyor musun?" "Balay, General Efendi, biliyorum," dedim. Keke bana "evladm" demeyi braksayd. "yleyse, seni kutlarm; erkeklie giden yolu yanlamsn bile." Sesinde akaclktan ya da a an eser yoktu; yalnzca yksekten bakmaya alm, kibirli birinin vgsyd. "Perfercan, ayn souyor," dedi, gen bir kadn sesi. Arkamzda duruyordu; dar kalal, km kadife sal, ok gzel bir kadnd; elinde bir termosla suni kpkten yaplma bir bardak va m hzlanverdi; gzlerimi krptrdm. Uan bir kuun kvrk kanadan gibi birleen, kaln ka

rs prensesinin o narin, hafif kemerli burnu - akname'&tVi Rstem'in kans ve Sohrab'n annesi olan Tahmine'nin burnu gibi. Uzun, gr kirpiklerin glgeledii kestane rengi gzl eri, benimkilere evrildi. Bir an durdu. Sonra uup gitti. "ok kibarsn, bir tanem," d edi General Taheri. Barda ondan ald. Kz dnp gitmeden nce, o nefis cildinde, enesinin en stnde sol yanda orak biiminde, kck bir doum lekesi grdm. ki geit ileride duran nibse gitti, termosu iine koydu. Eski plaklarla, kitaplarla dolu kutulann arasna eil irken, salan bir omzundan aaya alayan gibi dkld. "Kzm, Sreyya can," dedi General Taheri. Konuyu deitirmek iin sabrszlanan biri gibi de bir soluk ald, altn 144 cep saatine bakt. "Eh, yerleme vakti geldi." Baba'yi yanaklarndan pt, elimi ellerin in arasna ald. "Yazlarnda bol ans dilerim," dedi, gzlerimin iine bakarak. Uuk mavi g , gerideki dnceleri kesinlikle ele vermiyordu. Gnn kalann, gri minibse bakma drtsyle bouarak geirdim. Eve dnerken, dank etti. Taheri. Bu ad daha nce duyduumu biliyordum. "Etrafta Taheri'nin kz hakknda bir sylenti dolamyor muydu?" dedim, geliigzel bir sesl onumaya alarak.

Otobsmz bitpazanndan ayrlan ara kuyruunda milim milim ilerlerken, "Beni bilirsin," ded i Baba. "Sohbet dedikoduya dner dnmez, svrm." "Ama baz laflar edilmiti, deil mi?" "Neden soruyorsun?" Bana haylaz haylaz bakyordu. Omuz silktim, zorla glmsedim. "Yalnzca meraktan, Baba." "Gerekten mi? Hepsi bu mu?" Yaramaz gzleri yzm taryordu. "Yoksa seni etkiledi mi?" Gzl rimi yuvarladm. "Aman, Baba, ltfen." Glmsedi, otobs birka manevrayla bitpazanndan kard. 680 sayl otoyola ktk. Bir sr l aldk. "Tek bildiim, bir ara bir erkekle... bir talihsizlik yaad." Bunu ok ciddi bir esle sylemiti; sanki kzn gs kanseri olduunu ifa eder gibi. "Ya?" "Dzgn bir kz olduunu duydum; elileri yapan, efendi bir kz. Ama o gnden sonra kapsn khastejjar, bir ksmet kmam." Baba i geirdi. "Belki hakszlk, ama bazen birka gnde, k bir gnde olanlar btn bir mrn akn deitirebiliyor, Emir." 145 O gece yatakta, Sreyya Taheri'nin orak biimindeki doum lekesini, hafif kemerli burn unu, gzlerime bir anlna kenetienen, parlak gzlerini dndm. Onu dnmek bile yreimi yetiyordu. Sreyya Taheri. Bitpaza-nnda bulduum prensesim. 146 ON Da Afganistan'da yelda, Cadi aynn, yani kn ilk, yln da en uzun gecesidir. Yelda gecesi Ha an'la gelenee uyar, ge saatlere kadar uyumazdk; ayaklanmz krs*nn altna sokar, sobaya kabuklan atan, bu en uzun gecede bize sultanlarn, hrszlarn masallarn aniatan Ali'yi d inlerdik. Yelda'y^ ldran, kendilerini mum alevine atan pervaneleri, gnei aramak iin da ra trmanan kurtlar hep Ali'den rendim. Ali, yelda gecesi karpuz yiyenlerin bir sonra ki yaz hi susama-dklanna yemin ederdi. Yam ilerledike, iir kitapkrnda yeldd'nm gz uyku tutmayan, bitmek bilmez gecenin sona e mesini, gnein doup onlar sevdiklerine kavuturmasn bekleyen klara ac ektiren, yld duunu okudum. Sreyya Tahe147 ri'yi tandktan sonra, haftann her gecesi benim iin yelda olup kt. Pazar sabah gelip d atamdan indiimde, Sreyya'nn kahverengi gzleri kafamn iindeki yerini oktan alm olur mn otobsnde kilometreleri sayardm, ta ki onu yalnayak, sararm ansiklopedilerle dolu kutular ap, tezgha yerletirirken grnceye kadar; topuklar asfaltta daha da be grnr, bileindeki gm bilezikler n- grdard. Srtndan aaya dklen, kadife bir p re vuran glgesini dnrdm. Sreyya. Bitpazannda Bulduum Prensesim. Te/da'mn sonunda do Geitte dolanmak, Taherilerin tezghmn nnden gemek iin (Baba'mn alayc bir srtla kar uluyordum. Sranda yine o tden parlam, gri takm elbisesi bulunan generale el sallardm; da bana. Bazen oturduu bez koltuktan kalkar, benimle sohbet ederdi; yazlarmdan, sa vatan, o gnk satlardan konuurduk. Gzlerimin arka tarafa, oturmu kitap okuyan Sreyya' ymamas iin olanca irademi kullanmam gerekirdi. Generalle birbirimize veda eder, ha ntal, sakar grnmemeye alarak oradan uzaklardm.

Bazen, general bir baka geide, birileriyle sohbet etmeye gitmise, kz tezghn gerisinde yalnz olurdu; nnden geip giderken onu tanmyormu gibi yapar, iim gitmesine karn, tek ezdim. Bazen yannda orta yal, topluca, soluk tenli, salar kzla boyal bir kadn olurdu seferinde iimden yeminler ederdim: Yaz bitmeden onunla mutlaka konuacaktm. Ama yaz bitti, okullar ald, yapraklar sarard, sonra dkld, k yamurlar bastrp Baba'mn ekl t, sonra taze srgnler yeniden boy gsterdi, ben bir trl Sreyya'nn gzlerine bakacak ce i top-layamadm. 148 Ders yl 1985 Mays'nn sonlarna doru sona erdi. Derslerin neredeyse tamamndan A almt snfta Sreyya'nn kemerli burnundan baka bir ey dnmeyen biri iin bir mucizeydi. Sonra o yaz, bunaltc bir pazar gn, Baba'yla bitpaza-nndaydk, tezghmzda oturmu gazete lerimizi yelpazeliyorduk. Kzgn demir gibi dalayan gnee karn, pazar yeri tklm tklm, gayet iyiydi - saat daha yarm olduu halde, yz altm dolar kazanmtk bile. Kalktm, ger , Baba'ya Coca-Cola ister misin, diye sordum. Baylrm, dedi. -~* Sonra, ekledi: "Dikkatli ol, Emir." "Neye kar, Baba?" "Ben ahmak deilim, dolaysyla beni kandrmaya kalkma." "Neden sz ettiini anlamyorum."

"unu unutma," dedi Baba, parman sallayarak. "Adam, iliklerine kadar bir Petim. Nangvc namufnna dkn biri." Nang ve namus. Onur, gurur, namus. Petun erkeinin amaz ilkeleri. llikle de, sz konusu olan, karsnn iffetiy-se. Ya da kznn. "Yalnzca gidip iecek bir eyler alacam." "Senden tek istediim, beni utandrma, hepsi bu. "Utandrmam, Baba. Tann akna!" Baba bir sigara yakt, yeniden yelpazelenmeye balad. nce bfeye doru ilerledim, sonra, tirt tezgiunn oradan sola dndm - buharl makineyle a, beyaz, naylon bir tirtn gsne sa'nn, Elvis'in, Jim Morrison'n ya da nn birden asyorlard. Hareketli bir Meksika mzii alyor, havada turu ve mangal kokulan salmyordu. Taherilerin gri minibsn bizden iki sra uzakta, bir ubua geirilmi mango satan kk ku da bul149 dum. Yalnzd, kitap okuyordu. Srtnda ayak bileine kadar uzanan beyaz, yazlk bir elbise. Burnu ak sandaletler. Sa geriye toplanm, lale biimindeki bir tokayla tutturulmutu. Y ylece geip gitmeye hazrlandm, yapacaktm da, ama birden kendimi Taherilerin beyaz rtl zghlarnn nne dikilmi, sa maalarnn, eski papyonlarn gerisinden Sreyya'ya bakarken ldrp bakt. "Selam" dedim. "Seni rahatsz etmek istememitim." "Selam" "General Efendi yok mu?" Kulaklarm yanyordu. Gzlerinin iine bakmay baaramyordum. "u t fa gitti," dedi, sa yan gstererek. Bilezik dirseine kayd: zeytin tene deen gm. "Sayg mak iin uradm kendisine iletir misin?" dedim. "Elbette." "Teekkr ederim. Ah, belki bilmek istersin... Benim adm Emir. Uramamn nedeni... ey, say glarm sunmak." "Evet." Arlm teki ayama verdim, genzimi temizledim. "Ben artk gideyim. Rahatsz ettiim ii "Yo, etmedin," dedi. "Ah, gzel." Bam edim, yarm az glmsedim. "Artk gidiyorum." Bunu daha nce sylememi "Kho-da hafez" "Khoda hafez." Yrmeye baladm. Durdum, dndm. Cesaretimi yitirmeden, bir rpda sylemeliydim: "Ne okud sorabilir miyim?" Gzlerini krptrd. Soluumu tuttum. Anszn, bitpazanndaki btn Afgan-lann gzlerini zerimde hissettim. Ortal r anda, derin 150 bir sessizlik mi kmt? Cmlenin ortasnda duru veren dudaklar. Dnen balar. Byk bir me gzler. Neydi bu? u ana kadar, sohbetimiz sayg dolu bir soru-cevap olarak yorumlanabilirdi; bir erke k bir baka erkein nerede olduunu renmek istemiti. Ama imdi ona bir ey sormutum; yan biz... biz sohbet etmi olacaktk. Ben bir mcarat, - yani gen, bekr bir erkek, o da evl enmemi, gen bir kadn. stelik, bir gepmii olan bir kadn. Bu, bir dedikodu malzemesinin

(hem de en lezizinden) snrlarnda, son derece tehlikeli bir biimde gezinmek demekti. Zehirli diller itahla ya-lanacakt. Ve bu zehrin acsn o ekecekti, ben deil - Af-ganlara g ifte standardn, benim cinsimi fena halde kayran eilimin ok iyi bilincindeydim. Delik anlnn kzla konutuunu grdnz m? deil. Vaay, olana nasl yapt, grdnz m ? Ne to Afgan ltlerine gre, benimki kstah bir soruydu. Kendimi ele veriyor, ona duyduum ilgiyi aka belli ediyordum. Ama ben bir erkektim, tehlikeye attm tek ey, incinen gururum ola ilirdi. Yaralar iyileirdi. Lekelenen adlar, hayr. Bu cretkrla nasl bir karlk verece Kitab evirdi, kapa gsterdi. Uultulu Tepeler. "Okudun mu?" diye sordu. Bamla doruladm. Gzlerimin gerisinde zonklayan yreimi hissedebiliyordum. "Hznl bir rden iyi kitaplar kyor," dedi. "yle." "Sen de yazyormusun."

Nereden biliyordu? Babas m sylemiti, yoksa kendisi mi sormutu? Hayr, her iki senaryo d a samayd. Babalarla oullar, kadnlar hakknda rahata konuurdu. Ama hibir Afgan kz (an hibir dzgn, muhterem Afgan kz) 151

babasna gen bir adama ilikin soru sormazd. Ve hibir baba, zellikle nangvc namufuna. d ir Petun baba, kzna durup dururken bir mcaraftan sz etmezdi. Tabii bu, kza talip olan ve tek onurlu eyi yapp, babasn gnderen bir delikanl deilse. Azmdan kan duyunca, en ok ben ardm: "yklerimden birini okumak ister miydin?" "ok isterim," dedi. Kzn da titreen, saa sola sramaya balayan gzlerinde belli belirsi huzursuzluk vard artk. Belki de generale bakmyordu. Kzyla konutuumu, lafi byle uygun ca uzattm grse, ne derdi acaba? "Belki bir gn yanmda getiririm," dedim. Baka eyler de sylemeye hazrlanyordum ki, arada bir Sreyya'nn yannda grdm kadnn geitte bize doru geldiini fark ettim. Meyve dolu, torba tayordu. Bizi grnce, baklar bir Sreyya'ya bir bana srad. Glmsedi. "Emir can, seni grdme sevindim," dedi, torbay tezgh rtsnn zerine boaltrken. Aln r parlyordu. Bir mifer gibi kabartlm, kzl salar gne nda parlad - salarn in yer yer kafatasn grebiliyordum. Bir lahana kadar yuvarlak yzne gmlm kk, mavi gzl dileri ve sosise benzeyen, ksa parmaklan vard. Gsnden sarkan Allah'n altn zinciri, ka at gerdanna gmlmt. "Ben, Cemile. Sreyya cann annesi." "Selam, Hala can," dedim; beni tanyan, benimse kim olduunu kesinlikle kartamadm Afganl nn yannda hep yaptm gibi, anszn ekingenleerek. "Baban nasl?" "ok iyi, teekkr ederim." "Bykbaban var ya, Gazi Efendi, yarg olan. tte, onun daysyla benim bykbabam kuzendi," . "Grdn gibi, akrabayz." Yaplm dilerini gstererek glmsedi; az152 nn sa yannn hafife sarktn fark ettim. Gzleri bir kez daha, bir Sreyya'y bir beni Baba'ya bir keresinde, General Taheri'nin kznn neden hl evlenmediini sormutum. Talibi r, dedi Baba. Uygun bir talip yani, diye dzeltti. Baka da bir ey sylemedi - a sl astar olmayan, lmcl sylentilerin gen bir kadnn ksmetini nasl kapayverdiini i fgan erkekleri, zellikle de saygn ailelerden gelenler, maymun itahl yaratklard. stelik k da rkektiler: En kk bir fislt, yle bir dokundurma, onlar rkm kular gibi karm ysyla, dnler birbirini izlemi ama kimse kp da Sreyya'ya aheste horo sylememiti; a n, duvann stnde Kuran tutan olmamt; dnlerde onunla dans eden tek erkek, General Ta Ve imdi bu kadn, bu anne, yrek burkan hevesi, arpk tebessm ve gzlerinde gizleyemedii larla, karm-dayd. Yalnzca cinsiyetimi belirleyen genetik piyango sayesinde kazandm g i bile z ok rktt. Generalin aklndan geenleri kesinlikle okuyamazdm, ama kans hakknda u kadarn anlamt konuda -artk bu, her neyse- bana kar kan biri olacaksa bile, o kii, bu kadn olmayacakt "Otursana, Emir can," dedi. "Sreyya, bir iskemle getir, bapem. u eftalilerden birin i yka. Meyveler yle tatl, yie taze ki." "Ah, teekkr ederim," dedim. "Ama artk gitmeliyim. Babam bekliyor." "Ya?" dedi Taheri Hanm; gerekeni yapp davetini geri evirdiime memnun olduunu gizlemed en. "O zaman, hi olmazsa unlar al." Bir kesekdma bir avu kiviyle birka ef koydu, srarla elime tututurdu. "Babana selam syle. Bizi grmeye yine gel," 153

"Gelirim. Teekkr ederim, Hala can." Gzmn ucuyla, Sreyya'nn baka tarafa baktn gre Coca-Cola almaya gittiini sanyordum," dedi Baba, kesekd alrken. Yznde yine o hem ci akac anlam vard. Ben bir eyler uydurmaya hazrlanrken, o eftalisini srd, elini sall ahmet/etme, Emir. Yalnzca sylediklerimi anmsa, yeter." O gece yatakta, Sreyya'nn gzlerinde oynaan gne beneklerini, kprck kemiinin s urlar dndm. Sohbetimizi beynimde tekrar tekrar baa sardm. Taztyormufsun mu demiti, yo yazarmsn m? Hangisiydi? rtnn altnda dnp durdum, tavana baktm; onu yeniden grnce anmam gereken al yorucu, bitimsiz yelda'yx dndke canm skld. Birka hafta yle geti: Generalin gezintiye kmasn bekliyor, sonra Taherilerin tezghn ordum. Taheri Hanm oradaysa, bana ayla kolca ikram ediyor, Kabil'deki eski gnlerden , tandmz kiilerden, romatizmasndan konuuyorduk. Ortaya kmn mudaka kocasnn yok n kamama kukusuz, ama hi belli etmedi. "Ah, Kaka'n kl pay kardn," derdi. Aslnda, orada bulmaktan honuttum, bunun tek nedeni cana yaknl da deildi; onun yarmda ken Sreyya ok daha rahat, ok daha konukand. Annesinin varl, aramzda olup biteni mer sanki - yine de, generalin varl kadar deil, elbette. Taheri Hanm'n refakatilij, sohbe izi dedikodudan btnyle kurtarmasa bile, dedikodu deerini azarayordu. te yandan kadnn, ana neredeyse yaltaklanmay andran biiminin Sreyya'y utandrd aka ortadayd. 154

Bir gn, Sreyya'yla ikimiz sat pavyonunda yalnzdk, konuuyorduk. Bana okulunu, Fremont't ki Ohlone Koie-ji'ndeki derslerini anlatyordu. "Hangi dal seeceksin?" "retmen olmak istiyorum," dedi. "Gerekten mi? Neden?" "Hep istemiimdir. VirgimVda yaarken, yardmc eitmen belgesi aldm, imdi bir ktphanede da bir akam ders veriyorum. Annem de retmendi; Kabil'deki Zargona Kz Lisesi'nde Farsa ve tarih retmeniydi." zerinde geyik boynuzlan bulunan bir apka takm, i gbekli bir adam, be dolarlk bir am ar nerdi, Sreyya kabul etti. Paray ayann dibindeki kk eker kutusuna att. ekingen bakt. "Sana bir yk anlatmak istiyorum," dedi. "Ama biraz utanyorum." "Anlatsana." "Sama bir ey." "Ltfen anlat." Gld. "Ben Kabil'de, drdnc snftayken, babam ev ilerine yardm etmesi iin Ziba adnda uttu. ran'da, Meat'ta bir kz kardei vard; Ziba okuma yazma bilmedii iin arada bir, kz rdeine mektup yazmam isterdi. Kardeinden gelen mektuplar da bana okuturdu. Bir gn, ok uma yazma renmek ister rriisin, diye sordum. Gz kenarlarn knran o koca glmsemesiyle ako, ok isterim, dedi. Bylece almaya baladk; ben devlerimi bitirince mutfak masasna r ona Alfabeyi retirdim. Bazen, defterlerden bam kaldrnca, Ziba'nn ddkl tenceredek dktan sonra, elinde bir kurunkalem, masann bana getiin' ona bir gn nce verdiim dev "Her neyse, bir yla kalmadan, Ziba ocuk kitaplann oku-155 may skt. Bahede otururduk, bana Dara ile Sara'nn masallarn okurdu - tane tane ama hata ca. Bana Muallim Sreyya demeye balamt - Sreyya retmen." Hafife gld. "ocuka oldu ama Ziba'nn kendi mektubunu ilk yazd gn anladm: stediim tek ey retmen olmakt. Onu rlanyordum ki; ayn zamanda da gerekten deerli bir ey yaptm hissediyordum. Anlyor mu Evet," diye attim. Okuryazarlm Hasan'la alay etmek iin kullanm dndm. Bilmedii b u nasl ilettiimi. "Babam hukuk okumam istiyor, ama ben retmen olacam. Varsn paras iyi olmasn; tek iste ." "Annem de retmenmi," dedim. "Biliyorum. Annem anlatt." Sonra, azndan kaan eyden yz kpkrmz kesildi; ben yokken bir 'Emir sohbeti' getii ortaya kmt. Sntmamak iin kendimi epeyce zorlamam gerekti. "Sana bir ey getirdim." Arka cebimdeki, zmbalanm kt destesini kardm. "Sz verdiim erimden birini ona uzattm. "Ah, unutmadn demek," dedi, yz l l. "Teekkr ederim!" Bana ilk kez, u resmi "/owa" , sen anlamna gelen "tu" ile hitap ettiini aynmsamama kalmadan, yzndeki glmseme uup gi ti. Yz bembeyaz kesildi, gzleri arkamdaki bir eye dikildi. Arkama dndm. Ve General Tah eri'yle burun buruna geldim. "Emir can. Hrsl masalcmz. Bu ne zevk," dedi adam, clz bir glmsemeyle. " Selam, Genera ndi," dedim, arlaan dudaklanmm arasndan. Yanmdan geti, tezgha doru ilerledi. "Nefis b gn, 156 deil mi?" Baparman yeleinin cebine sokmutu, teki elini Sreyya'ya doru uzatt. O da

babasna verdi. "Bu hafta yamur yaacak diyorlar. nanmas zor, deil mi?" Kt rulosunu p kutusuna att. elini tatllkla omzuma koydu. Birlikte birka adm attk. "Biliyorsun, baem, senden gerekten holandm. Sen efendi bir ocuksun, buna itenlikle ina nyorum, ama..." ini ekti, bir elini sallad. "Efendi ocuklarn bile bazen de ihtiyac laysyla, sana bu pazardakilerden hibir farkn olmadn anmsatmak, benim grevim." Sustu dan yoksun gzleri, gzlerime ivilendi. "Grdn gibi, buradaki herkesbir masalc." Glmse ursuz dilerini sergiledi. "Babana sayglarm ilet, Emir can." Elini ekti. Bir kez daha glmsedi. "Neyin var?" diye sordu Baba. Yalca bir kadna satt sallanan, tahta atn parasn almakt Bir ey yok," dedim. Eski bir televizyonun zerine oturdum. Sonra da anlattm. geirdi: "Ah, Emir." Ama olayn zerinde yle aman aman duracak vaktim olmad. nk birka gn sonra, Baba hastaland. * * *

nce, kuru bir ksrk ve nezleyle balad. Nezleyi atlatt, ama ksrk srd. Mendile uzun endili cebine sokuyordu. Doktora grnmesi iin bann etini yedim, ama srarlarm eliyle s du. Doktordan da hastaneden de nefret ederdi. Bildiim kadaryla Baba bir tek, 157 Hindistan'da stmaya yakaland zaman doktora gitmiti. Sonra, iki hafta sonra, onu tuvalete kanl bir balgam tkrrken yakaladm. "Ne zamandr sr bu?" diye sordum. "Akam yemeinde ne var?" dedi. "Seni doktora gtryorum!" Baba benzincide mdr olmasna karn, patronu ona salk sigortas yaptrmam, Baba da her aytszl-yla zerinde durmamt. Bylece onu San Jose'deki ile hastanesine gtrdm. Biz luk tenli, i gzl doktpr, ihtisasnn ikinci ylnda olduunu syledi. "Senden daha gen, ha hasta grnyor," diye homurdand Baba. Gen doktor bizi aaya, gs rntgenine gnderd yeniden ieriye aldnda, doktor bir formu doldurmaktayd. "Bunu kayt masasna gtrn," dedi, aceleyle karalarken. "Nedir o?" diye sordum. "Havale kd." Hl hzl hzl iziktiriyordu. "Ne iin?" "Akcier kliniine." "Neden?" Bana yle bir bak. Gzln alnna itti. Yeniden izik-tirmeye koyuldu. "Sa cierinde bir Kontrol etmelerini istiyorum." "Leke mi?" Oda anszn kld. "Kanser mi?" dedi Baba, geliigzel bir tavrla. "Olabilir. Sonuta, kuku uyandryor elbette," diye geveledi doktor. "Daha fazlasn syleye ez misiniz?" dedim. "imdilik, hayr. nce bir CAT tarama gerekiyor, sonra da akcier uzmann grmelisiniz." Hav le belgesini bana uzatt. "Babanzn sigara itiini sylemitiniz, deil mi?" 158 "Evet." Bam sallad. Baba'ya, sonra yine bana bakt. "Sizi iki hafta iinde arrlar." imden, bu 'kuku' szcyle iki koca hafta nasl yaayacam sormak geldi. Yiyip imeyi, becerecektim? Beni bu szckle nasl eve yollard? Belgeyi aldm, cebime soktum. O gece Baba'nn uyumasn bekledim, sonra bir battaniyeyi ikiye katladm. Seccade olarak kullandm. Bam yere edim, Kuran'dan yarm yamalak anmsad r (KbiPde mollann bize ezberlettii sureleri} okudum; bsacas, varlndan hi de emin olm an yardm diledim. u anda mollay, imann ve Tanr'ya duyduu mutlak gveni fena halde ksk um. Aradan iki hafta geti, arayan olmad. Ben araynca da, havale kadn kaybettiklerim syled r. Teslim ettiimden emin miydim? hafta sonra yeniden arayacaklard. Kyameti koparttm; sk bir pazarln ardndan CAT taramay haftadan bire, doktor randevusunu da iki haftaya rdim. Akcier uzman Doktor Schneider'le grme gayet iyi gidiyordu ki, Baba ona nereli olduunu sordu. Adam Rusya, dedi. Baba kendini kaybetti. '"zr dileriz, Doktor," dedim, Baba'yi bir kenara ekerek. Doktor Schneider glmsedi, ge

ri ekildi; stetoskobu hl elindeydi. "Baba, bekleme odasnda Doktor Schneider'n biyografisini okudum. Michigan'da domu. Mi chigan! O bir Amerikal; seninle benim asla olamayacamz kadar Amerikal." Baba yzn ak-sak bir ey syler gibi buruturdu: "Nerede doduu umurumda bile deil; o Ana-babas, atalar RoussPydi. Annenin zerine yemin ederim ki, bana dokunmaya kalkt an, lunu krarm." 159 "Doktor Schneider'in ana-babas orav?den kam, anlamyor musun? Kamlar!" Ama Baba beni duymuyordu bile. Bazen, merhum kars kadar ok sevdii tek eyin Afganistan , merhum vatan olduunu dnyorum. fkeden az kald lk atyordum. Onun yerine derin bi doktora dndm: "zr dilerim, Doktor. Bu i yrmeyecek." Bir sonraki akcier uzman, Doktor Amani ranlyd; Baba onaylad. Sarkk bykl, gr, kr s sesli doktor tarama sonulann aldn ve 'bronoskopi' denen bir ilem uygulayacan syle ktleden alaca bir paray tahlil iin patolojiye gnderecekti. Bir sonraki haftaya gn ve . Ona teekkr ettim, Baba'y muayenehaneden kardm; imdi bu yeni 'kde' szcyle, 'kuk uursuz bir tns olan szckle btn bir haftay nasl geireceimi dndm. Keke Sreyy

Zamanla, kanserin pek ok ad olduunu rendik - tpk eytan gibi. Baba'nnkine 'Orak Hcre i' deniyordu. lerlemi. Ameliyat edilemez. Baba, Doktor Amani'den hi olmazsa bir yor umda bulunmasn istedi. Adam dudaklarm srd, Vahim' szcn kulland. "Kemoterapi uygul lbette," dedi. "Ama yalnzca hafifletici olur." "Ne demek bu?" diye sordu Baba. Doktor i geirdi. "Sonucu deitirmez, yalnzca uzatr, demek." "Bu drst yant iin teekkr ederim, Doktor Amani," dedi Baba. "Kemo filan istemiyorum." Y de, yemek kuponlarm Bayan Dobbins'in masasna brakrkenki kararlln ayns vard. "Ama Baba..." "Sakn bana insanlarn yannda kar kma, Emir. Asla. Kim olduunu sanyorsun sen?" 160 General Taheri'nin bitpazannda deindii yamur, birka hafta gecikmeyle de olsa, sonund a baarmt; biz Doktor Amani'nin muayenehanesinden karken, yoldan geen arabalar kaldrm pis su sratmaktayd. Baba bir sigara yakt. Yol boyunca sigara id.

O anahtarn apartmann kapsna sokarken, "Keke ke-moyu bir deneseydin, Baba," dedim. Baba anahtar cebine soktu, beni yamurdan kurtarmak iin, binann izgili tentesinin altna ekti. Sigaray tutan elini gsme dayad. "Bas! Ben kararm verdim." "Peki ya ben, Baba? Ben ne yapacam?" Gzlerim doldu. Yamurdan slanm yzn bir tiksinti cukken dtm, dizlerimi paralayp aladm zaman yzn kaplayan anlamn aynsyd. Bu if im di de yle. "Yirmi iki yandasn, Emir! Koca adam oldun! Sen..." Azm at, kapad, bi at. Syleyeceklerini kafasnda evirip eviriyordu. Tepemizde, yamur damlalar adr bezind plma tenteyi dvyordu. "Sana ne olacan soruyorsun, yle mi? Bunca yldr btn abamn, eyin tek amac, seni bu soruyu asla sormayacak biri yapmakt!" Kapy at. Srtn bana dnd. "Bir ey daha var. Bunu kimse renmeyecek, anlald m? Hi stemiyorum." Sonra, lo hole girdi. O gn televizyonun karsnda, sigarann birini sndrp yakarak geirdi. Neye ya da kime meydan okuduunu bilemiyordum. Bana? Doktor Amani'y e? Yoksa hi inanmad Tanr'ya m? Bir sre, kanser bile Baba'y bitpazanndan uzaklatramad. Cumartesileri garaj satlann do -Baba src, ben klavuz- pazar gnleri de sergi tezghmz kuruyorduk. Pirin lambalar. B eldivenleri. Fermuan bozuk kayak 161 anoraklar. Baba eski lkeden tandklarn selamlyor, ben mterilerle bir-iki dolar iin . ok fark edermi gibi. Tezgh her kapatta, yetim kalacam gne bir adm daha yaklamyo Bazen, General Taheri'yle kars bizi grmeye gelirdi. Diplomatl bir an elden brakmayan g neral bana glmser, tokalarkcn iki elini birden kullanrd. Ama Hanm'n sessizlii yeniyd man zaman, o gizli, hafif arpk tebessmlerin ve generalin bakmad anlarda bana? frlatt , af dileyen baklarn bozduu bir suskunluktu bu. gnleri, pek ok 'ilkin' yaand dnem olarak anmsyorum: Baha'nn banyoda inlediini il stnda ilk kez kan buluum. Baba yldr alt benzin istasyonuna, hastalk nedeniyle emezlik etmemiti: bir ilk daha. O ylki Cadlar Bayram'nda, cumartesi ie vakti Baba ylesine bitkin dmt ki, ben inip

arlk ederken, o direksiyonda bekledi. kran Gn'nde, daha le olmadan tkendi. n imenli Noel Baba kzaklar belirip am aalarn yapay karlar kapladnda, Baba evde kald, ben ot yarmadann orasna burasna srdm. Bazen, bitpazarndaki Afgan tandklar Baha'nn ok kilo verdiinden dem vururdu. Balarda, larak. Hangi diyeti uyguladn soranlar bile kt. Ama kilo kayb bir trl durmaynca, v lar da kesildi. Baba zayflamay srdrd. Ve srdrd. Yanaklar kt. akaklar eridi. Gz di. Ylbandan hemen sonra, serin bir pazar gn Baba tknaz bir Filipinli'ye bir abajur sa tmaya alyor, bense otobste onun dizlerine rtecek bir battaniye aranyordum. "Hey, ahbap, bu adamn yardma ihtiyac var!", dedi Fili-162 pinli, korkuyla. Dndm ve Baba'y yerde buldum. Kollan, bacaklar seiriyordu. "Kontak!" diye haykrdm "Yardm edin!" Baba'ya kotum. Azndan kpk geliyor, kpkl salya latyordu. Devrik gzlerinin yalnzca ak grryordu. insanlar bize doru seirtti. Birinin 'nbet geiriyor' diye bardn duydum. Bir bakas 9H'i arayn!" Koan ayak seslen duydum. Kalabalk evremizi sararken, gkyz karard. Baba'nn tkr krmzya dnd. Dilini srmt. Yanna diz ktm, kollarna yaptm, d yanndaym, iyileeceksin, bak, yanndaym." Bylece kaslmalara, sarslmalara son verebilir gibi. Baba'y rahat brakmalar iin onlar kandrmaya alr gibi. Dizlerimin

slandn hissettim. Baba'nm mesanesinin boaldm grdm. it, Baba can, buradaym. Ol Ak sakall, dazlak doktor beni odadan darya ekti. "Babann CAT sonularn birlikte, bir aha gzden geirelim," dedi. Filmleri koridordaki kl kutuya takt, kurunkaleminin silgis e Baba'nn kanser resimlerine dokundu, kurbann ailesine katilin karakolda ekilen fot oraflarn gsterir gibi. Baba'nn beyni bu resimlerde iri bir cevizin kesitine benziyord u; tenis topu biiminde, gri lekelerle delik deik. "Grdnz gibi, kanser sram," dedi. "Beyindeki imeyi yavalatmak iin steroit kullanm leyen ilalar da. Ayrca, hafifletici radyasyon da neririm. Bunun anlamn biliyor musun? " Evet, dedim. Kanser syleminde uzman olup kmtm. "Pekl," dedi. ar cihazn kontrol etti. "Gitmeliyim, ama bir ey sormak istediinde bana ilirsin." 163 "Teekkr ederim." Geceyi Baba'nm baucunda, bir iskemlede geirdim. Ertesi sabah, koridorun sonundaki bekleme odas Afgan-larla dolmutu. Newarkli kasap . Baba'nm yetimhanesinde alm olan bir mhendis. Odaya dolutular, Baba'ya alak sesle sa rn sundular. Gemi olsun, dediler. Baba uyankt; sersemlemi ve bitkin ama uyank. leye doru, General Taheri'yle kars geldi. Sreyya ar-kalarndayd. Baktk, ayn anda g kardk. "Naslsn, dostum?" dedi General Taheri, babamn elini tutarak. Baba, kolundan sarkan serum kordonunu gsterdi. Clz clz glmsedi. General de ona. Baba, Keke zahmet etmeseydiniz," dedi, atallam bir sesle. "Ne zahmeti," dedi Taheri Hanm. General atld: "Zahmet ne demek? En nemlisi, bir eye ihtiyacn var m? Herhangi bir ey? L en ekinme; beni kardein say." Baba'nm bir keresinde Petunlar iin syledii bir eyi anmsadm. Kaln kafal ve ar mar lduumuzun farkndaym, ama ihtiya annda, yannda grmek istediin tek kii, bir Peftun'dur Baba yastn zerindeki ban sallad. "Buraya gelmen bile gzlerimi amaya yetti." General Baba'nm elini svazlad. "Sen naslsn, Emir can? Bir ihtiyacn var m?" Bana bak biimi, gzlerindeki scaklk... "Hayr, sa olun, General Efendi. Ben..." Boazm ru tkand, gzlerim yaard. Odadan kaarcasna ktm. Koridorda, bir gece nce katilin yzn grdm kl kutunun yannda durup aladm. 164 Baha'nn kaps ald, Sreyya darya kt. Yanma gelip durdu. Gri bir bluzla kot pantol akt. Kollarna snmak istedim. "ok zgnm, Emir," dedi. "Hepimiz bir terslik olduunun farkndaydk, ama bu hi aklmza g ." Gmleimin yeniyle gzlerimi sildim. "Kimsenin bilmesini istemedi." "Bir eye ihtiyacn var m?" "Hayr." Glmsemeye altm. Elini elimin zerine koydu. lk temasmz. Elini tuttum. Yzm . Sonra, braktm. "eriye girsen iyi olur. Yoksa baban peime der." Glmsedi, bayla dorulad. "Haklsn." Arkasn dnd. "Sreyya?" "Evet?"

"Gelmene sevindim. Benim iin... yle anlaml ki." Baba'y iki gn sonra taburcu ettiler. Onu radyasyon tedavisine raz etmek iin, 'radyol oji uzman' ded ikleri birini getirdiler. Baba kabul etmedi. Onu ikna etmem iin beni ikna etmeyi denedil er. Ama ben Baha'nn yzndeki anlam grmtm. Onlara teekkr ettim, formlan imzaladm ve nomla Baba'y eve gtrdm. O gece, Baba zerine yn bir battaniye alp divana uzand. Ona scak ayla kavrulmu badem g Kolumu srtna doladm, onu kolayca kaldrdm. Krekkemii parmaklarmn altnda bir ku kan . Battaniyeyi gsne ektim; kaburgalar o ince, sarkk deriyi geriyordu. "Bir arzun var m, Baba?" "Yok, bacem. Sa ol." Yanna oturdum. "O zaman ben senden bir ey isteyecein-- ok yorgun deilsen, elbette." 1 65 "Nedir?" "Senden khastegari gitmeni istiyorum. General Tahe-ri'nin kzn istemeni." Baha'nn kuru dudaklar bir glmsemeyle kvrld. Solmu bir yapraktaki, yeil bir benek. "E isin?" "Bugne kadar hibir eyden bu kadar emin olmadm." "yice dndn m?" "Balay, Baba."

"yleyse ver u telefonu bana. Bir de kk defterimi." Afalladm. "imdi mi?" "Ne zaman, peki?" Glmsedim. "Peki." Ona telefonu verdim, sonra da, Baha'nn Afgan dosdannn numaralanm k aydettii, kk, siyah not defterini. Taherileri buldu. Numaray evirdi. Almac kulana g gsmde taklalar atyordu. "Cemile can? Selamn aleykm," dedi. Kendini tantt. Bekledi. "Daha iyiyim, sa ol. Gelme niz yle byk bir incelikti ki." Bir sre dinledi. Ban sallad. "Unutmam, teekkr ederim al Efendi evde mi?" Duraklama. "Teekkr ederim." Bana evrilen gzleri l sld. Nedense iimden glmek geldi. Ya da lk atmak. Elimin a fife srdm. Baba usulca kkrdad. "General Efendi, selamn aleykm... Evet, ok daha iyiyim... Balay... ok naziksin, Gene ral Efendi. Yarn sabah sizi ve Taheri Hanm' ziyarete gelmek istiyordum. Hayrl bir i ii ... Evet... On bir mi; ok gzel. Hoa kaln. Khoda ha-fez. Telefonu kapad. Baktk. Kkr kkr glmey^baladm. Baba da yle. Baba salarn islam, g emiz, beyaz bir 166 gmlek giymesine yardm ettim, kravatn baladm; boynayla yaka arasndaki alt sa mlik boluk gzmden kamama. Baba'mn gittii zaman ardnda brakaca btn o boluklar eyler dnmek iin kendimi zorladm. Gitmemin ki. Henz deil. stelik bu, gzel eyler d gereken bir gnd. Mezuniyetime giydii, kahverengi takm elbisesinin ceketi fena halde bollamt - daha dorusu. Baba onu dolduramayacak kadar erimiti. Kollan kvrmam gerekti. m, ayakkabsnn backlarn baladm. Taheriler, Fremont'un geni bir Afgan nfus barndran bir semtinde, dz, tek kad bir evde oturuyorlard. Geni pencereleri, eimli bir ats, sardunya sakslanyla ssl, st kapal as vard. Generalin gri minibs araba yolundayd. Baba'nn Ford'dan inmesine yardm ettim, yeniden direksiyona getim. Yolcu camndan ieriy e eildi. "Evden ayrlma, bir saat sonra aranm." "Peki, Baba," dedim. "yi anslar." Glmsedi. Uzaklatm. Dikiz aynasndan baknca, Baba'nn son babalk grevini yerine getirmek zere, Ta ilerin araba yolunu topallayarak ktn grdm. Baba'nn aramasn beklerken, oturma odamz arnladm. Uzunluk on be adm. Genilik on bu eneral hayr derse? Ya benden nefret ediyorsa? kide bir mutfaa gidiyor, saate bakyord um. Telefon saat tam on ikide ald. Baha'yd. "Evet?" "General kabul etti." Soluumu brakverdim. Oturdum. Ellerim titriyordu. "Ya?" 167 "Evet, ama Sreyya can yukarda, odasnda. Seninle konumak istiyor." "Peki." Baba birine bir ey syledi, bir trtnn ardndan, telefonu kapad. "Emir?" Sreyya'nn se "Setew." "Babam olur dedi." "Biliyorum," dedim. Almac teki elime geirdim. Srtyordum. "yle muduyum ki, ne diyeceim

bilemiyorum." "Ben de muduyum, Emir. Ben... olanlara inanamyorum." Gldm. "Biliyorum." "Dinle," dedi. "Sana bir ey sylemek istiyorum. imdiden bilmen gereken bir ey..." "Ne olduu umurumda bile deil." "Bilmen gerek. Aramzda sr olmamal. Ayrca, benden duyman yelerim." "Kendini iyi hissetm eni salayacaksa, syle tabii. Ama hibir eyi deitirmeyecek." Kar uta uzun bir sessizlik oldu. "Virginia'da yaarken, bir Afgan erkeiyle kam. O srad n sekiz yandaydm... isyanknn... budalann tekiydim... o uyuturucu kullanyordu... Bir ay kadar birlikte yaadk. Virginia'daki btn Afgan -lann diline dmtk. "Sonunda, Peder bizi buldu. Kapya dikildi ve... beni eve dnmeye zorlad. Deli gibiyd im. Banyor, anyor, ondan nefret ettiimi hayknyordum...

"Her neyse, sonuta eve dndm ve..." Alamaya balad. "zr dilerim." Almac braktn d temizledi. "Kusura bakma," dedi, bouk bir sesle. "Eve dnnce, annemin fel geirdiini re m; yznn sa ya168 nna inme inmiti. Ben... yle byk bir sululuk duydum ki. Bunu hak etmemiti. "Ksa bir s nra, Peder California'ya tanmamza karar verdi." Sessizlik. "imdi babanla aranz nasl?" diye sordum. "Her zaman uyumazlklarmz yard, hl da var, a gelip beni ald iin ona minnettarm. O benim hayatm kurtard." Duraklad. "Evet, anlatt ni rahatsz etti mi?" "Biraz," dedim. Ona bir gerek borluydum. Ona yalan syleyemezdim; ben henz tek bir ka dnla bile yatmamken, onun bir erkekle birlikte olduunu renmenin iftikhar'm incittiin layamazdm. Beni az da olsa rahatsz etmiti, ama Baba'dan khastegari gitmesini ist emeden nceki haftalarda, bu konuyu kafamda yeterince kurcalamtm. Ve sonuta u soruya varmtm: Bir insan gemiinden dolay eletirmek bana m dmt? "Fikrini deitirtecek kadar m?" "Hayr, Sreyya. Kesinlikle deil. Sylediklerin hibir eyi deitirmez. Evlenmemizi istiyor " Yeniden alamaya balad. Ona imreniyordum. Onun sun aa kmt. Dile dklmt. stesinden gelinmi, icabna bak yi anlayordum: Hasan'a nasl ihanet ettiimi, yalan sylediimi, onu evden kovdurduumu, Ba ha'yla Ali'nin krk yllk ilikisini tuz buz ettiimi. Ama anlatamadm, Sreyya Taheri'nin yzlerce bakmdan, benden kat kat stn biri olduunun farkndaydm. Cesaret, bunlarda yalnzca biriydi. 169 ON U Ertesi akam laf (yani sz kesmek) iin Taherilerin evine gittiimizde, arabay sokan kar kmak zorunda kaldm. Arabalar evin nn oktan doldurmutu. Srtmda dn, Baba'yi khastegar eve gtrdkten sonra satn aldm lacivert takm elbise vard. Dikiz aynasnda kravatm k m. "Hofteep grnyorsun," dedi Baba. Yakkl. "Sa ol, Baba. yi misin? Dayanabilecek misin?" anmak m? Bu benim yaammn en mutlu gn, Emir." Yorgun yorgun glmsedi. eriden kulama konumalar geliyordu; glmeler, hafif bir Afgan mzii - Sarahang stat"t azeFdi galiba. Zili aldm. Kapdaki gzetleme penceresindeki perde ekil170 di, bir yz darya bakt, sonra grnmez oldu. Bir kadn sesi duyuldu: "Geldiler!" Konumal sildi. Biri mzii kapad. Kapy Taheri Hanm at. "Selamn aleykm" dedi; yz l sld. Salarna perma yaptrm leine kadar uzanan, siyah, zarif bir elbise giymiti. Ben hole girince, gzleri buulan d. "Daha kapda alamaya baladm, Emir can," dedi. Baba'nn dn gece tembihledii gibi eildim, elini Bizi aydnlk bir koridordan geirip oturma odasna soktu. Lambrili duvarlarda, yeni ail emin fotoraflar aslyd: Kabark sal, gen Taheri Hanm'la general, arkada Niagara elal ri Hanm, zerinde bol bir elbise, yannda dar yakal bir ceket giymi, ince bir kravat bal am, gr, siyah sal general; tahta bir dnme dolaba binmeye hazrlanan, el sallayp glms i teli gnete parlayan Sreyya. Generali gz alc niformasyla, rdn Kral Hseyin'le el r fotoraf. Zahir ah'in bir portresi. Salonda, duvarn dibine sralanm olan iskemlelere oturmu iki dzine kadar konuk vard. Baba girince herkes ayaa kalkt. Baba nde, ben arkad a yavaa salonu dolatk, konuklarla tokalatk. Generalle (yine gri takm elbise) Baba kuca latlar, birbirlerinin srtna pat pat vurdular. Saygl, alak bir sesle birbirlerini selam

adlar. General beni bir kol boyu uzakta tutup bilgi bilgi glmsedi: "te, bu i byle yaplr, b fgan usul," der-cesine. Birbirimizin yanan kez ptk. Kalabalk salonda yerimize oturduk; Baba'yla yan yana, generalle karsnn karsna. Baba'n oluklan biraz hrltlyd; mendiliyle sk sk alnn, kafasn kuruluyordu. Ona baktm g bessm oturtmay becerdi. Dudaklarn, 'ben iyiyim' dercesine oynatt. 171 Sreyya geleneklere uygun bir biimde, ortada grnmyordu. Birka dakikalk ho beten sonra, general genzini temizledi. Salon sessizleti, herkes gzl erini saygyla kucana dikti. General ban Baba'ya doru sallad. Baba da kendi genzini temizledi. Sze balad; konuurken sk sk durup soluklanm as gerekiyordu. "General Efendi, Cemile Hann can... Bugn olumla birlikte, evinize byk ir alakgnlllkle geldik. Sizler sekin ve saygn ailelerden... erefli bir soydan gelen.. nurlu, saygdeer insanlarsnz... im, evinizde bulunduum u an... size, soyadla-nnza ve rnzn hatrasna... sonsuz bir ihtiram ve... snrsz

bir saygyla dolup tamakta." Durdu. Birka derin soluk ald. Alnn kurulad. "Emir can beni tek olum... tek ocuum... Bana ok iyi bir evlat oldu... Umarm nezaketinize layk olur. Emir canla ben... bizi onurlandrmanz ve olumu... ailenize kabul etmenizi rica ediyor uz." General ban kibarca sallad. "Sizin gibi bir insann olunu ailemize katmaktan byk eref duyarz," dedi. "annz herkes lumudur. Kabil'de sizin aciz bir hayranmzdm, bugn de yleyim. Ailemizin ailenizle bir lemesi, bizim iin onurdur. "Sana gelince, Emir can, seni evime hem bir evlat hem d e gzmn nu^u olan kzmn kocas olarak kabul ediyorum. Aan acmz, sevincin sevincimiz ola Umarm, Cemile Hala'nla beni ikinci bir -na-baba sayarsn. Biricik Sreyya'mla sana mud uuklar dilerim. Hayr dualarmz sizinle." Herkes alklad; bu iaret zerine balar koridora evrildi. Beklediim an gelmiti. Sreyya koridorun ucunda grnd. arap renginde, geleneksel, uzun kollu ve srma ili, gz k bir Afgan elbisesi giymiti. Baba elimi tuttu, skn. Taheri Hanm bir 172 kez daha gzyalarna bouldu. Sreyya, arkasnda bir dizi akraba gen kzla, bize doru ar i. Babamn elini pt. Sonunda, yanma oturdu, gzlerini yere dikti. Alklar iddedendi. Gelenee gre, Sreyya'nn ailesinin bir nian treni, iri-ni-hori dzenlemesi gerekiyordu atl Yeme' treni. Bunu, birka aylk bir nianllk dnemi izleyecekti. Sonra da sra, masra mn karlayaca dne gelecekti. irni-hori fikir birliiyle adand. Nedenini herkes biliyordu, dolaysyla kimse szcklere di: Baba'nm yle -be ay yoktu. Evlilik hazrlklar srerken, Sreyya'yla bir kez olsun yalnz kalamadk - henz evlenmedii hatta prini- hori bile yapmadmz iin, uygunsuz karlanrd. Ben de, Baha'yla birlikte Ta ere gitmek, ailece akam yemekleri yemekle yetindim. Sofrada Sreyya'nn karsna oturmak. Ban gsme bastrp salarn koklamann nasl bir ey olduunu hayal etmek. Onu pmek. O Baba evrussi (dn treni) iin otuz be bin dolar harcad - biriktirdii parann neredeyse Fremont'ta Af-ganlara ait byk bir dn salonu kiralad; babay Kabil'den tanyan patron, hatn saylr bir indirim yapt. Baba bir rnek alyanslarmzn, p/#'lann ve elimle setiim yzn parasn dedi. Bana bir smokinle nikh iin gereken, geleneksel yeil takm elbisey Dn gecesi iin yaplan ve -Tann'ya kr- ounluunu Taheri Hanm'la arkadalarnn sden kouturmadan yalnzca bir avu, blk prk an anmsyorum. Nikhmz, rnein. Bir masann evresine dizildik; Srey-173 ya da ben de yeil giymitik; islam'n rengi, ama ayn zamanda da baharn, taze balanglar gi. Sreyya'nn zerinde uzun kollu bir elbise, yznde pee vard; masadaki tek kadn oydu. a, General Taheri (bu kez smokinli), Sreyya'nn amca ve daylar masann evresindeki iskem lelere dizilmilerdi. Sreyya'yla ikimiz, ciddi ve saygl, yere bakyor, arada bir ak trmadan bakyorduk. Molla tanklara alldk sorulan sordu, Kuran okudu. Srayla ye tik. Belgeleri imzaladk. Sreyya'nn days, Virginia'dan gelen erif can ayaa kalkt, temizledi. Sreyya onun yirmi yldan fazladr Amerika'da yaadn sylemiti. Gmenlik Br

e Amerikal bir kadnla evliydi. Kua benzeyen bir yz, kabank salan olan bu ufak tefek ad am ayn zamanda bir airdi; bir otel kdna, Sreyya iin yazd uzun iiri okudu. Bitirin r hayranlklann dile getirdi: "Vay, vay, erif can!" Sonra, srtmda smokin, yzn rten duva, bembeyaz gelinliiyle bir per? den fa grnen Sreyya'yla birlikte, ellerimiz kilitlenmi, sahneye doru yrymz anmsyorum yryyle benim yanmda, generalle kans da Sreyya'nn yanndayd. Salonda, alklayan ko yararak, patlayan flalar yznden gzlerimizi krptrarak ilerlerken, amcalar, daylar, ha teyzeler, kuzenlerden oluan bir geit alay bizi izliyordu. Sreyya'nn kuzenlerinden bi ri, erif cann olu, biz adm adm ilerlerken, bamzn stne bir Kuran tuttu. Hoparlrler a boro yayld; Baha'yla Kabil'den ayrldmz gece, Ma-hipar kontrol noktasndaki Rus asker syledii ark: Sabaht kilitleyip anahtarm kuyuya at, Usulca git, gzelim aym, usulca git. Sabah gnei ay unuttur, Usulca git, gzelim aym, usulca git. 174 Sahneye kurulmu, bir tahta benzeyen divanda oturduumu anmsyorum; Sreyya'nn el i elimde, karmzda bize evrilmi yz ksur yz. Ayna meshef 'yaptk; bize bi verdiler, ba baa, birbirimizin yanslarna bakabilmemiz iin de bamzn stne bir rt rttler. S ki glmseyen yanssna bakarken, rtnn salad o bir anlk mahremiyette, ilk kez seviyorum. Yanaldan kpkrmz oldu - kna kadar krmz. Tabaklar dolusu, rengrenk yiyecekler anmsyorum; oban kebab, oleb-goti ve safranl pila Baba divanda aramzda oturuyor, glmsyor. Terli erkekler halka olmu, geleneksel attan d ans yapyor; zplyor,

eiliyor, tabla'nn delice ritmine uyup hzlanyor, daha da hzlanyor, sonunda bitkin bir h alde halkadan kopuyorlar. Keke Rahim Han da burada olsayd, dediimi anmsyorum. Bir de, acaba Hasan da evlendi mi, diye merak ettiimi. Eer yleyse^ rtnn altndaki aynad kimin yzne bakmt? Hangi knal eli tutmutu? Gece saat iki gibi, parti dn salonundan Baba'nn dairesine tand. Bir kez daha aylar de ndi, mzik komular polis arncaya kadar srd. Sonra, gnein domasna bir saat kala ve hayet gittikten sonra, Sreyya'yla ilk kez ba baa kaldk. Yaamm boyunca, evremde hep erk kler olmutu. O gece bir kadnn yumuakln, sevecenliini kefettim. Baba'nn dairesinde oturma fikri, Sreyya'dan kmt. "Kendi evimizin olmasn istemez misi edim. . "Kaka can bu kadar hastayken mi?" diye karlk verdi. Gzleri, bir evliliin bu k oullarda balatlamayacan sylyordu. Onu ptm. "Teekkr ederim." Srevva kendini babanm bakmna adad. Sabahlan kah-175 valtsn hazrlyor, yataktan inmesine yardm ediyordu. Ona haplarn veriyor, giysilerini y her leden sonra gazeteden uluslararas haberleri okuyordu. En sevdii yemei, glkle bildii patates sorva'yx piiriyor, her gn onu mahaliede ksa bir yrye karty ba yataa dnce de, bedeninde yara almasn diye, onu her saat ba evirmeye balad. Bir gn, eczaneden Baba'nm morfin haplann alp eve dndm. Tam kapy kaparken, Sreyya'nn Baba'nm battaniyesinin altna bir ey soktuunu grdm. "Hey, grdm! Siz ikiniz ne iriyorsunuz, bakalm?" "Hibir ey," dedi Sreyya glmseyerek. "Yalanc!" Baba'nm battaniyesini kaldrdm. "Bu da ne?" dedim, deri kapl defteri grr grme anladm halde. Parmaklarm altn yaldzl dikilerinde gezdirdim. Havai fiekleri, Rahim fteri verdii geceyi, on nc doum gnm, czrdayan, krmz, yeil, san buketler halind sadm. "Bu kadar iyi yazabildiine inanamyorum," dedi Sreyya. Baba yastktaki ban bin glkle kaldrd. "Onu ben kandrdm. Umarm kzmazsn." Defteri erdim, odadan ktm. Baba alamamdan nefret ederdi. Dnden bir ay sonra Taheriler, erif, kans Suzy ve Sreyya'nn birka teyzesi, akam yeme e geldiler. Sreyya sebze pilav yapt - spanakl, kuzu etli pilav. Yemekten sonra yeil ay itik, drder kiilik gruplar halinde iskambil oynadk. Sreyya, ben, erif ve Suzy ayn seh ada oynuyorduk; Baba hemen yanmzdaki kanepede, yn bir battaniyenin altnda yatyordu . erifle akalamam, Sreyya'yla kk parmaklanmz birbirine dolaymz, karmn sand 176 sarkan bir bukleyi dzeltiimi seyretti. ten ie glmsedii-ni grebiliyordum; kavaklarn bahelerin crcrb-ceklerinin sesiyle dolduu Kabil gecelerindeki gkyz kadar geni bir g Gece yansna doru, Baba onu yatrmamz istedi. Sreyya'yla onu kucakladk, kollarn omuzla

tk. Ben onu yataa yerletirirken, Sreyya baucu lambasn sndrd. Baba eilmemizi syled izi de pt.

"Az sonra morfininle suyunu getiririm, Kaka can," dedi Sreyya. "Bu gece istemem," dedi Baba. "Bu gece arm yok." "Peki," dedi Sreyya. Battaniyesini zerine ekti. Kapy kapadk. Baba bir daha hi uyanmad Hayward'daki caminin araba park azna kadar doldu. Arabalar, minibsler binann arkasndak i kellemeye balam imenlie bile ikili, l sralar halinde dizildi. Biraz ge kalanlar, yeri bulabilmek iin caminin kuzeyine, ya da drt sokak ileriye gitmek zorunda kaldla r. Caminin erkekler ksm drt ke, geni bir salondu; zemin Afgan hallar ve yan yana serilmi imlerle kaplyd. Ayakkablarn girite karan erkekler salonu doldurdu, kilimlerin zerine urup oturdu. mam nndeki mikrofona Kuran'dan sure'let okuyordu. Ben, len kiinin ailesi ne yarar biimde, kapnn yanma oturdum. General Taheri de yanma. Ak kapdan, gelen araba kuyruunu grebiliyordum; gne dikiz aynalannda panldyordu. ann, koyu renk takm elbiseler giymi, balanna geleneksel bi-cab'hr takm erkekleri indir iyorlard. Kuran'n szckleri salonda yanklanrken, Baba'nn Be177 lucistan'da bir ayyla gretiini anmsadm. Baba yaam boyunca aylarla gremiti. Gencec tmek. Olunu tek bana bytmek. Sevgili memleketini, vafan'n terk etmek. Yoksulluk. Aa Sonunda da, karsna yenemeyecei bir ay kmt. Ama o zaman bile, Baba grei kendi kou etmiti.

Her dua dizisinden sonra, cenazeye gelenlerin bir blm kalkp sraya giriyor, elimi sktkt n sonra kapya yneliyorlar-d. Tek tek hepsinin elini sktm. ounu doru drst tanmyord glmsedim, teekkr ettim, Baba hakkndaki szlerini dinledim. "... Taimani'deki evi onun sayesinde yaptm..." "... Allah ondan raz olsun..." "... ondan baka bavurabileceim kimse yoktu, o da beni geri evirmedi..." "... bana i b uldu... beni pek tanmazd bile..." "... aabeyim gibiydi..." Onlar dinlerken, kim olduumun, ne olduumun aslnda Baba tarafndan, onun insanlarn yaa da brakt iz tarafndan belirlendiini fark ettirh. Btn hayatm boyunca, 'Baba'nn olu' Ama o artk yoktu. Bana yolu gsteremezdi artk; bundan byle yolu kendim bulmak zorunda ydm. Bu dnce beni dehete drd. Daha nce, mezarln Mslmanlara ayrlm olan blmnde, Baba'y ukura indirilerini seyr baka adam, mezarn banda okunmas gereken, doru ayet konusunda tarttlar. General Taher ya girmeseydi, i byyecekti. mam bir ayet seti, arada bir teki adama ters baklar frla , okudu. lk krek dolusu topra mezara atlarn izledim. Sonra, uzaklatm. Mezarln t m. Kzl bir akaaacn glgesine oturdum. 178 Artk son taziyeciier de sayglarn sunmu, mikrofonun fiini eken, Kuran'n yeil bir bez kta olan imamn dnda, cami boalmt. Generalle birlikte leden sonra gneine ktk. B ruplar halinde sigara ien erkeklerin yanndan getik. Kulama birka szck alnd; gelece nion City'de oynanacak futbol ma, Santa Clara'daki yeni Afgan lokantas. Hayat Baha' y geride brakp oktan akmaya balamt bile. "Naslsn, baemV diye sordu General Taheri. Dilerimi sktm. Beni sabahtan beri tehdit ede n gzyalarna direndim. "Gidip Sreyya'y bulaym," dedim. "Peki." Caminin kadnlar blmne doru ilerledim. Sreyya, annesi ve dnden yle byle anmsad te, basamaklarda duruyordu. Ona bir iaret aktm. Sreyya annesine bir eyler syledi, yanm geldi. "Yryelim mi?" dedim. "Elbette." Elimi tuttu. ki yan bodur allarla kapl, akl tal, kvrml bir patikada sessizce yrmeye baladk urduk, birka sra ileride, bir mezarn bana diz km, mezar tann yanna bir papatya ta olan, yalca bir ifte baktk. "Sreyya?" "Efendim?" "Onu zleyeceim." Elini kucama koydu. Yzk parmandaki alyans, Baha'nn ila's parlad. Baba'mn yasn rabalanyla Mission Bulvan'na doru uzaklatn grebiliyordum. Yaknda biz de ekip gidecek e Baba tek bana kalacakt. Sreyya beni kendine ekti; gzyalarn nihayet boald. * * * 179 Sreyya'yla nianllk dnemi yaayamadmz iin, Taneliler hakkndaki her eyi, evlenip ai

n sonra rendim. rnein, generalin ayda bir kez, yaklak bir hafta sren ve dnyasn kara gren krizleri geirdiini. Ba ars balaynca odasna giriyor, soyunuyor, kapatp ka ceye kadar da odasndan kmyordu. Kimsenin, brakn ieri girmeyi, kapya vurma izni bile y u. Sonunda, srtnda yine o gri takm elbisesi, uyku ve araf kokarak, i, kzarm gzler Sreyya kendini bildi bileli, annesiyle babasnn ayr odalarda yattn anlatt. Adamn z man aksileen, pireyi deve yapan biri olduunu rendim: Karsnn getirip nne koyduu kurbir srk aldktan sonra iini ekip taban iterdi; Ta-heri Hanm, "Sana baka bir ey yap ma general onu duymazdan gelip somurtur, karnm soan ekmekle doyururdu. Bu tr huysuz lukan Sreyya'y kzdnr, annesini alatrd. Sreyya babasnn yatana ilalar aldn s a geindiini, ABD'de bir kez olsun almadn da; onun konumundaki birine yakmayacak bi nsa devletin verdii ekleri yeliyordu - bitpa-zan onun iin bir hobi, Afgan dostlaryla bir araya gelme frsatyd. General Afganistan'n er ya da ge zgrlne kavuacana, mona urulacana ve onu yine greve aracaklarna inanyordu. Bylece her gn gri takm elbi yiniyor, kstekli saatini kuruyor ve bekliyordu. Taheri Hanm'n (artk ona Cemile Hala diyordum), bir zamanlar Kabil'de sesinin gzelliiy le nl olduunu rendim. Profesyonel olarak hi ark sylememi olmasna karn, ok yeten arklan, gnze\ct, hatta genellikle erkek arkclarn tekelindeki ra^a'Iar sylermi. Ama m duka dkn biri olan general (Afgan ve Hindu arkclann klasik gazel plaklarndan oluan, gin bir 180 koleksiyonu vard), bu ii, soyu sopu o kadar da nemsemeyen kiilere brakmann daha doru o acana inanyordu. Evlenirken generalin ne srd ardardan biri de, karsnn halk nnde siymi. Sreyya annesinin dnmzde ark sylemek istediini, ama generalin tek bir

bakyla konuyu kapattn anlatt. Cemile Hala haftada bir kez loto oynar, her akam Johnn son' izlerdi. Gnlerini bahede glleri, sardunyalar, asma ve orkideleriy-le ilgilenerek geirirdi. Ben Sreyya'yla evlenince, ieklerle Johnny Carson'm pabucu dama atld. Ben Cemile Hala' nn yaamndaki yeni keyiftim. Generalin mesafeli, diplomatik tavrlarnn aksine (ona Gener al Efendi demeyi srdrdm, beni dzeltmedi), Cemile Hala beni ne kadar sevdiini hi gizlem ezdi. Her ey bir yana, ben onun etkileyici hastalklar listesini sabrla dinleyen kiiy dim; generalse kulan bunlara oktan kapamta. Sreyya'nn sylediine gre, annesi geird ra gsndeki en kk arpnty kalp krizine, en hafif szy romatizmal arterite, gzndek yeni bir inmeye yoruyordu. Cemile Hala'nn bana boynundaki bir ilikten sz ediini anmsyo um. "Yarn okulu krar, sizi doktora gtrrm," dedim. Bunun zerine general glmsedi, yl Bu durumda okulla iliiini temelli kessen iyi edersin, baem. Hala'nn salk raporlar, Rum 'nin eserleri gibidir - cilder halinde." Ama tek neden, saysz ikyetine kulak verecek bir dinleyici bulmas deildi. En kk bir k oktu: Elime bir tfek alp nme gelene ate etseydim bile, o beni bir an sendelemeyen bir sevgiyle sevmeyi srdrrd. nk ben onun yreindeki en ciddi hastal saaltmm. Onu, en byk kbusundan kurtarmtm: saygn, onurlu bir khastegar'm kzna talip olmayaca, kz 181 bana, kocasz, ocuksuz lecei korkusundan. Her kadnn bir kocaya ihtiyac vard. B, onu arky susturan biri olsa bile. . * Sreyya'dan, Virginia'da olup bitenlerin ayrnlarn da rendim. Bir dndeydik; Sreyya'nn days erif, olunu Ne-warkli bir Afgan kzla evlendiriyordu. T ay nce Sreyya'yla evrusi yapmz salondayd. Konuklarn arasnda duruyor, damadn ailesin ne yzk taksn seyrediyorduk; srt bize dnk, iki orta yal kadnn konumalarn duydu

"Ne gzel bir gelin," dedi, bir tanesi. "una bir baksana. Nasl da makbul; mehtap gib i." "Evet," dedi teki. "Hem de tertemiz. Erdemli. Eline erkek eli dememi." "Biliyorum. Olan iyi ki kuzeniyle evlenmedi." Sreyya eve dnerken, kendini koyverdi. Ford'u Fremont Bulvan'nda, kaldrmn kenanna, bir sokak lambasnn altna yanatrdm. "Bo ver," dedim, salann svazlayarak. "Kimin umurunda?" "Allah kahretsin; hakszlk bu!" diye bard. "Aldrma. Unut gitsin." "Oullar her gece diskolarda, et peinde. Kz arkadalan-n gebe brakr, evlilik d ocuk rlar ama kimse azn ap bir ey sylemez. Eh, delikanllar eleniyor ite! Ben tek bir hat ve anszn herkes nang, namus diye cyaklamaya balar; mrmn sonuna kadar da bama kakar! enesine doru akan, doum lekesinin hemen stndeki gzyan baparmamla aldm.

"Sana aniatmamm," dedi Sreyya, gzlerini kurulaya-rak, "ama babam o gece karmza dikild e, elinde bir t182 fek vard. Ona... yuvada iki kurun olduunu syledi; biri ona, biri de eve dnmeyi kabul etmezsem, kendine. Avaz avaz baryor, babama hakareder yadryordum; beni sonsuza kadar k ilit alanda tutamazd, keke lseydi, filan." Gzlerinden yeni yalar boand. "Ona bunu bile syledim, yani keke lseydin, dedim. "Eve dndmzde, annem boynuma sarld; hngr hngr alyordu. Ne dediini anlayamyordu or, szckler birbirine karyordu. Babam beni yatak odama gtrd, tuvalet masasna oturttu a bir makas verdi, sakin bir sesle, salarn kes, dedi. Ben dediini yaparken de izledi . "Haftalarca evden kmadm. ktm zaman da, nereye gitsem Asltlar duydum ya da duyduu Bunlar drt yl nce ve be bin kilometre uzakta yaand, ama onlar hl duyabiliyorum." "Siktir et," dedim. Yan hkr yan kahkahay andran bir ses kard. "Babann beni istemeye geldii gece, tel unu anlatrken, fikrini deitireceinden emindim." "Bu mmkn deildi, Sreyya." Glmsedi, elimi tuttu. "Seni bulduum iin yle anslym ki. Tandm btn Afgan erkekler "Bir daha bundan hi sz etmeyelim, tamam m?" "Tamam." Yanan ptm, kaldrmdan uzaklatm. Arabay srerken, neden farkl olduumu dndm. Bel r tarafndan yetitirilmemdi; kadnlarn arasnda bytlmemi, Afgan toplumunun onlara uygul standarda dorudan maruz kalmamtm. Belki de nedeni, Baba'nn bir Afgan olarak kesinlikle srad bir baba olmasyd: Kendi kurallarna gre yaayan, toplumsal detleri an 183 gun grrse benimseyen, dayatmalar reddeden bir liberal, bana buyruk biri.

Ama bence, Sreyya'nn gemiini umursamaymm en nemli nedeni, benim de kendime ait bir ge n olmasyd. Pimanlk nedir, ok iyi biliyordum. Baba'mn lmnden ksa bir sre sonra, Sreyya'yla Fre-mont'ta tek yatak odal bir aireye teindik; apartman, generalle Cemile Hala'nn evinden bir-iki sokak aadayd. Srey ya'nn ana-babas bize ev hediyesi olarak kahverengi deriden bir kanepeyle bir Mikas a yemek takm ald. General bana bir armaan daha verdi; yepyeni bir IBM daktilo. Kutuy a, Farsa yazd bir not ilitirmiti: Emir can, Bu tularda pek ok yk bulman dilerim. General kbal Taheri Baba'nn VW otobsn sattm, bir daha da bitpazanna gitmedim. Her cuma mezarna gidiyordum; bazen, mezar tanda bir buket taze ssen bulunca, Sreyya'nn da uradn anlyordum. Sreyya'yla, evlilik yaamna zg sradan -ve mucizevi-bir dzen tutturduk. Di firalarn, ylayor, sabahlar gazeteyi elden ele geiriyorduk. Yatan sa tarafnda yatyordu n solu yeliyordum. Kabark yastk seviyordu, ben sert yastk. Msr gevreini kuru yemeyi s viyordu (erez attrr gibi); ben sde kartrp. O yaz San Jose Devlet niversitesine, ngilizce blmne kabul edildim. Bir de i buldum; Su nnyvae'deki bir mobilya maazasnda gvenlik grevlisi olarak, vardiya usul a lmaya bal kun skc bir iti, ama byk bir avan184 taj vard: Saat ala olup da herkes gidince ve glgeler maazay tka basa dold uran, naylon rtl koltuklarn, divanlarn arasna szlnce kitaplarm kartyor, al ada, o mobilya maazasnn am ve koloit kokulu ofisinde baladm. Ertesi yl Sreyya da San Jose niversitesi'ne yazld; babasn hayal krklna uratan bi enlii semiti. "Yeteneklerini neden boa harcadn anlayamyorum," dedi general, bir akam yemeinde. "Lis btn notlarnn A olduunu biliyor muydun, Emir can?" Yeniden kzna dnd. "Senin kadar r kz avukat ya da siyasal bilimci olabilir. Ve, inallah, Afganistan zgrlne kavuunca d yeni anayasann hazrlanmasna yardm edebilirsin. Sizler gibi gen Afgan yeteneklere ihti ya duyulacak. Aile adn dnldnde, sana bir bakanlk bile nermeleri mmkn." Sreyya'nn gerildiini, yznn sertletiini hissedebiliyordum. "Ben kk bir kz deilim, bir kadnm. Ayrca, retmenlere de ihtiya duyulacak." "Herkes retmenlik yapabilir." "Biraz daha pilav alabilir miyim, Anne?" diye sordu Sreyya. General, Hayward'da baz dostlaryla buluacan syleyip ayrldktan sonra, Cemile Hala kz

lt. "Senin iyiliini dnyor," dedi. "Baarl olman istiyor." "Arkadalarna bbrlenmek, avukat kzyla vnmek istiyor. Generale bir madalya daha," dedi ya. "Bu ne samalk!" "Baarlym," diye tslad Sreyya. "Hi olmazsa onun gibi deilim; herkes oravfy\c sava rup ortaln yatmasn bekleyen, toz duman dalnca da harekete geip hkmetteki o kk yen biri... 185 retmenlik fazla para getirmeyebilir, ama yapmak istediim i, o! retmenlii seviyorum, ay a sadakayla geinmekten ok daha iyidir." Cemile Hala dilini srd. "Bunlar bir duysa, seninle bir daha asla konumaz." "Merak etme," diye yaptrd Sreyya, peetesini tabaa frlatrken, "o deerli egosunu inci 1988 yaznda, Sovyetler'in Afganistan'dan ekilmesinden al ay kadar nce, ilk romanm biti rdim; Kabil'de geen bir baba-oul hikayesiydi, ounluu generalin verdii daktiloda yazlm r dzine kadar ajansa bavuru mektubu gnderdim; bir austos gn posta kutumu ap da New Yo u bir ajanstan metnin tamamn isteyen bir mektup bulunca, donup kaldm. Ertesi gn yoll adm. Sreyya zenle paketlenmi msveddeyi pt, Cemile Hala da Kuran'n altndan geirmemiz etti. Benim iin bir nazr yapacan syledi; kitap kabul edilirse bir kurban kesip etini yoksullara datacakt. "Ltfen, nazr olmasn, Hala can," dedim, yanan perek. "Yalnzca zekt yeter; paray ihtiy n birine verirsin, tamam m? Koyun kesmek yok." Al hafta sonra, Martin Greenwalt New York'tan arayp beni temsil etmek istediini syle di. Bundan bir tek Sreyya'ya sz ettim. "Bir menajerimin olmas demek, kitabmn baslaca amna gelmez. Martin roman satmay baarrsa, o zaman kutlarz." Bir ay sonra Martin arad ve kitabn yaynlanacam bildirdi. Haberi duyan Sreyya sevinten att. O gece Sreyya'nn ana-babasyla birlikte bir kutlama yemei yedik. Cemile Hala kfte ve beyaz ferni piirmiti. Gzleri nemli general benimle gurur duyduunu syledi. Sonra, 186

Sreyya'yla ikimiz, eve dnerken saun aldm bir ie pahal Merlot'yu atk - general kadn sini ho karlamyor, Sreyya da onun yannda imiyordu. "Seninle yle gururlanyorum ki," dedi karm, kadehini kaldrrken. "Kaka burada olsa, o d a gururlanrd." "Biliyorum," dedim, Baba'y dnerek. Keke beni grebilseydi. Gece Sreyya uyuduktan sonra (arap hep uykusunu getirirdi), balkona ktm, serin yaz hav asn iime ektim. Rahim Han', ilk ykm okuduktan sonra yazd o kk destek pusulasn inallah, byk bir yazar olacaksn, demiti. Dnyann her yerindeki insanlar senin kitaplar kuyacak. Yaammda yle ok iyilikle karlamtm ki. Ve mudulukla. Bunlar hak edip etmedi ediyordum. Roman ertesi yl, 1989 yaznda yaynland; yaync benim iin be kenti kapsayan bir imza tur i dzenledi. Afgan toplumunda nl biri olup kmtm. Bu, oravi"nm Afganistan'dan btn b Afganlar iin bir zafer, bir huzur dnemi olmas gerekirdi. Oysa sava btn iddetiyle srd kez de Afgan Mcahitlerle, Sovyet kuklas Necibulah Hkmeti savayordu. Afgan snmacla akistan'a akmaya balad. Bu, souk savan sona erdii, Berlin Duvan'nn ykld yld. Bu dan ylyd. Btn bunlann arasnda Afganistan unutuldu. Sov-yetler'in ekilmesi zerine bir ne umudan canlanan General Taheri, yeniden giyinip kuanp kstekli saatini kurmaya dnd. Bu ayn zamanda, Sreyya'yla ocuk sahibi olmaya altmz yld. Baba olma dncesi, ii s yarat187 yordu. Pek ok duyguyu ayn anda yayordum: korku, heves, ylgnlk ve heyecan. Kendi kendim soruyordum: Ben nasl bir baba olurum? Tpk Baba gibi olmak istiyordum; ona hi mi hi b enzemek istemiyordum. Ama bir yl geti, hibir ey olmad. Her ayba oluunda Sreyya'nn hayal krkl, sabrs iye kadar alttan alta dokundurmakla yetinen Cemile Hala da artk iyice dile gelmiti . "Kho Acga?'' diyordu: "Evet? Minik navasa'mi ne zaman alahoo syleyeceim?" ilikle rine kadar Petun olan general, bu konuyu azna bile almyordu elbette; bu durumda, kzyla bir erkein arasndaki cinsel eylemi ak ak dile getirmi olurdu - her ne kadar bu erkek, drt yldr kzyla evli olsa da. Ama Cemile Hala bizi bebek konusunda sktrrken, generalin gzleri parlyordu. Bir gece Sreyya'ya yle dedim: "Bu iler bazen biraz zaman alr." "Bir yla, biraz m diyorsun, Emir?" dedi, onda alk olmadm, ters bir sesle. "Bir sorun , biliyorum." "O

zaman doktora gidelim." Doktor Rosen irice bir gbei, tombul bir yz ve kk, dzgn dileri olan, belli belirsiz Avrupa aksanyla konuan bir adamd; onda Slav rkna zg bir hava seziliyordu. Trenlere kar lli bir tutkusu vard - muayenehanesi demiryollarnn tarihine ilikin kitaplar, maket l okomotifler, yeil tepelerden, kprlerden yuvarlanarak geen tren resim-kriyie dol uydu. Masasnn zerindeki bir levhada yle yazyordu: YAAM BR TRENDR, ATLA. Bize bir rota izdi: nce ben kontrol edilecektim. "Erkekler kolaydr," dedi, parmakla ryla maun masasna hafif hafif vurarak. "Bir erkein 'tohumlamas', zihninin ileyii gibid ir: basit, dolaysz, srprizsiz. Oysa siz hanmlar... eh, Tann 188 sizi yaratrken epeyce uram." Bu tohum benzetmesini btn iftlere yapyor muydu acaba? " tlu bize," dedi Sreyya. Doktor Rosen gld. ten bir kahkahadan yalnzca birka an ksayd. Bana bir laboratuar eti le plastik bir kap verdi, Sreyya'ya da bir dizi kan testi iin bir form. El sktk. "Tren e ho geldiniz," dedi, bizi geirirken. Ben snavdan baaryla getim. Ama Sreyya'nn tesderi birka ay srd: Bazal s lmleri, akla gelebilecek her hormon ii tleri, idrar testleri, 'Rahim Salgs Testi' denen bir ey, ultrasonlar, baka kan tahli lleri ve baka idrar tesderi. Sreyya'ya 'histeroskopi' denen bir ey uyguland; Doktor Rosen onun rahmine bir teleskop sokup iine bako. Hibir ey bulamad. "Tohumlanma kanal lan ak," dedi, lastik eldivenlerini kartrken. Bu deyimi kullanmasa olmaz myd - burad tarmla m urayorduk? Tesder bitince, bize neden ocuk sahibi olamadmz anlay Sonra, ekledi: Bu hi de allmadk bir durum deildi. Buna "Aklanamayan ya da Nedensiz K eniyordu. Sonra sra tedavi aamasna geldi. nce Clomifen, sonra hMG denen, Sreyya'nn kendi kendine vurduu bir dizi ineyi denedik. e yaramaynca, Doktor Rosen bize Vitro* dlleme yntemini erdi. Ama zel salk sigortamz yapan irket gnderdii kibar mektupta, tedavi giderlerini yamayacan zlerek bildiriyor, bize iyi anslar diliyordu. Bunun zerine, roman iin aldm avans kullandk. VF dlleme, uzun, zahmedi, moral bozucu rsz oldu. Bekleme odalannda saaderce oturup Good Housekeeping ya da Reader's Diges t gibi dergileri okumakla, kttan yapma nlkleri defalarca giyip floresan lambal, steril buz gibi mu-

avene odalarna girip kmakla, cinsel yaamnz bir yabancyla en mahrem ayrntlarna kada ezilliine katlanmakla, saysz ine, sonda ve numuneyle geen aylardan sonra, Doktor Rose n'le trenlerine dndk. Karmza oturdu, parmaklaryla masasnda tempo tutarak, ilk kez 'evlat edinme' szcklerim k lland. Sreyya eve dnnceye kadar alad. Haberi ana-babasna, doktoru son ziyaretimizden bir hafta sonra, pazar gn ve rdi. Taherilerin arka bahesinde piknik iskemlelerinde oturuyor, ayran iiyorduk; mangaldaki alabalklar pimek teydi. 1991 ylnn Mart ayndaydk. Cemile Hala gllerini, yeni ektii hanmelilerini sulamt; ieklerin rayi baln kokusuna karyordu. ki kez uzand, Sreyya'nn salarn okad, "En iyisini Tanr bilir, i. "Demek ki byle yazlm." Sreyya srekli ellerine bakyordu. Yorgundu, biliyordum; btn bunlar onu bitkin drmt. evlat edinebileceimizi syledi," diye mrldand. General Taheri bam hzla kaldrd. Mangaln kapan kapad. "yle mi?" "Bu da bir seenek, Evlat edinme konusunu evde de konumutuk. Sreyya en hafif tanmyla, kararszd. Ailesine g derken, yolda, "Aptalca, stelik bouna olduunu biliyorum," demiti, "ama elimde deil. H ep bir gn onu, dokuz ay boyunca kendi kanmla beslediimi bilerek, kollarmn arasnda tuta cam hayal ettim; bir gn gzlerine bakmay ve orada seni ya da kendimi grp armay, so bydnde o yzde senin ya da benim glmseyiimi grmeyi... Bunlar olmaynca... Yanlyor yr," dedim. "Bencillik mi ediyorum?" 190 "Hayr, Sreyya." "Bak, eer bunu gerekten yapmak istiyorsan..." "Hayr," dedim. "Eer yapacaksak, en kk bir kukumuz olmamal; ikimizin ortak karan olmal

ksi halde bebee hakszlk etmi oluruz." Bam cama dayam, bakaca bir ey sylememiti. General geldi, onun yanna oturdu. "Bapem, u evlatlk... meselesi. Biz Afganlara uygu n olup olmadndan emin deilim." Sreyya bkkn gzlerle bana bak, iini ekti. "ncelikle, byynce gerek ana-babalann renmek istiyorlar," dedi general. "Onlar sulay Bazen, srf onlar dnyaya getirenleri bulmak iin, senin onlarn uruna yllarca urap did vi terk ediyorlar. Kan ok gl bir eydir, bapem, bunu asla unutma." "Bunu konumak istemiyorum artk," dedi Sreyya. "Tek bir ey daha syleyeceim," dedi babas. Celallen-meye baladn grebiliyordum; gener kk sylevlerinden biri yoldayd. "Emir can ele alalm. Babasn hepimiz tanrz. e bykbabasn tanrdm, onun byk-bykbabasnn kim olduunu bilirdim. stersen, hemen eriye gidip btn atalarn sayp dkebilirim. te bu yzden babas -Allah rahmet eylesin- khasteg gelince, bir an bile duraksamadm. Ve inan bana, eer babas senin soyunu sopunu bilmeseydi, bu raya gelip seni istemezdi. Kan ok gl bir eydir, bapem, ama evlat edindiin zaman, yuvan a kimin kann soktuunu asla bilemezsin. "Bak, Amerikal olsaydn fark etmezdi. Burada in sanlar ak iin evleniyor; aile ad, ecdat filan sz konusu bile olmuyor. Evlat edinirke n de ayn ey; bebek salkl olduu srece herkes mudu. Ama biz Afganz, bapem!" "Balk piti galiba?" dedi Sreyya. General Taheri bir sre onu szd. Sonra, dizine dokundu . "Salkl olduun ve 191 iyi bir kocan olduu iin kret." "Sen ne dnyorsun, Emir can?" diye sordu Cemile Hala. Bardam sardunya sakslarnn durduu kntya braktm; sakslarn altndan su damlyordu General Efendi'ye katlyorum," dedim. General rahadam bir halde ban sallad, mangaln bana dnd. Evlat edinmeye hepimiz farkl nedenlerle karydk. Sreyya'nn kendi nedenleri vard, genera in kendi nedenleri, benim de kendi nedenlerim: Belki bir ey, biri, bir yerlerde y aptklarm yznden baba olma hakkm elimden almt. Belki bana kesilen ceza buydu; dorusu dil bir cezayd. Belki kaderinize byle yazlmtr, demiti Cemile Hala. Evet, belki de kade imize ocuk yazlmamt. Birka ay sonra, ikinci romanmn nakit avansyla, San Francisco'nun Bernal Tepeleri'nde iki yatak odal, Victoria tarz, ok gzel bir evin peinatn dedik. Sivri bir ats, par ve kk bir arka bahesi vard; bahede de topraa gml bir tandrla minicik bir gnelen ral teras bitirmeme, duvarlar boyamama yardm etti. Cemile Hala, zellikle Sreyya'nn sev giye ve destee en ok gereksindiine inand byle bir dnemde, bir saatlik mesafeye tand ler etti, Sreyya'y kartan eyin, tam da bu bunaltc ilgi olduunun farknda bile deildi

Bazen, Sreyya yanmda uyurken ylece yatar, esintide bir kapanp bir alan tahta kepenkler in gcmsn, crcrbcekle-rinin baheyi dolduran cvltsn dinlerim. Ve Sreyya'nn rahmi se elimle dokunurcasna hissederim; yaayan, soluk alan bir ey gibi. O boluk evliliimiz e, 192 kahkahalanmza ve sevimelerimize sinsice szd. Gecenin ilerleyen saadetind e, yatak odamzn karanlnda onun Sreyya'nn bedeninden ayrlp aramza girdiini, yer sederim. Aramzda uyuduunu. Yeni domu bir bebek gibi. 193 ON DRT Haziran 2001 Ahizeyi yuvasna yerletirdim, uzunca bir sre, ylece baktm. Ancak Eflatun'un havlamasn duyup irkildikten sonradr ki, odann ne kadar sessizletiini aynmsayabildim. Sreyya televizyonun sesini kapamt. "Rengin soldu, Emir," dedi, oturduu kanepeden; ana-babasnn ev hediyesi olarak verdii kanepeydi. Sreyya uzanm, Eflatun da ban onun gsne yaslamt; bacaktan ypranm mi PBS'nin Minnesota'da-ki kurtlann kt durumuyla ilgili bir belgeselini yanm yamalak izliyor, bir yandan da yaz okulundaki rencilerinin yazd kompozisyonlan dzeltiyordu alt yldr ayn okulda 194 alyordu. Dorulup oturdu, Eflatun bir srayta divandan atlad. Spnyei cinsi kpeimiz

koymutu, Plato'nun Farsas'yd. nk, demiti, bu kpein ince bir zarla kapl, siyah gzl ince dikkatli ve uzun bakarsan, bilgece eyler dndne yemin edebilirsin. Sreyya'nn gdnda imdi incecik, belli belirsiz bir ya katman vard. Aradan geen on y dolgun-larm, o kmr karas salanna birka kl grisi tel katmt. Ama yz, 'kanat am kalar ve ok eski bir Arapa yazdaki harfler kadar zarife kvrlan burnuyla, hl bir pre yzyd. "Solgun grnyorsun," diye yineledi, kt destesini sehpaya brakarak. "Pakistan'a gitmem g rekiyor." Ayaa kalkt. "Pakistan m?" "Rahim Han ok hastaym." imdeki bir yumruk, her szckte biraz daha sklyordu. "Kaka'nn eski i orta m?" Rahim Han'la hi karlamam ama benden ok dinlemiti. Bam "Ah," dedi Sreyya. "ok zldm, Emir." "Birbirimize ok yakndk," dedim. "Ben ocukken, dostum olarak grdm tek yetikindi o." S ya bir rpda betimleyiverdim: Baha'nn alma odasnda, Baha'yla birlikte ay iiyorlar; s him Han bir sigara yakp pencerenin nne dikiliyor; baheden gelen yabani gl kokulu esin ti, sigarasnn dumann kartryor. "Bunu anlattn anmsyorum," dedi karm. Durakiad;. "Ne kadar kalacaksn?" "Bilmiyorum. Be grmek istiyor." "Peki, bu..." "Evet, gvenli. Merak etme, Sreyya." Ne sormak istediini anlamam - on be yllk evlilii unda, birbirimizin 195 aklndan geeni okur olmutuk. "Ben yrye kacam.'" "Seninle gelmemi ister misin?" "Yo, may yelerim." Arabayla Golden Gate Park'a gittim, sonra parkn kuzey ucundaki Spreckels Gl'nn kysnda . Nefis bir pazar leden sortrasyd; gevrek bir San Francisco yeli, gln ltl sularnd inicik, dzinelerce tekneyi tatl tatl sallyordu. Bir tahta sraya oturdum, oluyla top at -tutma altrmas yapan adam seyrettim; kolunu yana amamasn, topu omzunun stnden frla hliyordu. Bam kaldrp baknca, uzun mavi kuyruklu bir ift krmz uurtma grdm. Parkn rn, yel deirmenlerinin epeyce stnde salnyorlard. Telefonu kapatmadan hemen nce Rahim Han'n syledii eyi dndm. Son anda aklna geliverm rasgele, bir sesle sylemiti. Gzlerimi kapadm, o uluslararas, czrtl hattn teki ucun Han' grdm. Dudaklar hafif aralk, ba bir yana eik. Yine de, o bitimsiz, siyah gzlerin bir ey, aramzdaki dillendirilmemi srdan dem vuruyor. Evet, artk biliyorum - bildiini b iliyorum. Bunca yldr kukularmda haklymm. Assef i, uurtmay, zarftaki paray, akreple fosforlu kol saatini biliyor. Batan beri biliyordu. Gel. Yeniden iyi biri olmak mmkndr, demiti Rahim Han tam telefonu kapatrken. ylesine s leyivermiti; son anda aklna gelmi gibi. Yeniden iyi biri olmak. Eve dndmde, Sreyya telefonda annesiyle konuuyordu. "ok kalmayacak, Anne can. Bir, belk iki hafta... Evet, Peder'lz sen elbette bende kalabilirsiniz..."

General iki yl nce dp kalasn krmt. Bir migren krizinin ardndan, kararm gzleri asndan karken aya halnn kvrk kenarna taklmt. ln duyan Cemile Hala mutfak adan ikiye aynlan bir jaroo}nun, bir sprge sapnn atrts gibiydi," demeyi severdi; her kadar doktor, krlma sesini iitmesinin olanaksz olduunu ileri srse de. Generalin knlan alas -ve bunu izleyen teki sorunlar, zatrree, kan zehirlenmesi, hastanedeki uzun kalCemile Hala'nn kendi salna ilikin, ezeli szlanmalarna son verdi. Onlarn yerini gene ilgili yeni yaknmalar ald. Bir dinleyici bulur bulmaz, doktorlarn generalin bbrekl erinin durumunu beenmediini sylyordu. Sonra, vnerek ekliyordu: "yi ama, onlar hi Afga rei grmedi ki!" Generalin hastane gnlerinden en ok aklmda kalan ey, Cemile Hala'nn onu bandan bir an olsun ayrlmad, o uyur uyumaz da ona ark sylemeye balad - Kabil'de czrtl, transistorlu radyosundan kulamda kalan arklar. Generalin bozulan sal Sreyya'yla aralarn yumuatmt. Birlikte yrye kyor, cumartesi gnleri le bazen de general onun derslerine giriyordu. Srtnda o parlam, gri takm elbise si, kucanda bastonu, snftaki en arka srada glmseyerek otururdu. Arada bir, not ald urdu. O gece yatakta, Sreyya'nn srtna sarldm, yzm salarna gmdm. Yz yze yattmz, b

urduumuz, gzlerimiz kapanncaya kadar fsl-datmz, mini mini, minik, tombul ayak parma n, ilk tebessmden, ilk szcklerden, ilk admlardan konutuumuz gnleri anmsadm. Zaman za ine yapyorduk, ama artk fisllar okulla, yeni kitabmla, birinin bir partideki 197 gln giysisiyle ilgiliydi. Sevimelerimiz hl iyiydi, bazen iyiden de te, ama kimi gecele yalnzca bir rahadarna hissederdim - her ey olup bittii iin rahat bir soluk almak, sevimenin reha vetine kaplp srklenmek, bir sreliine de olsa, az nce yapamz eyin yararszln un lemedi, ama bazen, Sreyya'nn da ayn eyi hissettiini biliyordum. ylesi gecelerde, herke s yatan kendi tarafna ekilir, onu alp gtrecek olan, kendi kurtarcsna snrd. Sr enimki, her zamanki gibi, bir kitap. Rahim Han'n arad gece karanlkta yattm, gzlerimi panjurlann arasndan szan aynn , gm izgilere diktim. Bir ara, galiba afaktan hemen nce, uyuyakaldm. Ve ryamda Hasan' karda kouyor, yeil papan'mn ucu yere srtnyordu; siyah, kauuk boda-nnn ezdii kar t zunun stnden geriye bard: Senin ipin, bin tane olsa yakalarm! Bir hafta sonra, Pakistan Havayollarnn uanda cam kenarnda oturmu, niformal iki haval inin tekerlekli merdiveni ekiini izliyordum. Uak terminalden uzaklat, az sonra havada ydk, buludan yanyorduk. Bam cama yasladm. Bou bouna olduunu bile bile, uykumun gelmes bekledim. 198 ON BE Uam Peaver'e indikten saat sonra, sigara dumanyla dolu bir taksinin, dem yrtk arka koltuunda oturuyordum. Kendini Gholam diye tantan ofr zincirleme sigara ien terli, ufak tefek biriydi; arabay kaytsz hatta pervaszca sryor, arpmalardan kl pay yor ve durmadan konuuyordu; szckler azndan bir sel gibi boalmaktayd: "... lkende olup bitenler korkun, jy#r. Afgan halkyla Pakistan halk karde gibidir. Byl e bilir, byle sylerim. Mslmanlar birbirine yardm etmeli, dolaysyla..." Kulam adamn sesine kapattm, kendimi de kibarca ba sallama'konumuna ayarladm. 1981'de B ba'yla birka ay kaldm Peaver'i gayet iyi anmsyordum. u anda Camrud 199 yolunda batya doru ilerliyorduk; az nce byk Kla'nn ve yksek duvarl, skk nizaml den gemitik. Yanmdan bulank lekeler halinde akp giden kent bana Kabil'in -benim tand bil'in- ok daha kalabalk, cvl cvl bir eitlemesini artrd; zellikle de Koeh-Mor sk, turu suyuna batrlm patatesle vine suyu aldmz Tavuk Pazan'n. Bisikleder, yayal man pskrten ekek arabalar yollan tkamt; hepsi birden, bir labirenti andran dar sok , geitlerde zikzaklar izerek ilerlemeye alyordu. nce rtlere sarnm, sakall zi dizi sralanm kk tezghlar hayvan derisinden yaplma abajurlar, kilimler, ilemeli akr eyalarla tepeleme doluydu. Kente bir ses cmb egemendi: Satclarn kulaklarmda n yank bir Hint mzii, ekek arabalarnn cayrts, at arabalarnn ngraklar birbirine e tatsz, ar kokular arabann ak camlarndan bana ulayordu; mazot duman, rm sebze okular, pakora'nm ve Baha'nn ok sevdii nihari'rin baharatl rayihasn basramyordu. Pe rsitesi'nin krmz tula binalarm geince, enesi dk ofrmn 'Afgan Mahallesi' dedii Tatl dkknlar, halclar, kebap tezghlan, kirli, esmer elleriyle sigara satan ocuklar, - masalk lokantalar (camlara Afganistan haritalan aslmt), kck ilan brolaofr "Kardelerinin ou burada yaar, yar. Dkkn aanlar var elbette, ama ounluu ok y . Dilini aklatt, i geirdi. "Her neyse, iyice yaklatk."

Rahim Han' son grm dndm; 1981 ylyd. Baha'yla Kabil'den katmz gece, bize ved la holde kucaklatklann, usul usul aladklanm anmsyorum. Baba, ABD'ne gmemizden sonra, m Han'la 200 ban koparmad. Ylda drt-be kez konuurlar, bazen Baba ahizeyi bana geirirdi. Rahim Han elefonda son kez, Baba'nn lmnden hemen sonra konumutuk. Haber Kabil'e ulam, Rahim Ha beni aramt. Konumaya balayal birka dakika olmutu ki, hat kesildi. ofr arabay bol dnemeli iki sokan kesitii, ilek ke bandaki dar bir binann nne ulumu aldm, girift oymalarla ssl, tahta kapya. doru ilerledim. Binann kepenkleri ardna kadar ak, ahap balkonlar vard; pek ouna gnete kurumas iin amar aslmt, ikinc mandm, lo koridorda sadaki son kapya doru ilerledim. AvucoadaH kk adres kdna bir tm. Kapy aldm. Kapy, Rahim Han'm gibi yapan, bir deri bir kemik br karalt at. San Jose niversitesi 'ndeki yaratc yazarlk retmenimiz, basmakalp deyimler iin yle d

Onlardan vebadan kaar gibi kan." Sonra da, kendi akasna glerdi. Snf da onunla birlikt erdi, ama ben yerinde kullanlan kuelerin u 'cuk oturma' zelliiyle insana bir kestirme yd sunduunu dnrm. Onlar insann iini kolaylatrr Ne yazk ki, yinelene yinelene ii er, bir klienin her eyi ksaca, birka szckle anlaverme zelliini glgeliyor. rnein lamak' deyii. Hibir ey, Rahim Han'la kavumamn ilk dakikalarn bundan daha iyi anlatama Aadaki grltl sokaa bakan pencerenin karsndaki duvarn dibinde duran ince iltenin . Dilim dilim odaya akan gne yerdeki Afgan kilimine vuruyor, keskin hatl bir gen o rdu. ki iskemle karianaa, bir duvara yaslanm, kar keye de kk, bakr br seroa201 ver yerletirilmiti. Semaverden iki bardaa ay doldurdum. "Beni nasl buldun?" diye sord um. "Amerika'da birini bulmak zor deil. Bir ABD haritas aldm, Kuzey California'daki ken deri kapsayan danma brosunu aradm. Seni karmda byle yetikin bir erkek olarak bulmak, tuhaf hem de harika bir duygu." Glmsedim, ayma eker attm. O ayn' demli, e-,; kersiz severdi. "Baba sana haber ver lamad, ama on be yl nce evlendim." in asl, Baba'nn beynindeki kanser onu unutkan, dik siz biri yapmt. "Evlendin demek? Kiminle?" "Ad Sreyya Taheri." Evde bekleyen, benim iin endielenen kanm dndm. Yalnz olmadna memnundum. "Taheri... kimin kz?" Syledim. Gzleri parlad. "Ah, evet, imdi anmsadm. General Taheri, erif cann kz karde li deil miydi? Ad neydi..." "Cemile can." "BalayF dedi, glmseyerek. "erif can Kabil'den tanrdm; ok uzun zaman nce... daha Ameri ya yerlemeden." "imdi Gmenlik Brosu' nda alyor, bir sr Afgann davasna bakyor." Derin derin i ge la ocuklarnz var m?" "Hayr." "Ah." aym yudumlad, baka soru sormad; Rahim Han tandm en duyarl, sezgileri en gl insanlardan biriydi. Ona uzun uzun Baba'y anlattm; iini, bitpazarm, sonunda da huzur iinde ldn. Okulumda plarmdan sz ettim - yaynlanan romanlarmn says drde ulamt. Bunu duyunca glmsedi, ymad202 n syledi. Bana verdii deri cildi deftere ksa ykler yazdm syledim, ama defteri anm bet kanlmaz olarak Taliban'a geldi. Sordum: "Duyduum kadar kt m?" "Hayr, daha da kt. ok daha kt," dedi. "nsan olmana izin vermiyorlar." Sa akandan b rna doru uzanan, eri yara izini gsterdi. "1998'te, Gazi Stadyu-, mu'nda bir futbol m andaydm*. Kabil'le Mezar- erif oynuyordu, yanlmyorsam; futbolcularn ort giymesine iz rilmemiti. Vcudann ahlakszca tehir etmesinler diye, herhalde." Bitkin bir kahkaha att. "Her neyse, Kabil bir gol att, yanmdaki adam sevinle haykrd. Ansizn, tribnlerde devr ye gezen sakall, ta adasn on sekizinde gsteren delikanl yanma geldi ve KalanikoPunun ni alnma indirdi. 'Bunu bir daha yaparsan, dilini keserim, seni yal maymun!' dedi." Rahim Han yamru yumru parmayla yarasn ovuturdu. "Bykbabas olacak yataydm; orada, y lar akarak ylece oturdum ve o kpekolukpekten zr diledim."

Ona biraz daha ay doldurdum. Rahim Han biraz daha anlatt. Bazlarn biliyord um, bazlarn duymamtm. Baha'yla aralarndaki anlamaya gre, 1981'den beri Baba'nn evi rduunu syledi - bundan haberliydim. Baba, biz Kabil'den kamadan ksa bir sre nce evi Ra him Han'a 'satmta'. Baba o gnlerde Afganistan'daki karmaann yaammz geici bir sre i ye urattna inanyordu -Vezir Ekber Han'daki partilere, Paghman pikniklerine kesinlikle geri dnlecekti. Bylece evi, o gn gelinceye kadar gz kulak olmas iin Rahim Han'a vermi . Rahim Han, Kuzey ttifak 1992-1996 yllar arasnda Kabil'i ele geirince, farkl hizipleri kentin farkl blmlerine el koyduunu anlatt. "ar-u-Nau'dan bir hah almak iin Kerteh-Par van'a gitmeye kalktnda, bir keskin nianc ta203 rafndan vurulma ya da bir roket tarafndan havaya uurulma tehlikesini gze alman gerek

iyordu - btn o kontrol noktalarn gemeyi becerebilirsen, elbette. Bir mahalleden tekine gidebilmek iin, ciddi ciddi vize almak zorundaydn. Bunun zerine kimse evinden kmaz o ldu; bir roketin evlerine isabet etmemesi iin dua etmeye balad." nsanlarn evlerinin d uvarlarna delik atm, tehlikeli sokaklardan uzak kalabilmek iin, bu delikler sayesinde evden eve getiklerini, bylece sokan sonuna kadar gidebildiklerini anlatt. Baz mahalle sakinleri de, saa sola gidebilmek iin, yer altna kazdklar tnellerden yararlanyorlarm "Neden ekip gitmedin?" diye sordum. "Kabil benim yuvamd. Hl da yle." Alayla gld. "Sizin evden K*//'ya, stiklal Okulu'nun daki askeri barakalara uzanan soka anmsyor musun?" "Evet." Okula giden kestirme yoldu. Hasan'la oradan geerken, askerlerin Hasan'a s atat, annesiyle ilgili irkin szler syledii gn, bugn gibi akimdayd. Hasan daha son alam, ben kolumu onun omzuna dolamtm. "Taliban baa geip ttifak' Kabil'den atnca, kp sokaklarda dans etmitim. Ve inan bana, deildim. Halk a-man'da, Deh-Mazang'da bu olay kutluyor, caddelerde Tali-ban' alklyor, tanklarna trmanp onlarla birlikte resim ektiriyordu. Hi bitmeyen savatan, rokederden, padamalar-dan, Glbettin'den ve onun hprdayan her eye ate eden yardaklarndan bkp usan y ttifak Kabil'e o-ravi'dcn bile fazla zarar verdi. Babann yetimhanesi de ykld; bunu b liyor muydun?" "Neden?" dedim. "Bir yetimhane neden yklr?" Al gnn, Baba'nm arkasnda oturuumu an an uurmu, herkes glm, konumas bitince de ayaa kalkp onu alklamlard. imdiyse 204 mek! Baba'nn harcad onca para, projeler iin ter dkt uykusuz geceler, her tulann, h her kiremidin doru yerletirilip yerletirilmediini denetlemek iin inaat alanna yaplan o ziyaretler... "Yan binalarla birlikte ykld," dedi Rahim Han. "O yetimhanenin ykntlar arasnda dola ramann nasl bir ey olduunu bilmek istemezsin, Emir can. ocuklarn paralanm bedenleri. "Evet, Taliban ilk geldiinde..." "Onlar birer kahraman olarak karladk." "Sonunda ban, dediniz." "Evet. Umut hi tkenmiyor. Nihayet ban, dedik. Ama ya bedeli?" Gl bir ksrk nbeti Rah zayf bedenini ne arkaya sallad. Mendiline tkrnce, mendil kpkrmz kesildi. te o an basmakalp deyilerden biri geldi: Odada bizimle birlikte soluk alp veren, terleyen bir ey daha vard: gemi. "Naslsn?" diye sordum. "Demek istediim, gerekten naslsn?" >' "in dorusu, lyorum," dedi> hnltl bir sesle. Yeniden ksrmeye balad. Mendil bir kez nd. Azn sildi, terli alnn yeniyle kurulad, bana abucak bir gz att. Ban sallaync soruyu okuduunu anladm. "Fazla deil," dedi, soluk solua. "Ne kadar?" Omuzlarn silkti Yeniden ksrd. "Bu yazn sonunu grebileceimi sanmyorum," dedi. "zin ver de seni evime gtreyim. Sana iyi bir doktor bulurum. Habiire yeni tedavi ynt emleri buluyorlar. Yeni ilalar, deneysel tedaviler var. Bunlardan'birini deneyebi liriz..." Boa konuuyordum; farkndaydm. Ama alamaktan iyiydi - ki, sonunda onu da yapa cam kesindi. 205 Oksrr gibi gld; n dilerinin eksik olduunu grdm. Duyduum en bitkin glt. "Grd bylesine byk yapan iyimserliini sana da alamay baarm. Bu harika. Biz Afganlar hep a eil mi? Bazen gamkrfyc yle bir gmlrz ki, kendimize acmaktan boulacak gibi oluruz. Ka eyi, ac ekmeyi yaamn gerei sayar, hatta gerekli grrz. Sonra da, zendagi migmm, deriz at devam ediyor. Ama benim u anda yaptm, kadere boyun emek deil; yalnzca gereki olma rada bir sr iyi doktora grndm, hepsinden ayn yant aldm. Onlara gveniyor, inanyorum takdiri diye bir ey gerekten var." "Yalnzca yaptklarn ve yapmadklarn vardr," dedim. Rahim Han gld. "Tpk baban gibi konutun. Ah, onu yle ok zlyorum ki. Ama bu, Allah'n , Emir can. Gerekten yle." Duraklad. "Ayrca, seni buraya armamn bir nedeni daha vard i son bir kez grmek istedim, tamam, ama bir ey daha var." "Ne istersen." "Siz gittikten sonra yllarca babann evinde oturdum, biliyorsun." "Evet." "Orada ya lnz deildim. Hasan yanmdayd." "Hasan," dedim. Bu ad en son ne zaman telamz etmitim? Sululuun epeyce gerilerde kalm, ivri ulu

dikenleri iimi bir kez daha yoklad, actt; bu ad yksek sesle sylemek bir byy bozmut dikenler, ineler iime batmak iin zgr kalmt sanki. Anszn Rahim Han'n kk dairesin snd, sokan kokulanyla arla verdi. "Sana daha nce yazp haber vermek istedim, ama renmek ister misin, emin olamadm. Yanldm m, ne dersin?" 206 Gerek yant, hayrd. Yalansa, evet. kisinin ortasnda karar kldm: "Bilmiyorum." Mendiline bir para kan daha tkrd. Tkrmek iin ban eince, kafasndaki kabuk balam i buraya ardm, nk senden bir ey isteyeceim. Benim iin bir ey yapman iste yeceim. madan nce, sana Hasan' anlatmak istiyorum. Anlyor musun?" "Evet," diye mrldandm. "Onu anlatacam. Her eyi anlatacam. Dinleyecek misin?" Bam evet anlamnda salladm. Ra ayndan birka yudum ald. Bam duvara dayad ve anlatmaya balad: 207 ON ALTI 19S6'da Hasan' bulmak iin Hazaracat'a gitmemin pek ok nedeni vard. Birincisi de, All ah beni affetsin, yalnzla arak davanamamamd. Arkadaianmn, akrabalarmn ou artk ja en kap Pakistan'a, ran'a s-uumt. Kabil'de, btn yaamm geirdiim kentte hi km erkes kayplara karmt. Kar-tefa-Parwan blgesinde (eskiden kavun-karpuz satclarnn to r musun?) geziniyor, tek bir tanda rastlamyordum. Selamlaacak, oturup pay iecek, dertleecek tek bir Allah kulu yoktu; yalnzca sokaklarda devriye gezen Resmi askerleri. Bylece, sonunda hi sokaa kmaz oldum. Gnlerimi babann evinde, st kattaki alma odasnda geir annenin kitaplarn okuyor, haberleri din208 liyor, televizyondaki komnist propaganday izliyordum. Sonra namazhmi klar, bir eyler piirip yer, yine kitaplara dnerdim; duam ettikten sonra da yatardm. Sabah kalkar, n amaz klar, tekrar okumaya koyulurdum. Romatizmam azdka, ev ileriyle baa kamaz oldum. Dizlerim, srtm srekli aryordu; saba eklemlerimi amak, yumuatmak en az bir saatimi alyordu - hele klar. Babann evi in rmesini istemiyordum; orada hepimizin yle gzel anlar vard ki, Emir can. Hakszlk baban o evi kendi eliyle yapmt, o eve ok dknd; ayrca, Pakistan'a gittiiniz gn ona sz vermitim, evine baka dorusu, elimden geleni de yapyordum. Gn an aalar suluyor, imleri biiyor, ieklerle r, ufak tefek tamiratlar yapyordum, ama o gnlerde bile, gen bir erkek deildim artk. Belki bir sre daha idare edebilirdim. Ama babann lm haberini alnca... ite o zaman, o e vde korkun bir yalnzlk hissettim. Katlanlmaz bir boluk... Bylece bir gn Buick'in deposunu doldurdum, Hazara-cat'a yollandm. Baban bana, Ali'n in Hasan'la birlikte Bami-yan'm hemen dndaki kk bir kye yerletiini sylemiti. orada bir kuzeni olduunu anmsyordum. Hasan'in hl orada olup olmadn ya da yerini b birini bulup bulamayacam bilmiyordum tabii. Ne de olsa, baba-oul sizin evi terk edel i on yl olmutu. 1986'da Hasan yirmi iki-yirmi yalannda, yetikin bir erkek olmalyd. E sasa, elbette... oravi onca gen erkee k yarak va- tatfmzz yaptklarnn cezasn cehen nallah! Neyse ki, Allah'n izniyle Hasan' buldum. Hem de hi uramadan; Bamiyan'da birka soru sor mam yetti; insanlar bana onun kyn gsterdiler. Kyn adn anmsamyorum; bir ad olup olm kavurucu bir yaz gn 209 olduunu ok iyi anmsyorum; arabayla iki yan kavrulmu allar, yamru yumru, kvrk aa g aman ans, kurumu odar dnda plak, delik deik, tozlu bir yolu trmandm da. Yolun k ir eek lei yatyordu. Sonra bir keyi dndm ve o bo, plak arazinin ortasnda birbirine irtakm toprak evler grdm; arkalarnda, engin gkyznden ve trtkl dileri andran bir d hibir ey yoktu. Bamiyan'dakiler bana onu kolayca bulacam sylemiti; kyde duvarla evrili tek ev, demile . Alak, delikli bir toprak duvar minik evi eviriyordu - kulbeyi demek daha doru olur . Sokakta yalnayak ocuklar kouturuyor, ellerinde denek, yrtk prtk bir tenis topunu k rlard; ben arabay duvara yanatrrken, durup bana baktlar. Tahta kapya vurdum; scaktan volmu bir ilek tarhyla, plak bir limon aac

saylmazsa kra denebilecek, kk bir baheye girdim. Kede, bir akasya aacnn altnda b yanna bir adam melmiti. Geni, tahta bir finn kreine hamur yerletiriyor, hamuru tandr varlanna vuruyordu. Beni grnce, elindeki hamuru drd. Elimi pmeye alt, onu engelled "Dur da sana bir bakaym," dedim. Bir adm geri ekildi. Boyu ok uzamt; parmak ulanmda y meme karn, ancak enesine gelebiliyordum. Bamiyan gnei derisini sertletirmi, anmsad a ton daha esmerletirmiti; n dilerinin birka tanesi de dklmt. enesinde seyrek kl n dnda, yine o ekik, yeil gzler, stdu-daktaki belli belirsiz diki izi, o yuvarlak yz en glmseme. Onu grr grmez tanrdn, Emir can. Bundan eminim. eriye girdik. Gen, ak tenli bir kadn odann bir kesinde oturmu al dikiyordu. Hamile indi. "Bu be210 nim karm, Rahim Han," dedi Hasan gururla. "Ad, Ferzane can." Utanga, son derece say gl, zarif bir kadnd; konuurken sesi bir fsltdan farkszd, o gzelim kestane rengi g drp da yzme bakamyordu. Ama Hasan'a baklarn gren biri, onun Arg'daki tahtta oturan baktn sanrd. "Bebek ne zaman doacak?" dedim, hepimiz kerpi odaya yerleince. Odada hibir ey yoktu; yalnzca ypranm bir kilim, birka tencere, bir ift dek, bir de fener. "Bu k, inallah," dedi Hasan. "Olan olsun diye dua ediyorum; babamn adn devam ettirmesi iin." "Ali'den sz etmiken; o nerede?" Hasan baklarn kard. Ali'yle kuzeninin (bu evin sahibi) iki yl nce, Bamiyan'n hemen ar a maynna basp ldklerini syledi. Bir mayn. Afganistan'da bundan daha yaygn bir lm var m, Emir can? Ayn anda, neden bilmem, aklmdan lgnca bir dnce geti: Ali'nin sa aksak olan, sonunda ona ihanet etmiti; mayna basan ayak, oydu. Bundan kesinkes emi ndim. Ali'nin lm beni derinden sarsmt. Babanla birlikte bydk, biliyorsun, Ali de ken bildim bileli bizimleydi. mz de kkken, Ali'nin ocuk felcine yakalann ok iyi anm ordu. Baban btn gn evin iinde alayarak dolanp durmutu. Ferzane bize fasulye, algam ve patatesli prva yap. Ellerimizi ykadk, tandrdan yeni km /orras'm-za doradk - aylardr yediim en nefis yemekti. te o zaman, Hasan'dan Kabil'e, b nim yanma tanmasn istedim. Ona evi, artk altndan kalkamadm anlattm. Ona dolgun bi i, hantni'ylz birlikte rahat ettireceimi syledim. Baktlar, bir ey demediler. Daha sonr Ferzane bize zm getirdiinde, Hasan, buras artk benim yuvam, 211 dedi; Ferzane'yle ikisi kendilerine bir yaam kurmulard. "Hem Bamiyan'a ok yaknz. Orada bir sr tandmz var. Beni bala, Rahim Han. Yalvarr anla." "Elbette," dedim. "zr dilenecek bir ey yok. ok iyi anlyorum." aylarmz yarlamtk ki, Hasan seni sordu. Amerika'da olduunu, bundan fazlasn da bilme im. Hasan'in senin hakknda renmek istedii ok ey vard. Evlenmi miydin? ocuklarn var n ne kadard? Hl uurtma uuruyor, sinemaya gidiyor muydun? Mutlu muydun? Bamiyan'da dos t olduu bir Farsa retmeninin ona okuma-yazma rettiini anlatt. Sana bir mekt yazsa, eline gemesini salar mydm? Peki, mektubunu yantlar miydin? Seni, babanla yap tmz birka telefon grmesinden tandm, dolaysyla bu sorularn ounun yantn bi baban sordu. Duyunca da, yzn ellerinin arasna gmd, alamaya balad. Gecenin sonuna ka r ocuk gibi, hkra hkra alad. Gece orada kalmam iin srar ettiler. Ferzane benim iin katlanan, bez bir yatak hazrla d, gece susarm diye, baucu-ma bir bardak kuyu suyu brakt. Btn gece, Hasan'la fisl-da Hasan'in hkrdn duydum. Sabah olunca Hasan, Ferzane'yle karar verdiklerini bildirdi: Benimle Kabil'e gel iyorlard. "Buraya hi gelmemeliydim," dedim. "Haklydn, Hasan can, burada bir zendagi, bir yaam kurmusun. Byle ortaya kp her eyi brakman istemekle, dncesizlik ettim. Asl bala m." "Brakacak pek bir eyimiz yok, Rahim Han," dedi. Gzleri hl i, kanlyd. "Seninle ge uz. Evde sana yardm edeceiz." "Kesinlikle emin misin?" 212 Bayla dorulad. "Aa efendi benim iin ikinci bir babayd... Allah rahmet eylesin." Eyalarn birka solmu rtye sardlar, ularn balayp boha yaptlar. Bohalar B . Hasan kapnn eiinde durdu, Kuran' kaldrd; srayla ptk, altndan getik. Sonra, Kabi a ktk. Uzaklarken, Hasan'n dnp evine son bir kez baktn anmsyorum.

Kabil'e varnca, Hasan'm eve tanmaya niyeti olmadn rendim. "Peki ama, btn odalar bo n," dedim. "Kimse gelip o odalara yerlemeyecek ki."

Ama kabul etmedi. Bunun bir ihtiram, bir sayg meselesi olduunu syledi. Ferzane'yle birlikte e yalarn arka bahedeki mtemilata, Hasan'n doduu kulbeye tadlar. st kat anndan birine yerlemeleri iin yalvardm, ama Hasan dinlemedi bile. "Emir Aa ne der so nra?" dedi. "Savatan sonra Kabil'e dnp de eve, onun evine yayldm grnce, ne der?" Babann yasna hrmeten, krk gn boyunca siyahlar giydi. Onlardan byle bir ey istememi olsam da, yemei, temizlii, ksacas btn ileri stlendil bahedeki ieklere bakyor, suluyor, sararan yapraklan ayklyor, yeni gl fidanlar dikiyo . Duvarlar boyad. Yllardr kimsenin uyumad yatak odalann sildi sprd, kimsenin ykan mizledi. Evi birinin dnne hazrlyordu sanki. Babann ektii msrlarn arkasndaki duvar , Emir can? Hasan'la ona, 'Hastalkl Msr Duvar' derdiniz, hani? Gz banda, bir gece yan r roket duvann yansn ykmt. Hasan duvan kendi elleriyle onard; tulalar tek tek, zenl irdi, O yanmda olmasayd ne yapardm, bilmem. Sonbahann ortalannda, Ferzane dk yapt; bebek kzd. Hasan bebein cansz yzn pt, onu yaba213 ni gllerin yanna gmdk. Kk tmsein zerini servi yapraklanyla rttk. Bir dua okudum. kulbeden hi kmad, atlar yakt; bir annenin feryatlar insann yreini dalyor, Emir , bu sesi asla duymaman dilerim. Duvarlarn dnda, sava srp gidiyordu. Ama mz, babann evinde kendimize ait kk bir 1980'lerin sonunda, gzlerim iyice zayflamt; annenin ki-'taplann bana Hasan okuyordu. Holde, sobann karsnda otururduk, Hasan bana Mesnevi'yi ya da Hayyam' okur, Ferzane m utfakta yemek piirirdi. Ve her sabah Hasan yabani gllerin yanndaki o kk tmsee bir i 1990'larn banda, Ferzane yeniden gebe kald. Ayn yl yaz ortasnda, gk mavisi burka'h bi adn, sabah erkenden n kapy ald. Kapya gidince, ayakta duramayacak kadar gszm gibi allandn grdm.Ne istediini sordum, ama yant vermedi. "Kimsiniz?" dedim. Oraca, araba yolunun ortasna y-lverdi. Hasan'a seslendim, birlikte adn eve, oturma odasna tadk. Divana yatrdk, burka'sm kardk. Altndan, clz, kr a bere iinde bir kadn kt. Gnlerdir hibir ey yememi gibi grnyordu. Ama en kts, u yz... Emir can, yz paramparayd; kesikler uzun, aprazd. Kesiklerden biri yanandan s ne kadar uzanyordu; geerken sol gz de atlamamt. Korkun bir grntyd. Nemli bir be z rdm, gzlerini at. "Hasan nerede?" diye fsldad. "Buradaym," dedi Hasan. Kadnn elini tuttu, skt. Kadnn baklar ona evrildi. "Ryalarmdaki kadar gzel olup olmadn grmek iin, ok u vet, ylesin. Hatta daha da gzelsin." Hasan'n elini, yaral yanana bastrd. "Glmse ban Ltfen." 214 Hasan glmsedi, yal kadn alamaya balad, "iimden glmseyerek ktn, biliyor musun? B oldu mu? Ve ben seni kucaklamadm bile. Allah beni affetsin, sana bir kez olsun s arlmadm." Sanaubar' 1964'te, Hasan' dourduktan az sonra gezici kumpanyayla kat gnde na hibirimiz grmemitik. Sen bilmezsin, Emir, ama genken dnyalar gzeli bir kadnd. Gamz bir gl, erkekleri ldrtan bir yry vard. Sokakta yanndan geen biri, ister erkek dn, durup ona bakakalrd. imdiyse..." Hasan kadnn elini brakt, frlayp gitti. Peinden kotum, ama ok hzlyd. kinizin sk yerden toz buludan kaldrarak, bir kouda trmandn grdm. Peini braktm. Btn gn San ta ki gkyz parlak maviden mora dnnceye kadar. Gece kt, ay- bulutlan ykamaya ba edi. Sana-ubar alyor, buraya dnmekle hata ettiini, bunun, gitmekten bile daha byk bir hata olduunu sylyordu. Ama kalmas iin onu zorladm. Hasan dnecekti, biliyordum. Ertesi sabah dnd; btn gece gzn krpmam gibi yorgun, bitap grnyordu. Sanaubar'm el n arasna ald, isterse alayabileceim ama buna gerek olmadn syledi; "Artk yuvanda, ai anndasn," dedi. Kadnn yzndeki yara izlerine dokundu, salarn okad. Hasan'la Ferzane ona baktlar, salna kavuturdular. Yedirip iirdiler, giysilerini ykad Ona st kattaki konuk odalanndan birini verdim. Bazen camdan danya, baheye bakar, Has an'la annesinin melmi bir yandan konuurken bir yandan da domates topladn ya d bir gl fidann bu-dadn grrdm. Kaybolan yllan telafi etmeye alyorlard, san annesine bir kez olsun nerede olduunu ya da neden gittiini sormad; o da hi anlat215 mad. Galiba baz yklerin anlatlmas gerekmiyor.

1990 knda Hasan'n olunu dourtan, Sanaubar oldu. Henz kar balamamt, ama k rzg , iek tarhlarn eip yapraklan kartryordu. Sanaubar'n kucanda yn bir battaniyeye s lbeden kn anmsyorum. Gri, kasvetli gn altnda l l parlayarak durdu;

yalar yanaklarndan yuvarlanyor, ineli, buz gibi esinti salarn uuruyordu; bebei gs asla brakmayacakm gibi, smsk baarmt. Bu kez, hayr. Bebei Hasan'a verdi, o da ban ik olann kulana Ayet-iil'krsi duasn okudum. Adn Sohrab koydular; Hasan'n abname'dcti. en sevdii kahramann ad, bilirsin, Emir can. gzel bir ocuktu, eker gibi tatl, tpk babas gibi sevimli, iyi huylu. Sana-ubar' o beb e grmeliydin, Emir can. Olan onun yaamnn merkezi olmutu. Ona giysiler dikiyor, tahta p aralan, aputiar, kurumu ieklerden oyuncaklar yapyordu. ocuk atelenince, btn gece ba azna tek lokma koymazd. Onu zar'dan korumak, kem gzleri kovmak iin bir tavada isfand yakard. Sohrab iki yana g ldiinde, babaannesine Sasa demeye balad. kisi bir an olsun ayrlmyordu. Sanaubar, olann drt yana bastn grene kadar yaad, sonra, bir sabah uyanmad. Yz ; artk lmeye hazr gibi. Onu tepedeki mezarla, nar aacnn yaknna gmdk; son duasn n ar bir kaypt - sonradan bulduun bir eyi yitirmek, her zaman daha zordur. Ama kk So iin daha ykc oldu. Evin iinde dolanr, Sasd'y arard. te yandan, ocuklar bilirsin; turlar ki. 1995 ylndaydk; oravi oktan pskrtlmt, Kabil artk Mesut, Rabbani ve Mcahitler aras 216 llyordu. Hizipler arasnda son derece iddetli atmalar sryor, hi kimse o gn sa s mayacan bilmiyordu. Kulaklarmz den bombalarn slna, makineli tfeklerin takrtsn dan ceset kartan erkekler artk sradan grntlerdi. O gnlerde Kabil, Emir can, yeryzn hennemdi. Neyse ki, Allah bize acd. Vezir Ekber Han blgesi byk saldnlara hedef olmad; izler teki mahallelere gre biraz daha anslydk. Roket saldrlarnn az ok hafifledii, atmalarn azald gnlerde Hasan, Sohrab' asl iin hayvanat bahesine ya da sinemaya gtrrd. Ona sapan kullanmay retti; Sohrab sekizi a bir sapan uzman olup kmt. Balkonda durur, bahenin ta ortasna, bir kovann zerine y lmi olan am kozalan vururdu. Hasan ona okumay, yazmay retti - olu onun gibi cahil b i. O kk ocua fena halde balanmtm; onun ilk admlarn grm, ilk szcklerini duymu aki kitapdan ona ocuk kitaplar alrdm (oray da yktlar); Sohrab kitaplar bir solu yup bitirirdi. Bana seni anmsatyordu; sen de kkken tam bir kitap kurduydun, Emir can. Baz geceler ona masal okur, bulmaca sorar, iskambil numaralan retirdim. Ah, onu yle ok zlyorum ki. Klar Hasan olunu uurtma avna gtrrd. O eski turnuvalann yerinde yeller esiyordu elbe mse darda fazla uzun kakmyordu- ama yine de, urada burada, tek tk yarma dzenleniyord san, Sohrab' omuzlanna alr, birlikte sokak sokak koup uurtma kovalarlar, uurtmalarn ko nduu aalara trmanrlard. Hasan'n ne kadar iyi bir uurtma avcs olduunu anmsyorsund rayd. K sonunda, baba-oul yakaladklan uurtmalar ana koridorun duvarlanna asarlard. De tablolar gibi. 217 1996'da Taliban ynetime el koyup atmalara son verince, nasl kudadmz anlatmum. O g ince Ha-san' mutfakta radyo dinlerken buldum. Gzleri ciddi, yz askt. Neyin var, dedim, ban sallad. "Allah imdi Hazara-larn yardmcs olsun, Rahim Han Efendi," dedi. "Sava bitti, Hasan," dedim. "Artk yeniden bar olacak, inallah, huzura, mutlulua kavuac Roket yok, lm yok, cenaze yok ark" Ama o radyoyu kapad, yatmadan nce bir ey isteyip i temediimi sordu. Birka hafta sonra, Taliban uurtma yarlarn yasaklad. ki yl s 1998'de de Mezar--erif teki Hazaralan katletti. 218 ON YED Rahim Han bacaklarn yavaa indirdi, her devinimi b-aks bir sancy tetikleyen birinin , srtm plak duvara yaslad. Danda bir eek annyor, biri Urdu dilinde bir eyler haykmy e alalmaya balamt; khne bina-lann atlaklanndan szan gne kzld. O k ve onu izleyen yaz yapklanmn irenlii beni bir kez daha vurdu. Adlar beynimde nl Hasan, Sohrab, Ali, Ferzane, Sanaubar. Rahim Han'dan Ali'nin adn duymak, yllardr almam tozlu bir mzik kutusu bulmak gibiydi; kapak alr almaz melodi balama: Bugn kimi yedi , Babalu? Kimi yedin, ha, seni ekik gzl soytar? Ali'nin donmu yzn gzmn nne getir gzlerini gerekten grmek iin kendimi zorladm, ama za-

219 nan ok agzl bir ey - bazen, btn ayrntlar alp kendine saklyor. "Hasan hl o evde sordum. Rahim Han ay bardam adam dudaklarna gtrd, ayndan iri bir yudum ald. Sonra, yele ir zarf kard, bana uzatt: "Bu sana." Kapal zarfi yrttm. inden Polaroid bir fotorafla katlanm bir mektup kt. Fotorafa u ktm.

Beyaz trbanl, yeil izgili faparfh, uzun boylu bir erkek ift kanad, demir bir kapnn n ruyordu; yannda bir erkek ocuk vard. Gne soldan izgiler halinde vuruyor k yznn yansm glgede brakyordu. Gzlerini ksm, glmseyerek kameraya bakyordu; nd . Bu bulank Polaroid'de bile papartk. adamdan belli bir kendine gven, bir rahatlk yansyordu. Bu izlenimi veren, duruuydu: bacaklar hafif ayrk, kollar rahata gste kavu rulmu, ba gnee doru eik. zellikle de, glmseyii. Fotorafa bakan biri, dnyayla ban ine iyi davrandna inanan biriyle kar karya olduu sonucuna vanrd. Rahim Han haklyd: a rasdasay-dm, derhal tanrdm. Kk olan yalnayakt, bir kolunu babasnn baldnna dolam kalasna dayamt. O da glmsemi, gzlerini ksmt. Mektubu atm. Farsa yazlmt. Tek bir virgl adanmam, hibir noktalama iareti unutulma tek vurgulanmt - el yazsnn dzgnl neredeyse ocuksuydu. Okumaya baladm: Rahman ve ah'n adyla ve en derin sayglarmla, Emir Aa; Ferzane can, Sohrab ve ben bu mektubun eline gemesi, seni salkl ve Allah'n nuruyla ay dnlanm bir hal220 de bulmas iin duacyz. Ltfen, mektubu sana ulatrd iin Rahim Han Efendi'ye en iten ilet. Bir gn, umarm ben de senden bir mektup alr, Ameri-ka'daki yaamn okurum. Belki ii den bir fotorafiri da kar, gzlerimizi aydnlatr. Ferzane canla Sohrab'a seni o kadar ok anlattm ki; birlikte bydmz, oynadmz oyunlar, sokaklardaki kouturmalarmz. Ya gldryor. Emir Aa, ocukluumuzun Afganistan' ne yazk ki oktan ld. yilik bu topraklan terk etti; lmlerde yolu kalmad. lm, her an, her yerde lm. Kabil'i korku sard; sokaklar, stadyum, pazar ye rleri korku dolu; o artk hayatmzn bir paras, Emir Aa. Vatan'muz ele geiren vahiler, onurunu hie sayyor. Daha geen gn, Ferzane'yle birlikte patatesle nan almak iin pazara gitmitik. Satcya patatesin fiyatn sordu, ama adam onu duymad - galiba bir kula sar zerine Ferzane biraz daha yksek sesle sordu, anszn gen bir Ta-lib koarak yanmza geld e elindeki sopay Ferzane'nin baldrna var gcyle indirdi. yle sert vurmutu ki, karm yer Adam avaz avaz banyor, Ahlak ve ffet Bakanh'nn kadnlarn yksek sesle konumasn ya du. Ferzane'nin bacandaki geni morluk gnlerce gemedi; bense ylece durup karmn daya iyiini izlemekten baka hibir ey yapamadm. Kar koysaydm, o kpek hi kukusuz beynime d; hem de seve seve! O zaman Sohrab'm ne yapard? Sokaklar-a yetimlerden geilmiyor zaten; sa olduum iin her gn Allah'a krediyorum. lmden korktuum iin deil, k kocas olduu, olum da yetim kalmad iin. Keke Sohrab' grebilseydin. ok iyi bir ocuk. Ba-221 bas gibi cahilin teki olmasn diye, Rahim Han Efendi'y-le ben ona okuyup yazmay rettik . Hele sapan kullann bir grsen! Arada bir, Sohrab'a Kabil'i gezdiriyor, eker fiian al um. ar-e-Nau'daki maymun adam hl duruyor; ona rasdaynca para veriyor, maymun dansn Soh rab iin yapmasn istiyorum. Glmekten yerlere yatyor! Sk sk, tepedeki mezarla gidiyoru adaki nar aacnn altna oturup ahnamiyi okurduk, anmsyor musun? Kuraklk tepeyi ku tu, aa yllardr meyve vermiyor, ama Sohrab'la ikimiz yine de glgesinde oturuyoruz , ona abname'yi okuyorum. En sevdii blmn, Rstem'le Sohrab olduunu sylememe bile gerek k. Yaknda kitab kendi basma okuyabilecek. Ben ok gururlu, ok ansl bir babaym. Emir Aa, Rahim Han Efendi ok hasta. Btn gn ksryor; azn sildii zaman yenine kan bulatn zane cann onun iin piirdii /orra'y, pilav yemesi iin yalvaryorum. Ama o bir-iki lokma brakyor, o da srf Ferzane cann hatrna. Bu sevgili adam iin yle endieleniyorum ki, h dua ediyorum. Birka gn sonra, oradaki doktorlara grnmek iin Pakistan'a gidecek; inalla h iyi haberlerle dner. Ama yreim korku dolu. Sohrab'a, Rahim Han Efendi'nin iyileeceini sylyoruz. Baka ne yapabiliriz? Henz on yanda ve Rahim Han Efendi'ye t r. Birbirlerine ok yakn, ok dknler. Rahim Han Efendi onu arya gtrr, ona balon, bi

artk bunu yapamayacak kadar halsiz. Son zamanlarda sk sk rya gryorum, Emir Aa. Kimisi tam bir kbus; rnein, imleri kan k tbol sahasnda aslm, ryen cesetler. Soluk solua, ter iinde uyanyorum. Ama genellikle gryor, 222 bunun iin de Allah'a krediyorum. Rahim Han Efen-di'nn salna kavutuunu gryorum. O bir insan olduunu, zgr ve nemli biri olduunu gryorum. L/e'lerin Kabil sokaklarn yen ldurduunu, ayhanelerden rubab mzii yayldn, uurtmalarn gkyznde szldn. Ve s n yurduna dndn gryorum. Bunu yaparsan, eski ve sadk bir dostun seni beklediini grec

Allah her zaman yannda olsun. Hasan Mektubu iki kez okudum. Sonra katladm, bir dakika kadar yeniden fotorafa baktm. kisi ni de cebime soktum. "Nasl, iyi mi?" diye sordum. "O mektup alt ay nce yazlmt; benim Peaver'e gelmemden bir-iki gn nce," ded him Han. "Fotoraf da son gn ektim. Peaver'e varmdan bir ay sonra, Kabil'deki komula biri beni arad. Ve olup biteni anlatt: Ben ayrldktan hemen sonra, bir Hazara ailenin Vezir Ekber Han mahallesindeki byk bir evde, tek bana yaad duyulmu - daha dorusu, 'in iddias, buymu. Durumu aratrmak iin birka Talib yetkili gelmi, Hasan' sorguya ekm an benimle birlikte oturduunu sylemi, beni arayan komu dahil, btn komular da onu doru ama yetkililer ona inanmam. Ona btn Hazaralar gibi yalanc ve hrsz olduunu sylemiler iyle birlikte gnbamma kadar def olup gitmesini emretmiler. Hasan kar km. Ama komumu e gre Taliban o byk eve -nasl demiti?- ha, evet, 'a kurtlar gibi', az sulanarak bak Hasan'a, eve kendilerinin yerleeceini ve gya ben d-nnceye kadar da gz-kuiak olacaklar sylemiler. Hasan direnmi. Onlar da onu alp sokaa kartmlar..." 223 Soluumu tuttum. "Hayr." "... diz kmesini emretmiler..." "Yo, Tanrm, hayr." "ve ensesinden kurunlamlar." "Hayr." "Ferzane lklar atarak zerlerine saldrm..." "Hayr." "... onu da vurmular. Daha sonra da kendilerini, nefsi mdafaa diye savunmular." Yap abildiim tek ey, defalarca, st ste fsldamakt: "Hayr. Hayr. Hayr." Srekli 1974 ylndaki o gn, hastane odasn, Hasan'in dudak ameliyatndan sonraki uyann a, Ali, Rahim Han onun yatann evresinde toplam, bir el aynasnda yeni dudan inceley izlemitik. O odadakiler imdi ya lmt ya da lmek zere. Ben hari. Sonra, bir ey daha grdm: .izgili kumatan bir yelek giymi bir adam, Kalanikof unun naml sunu Hasan'n ensesine bastryor. Padama babamn evinin bulunduu sokakta yanklanyor. Hasa asfalta devriliyor; karlksz balla adanm yaam ondan ayrlyor, hzla uzaklayor alar gibi. "Taliban eve yerleti," diye srdrd Rahim Han szn. "Bulduklar klfsa, bir igalciden kurtardklaryd. ledikleri cinayederi de, nefsi mdafaa savyla geitird imse bu konuda tek kelime etmedi. Taliban'dan dleri kopuyor-du. Aynca, hi kimse bi r ift Hazara hizmeti iin kendini tehlikeye atmak istemedi." "Sohrab' ne yaptlar?" diye sordum. Kendimi bitkin, boalm hissediyordum. Bir ksrk nbe him Han' pen eme ald, uzunca bir sre de brakmad. Sonunda ban 224 kaldrp baktnda, yz kzarm, gzlerine kan oturmutu. "Bildiime gre, Karteh-Seh'teki eymi. Emir can..." Yeniden ksrmeye balad. ksrk kesildiinde, Rahim Han birka dakika n daha ihtiyar grnyordu; her ksrk onu biraz daha yalandryordu sanki. "Emir can, seni ya ardm, nk lmeden nce seni grmek istiyordum. Ama tek nedeni bu deil." Bir ey demedim. Ne syleyeceini biliyordum. "Kabil'e gitmeni istiyorum. Sohrab' alp buraya getirmeni istiyorum." Doru szckleri bulmak iin kendimi zoriadm, bulamadm. Hasan'in lmn, bu gerei sindir bile olmamt. "Ltfen dinle beni. Burada, Peaver'de Amerikal bir ift var; Thomas ve Betty Caldwell adnda Hristiyan bir kan-ko-ca. zel balarla ayakta tuttuklar, kk bir hayr kurumu i ounlukla, ana-babasn yitirmi Afgan ocuklara barnak salyor, karnlarn doyuruyorlar emiz v gvenli bir yuva; ocuklara ok iyi baklyor. Bay ve Bayan Caldwell gerekte iyi, tatl insanlar. Sohrab' yuvaya memnuniyede kabul edeceklerini sylediler..

." "Rahim Han, ciddi olamazsn." "ocuklar krlgandr, Emir can. Kabil zaten krlm ocuklarla dolu; Sohrab'm onlardan biri kmasn istemiyorum." "Rahim Han, Kabil'e gitmek istemiyorum. Gidemem!" "Sohrab ok akll, yetenekli bir ocuk. Ona burada, onu seven insanlarn arasnda yepyeni b ir yaam verebiliriz... yeni umudar. Thomas Aa iyi t>iri, Betty Hanm da yle efkadi ki. ., o yetimlerin stne nasl titrediklerini grmelisin." "Neden ben? Buradan birini bulup gnderemez miydin? Sorun buysa, parasn ben veririm. "

225 "Konu para deil, Emir!" diye kkredi Rahim Han. "Ben imek zere olan biriyim ve aalanmay abul edemem! Ben paray'hibir zaman nemsemedim, bunu gayet iyi bilirsin. Neden sen, y le mi? Nedenini ikimiz de biliyoruz, yle deil mi?" Bu yorumun anlamn anlamak istemiyordum, ama anladm; hem de ok iyi anladm. "Amerika'da bir karm, bir -evim, mesleim ve bir ailem var. Kabil ok tehlikeli bir yer; benden her eyimi tehlikeye atmam istiyorsun..." Rahim Han szm kesti: "Biliyor musun, bir gn sen ortalarda yokken, babanla konuuyorduk . O sralarda senin iin ok kayglanyordu, bilirsin. Bana yle dedi: 'Rahim, kendini savun ayan bir ocuk, erkek olduunda hibir eyi savunamaz.' Hakl m kt yoksa?" Gzlerimi yere edim. "len birinin son arzusunu yerine getirmeni istiyorum, hepsi bu," dedi tane tane. Az nceki yorumuyla bir kumar oynamt. Kozunu kullanmt. Ya da o anda, ben dndm. Szckleri aramzda asl kalmt, ama o hi olmazsa ne syleyeceini biliyordu, szckleri aranyordum, stelik odadaki yazar bendim. Sonunda, unda karar kldm: "Bel i de Baba haklyd." "Byle dnmene zldm, Emir." Ona bakamyordum. "Sen ayn fikirde deil misin?" "Olsaydm, seni buraya armazdm." Alyans oynadm. "Beni her zaman gznde bytmsn dr, Rahim Han." "Sense kendine kar her zaman acmasz olmusundur." Duraklad. "Bir ey daha var. Bilmedii ir ey." "Rahim Han, ltfen..." "Sanaubar, Ali'nin ilk kars deildi." 226 Bunun zerine, bam kaldrp ona baktm. "Daha nce de bir kez evlenmiti; Cagori blgesinden bir Hazara'yla. Sen domadan ok nce. evli kaldlar." "Bunun konumuzla ne ilgisi var?" "ocuklar olmad. Kadn yl sonra Ali'vi terk etti ve Khosdu bir adamla evlendi. Ona f rdu. Sana anlatmaya altm ey, ite bu." Lafn nereye gittiini grebiliyordum artk. Ama duymak istemiyordum. California'da hari ka bir yaamm vard; sivri atal, Victoria tarz, gzel bir evim, mutlu bir evliliim, gel vaat eden bir yazarlm, beni seven bir kaynvalideyle kaynpederim. Bu zrvalara hi ihtiya yoktu. "Ali ksrd," dedi Rahim Han. "Hayr, deildi. Sanaubar ona Hasah' dourdu, yle deil mi? Dolaysyla, bir ocuklar oldu , onlarn ocuu olmad," dedi Rahim Han. "Evet, oldu." "Hayr, olmad, Emir." "Peki, o zaman kim..." "Bence yant biliyorsun." Dik bir yamatan aaya kayan, tutunabilecei bir ot, bir al arayan ama eli bo kalan biri biydim. Oda sallanyor, yalpalyordu - aa yukar, saa sola. "Hasan biliyor muydu?" dedim in glkle; dudaklarm bana ait deildi sanki. Rahim Han gzlerini yumdu. Ban sallad. "Sizi adiler," diye tsladm. Ayaa kalktm. Haykrdm-, "Sizi aalk piler! Hepiniz... ad anclar!" "Ltfen otur," dedi Rahim Han. Kkredim: "Bunu benden nasl gizlersiniz? Hele ondan?" "Ltfen dn. Emir can. Utan verici bir durumdu. Rezillik. Millet konumaya balayacakt. R n gibi bir adam, onurunu, adn her eyin stnde tutan biri... Kimseye tek 227

kelime edemezdik; bunu en iyi senin anlaman gerekir." Bana uzand, ama elini ittim . Kapya yneldim. "Emir can, ltfen gitme." Kapy atm, sonra dndm: "Neden? Kalmam iin bana syleyebiletein herhangi bir ey var m r mi? Otuz sekiz yandaym ve az nce btn hayatmn koca, kahrolas bir yalan olduunu r urumu dzeltebilecek, gnlm alabilecek tek bir szck olsun bulabilir misin? Hayr. Lanet o sun, elbette hayr!" Dndm, oradan katm. 228 ON SEKZ Gne neredeyse batm, gkyznde mor ve kzl renklerde, kaln, boucu bir battaniye brakm Rahim Han'n apartmanndan uzaklatran hareketli, dar sokakta yrdm. Sokak yayalarn, bisi t ve

ekek arabalarnn tkad, karman orman bir geitler, kmaz sokaklar labirentiydi. Ke ola ve sigara tabelalan sarkyor, Lollywood film afilerindeki ihtirasl kadnlar yakkl, er erkeklerle kadife iei tarialannda dans ediyordu. Kk, dumanl bir ayevine girdim, bir bardak ay syledim. Katlanr iskemlemi geriye ittim, azladm. Bir duvardan aaya kayma duygusu hafiflemiti. Onun yerini, kendi evinde uyanp d a btn eyalann yer deitirdiini gren ve artk hibir ke buca tamyamayan birinin yaba 229 lama duygusu almt. Nerede olduunu kartamyor, evresini yadrgyordu; ait olduu yeri abilmesi iin, her eyi sil batan dzenlemesi gerekiyordu. Nasl bu kadar kr olabilmitim? Oysa btn iareder ortada, gzmn nndeydi; imdi hepsi b bana doru geliyorlard: Hasan'n tavandudan dzeltmesi iin Doktor Kumar' getirten Bab n'n doum gnn bir kez olsun adamayan Baba. Lale ektiimiz gn ok iyi anmsyordum; Baba tileri deitirmeyi dnmez misin, diye sormutum. Hasan hibir yere gitmiyor, diye grle Burada, bizimle kalyor, ait olduu yerde! Buras onun yuvas, biz de ailesiyiz. Ali, Ha san'la birlikte gideceini syledii zaman Baba alamt, alamt. Garson bir fincan ay getirip masaya brakt. Masann ayaklarnn bir arp iareti biiminde noktaya her biri ceviz byklnde, bir dizi pirin top aslmt. Toplardan biri gevemiti Keke kendi yaamm da byle bir rpda onarabilseydim. Yllardr grdm en demli, en ko um aldm, Sreyya'y dnmeye altm; generali, Cemile Hala'y, bitirilmeyi bekleyen roman i curcunay, karman orman trafii, kk dkknlara girip kan insanlan seyrettim. masadaki transistorlu radyodan yaylan kaval sesini dinlemeye altm. Ne olursa. Ama yin e de, mezun olduum gnn gecesi, bana az nce hediye ettii Ford'da yanmda oturan, bira ko kan Baba gzmn nnden gitmiyordu: Keke Hasan da bugn yanmzda olsayd. Bunca yldr bana nasl yalan syleyebilmiti? Hasan'a? Kkken beni kucana oturtmu, gzl bakm ve yle demiti: Tek bir gnah vardr. O da hrszlktr... Talan sylediin zaman, b ama hakkn alm olursun. Bunlar syleyen, o deil miydi? Ve imdi, onu gm230 memden on be yl sonra, Baba'nn bir hrsz olduunu reniyordum. Hem de hrszlarn en kt ld eyler kutsald: Benden, bir erkek kardeim olduunu bilme hakkn, Hasan'dan kimliini en de onurunu almt. Nang'm. Namus1'unu. Sorular art arda saldryordu: Baba, Ali'nin gzlerine bakmay nasl becermiti.'1 Ali o evd e, bir Afgan erkeine yapla-. bilecek en irkin hakarete, aalanmaya maruz kaldn bile asl yaayabilmiti? Peki ben, zihnime bu kadar uzun zamandr kaznm olan Baba imgesini, srtnda kahverengi ta km elbisesi, Sreyya'y istemek iin Taherilerin araba yolunu topallayarak kan erkein grntsn bu ye e deitirmeyi nasl baaracaktm? te, yaratc yazarlk retmenimin burun bkecei bir klie daha - azck deitirilmi hal olunu al. yi ama, doru deil miydi? Sonuta, Baba'yla birbirimize hi tahmin etmediim adar ok benzediimiz ortaya kmt. kimiz de, yaamlarn bizim iin feda eden insanlara ik. Ayn anda, dank etti: Rahim Han beni buraya srf kendi gnahlarmn deil, babamnkilerin de kefaretini demem iin arma. Rahim Han, kendime kar hep ok kan olduumu sylemiti. Ama ben bundan kukuluydum. Evet, A i'nin ayann alna o mayn yerletiren ben deildim; Hasan' vurmas iin Taliban' ara Hasan'm evden gitmesine ben neden olmutum. Bunu yapmasaydm btn bunlar olmazd, olayla r baka trl geliirdi. Bu, ok mu zorlama bir varsaymd? Belki Baba, Amerika'ya giderken o lar da yanna alrd. Belki Hasan imdiye kendi evini kurar, onun bir Hazara olduunu u kad

rck umursamayan, daha dorusu Haza-ra'nn ne olduunu bile bilmeyen bir lkede bir i, bir aile, bir 23i yaam sahibi olurdu. Belki olmazd. Ama olabilirdi de. Kabil'e gidemem, demitim Rahim Han'a. Amerika'da bir karm, bir mesleim, bir ailem var. yi ama, eylemlerimin Ha-san' tam da bunlardan yoksun braktn bilerek, e arm toplayp oraya nasl dnerdim? Keke Rahim Han beni hi aramasayd. Keke kaytszla, unutua gmlm bir halde yaamama Ama aramt. Ve bana, her eyi deitiren eyler anlatmt. Bana, btn yaammn, o 1975 k Hazara daddan nce bile bir yalanlar, ihanetler ve srlar dngs olduunu gstermiti. Yeniden iyi biri olunabilir, demiti. Bunun bir yolu vardr. Dngy krmann bir yolu. Kk kla. Bir yetim. Hasan'n olu. Kabil'de bir yerde. Rahim Han'n apartmanna dnmek iin bindiim ekek arabasnda, Baba'nn syledii bir eyi n sorunun, kavgalarn senin yerine hep bir bakasnn yapm olmas, demiti. Artk otuz sek

yandaydm. Salarm seyrelmeye, krlamaya balamt; son zamanlarda gzlerimin etrafnda , kk izgiler gryordum. Artk daha yal olabilirdim, ama kendi kavgam stlenemeyecek k iyarlamamum henz. Baba'nn pek ok yalan syledii anlalmt, ama bu konuda ya i. Polaroid'deki yuvarlak yze, gnein bu yze vuruuna bir kez daha bakm. Erkek kardeimin y asan beni bir zamanlar sevmiti; hi kimsenin sevmedii ve sevmeyecei bir biimde. O artk yoktu ama onun kk bir paras hayattayd. Kabil'deydi. Bekliyordu. 232 Rahim Han' odann bir kesinde namaz klarken buldum. Kan krmz ge, douya kar eilmi Ona Kabil'e gideceimi, sabah Caldwell iftini aramasn syledim. "Senin iin dua edeceim, mir can," dedi. 233 ON DOKUZ Yine ayn ey oldu; araba tuttu. zerinde HAYBER GE-D'NE HO GELDNZ yazan, mermilerle de eik olmu tabelay gemitik ki, midem kaslmaya, azma safra dolmaya balad. Bi idemi alkalyor, buruyordu. ofrm Ferit bana buz gibi bir bak frlatt. Gzlerinde anlay cenlikten eser yoktu. "Cam indirebilir miyiz?" diye sordum. Bir sigara yak, direksiyona dayad sol elinin salam kalm iki parmann arasna kstrd yoldan ayrmakszn ne eildi, ayaklarnn arasndaki tornaviday ald, bana uzatt. Tornav i cam kolundan kalma kk delie soktum, dndre dndre cam indirdim. Ferit bana honutsuz bir bak daha frlatt, ama bu sefer-234 kinde pek de gizleyemedii, belli belirsiz bir dmanlk vard; sonra sigarasna dnd. Cemru alesi'nden ayrldmzdan bu yana azndan yalnzca -be szck kmt. "Teekkr" diye mrldandm. Bam camdan darya uzattm, yzm serin leden sonra rzg yer alan Kabile topraklarndaki bu yolculuk, ist ve kiretandan oluan, sarp kayalklar k in kvrmlarla delen yol, tpk anmsadm gibiydi - Baba'nn arabasyla bu hain araziden t 1974'te gemitik. Derin koyaklara oturmu kra, grkemli dalarn sivri zirveleri gkyzne du. Uurumlarn tepesinde kerpi surlu, ok eski kalelerin ykntlar seiliyordu. Gzlerimi yandaki doruu karl Hindiku'tan ayrmamaya alyordum, ama ne zaman midem azck yatr myon bir viraja daha dalyor, yeni bir rt dalgasn harekete geiriyordu, "Limonu dene." "Ne?" "Limon. Bulantya iyi gelir," dedi Ferit. "Bu yolda her zaman yanma bir limon alrm." "Yo, teekkr ederim," dedim. Mideme yeni asit eklemenin dncesi bile, beni yeniden rtm t dudak bkt. "Eh, Amerikan ilalan kadar cicili bicili deil, biliyorum; yalnzca annemd en rendiim eski bir are." Aramz stma frsatn kardma piman olmutum. "Madem yle, bir denesem iyi olacak." Arka koltuktan bir kesekad ald, iinden yarm bir limon kard. Limonu srdm, bir-iki edim. "Haklymsn. yi geldi," diye salladm. Kabalk etmektense ac ekmenin daha doru ol ek kadar Afgan'dm. Zorla glmsedim. "Bildik vatan usulnden amayacaksn; ssl psl ilalara gerek yok," dedi. Ses tonu hl a ti. Sigarasnn k235 n silkeledi, dikiz aynasnda kendini honut bir ifadeyle szd. Bir Tacik'ti; uzun boylu,

ayf, esmer; ak havann ypratt bir yz, dar omuzlan ve uzun bir boynu vard; ban e arasndan bir demelmas frlyordu. Giyimi benimkine benziyordu; gri bir pirhan-tumban, bir yelek, zerinde de el dokumas, yn bir al. Bandaki kahverengi pakol\, Tacik kahraman (Tariklerin 'Pencer Aslan' dedii) Ahmet ah Mesut'un yapt gibi, bir yana emiti. Ferit'le beni Peaver'de, Rahim Han tantrmt. Ferit'in o ypranm, derin izgilerle dol henz yirmi dokuz yanda olduunu syledi. Mezar- erifte domu, on yasna, yani babas ai playp Celalabat'a gnceye kadar orada yaamt.On drdnde, babasyla birlikte ora-vi*yc atlmt. ki yl Pencer Vadisi'nde arpmlard; ta ki bir helikopterden alan yaylm at edinceye kadar. Ferit'in iki kars, be ocuu vard. "Aslnda yedi taneydi," dedi Rahim Han esefle. Birka yl nce, iki kzn Celaiabat'n hemen dndaki bir mayn patlamasnda yiti atlamada kendisi de ayak parmaklarnn bir ksmn ve sol elinin parman kaybetmiti. Bu kansm ve ocuklanm alp Peaver'e yerlemiti.

"Kontrol noktas," diye homurdand Ferit. Koltuuma azak gmldm, kollanm gsmde kavutu nlna da olsa mide bulantsn filan unuttum. Ama kayglanmam gereksizmi. ki Pakistanl m r yan dklen Land Cruiser'rmza yaklatlar, iine yle bir bakp ellerini 'ge' dercesine . Ferit, Rahim Han'la yaptmz hazrlk listesinin birinci srasndayd; teki maddelerse, do Kaldar ve Afgan parasyla deitirmek, klk kyafetimi dzenleyip pakotuma yanma almak (ii ik yan, Afganistan'da yaarken bile 236 onu bir kez olsun takmamtm), Hasan'la Sohrab'n fotorafn antama koymak ve en nemli ma yi edinmekti: siyah, gse kadar uzanan bir takma sakal; ii tarz - ya da, Ta-liban'n iil ie uygun bulduu tarz. Rahim Han Peaver'de tam da bu tarife uyan sakallar yapan biri ni tanyordu; adamm - mterileri arasnda, Batl sava muhabirleri de vard. Rahim Han yannda birka gn daha kalmam istemi, daha ayrntl bir plan yaparz, demiti. , yola en ksa zamanda kmam gerektiinin farkndaydm. Fikrimi deitirmekten korkuyordum. kten, evirip evirmekten, bytmekten, usa vurmaktan ve kendi kendimi caydrmaktan korku yordum. Amerika'daki yaammn cazibesine kaplp geri dnmekten, kendimi o byk, engin rma aktan, unutmaktan, son birka gnde rendiklerimi elimden brakp dibe kmelerini bekle ten korkuyordum. Kendimi akntya brakp yapmam gereken eyden uzaklamaktan. Hasan'dan. a uyup geldiim gemiten. Ve bu son kefaret firsaun karmaktan. Hayr, ii ansa brakamazd yola ktm. Sreyya'ya, Afganistan'a geri dndm haber vermek, sz konusu bile deildi. , Pakistan'a kalkan ilk uaa binerdi. Snn gemitik; drt bir yan yoksulluun iaretleriyle doluydu. Yolun iki yannda, aya buraya serpitirilmi, kayalklarn arasna eski oyuncaklar gibi frlatlm kk kyle drt kazkla zerine at niyetine gerilmi bir sayvandan oluan kulbeler, her yan dklen, vler. Kulbelerin nnde top oynayan, stleri balan yrtk prtk ocuklar. Birka kilometre eski, yanm bir Sovyet tanknn evresine bir dizi karga gibi tnemi bir grup erkek iliti tlanna aldklan rtlerin ular rzgrda rpnyordu. Arkalannda, kahverengi burka'h, omzun r 237 testi tayan bir kadn, delik deik bir yoldan, srt srta vermi toprak evlere doru ilerli du. "Tuhaf," dedim. "Ne?" "Kendimi, kendi lkemde bir turist gibi hissediyorum," diye akladm; yolun kenarnda, ya rm dzine kadar keiyi gden obana bakarak. Ferit alayla gld. Sigarasn frlatt hl lken olarak m gryorsun?" "Bir param, her zaman yle grecek." Sesim amaladmdan ok daha savunmac kmt. "Amer yaadktan sonra, ha?" dedi, bir deniz topu byklndeki ukurdan saknmak iin direksiyonu hzla evirirken. Bam salladm. "Ben Afganistan'da bydm." Ferit yine kesik, alayc bir ses kard. "Nede ?" diye sordum. "Bo ver," diye mrldand. "Yo, renmek istiyorum. Neden yaptn?" Dikiz aynasndaki gzlerinde ksack bir k akp snd. "Bilmek istiyorsun, demek?" diye r da bir tahmin edeyim, Aa Efendi. Byk bir olaslkla^ iki ya da katl, kocaman bir evd ayordun; bahvannz gzel bahenizi ieklerle, meyve aalaryla donatmt. Sokak kapnz kaln, a Baban Amerikan mal bir araba kullanyordu. Hizmetkrlarnz vard; muhtemelen Hazara. Annen le baban evi sslesinler, verdikleri gsterili mehmenflcvc hazrlasnlar diye bir sr ii

orlard; sonra arkadalar geliyor, iki iip Avrupa'ya, Amerika'ya yaptklar seyahatleri an atyorlard. Hayatnda ilk kez, u anda pakol taktna, ilk olumun gzleri zerine bahse gi Bana bakp sntt; vaktinden nce rm dileri grnd. "Evet, iyi tahmin yrtebildim mi "Neden byle eyler sylyorsun?" diye sordum. 238 "nk sen sordun; renmek istedin," diye yaptrd. Toprak bir yolda glkle ilerleyen, ir adam gsterdi; omzuna al rpyla dolu, kocaman bir uval vurmutu. "te, gerek Afgan Efendi. Benim bildiim Afganistan. Sen fhi? Sen burada her zaman bir turisttin, y alnzca haberin yoktu." Rahim Han beni, burada kalp yllarca savaan insanlardan scak bi r karlama, gler yz beklememem iin uyarmta. "Babana zldm," dedim. "Kzlarna zldm "Bunun benim iin hibir deeri yok," dedi, elini gstererek. "Hem buraya neden dndn ki? B aba'nn arazisini satmak iin mi? Paray cebine atp Amerika'daki annenin yanma komak iin mi?" "Annem beni doururken lm." ini ekti, bir sigara yakt. Bir ey demedi.

"Kenara ek." "Ne?" "Kenara ek, Allah kahretsin!" dedim. "Kusacam." Kamyon yolun akl tal kysna yanark yuvar-lanrcasna darya attm. Akamstne doru arazi deiti; kra zirvelerin, plak yamalarn yerini daha yeil, manzara ald. Landi Kotal'dan sonra alalmaya balayan ana geit, invari blgesinden geip andi Khana'ya ulamt. Torkham'da Afganistan'a girdik. Yolun iki yanndaki am aalan anm daha seyrek, daha clzd, ama Hayber Geidi'nde-ki bu etin yolculuun ardndan aalan yeni mek yine de gzeldi. Giderek Ceialabat'a yaklayorduk; geceyi Ferit'in orada yaa yan erkek kardeinin evinde geirecektik. Nangarhar eyaletinin bakenti olan, meyvesi ve lk iklimiyle nl Ceialabat'a girerken, gn e henz tam anlamyla 239 batmamt. Ferit kent merkezindeki binalarn, ta evlerin nnden geti. Palmiye aalan hi kald kadar sk deildi, evlerin kimisi de artk yalnzca atsz duvarlardan, eri br tti. Ferit dar, kaldnmsz bir sokaa sapt, Land Cruiser' kurumu bir hendein kenarna ekti. K dan indim, gerindim, derin bir soluk aldm. Eskiden Celalabat'n evresini sa ran, iftilerin ekerkam yetitirdii, bakml tarlalardan gelen rzgr kente baygn bi rim i yumdum, o tatl kokuyu aradm. Bulamadm. "Hadi, gidelim," dedi Ferit sabrszca. Toprak yolu trmandk, birka yapraksz kavak aacn dkk, toprak duvann nnden getik. Ferit tek katl, bakmszlktan dklen bir evin nnde kapya vurdu. Okyanus yeili gzl, beyaz earpl gen bir kadnn yz grnd. nce beni grd, irkildi, i parlad. "Selamn aleykm, Ferit Kaka!" "Selam, Meryem can," diye karlk veren Ferit, benden btn gn esirgedii bir ey y tad tad glmsedi. Kadnn bann tepesine bir pck kondurdu. Gen kadn bize yol ver di; Ferit'in peinden kk eve girerken, beni merakla szyordu. Kerpi tavan alak, toprak duvarlar plakt; oday yalnzca bir keye konmu, bir ift fene rdu. Ayakkablarmz kardk, zemini kaplayan hasrn zerinde ilerledik. erkek ocuk, b inde duran, zerine kenarlar yrtk bir battaniye atlm ince iltenin zerinde bada kurm du. Uzun boylu, geni omuzlu, sakall bir erkek bizi selamlamak zere doruldu. Ferit'le kucaklatlar, ptler. Ferit onu bana tantt: "Vahit, aabeyim." Vahit'e dnd. "Amerika i," dedi, baparman bana doru sallayarak. Sonra ocuklarn yanna gitti. 240 Vahit'le birlikte, ocuklarn karsndaki duvann dibine ktk; ocuklar Ferit'i kuatm, b mzuna trmanmt. Vahit kar kmama aldrmad ve yerde daha rahat etmem iin, olanlarn b attaniye daha istedi, Meryem'e de ay getirmesini syledi. Yolculuumuzun nasl getiini- s ordu. "Umarm dozFa filan rasdamamsnzdr," dedi. Hayber Geidi, etin arazisiyle olduu kadar r soyan haydut-lanyla da nlyd. Yant vermeme kalmadan, gz krpt, yksek sesle yle ded ibir dozd kardeimin o irkin arabas iin zaman harcamaz, elbette." Ferit en kk olan yere devirmi, salam eliyle gdklamaktayd. ocuk kkrdyor, tekmele "Hi olmazsa benim bir arabam var," dedi, soluk solua. "Senin eek nasl?" "Eeim senin arabadan ok daha iyi durumda." "Khar khara minassah," diye yaptrd Ferit: Eein halinden eekler anlar. Hep bir azdan

alar koyuverdiler, ben de onlara katldm. Yan odadan kadn sesleri geliyordu. Oturduum yerden, odann bir blmn grebiliyordum. Meryem'le, kahverengi hicap'h, daha yalca bir k (muhtemelen, annesi) alak sesle konuuyor, bir aydanlktan demlie scak su dolduruyorlard. Vahit sordu: "Amerika'da ne yapyorsun, Emir Aa?" "Ben yazarm," dedim. Bunun zerine Ferit'in kkrdadn duyar gibi oldum. "Yazar m?" dedi t; etkilendii aka belliydi. "Afganistan' m yazyorsun?" "ey, yazdm. Ama son zamanlarda deil." Son romanm, Kllerin Mevsimi, karsn yatakta bir siyle yakaladktan sonra, bir ingene kervanna katlan bir niversite hocas hakkndayd. Fe saylmazd. Baz eletirmenler 'iyi' bir ki241 tap demi, bir tanesi de 'srkleyici' olarak nitelemiti. Ama anszn, kitaptan utanmtm. 'in daha fazla soru sormamasn diledim. "Belki yine Afganistan' yazarsn," dedi. "Dnyaya Tali-ban'n lkemize neler yaptn anlat y, ben pek... yani o trde bir yazar deilim." Vahit ban sallad. "Ah," dedi, azck kzararak. "En iyisini sen bilirsin, tabii. Fikir y k bana dmez..."

Ayn anda, Meryem'le yal kadn ieriye girdiler; ellerindeki kk tepside bir ift ay fin ir demlik vard. Saygyla ayaa kalktm, elimi gsme bastrdm, bam edim. "Selamn aley ksmn gizlemek iin hicap'm yzne dolam oian, yalca kadn da ban edi. Zor duyulu ," diye karlk vardi. Hi gz gze gelmedik. Ben beklerken, fincana ay doldurdu. Kadn duman tten fincan nme koydu, odadan k; plak ayaklan en kk bir ses karmam Oturdum, demli ay yudumladm. Vahit rahatsz edici sessizlii sonunda bozdu. "Seni Afganistan'a getiren ne?" "Hepsini ne getiriyor, sevgili kardeim?" diye atld Ferit. Vahit'le konuuyordu, ama kms me dolu gzleri bana dikiliydi. Vahit onu paylad: "Bas!" "Nedeni hep ayn," diye srdrd Ferit szn. "Topra ya da evi sat, paray cebine at, sonr re gibi ka. Amerika'ya dn, o parayla aileni Meksika'ya tatile gtr." "Ferit!" diye grledi Vahit. ocuklar, hatta Ferit bile korkuyla irkildi. "Terbiyeyi filan unuttun galiba! Buras benim evim! Emir Aa bu gece benim konuum; beni bu ekilde rezil etmene izin veremem!" 242 Ferit azn at, bir ey sylemeye hazrland, sonra dnd ve vazgeti. Srtn duvara ya bir eyler mrldand, sakat ayan salam olann zerine att. Sulayan gzleri bir an ols mamt. "Bizi bala, Emir Aa," dedi Vahit. "ocukluundan beri, kardeim konumadan nce durup da akika dnmez." "Aslnda hata bende," dedim, Ferit'in keskin baklar altnda glmsemeye alarak. "Alnma stan'da ne aradm ona aklamam gerekirdi. Buraya arazi satmaya gelmedim. Kabil'e bir erk ek ocuunu bulmaya gidiyorum." "ocuk mu," diye yineledi Vahit. "Evet." Gmleimin cebindeki Polaroid'i kardm. Ha-san'n resmini grmek, lm yarasnn o e kabuunu bir kez daha kaldrd. Bam evirmek zorunda kaldm. Fotoraf Vahit'e verdim. D inceledi. Bir bana, bir fotorafa bakt. "Bu ocuk mu?" Bamla doruladm. "Bu Hazara ocuu." "Evet." "Neyin oluyor?" "Babas benim iin ok deerliydi. Resimdeki adam. Ne yazk ki ld." Vahit gzlerini krpt myd?" gdlerim 'evet' dememi tembihliyordu; yreim Ba-ba'mn su,..; "klamak istiyordu. Artk y nce yalan sylenmiti. "vey kardeimdi." Yutkundum. "Gayri meru kardeim." ay fincann r, kulpuyla oynuyordum. "Burnumu sokmak istememitim." "Burnunu sokmuyorsun," dedim. "ocuu ne yapacaksn?" "Peaver'e gtreceim. Onunla ilgilenecek birileri var." Vahit resmi bana geri verdi, i ri elini omzuma koydu. "Sen 243 erefli bir adamsn, Emir Aa. Gerek bir Afgan'sn." im korkuyla siniverdi. Sonra, ekledi: "Bu gece seni evimde arlamaktan onur duyuyorum." Ona teekkr ettim, Fe rit'e bir gz attm. imdi nne bakyor, hasr kilimin lime lime olmu kenaryla oynuyordu.

Az sonra, Meryem'le annesi sebze porba'syla. dolu, duman tten iki kseyle iki somun e lemek getirdiler. "Et sunama-dmz iin kusura bakma," dedi Vahit. "Bugnlerde ete bir tek Taiiban'm gc yet r." "Bu harika grnyor," dedim. Gerekten yleydi. Hep beraber yiyelim, dedim, ama Vahit biz gelmeden karnlarn doyurduklarn syledi. Ferit'le kollarmz svadk, ekmeimizi orba' rimizle yedik. Ben yerken, Vahit'in de clz, kavruk yzl, kahverengi salar ksack ke n, dijital kol saatime kaamak baklar firlatoni fark ettim. En k, aabeyinin kulan Aabeyi bam sallad; gzn saatimden ayrmyordu. En bykleri (sanrn on ikisindeydi) g kmi, ne arkaya sallanyordu. Yemekten sonra ellerimi Meryem'in bir testiden dkt suyla y dm, Vahit'ten oluna bir hediye vermek iin izin istedim. Olmaz, dedi, ama ben srar ed ince, duraksayarak kabul etti. Kol saatimi kardm, ocuklarn en kne verdim. Duyulur d bir sesle mrldand: "Teekkr." "Dnyadaki btn byk kentlerin saatini gsteriyor," dedi balarn kibarca salladlar, saati elden ele geirip srayla denediler. Ama az sonra ilgil eri snd, saat hasrn zerinde unutuldu. "Bana syleyebilirdin," dedi Ferit, daha sonra. Vahit'in ka-244

nsnn yere bizim iin yayd iki ikede, yan yana yatyorduk. "Neyi?" "Afganistan'a neden geldiini." Sesinde, onunla tantmzdan beri duyduum o ters, aksi t ser yoktu. "Sormadn ki," dedim. "Bana sylemen gerekirdi." "Sormadn." Yzn bana dnd. Bir kolunu kvrd, bann altna soktu. "Belki ocuu bulmana yardm ede Ferit." "yle kafadan tahmin yrtmekle hata ettim." imi ektim. "zlme. Sandndan ok daha haklydn." Elleri arkadan kaln, trtkl bir sicimle bal; ip bileklerini kesiyor. Gz siyah bir bezl apatlm. Sokaa, durgun, pis bir suyla dolu hendein kenarna diz km, bap omuzla an sarkyor. akl talarnn zerine ne arkaya sallanrken, dizleri sert zemine srtnmekte Vakit akama yakn; akllarn zerindeki uzun glgesi ne arkaya deviniyor. Duyulur duyulmaz r sesle, bir eyler mrldanyor. Yaklayorum. Bin tane olsa, yine, diyor. Senin iin bin ta e olsa yakalarm. ne arkaya uunuyor. Ban kaldryor. st-dudamda belli belirsiz bir yar Yalnz deiliz. nce namluyu gryorum. Sonra da, onun arkasndaki adam. Uzun boylu; izgili bir yelek giym i, siyah bir trban takm. Yere, gzleri bal erkee bakyor; gzlerinde engin, maarams baka hibir ey yok. Bir adm geri ekiliyor, tfei kaldryor. Namluyu, diz km adamn . Solan gne bir an madene vuruyor, ksack partldyor. Tfek sar edici bir atrtyla grlyor. 245 Namlunun ucundan geriye, kabzaya doru bakyorum. Kvrlarak ykselen dumann gerisindeki ad amn yzn gryorum. izgili yelekli adam, benim. Boazmda dmlenmi bir lkla uyandm. Darya ktm. Yarmayn gm, donuk nda durdum, silme yldz dolu gkyzne baktm. ir. esinti yapraklan kartryordu. plak ayaklarmn altndaki toprak serindi; anszn, s bu yana ilk kez, geri dndm hissettim. Bunca yldan sonra yine memleketimdeydim, atalarm toprana basyordum. Bu, byk bykbabamn nc karsn gmd, bir yl sonra, 1915'te gnnda can verdii toprakt. Kadn ona ilk iki karsnn veremediini vermiti: bir erkek ev abam, Nadir ah'la bu topraklarda ava km, bir geyik vurmutu. Annem bu topraklarda lmt en, babamn sevgisini kazanmak iin bu topraklarda mcadele etmitim. Srtm evin tula duvarlarndan birine verdim. Eski yurduma anszn duyduum bu y ... beni artmt. Unutacak, unutulacak kadar uzun zamandr yurtdndaydm. u yasland de uyuyanlar iin bambaka bir gezegen olan bir baka lkede bir evim vard. Bu topraklan o ktan unuttuumu dnyordum. Oysa unutmamm. Yarmayn o kemiksi, donuk nda dururken, ltnda soluduunu hissetmitim. Belki Afganistan da beni unutmamt. Batya baktm ve u dalann ardnda bir yerde Kabil'in hl var olduuna atm. Gerekten de a eski bir an ya da San Francisco Chronicle gazetesinin on beinci sayfasndaki bir A ssociated Press haberinin bal deildi. Batda, dalarn gerisinde, tavandudakh kardeiml kte uurtma 246 kovaladmz kent yatyordu. Oralarda bir yerde, ryama giren, gzleri bal bir adam bou b r keresinde, o dalarn ardnda bir seim yapmtm. Ve o seim imdi, eyrek yzyl sonra, b

yn topraklara getirmiti. Tam ieriye girmeye hazrlanrken, evden gelen baz sesler duydum. Bir tanesi, Vahit'in sesiydi. "... ocuklara bir ey kalmad," diye fsldad kars. "A olabiliriz ama yabani deiliz! O bir konuk! Ne yapmalydm, yani?" dedi Vahit, gergi n bir sesle. "Yarna bir eyler bulmal," dedi kars; sesi alamaklyd. "Ne yedireceim..." Parmak ularma basarak sessizce uzaklatm. ocuklarn saatle neden fazlaca ilgilenmedikler ini imdi anlyordum. Onlar saate bakmyordu ki. Yemeime bakyorlard. Ertesi sabah erkenden vedalak. Land Cruiser'a binmeden nce, Vahit'e konukseverlii iin teekkr ettim. Arkasndaki kk evi gsterdi. "Buras artk senin de evin," dedi. Kapnn mi olu bizi seyrediyordu. Kk olan, saati takmt, kay zayf bileinden sarkyordu. Uzaklarken, yandaki dikiz aynasndan geriye baktm. Vahit oluyla birlikte, kamyonun kal d toz bulutunun iinde duruyoruu. Birden aklma bir ey geldi: Bir baka dnyada olsayd, klar kamyonun arkasndan koamayacak kadar a olmazlarda

O sabah, gndoumuna yakn, sa solu kolaan edip kimsenin bakmadna emin olunca, yirmi al yaptm bir eyi yinelemitim: Bir iltenin altna, bir deste buru-. uk banknot sokmutum. 247 ?.YRM \ mm Ferit beni uyarmt. Ama anladm ki, nefesini boa harcam. Celalabat'tan dne dne Kabil'e ulaan, bombalarla delik deik olmu, sarp yolda ilerliyor duk. Buradan son kez, aksi yne giden bir kamyonun, muambas smsk kapal kasasnd gemitim. Baba'nn ark syleyen, kafay bulmu bir Ro-ussi subay tarafndan vurulmasna almt - Baba o gece beni yle kzdrm, yle korkutmu, yle gururlandr-mt ki. Kabil'l aki bu da yolu, kayalklarn arasnda bir ylan gibi kvnlan, insann kemiklerini sarsan bu allantl yolculuk benim iin artk kutsal bir hatrayd; iki savan izlerini tayan, deer Yirmi yl nce ilk savan bir blmne tank olmutum. Ondan kalan irkin izler 248 yola salmt: eski Sovyet tanklarnn yanm enkazlar, ters dnm, paslanm askeri kamy ezilmi bir Rus cipi. kinci sava televizyonumun ekranndan izlemitim. imdi de onu, Ferit in gzlerinden gryordum. Bozuk yoldaki ukurlar telasz, kendinden emin manevralarla atlatan Ferit, ait olduu ye re dnm biriydi artk. Va-hit'in evinde geirdiimiz geceden sonra, ok daha konukand. Be nna, yolcu koltuuna oturtmu, konuurken yzme bakmaya balamt. Bir-iki kez glmsedi b eliyle direksiyonu ustaca evirirken, nnden getiimiz kyleri, yllar ncesinden tand ur daml kulbeleri gsteriyordu. Bu insanlarn ou, dedi, ya ld ya da Pakistan'daki gme arna snd. "lenler daha anslyd," diye ekledi. Yanm, yerle bir olmu, minicik bir ky iaret etti. Ky kararm, atsz duvarlardan ibar ir duvarn dibinde uyuyan bir kpek iliti. "Bu kyde bir dostum vard," dedi Ferit. "Usta bir bisiklet tamircisiydi. ok da iyi tabla alard. Taliban onu da ailesini de ldrd, ky akt." Yanm kyn iinden getik; kpek kmldamad bile. Eskiden, Celalabat-Kbil yolu iki saat srerdi, belki biraz daha fazla. Ferit'le Kab il'e ulamak, drt saatimizi ald. Ulanca da... Ferit beni, Mahipar Baraj'n getiimiz za yarmt. "Kabil senin anmsadn yer deil." "Biliyorum, duydum," dedim. Ferit bana, duymakla grmenin ayn ey olmadn belirten bir bak firiatt. Ve hakl kt armda belirdiinde, Ferit'in bir yerlerde yanl yola sapt duygusuna kapldm; hayr, bu nlikle emindim. Fe249 rit yzmdeki aknl, aptallam ifadeyi daha nce defalarca grm olmalyd - buraya t i uzun zamand>r grmemi olanlar vard. Omzuma pat pat vurdu. "lkene ho geldin," dedi, suratszca. Ykntlar ve dilenciler. Nereye baksam, bunlar gryordum. Dilenciler eskiden de vard - Ba a onlar iin yannda hep fazladan bozuk para tard; bir dilenciyi eli bo evirdiini hi g . Ama imdi, lime lime olmu, uval bezinden giysileri, bir metelik iin uzanm, esmer, k irli elleriyle her ke banda bek bektiler. Bir fark daha: imdi dilencilerin ounluu zayf, ask yzl, kimisi ta atlasn drt-be yanda. lek yollarn kaldrmlarnda, burk , inliyorlard: "Bahi, bahii" Bir ey daha vard; ilk anda fark edemediim bir ey: Yanla etikin bir erkek grmek, neredeyse olanakszd. Savalar Afganistan'da babalar, ok az bulu

an bir mala, deerli bir ayrcala dntrmt. Yetmili yllarda kentin en byk caddelerinden biri olan Maywand'da batya, Karteh-Seh yre sine doru ilerliyorduk. Hemen kuzeyimizde, btnyle kurumu Kabil Irma. Gneydeki tepeler eski kentin ykk surlar. Onun dousunda, sava lordu Dostum'un 1992'de igal ettii antik kale, Bala Hisar. Kalenin bulunduu irdarveze da sras, 1992 ile 1996 arasnda Mcahit glerinin Kabil'e roket yadrd ve u anda tank olduum ykmn byk bir ksm veze dalan ta batya kadar uzanrd. Topeh fefin, le topunun bu dalardan atldn ok er gn, le paydosunu duyurmak iin, Rama-zan'da da iftar vaktini haber vermek iin patla tlrd. O zamanlar topun gmbrtsn kentin her yerinden duyardnz. 250 "ocukken buraya, Maywand Caddesi'ne ok gelirdim," diye mrldandm. "Dkknlar, oteller var Prl prl neon klan, lokantalar. Seyfb adndaki bir adamdan uurtma alrdk. Eski polis in yaknlarnda, kk bir dkkn vard." "Merkez hl duruyor," dedi Ferit. "Kentte polis sknts ekilmiyor. Ama ne Mayvvard'da bir uurtma ya da uurtma-c bulabilirsin ne de baka bir yerde. O gnler oktan bitti." Maywand Caddesi dev boyudu, kumdan bir kaleydi artk. Tamamen kmemi olan binalar bile , oyulmu atlan, roket mermilerinin delik deik ettii duvarlanyla ayakta zor duruyordu. Ara ara, bir moloz ynna

dnm, koskoca bir mahalleye rastlyordunuz. Bir enkaz ynnn altna skm, kurun d ela grdm: COCA CO-Camsz, ykld yklacak bir binann yannda, knk tula ve talardan ol n stnde oynayan ocuklar grdm. Bisiklediler, katr arabalan yola devam edebilmek iin dil nci ocuklann, sokak kpeklerinin, molozlann evresinden dolanyordu. Kentin stne bir pus, bir toz bulutu kmt; rman kar tarafnda kapkara bir duman stunu gkyzne ykseliy "Aalar nerede?" dedim. "Kn sobalara odun oldular," dedi Ferit. "Byk bir blmn de oravi kesti." "Neden?" "Da rasna keskin nianclar gizleniyordu." imi bir hzn kaplad. Kabil'e dnmek, eski, unutulmu bir dosta rastlayp talihinin yaver mediini, sahip olduu her eyi yitirdiini grmekten farkszd. "Babam ar-e-Kohna'da bir yetimhane yaptrmt," dedim. "Eski kentte, biraz gneyde." "Oray biliyonm," dedi Ferit. "Birka yl nce ykld." 251 "Kenara ekebilir misin? Biraz yrmek istiyorum." Ferit arabay kk bir arka sokaktaki terk edilmi, kapsz binann nndeki kaldrma yana r eczane vard," dedi, kamyondan inerken. Maywand Caddesi'ne dndk, saa, banya doru yrme e baladk. "Bu koku ne?" dedim. Bir ey gzlerimi yakyor, sulandryordu. "Mazot," diye yanad Ferit. "Kentin jeneratrleri bozulup duruyor; elektrie gvenemedikle ri iin de insanlar mazot yakyor." "Mazot, ha? Eskiden bu caddenin ne koktuunu anmsyor musun?" Ferit glmsedi. "Kebap." " Kuzu kebab," dedim. "Kuzu," dedi Ferit, szc diliyle tadarak. "Kabil'de imdi bir tek Taliban kuzu yiyebili yor." Dirseimi ekti. "ti an, oma hazrla." Bir ara bize doru yaklayordu. "Sakal devriyesi," diye fsldad Ferit. Taliban'la ilk karlamamd. Onlar televizyonda, internette, dergi kapaklarnda, gazeteler de grmtm. Ama ite karmdayd; aramzda elli adm bile yoktu. Azmdaki bu tat su katlm eilse neydi? Etim anszn ekmi, kemiklerime yapmam myd? Kt kt atan ey, yreim de ard. Olanca ihtiamlanyla. Krmz Toyota pikap, yanmzdan ar ar geti. Kasasna bir avu gen, ask yzl erkek arndan sarkyordu. Hepsi de sakall, kara trbanlyd. lerinden koyu esmer tenli, yirmili rda gsteren, kaln kalar atk bir gen elindeki krbac eviriyor, arada bir, kamyonun ya a vuruyordu. Etrafta gezinen gzleri, benimkileri buldu. Baktk. Hayatmda kendimi hi bu kadar plak hissetmedim. Sonra ttn lekeli bir tkrk savur252 du, baklarn baka yne evirdi. Yeniden soluk alabildiimi hissettim. Kamyon ardnda bir ulutu brakarak uzaklat. "Sen delirdin mi?" diye tslad Ferit. "Ne?" "Bir daha sakn onlara gzn dikip bakma! Anlyor musun? Asla!" "steyerek olmad," dedim. "Arkadan hakl," dedi bir ses. "Kuduz bir kpei sopayla drtklesen, daha iyi ederdin." Me mi delikleriyle dolu bir binann n basamaklarnda oturan, yalnayakl, yal bir dilenciydi. Srtnda lime lime olmu bir papan, banda da lekeli bir trban. Sol gzkapa, bo gz uku

Romatizmadan bklm parmayla, krmz pikabn gittii yn gsterdi. "Byle dolap duru in onlan kkrtmasn umarak... Eh, er ya da ge, aradklanm buluyorlar tabii. Ve elence ba lAllab-u ekber'.'nuczh.-nyla ie giriiyorlar. Azlanna layk bir sulu bulamad lan gnlerde bile, eli bo dnmyorlar... sada solda her zaman bir iddet olay vardr e deil mi?" "Taliban yaknlardayken, gzn ayakkablanndan ayrma," dedi Ferit. "Dostunun deri ok yerinde," diye atld, yal dilenci. Islak slak ksrd, pis bir mend ura bakma ama, bana verebilecein birka kuruun var m?" diye soludu. Ferit, "Bas," dedikten sonra, kolumu ekti. "Hadi, gidelim." Yal adama yz bin Afgani verdim: dolar. Paray almak iin ne eilince, ar kokusu (ek ardr ykanmam ayak kanm) burun deliklerime doldu, midemi kaldrd. Paray abucak cebin gzyle sa solu hzla tarad. 253 "Cmertliinize binlerce teekkr, Aa Efendi." "Karteh-Seh'teki yetimhanenin yerini biliyor musun?" diye sordum.

"ok kolay. Darlaman Bulvar'nn hemen batsnda," dedi. "Eski yetimhaneye roket isabet edi nce, ocuklar Kar-teh-Seh'e tadlar. Birini aslan kafesinden kurtarp kaplan kafesine atmak gibi bir ey." "Sa ol, Aa," dedim, gitmeye hazrlandm. "Bu senin ilk seferindi, deil mi?" "Nasl?" "Taliban' ilk grn." Bir ey demedim. Yal dilenci ban sallad, glmsedi. Aznda kalabilen sapsar, rk di rilerini ilk grdm gn anmsyorum da. Nasl da sevinmitik! lmler bitti, dedik. Vah v dii gibi: 'Akn en przsz grnd an, dertler bastrverd' " Yzme bir glmseme yayld. "Bu gazeV' biliyorum. Hafz'dan." "Evet, yle," dedi adam. "Bunu da benden iyi kimse bi-. lemez. niversitede hocaydm." "yle mi?" ksrd. "1958'den 1996'ya kadar. Hafz', Hayyam', Rumi'yi rettim; sonra Beydel, Cami, Sa ... Bir keresinde, 1971'de konferans vermek zere Tahran'a bile davet edildim; mis tik Beydel hakknda ders verdim. Ayaa kalkp alklamlard. Hah!" Ban esefle sallad. " ki genleri grdn. Tasavvufu ne kadar umursuyorlar, dersin?" "Annem de niversitede retmenmi," dedim. "Ad neydi?" "Safiye Akrami." Btn o katarak katmanlarna karn, gzleri parayverdi. "ldeki yabani otlar yaar, oysa ri abucak so254 lar. Ne zarafet, ne asalet, ne trajedi!" Adamn nne diz ktm: "Annemi tanr miydin?" "Elbette," dedi. "Dersten sonra oturup konuu k. Son kez, finallerden hemen nce, yamurlu bir gn bademli, nefis bir keki paylamtk. Ba emli kek ve ball ay. Artk gebelii iyice belirgindi ve her zamankinden daha gzeldi. O gn bana syledii eyi hi unutmadm." "Ne dedi? Ltfen syle." Baba annemi bana hep kaba fi darbeleriyle tanmlard; "Harika bir kadnd," gibi. Bense hep ayrntlarn aln eke gnete parlay, en sevdii dondurma, en sk mrldand arklar; trnaklarn yer anlann kendisiyle birlikte mezara gtrmt. Belki de annemin adn anmak, sululuk duygus ekete geiriyor, onun lmnden ksack bir sre sonra yapt eyi anmsatyordu. Ya da, onu kaypt, acs yle 'derindi ki, annemden sz etmeye dayanamyordu. Belki de her ikisi birde . "yle dedi: 'ok korkuyorum.' Neden, diye sordum. 'yle muduyum ki, Doktor Resul. Bylesi ne byk, mthi bir mutluluk, insan korkutuyor.' Yine nedenini sordum, yle dedi: 'Senin b kadar mutlu olmana, ancak senden bir ey almaya hazrlandklar zaman izin verirler.' H emen onu susturdum: 'Hit, hadi ama. Samalama.'" Ferit kolumu tuttu. "Gitmeliyiz, Emir Aa," dedi, tatllkla. Kolumu ekip kurtardm. "Baka ? Baka ne dedi?" Yal adamn yz hadan yumuad. "Keke harlayabilsey-dim. Ama maalesef. A ok zaman geti, beileimse u binalar kadar hasarl. Kusura bakma." "Ama kck bir ey, ne olursa." Yal adam glmsedi. "Kendimi zorlayacam, sz. Yine gel, beni bul." "Teekkr ederim," ded k teekkr ederim." 255 tendim. Annemin bademli keki sevdiini, bir keresinde 'mthi' szcn kullandn ve mudu

m. Sokaktaki bu yal adamdan annem hakknda, Baha'dan bir mr boyunca alabildiimden ok da a fazla bilgi edinmitim. Kamyona geri dnerken Ferit'le az nceki olaya, Afgan olmayanlarn akl almaz bir rastla nt olarak deerlendirecekleri eye, sokaktaki bir dilencinin annemi tanmasna deinmedik. Afganistan'da, zellikle de Kabil'de bylesi mucizelerin son derece olaan olduunu ikim iz de biliyorduk. Baba yle derdi: "Hi karlamam iki Afgan al, bir odaya kapat, on dakika sonra akraba karlar." Yal adam o binann basamaklarnda brakmtk. Ama kararlydm; dne uyup geri dnecek annemle ilgili bir ey anmsayp anmsamadn soracaktm. Ne yazk ki, onu bir daha hi gr Yeni yetimhaneyi Karteh-Seh'in kuzey kesiminde, kurumu Kabil Irma'mn kysnda bulduk. Dz baraka tarz bir binayd; duvarlardaki adaklara, camsz pencerelere kaln tahtalar ivilen miti. Ferit yolda, Karteh- Seh'in kentte savatan en ok zarar gren semt olduunu sylemit ; kamyondan inerken ne kadar doru sylediini grdm; kandar sarscyd. Koca koca ukurlar sokaklarn iki yannda bombalanm, yerle bir olmu binalardan, boaltlm evlerden baka b ktu. Ters dnm bir arabann pasl iskeletinin, ekran olmayan, molozlarn arasna yan gml evizyonun, zerinde siyah, pskrtme boyayla ZENDA BAD TALIBAN! (ok yaa Taliban!) yazan bir duvarn nnden getik.

Kapy ksa boylu, zayf, kellemeye yz tutmu bir adam at; kr sakal taraz tarazd. Srt bir ceket, g256 znde tek cam atlak bir gzlk. Camlarn gerisindeki kk, mercimee benzeyen kara gzleri Ferit arasnda rpnyordu. "Selamn aleykm,"dedi. "Selamn aleykm," dedim. Ona Polaroid'i gsterdim. "Bu ocuu aryoruz." Fotorafa yarm yam k bakn. "Kusura bakmayn, onu hi grmedim." "Resme doru drst bakmadn, dostum," dedi Ferit. "Neden bir daha bakmyorsun?" " Ltfen,v diye ekledim. Kapnn arkasndaki adam fotoraf ald. nceledi. 'Bana geri verdi. "Hayr, zgnm. Bu kuru ocuu tanrm, bu hi de tandk gelmedi. imdi izninizle, yaplacak ilerim var." Kapy k aretparmamn mafsalyla kapya vurdum. "Aa! Aa, ltfen a. Niyetimiz kt deil." Kapn ldi: "Syledim ya. Burada deil. Ltfen gidin." Ferit ilerledi, alnn kapya dayad. "Dostum, biz Taliban deiliz," dedi alak, dikkadi bir sesle. "Yanmdaki bey ocuu gvenli bir yere gtrmek istiyor." "Peaver'den geldim," dedim. "Yakn bir dostum, ocuklar iin hayr kurumu ileten Amerikal ir kan-koca tanyor." Adamn, kapnn gerisindeki varln hissedebiliyordum. Orada durmu dinliyor, dur , kukuyla umut arasnda gidip geliyordu. "Dinle, Sohrab'm babasn tanrdm," dedim. "Ad Ha an'di. Annesinin ad da Ferzane. ocuk babaannesine Sasa dermi. Okuma-yazma biliyor. Ayrca sapan da ok iyi kullamrm. Bu ocuk iin bir umut var, Aa, bir k yolu. Ltfen sessizlik. "Onun yan amcasym," dedim. 257 Bir dakika geti. Sonra ekilen srgnn sesini duyduk. Adamn zayf yz kap aralnda bel a, bir Ferit'e bakt. "Bir konuda yanldn," dedi. "Ne?" "Sapan mthi kullanyor." Glmsedim. "O sapandan bir an ayrlmaz," diye srdrd szn. "Onu beline sokar, gittii her yere gtr ieriye ald, kendini tantt: yetimhane mdr Zaman. "Ofisime gidelim," dedi. Peine takldk, lo, i karartc koridorlardan, st ba dklen, yalnayak ocuklarn yan larn dnda zemini plak, pencerelerine naylon gerilmi odalar, deksiz, demir karyolala ibe dizildii yatakhaneleri arkamzda braktk. "Burada ka yetim var?" diye sordu Ferit. "Sdrabileceimizden ok daha fazla... en az iki yz elli," dedi Zaman, omzunun stnden. " hepsi yetim deil. ounun babas savata lm, anneleri de onlara bakamyor, nk Ta rn almasna izin vermiyor. Onlar da ocuklan buraya getiriyor." Eliyle havay sprr gib areket yapt, kederle ekledi: "Buras sokaktan iyi elbette, ama o kadar da iyi deil. Bu bina oturulmak iin yaplmam ki - bir hal imalatsnn deposuymu. Su stma tesisat u da oktan kurudu." Sesini alakt. "Yeni kuyu amak iin Taiban'dan defalarca para istedi m; tespihlerini yuvarlayp 'yok' dediler. Para yok." Alayla gld. Bir duvarn dibindeki sra sra yata gsterdi. "Yeterli karyolamz yok, elim izdeki kar

olalara serecek deimiz de." ki ocuun evirdii ipi atlayan bir kz gsterdi. "u kz iimiz k, ocuklar battaniyeleri paylama mak zorunda kald. Kzn erkek kardei de souktan ld." Yeniden yrmeye balad. "Son bakt bir ay zor yetecek pirinten baka bir ey yoktu; o da birince, ocuklara kahvaltda ve a kamlan ekmekle aydan baka bir ey veremeyeceiz." le yemeine hi deinmediini fark ett Durdu, bana dnd. "Buras hi de korunakl deil. Yiyecek yok, giysi yok, iecek su yok. Bur daki en bol ey, ocukluunu yitirmi ocuklar. in en ackl yan da, bunlar ansl olanlar izi kat kat atk; her gn bir sr anneyi geri evirmek zorunda kalyorum." Bana doru bir a tt. "Sohrab iin umut var demitin, deil mi? Yalan sylemediinden eminim, Aa. Ancak... o e kalm olabilirsin." "Ne demek istiyorsun?" Zaman baklarn kard. "Beni izleyin." * * * Mdrn alma odam dedii yer, yere atlm bir hasr, bir masa ve iki katlanr iskemleyle duvard. Zaman'la karlkl otururken, gri bir farenin duvardaki delikten ban uzattn, odann ortasna seirttiini grdm. Durup nce benim, sonra da Zaman'n ayakkablarn kokl ksintiyle irkildim; ak kapdan kap gitti. Sordum: "ok ge derken neyi kastettiniz?" "ay ter misiniz? Hemen demleyebilirim." "Hayr, teekkr ederim. Konumay yelerim." Zaman iske mlesinde geriye

yasland, ellerini gsnde kavuturdu. "Syleyeceklerim hi de ho eyler deil. stelik teh ." "Kimin iin?" "Senin. Benim. Ve tabii Sohrab iin. Eer i iten geme-diyse, elbette." 259 "Bilmek isti yorum," dedim. Ban sallad. "Haklsn. Ama nce, bir soru soracam: Yeenini bulmay gerekten ok mu is ocukken girdiimiz sokak kavgalarn dndm; Ha-san'n benim yerime de, iki bazen kiiy mcadele ediini. Korkuyla siner, ylece seyrederdim; araya girmeye karar verir ama he r seferinde duraksar, cayardm; bir ey beni geri ekerdi. Koridora baknca, birtakm ocuklarn halka olmu dans ettiini grdm. Sol baca dizin heme n kesilmi, kk bir kz yrtk prtk kilimin zerinde oturuyor, onlar izliyordu; glmsy rlikte el rpyordu. Sakat elini yanna sarktm olan Ferit'in de ocuklara baktn fark t'in oullarn anmsadm ve... anladm: Sohrab' bulmadan Afganistan' terk etmeyecektim. "Y ni syle," dedim. Zaman bir sre ylece bana bakt. Sonra ban sallad, bir kurunkalem ald, parmaklarnn a meye balad. "Adm kartrmayn, ama." "Sz veriyorum." Kalemi masaya hafif hafif vurdu. "Sz vermene karn, bu yaptma piman olacamdan eminim, o kadar da nemli deil. Belam bulmuum zaten. Sohrab'a u kadarck faydam dokunsa yeter... Evet, anlatacam nk sana gveniyorum. Sende umutsuz bir insann ifadesi var." Uzunca bir sre sustu. "Bir Talib yetkili var," dedi, fsldar gibi. "Ayda bir-iki kez gelir. Yann da para getirir, fazla deil, ama hi yoktan iyidir." Fldr fildir gzleri bir an bana di kildi, sonra kat. "Genellikle kzlardan birini alr. Ama her seferinde de-il." "Buna gz m yumuyorsun?" dedi Ferit, arkamdan. Masaya yaklat. \ 260 "Baka seeneim var m?" diye yaptrd Zaman, iskemlesini geriye itti, masadan biraz uzakl Sen burann mdrsn!" dedi Ferit. "Grevin bu ocuklara gz kulak olmak!" " Engelleyemiyorum!" Ferit kkredi: "ocuklar satyorsun!" "Ferit, otur! Karma!" Ama artk ok geti. Ferit masann kar ucuna adeta utu. Adamn ze yere mhlarken, Zaman'n iskemlesi havaya firlad. Mdr Ferit'in altnda eziliyor, bouk se ler kartyordu. Can havliyle sallad bacaklar masann ekmecelerinden birini yerinden ere sald. Masann teki tarafna kotum, Zaman'n sesinin neden o kadar bouk ktn g rdu. ki elimle omuzlanna yaptm, serte ektim. Ama bir silkinite benden kurtuldu. "Bu ka ar yeter!" diye bardm. Ama Ferit'in yz kpkrmz kesilmi, dudaklar gerilmiti. "Onu durduramazsn! Geberteceim onu!" diye tslad. "Brak onu!" "Geberteceim!" Sesi, derhal bir eyler yapmazsam, ilk cinayetime tank olacam sylyordu.

"ocuklar bakyor, Ferit! Bakyorlar," dedim. Elimin altndaki omuz kaslar gerildi, bir a n, Zaman'n boynunu skmay yine de srdreceini sandm. Sonra ban evirdi, ocuklar gr , el ele duruyorlard; kimisi alyordu. Ferit'in kaslarnn gevediini hissettim. Ellerini ndirdi, ayaa kalkt. Aaya, Zaman'a bakt, yzne iri bir tkrk frlatt. Sonra gitti, k Zaman sendeleyerek doruldu, yeniyle kanl dudaklarn, yanamdaki tkr sildi. ksrerek, akkesini', gzln takt, artk iki camn da adak olduunu g261 rnce, gzl kard. Yzn ellerinin arasna gmd. Uzun bir sre hi birimiz konumadk. diye hrldad sonunda; elleri hl yzndeydi. "Sen kendine mdr m diyorsun?" dedi Ferit. Zaman ellerini indirdi. "Alt aydr maa alamadm. Be paraszm, nk biriktirdiim her kur mhaneye harcadm. Sahip olduum ya da miras aldm her eyi sattm; srf bu Allah'n unuttu ayakta tutmak iin. Benim de Pakistan ya da ran'da ailem yok mu sanyorsunuz? tekiler gibi kap gidebilirdim. Ama gitmedim. Kaldm. Onlar iin kaldm." Bayla kapy gsterdi. uu vermesem, on tanesini alp gtrr. Ben de birini almasna gz yumuyor, takdiri Allah'a b kyorum. Gururumu hie sayp o kahrolas parasn... o pis, iren parasn kabul ediyorum. S pazara gidip ocuklara yiyecek alyorum." Ferit gzlerini yere edi. Sordum: "Ald ocuklara ne oluyor?" Zaman gzlerini ovuturdu. "Bazen dnyorlar." "Nasl biri? Onu nasl buluruz?" dedim. "Yarn Gazi Stadyumu'na gidin. Devre aras onu grrsnz. Siyah gne gzln hi karmaz di. "Artk gidin. ocuklar korkuttunuz."

Bizi sokak kapsna kadar geirdi. Kamyon yola knca, yan aynadan Zaman'n eikte durduunu grdm. Bir grup ocuk evresini s olonunun zerine sarkan gmleinin eteine yapmt. Adam krk gzln takmt. 262 yirmi BR Irman kar kysna getik, kalabalk Petunistan Mey-dan'nda kuzeye doru ilerledik. Bab ya, Hayber Lokantas'nda kebap yemeye getirirdi. Bina hl ayaktayd ama kaplarna asma kil it vurulmu, kepenkleri indirilmiti; levhadaki Hvc R harfleri kopuktu. Lokantann yaknnda bir ceset grdm. Aslmt. Bir kirie balanm olan urgann ucunda ge ni sallanyordu; yz i, mordu; yaamnn son gn giydii giysiler parampara, kanlyd. K bile. Meydan hi konumadan getik, Vezir Ekber Han blgesine yneldik. Puslu bir toz bulutu bakt er yeri, kenti, tula yaplan kaplama. Ferit, Petunistan Meydam'nn birka sokak kuzeyinde ilek bir kebanda, hararetli hararet 263 y li konuan iki kiiyi gsterdi. Bir aya dizin hemen altndan kesilmi olan, salam ayan kiyordu. Elindeki takma baca gsne bastrmt. "Ne yaptklarn biliyor musun? Bacak ii orlar." "Bacan m satyor?" Ferit bayla dorulad. "Karaborsada ok iyi para ediyor. ocuklarn birka hafta doyurmana r." * * * Vezir Ekber Han'daki evlerin ounun hl salam olduunu grnce, ardm; atlan, duvarla su, olduka iyi durumdaydlar. Aalar hl duvarlann ardndan sokaa bakyordu, yolla arteh-Seh'tekiler kadar perian deildi. Silinmi, kimisi eilmi, kurunlara hedef olmu tab lalar hl yn gsteriyordu. "Korktuum kadar kt deil," dedim. "aacak bir ey yok. Kodamanlarn ou buraya yerleti." "Taliban m?" "Onlar da," dedi Ferit. "Baka kim, peki?" Kaldrmlan grece dzgn, iki yannda duvarl evlerin sraland, geni bir caddeye ktk. akiler. Hkmetin gerek beyni: Araplar, eenler, Pakistanllar," diye aklad Ferit. Parma eybaty gsterdi. "15. Cadde, nam dier Sarak-e-Mehmana. Konuklarn Yolu. Burada onlara by e deniyor - konuklar. Bana kalrsa, bir gn bu konuklar halnn zerine ieyiverecek." "te!" diye rdm. "te, orada!" ocukken bana yolumu gsteren nirengi noktasn gsterd , derdi Baba, unutma, banda pembe bir ev olan sokak, bizimki. Dik, sivri bir ats olan bu ev, o gnlerde mahalledeki tek pembe evdi. Baktm, hl da yle. 264 Ferit sokaa girdi. Baba'nn evini hemen grdm.

Kk kaplumbaay bahedeki yabani gl allarnn altnda bulduk. Oraya nasl girdiin umurumuzda da deil zaten; yle heyecanlyz ki. Kabuunu parlak krmzya boyadk; bu harika r Hasan'dan kt: Bylece onu allarn arasnda yitirmeyeceiz. Biz, uzak bir ormanda tarih ne ait dev bir yaratk bulmu, gz kara kifleriz; btn dnyann grmesi iin alp buraya lumbaay Ali'nin geen ki/ Hasan'a doum gn armaan olarak yapt tahta, oyuncak arabaya arabann kocaman, demir bir kafes olduunu hayal ediyoruz. Alev pskrten canavara bakn! im enlerin zerinde yryor, el arabasn peimiz sra srklyoruz; elma ve kiraz aalar z; aalar bulutlara ykselen birer gkdelen, camlara m binlerce merakl aadakigrke iyor. Baha'nn incir aalarnn yaknma yapt yarmay biimindeki, kk kprden geiyoru letiren, muhteem bir asma kpr, alttaki kk gl-ckse kpkl, azgn bir deniz. Kprnn e havai fiekler patlyor, gkyzne ykselen, dev elik halatlarn nne dizilmi olan asker selam duruyor. Kk kaplumbaann iinde drt dnd tahta arabay, demir ilemeli kapnn a deli araba yoluna kartyor, bizi ayakta alklayan dnya liderlerini selamlyoruz. Biz 'la Emir'iz; nl maceraclar, dnyann en byk kifleri. Bu yrekli, kahramanca baarmza yas almak zereyiz... Araba yolunu ar, dikkatli admlarla trmandm; gneten solmu kiremiderin arasn yabani o bamn 265

evinin demir kapsnn nnde durdum; kendimi bir yabanc gibi hissediyordum. Paslanm parma ar tuttum, ocukken bu kapdan nasl binlerce kez, koarak getiimi, artk hibir nemi kal ma o zamanlar ok elzem grnen eyler iin nasl acele ettiimi dndm. eriye baktm. Kapdan baheye kadar uzanan araba yolu, Hasan'la bisiklet kullanmay rendiimiz yaz srayl , tepe st akldmz bu yol hi de anmsadm kadar geni deildi. Asfaltta imee benz olumu, yarklarn arasndan aynk otlan fkrmt. Kavak aalarnn ou kesilmiti - Has komu evlere ayna tuttuumuz aalar. Ayakta kalabilenler de plak, yaprakszd. Hasta Msr duruyordu, ama ortada hasta ya da salkl, tek bir msr grnmyordu. Boyas ka er yer dklmt. Kente bir hayalet gibi km olan gri pusun ayns, epeyce kellcmi, artk hib yetimedii, plak toprak lekeleriyle kapl imenlii de kaplamt. Araba yolunda bir cip duruyordu, buysa yle yanlt ki: Oras, Baha'nn siyah Mustang'inin yeriydi. Mustang'in sekiz silindiri, yllarca, her sabah kkreyerek canlanm, beni uyku mdan uyandrmt. Cipten akan yan araba yoluna kocaman bir mrekkep lekesi gibi yaylm o dm. Cipin ilerisinde tekerli, bo bir el arabas duruyordu, devrilmiti. Ali'yle Baba'nn yolun sol tarafna diktikleri gl fidanlarndan eser yoktu; yalnzca asfalta salm toprak e kurumu otlar. Ferit arkamdan iki kez korna ald. "Gitmeliyiz, Aa. Dikkat ekiyoruz," diye seslendi.

"Bir dakika daha," dedim. Ev, ocukluumdan anmsadn o geni, beyaz malikneden ok farklyd. Daha kk grnyord amt. Oturma odasnn, holn ve st kat266 taki konuk yatak odasnn camlan krkt, pencereler iviyle tutturulmu naylon ya da tahta p ralaryla, rasgele yaman-mt. Bir zamanlar prl prl olan beyaz boya solmu, hortlak gri dklen svann altndan tula katmanlar grnyordu. n basamaklar kmt. Kabil'deki pek Baba'nn evi de devrik saltanatn resmiydi. Eski yatak odamn penceresine baktm; ikinci kat, ana giri merdiveninin gneyindeki nc p ere. Parmak ularmda ykseldim, ama camn gerisinde glgelerden baka bir ey seemedim. Yir be yl nce bu pencerede durmu, soluumdan buulanan cam dven yamur damlalarnn arasnd alarn babamn arabasnn bagajna yerletiren Hasan'la Ali'yi seyretmitim. Ferit'in sesini duydum: "Emir Aa!" "Geliyorum," diye seslendim. Delilik olduunu biliyor ama ieriye girmek istiyordum. n basamaklar kmak, Ali 'nin bodanmz karmamz iin Hasan'la beni her seferinde durdurduu yere gitmek istiyordu Hole girmek, Ali'nin talala birlikte yansn diye sobaya atmay hi ihmal etmedii portaka l kabuklann koklamak istiyordum. Mutfak masasna oturmak, ay iip bir dilim nan yemek, Hasan'n syledii eski Hazara trklerini dinlemek. Korna sesi. Kaldrmn kenannda duran Land Cruiser'a dndm. Ferit direksiyonda sigara iiyo rdu. "Bir eye daha bakmak zorundaym," dedim. "Uzun srer mi?" "Bana on dakika ver." "Peki." Sonra, tam ben arkam dnmken: "Bence hepsini unut. Kolaylatnr," dedi. "Neyi?" "

Hayatna devam etmeni," dedi Ferit. Sigarasnn izmaritini camdan nrlatt. "Daha ne kada rn grmen gerekiyor? 267 Dur da seni zahmetten kurtaraym: Anmsadn hibir ey sa kalmad. En iyisi, unutmak." "Ar tmak istemiyorum," dedim. "Bana on dakika daha ver." Baba'nn evinin kuzeyine den bu tepeyi bir kouda trmanr, terlemezdik bile. Tepeye en ab k kimin varacana bahse girer, birbirimizle yansrdk; bazen de uzaktan uzaa havalimann g n dik kayalkta mola verirdik. Uaklarn kalkn, iniini seyrederdik. Sonra, yine komaya . imdi, sarp yokuun tepesine vardmda, aldm her hrtl soluk, cierlerimi dalayan k er iindeydi. Brmde bir sancyla, bir sre hrldayarak durdum. Sonra, terk edilmi mezarl koyuldum. Bulmam uzun srmedi. Hl oradayd; nar aacmz da yle. Hasan'n annesini gmd mezarln gri, ta giriine yaslandm. O zaman bile, me en kurtulmu, gevemi olan kap imdi tamamen gitmiti; mezar talanysa drt bir yandan fk ni odar yznden glkle se-ilebiliyordu. Mezarl eviren alak duvara iki karga tnemit Hasan mektubunda nar aacnn yllardr meyve vermediini yazmt. Kurumaya yz tutmu, yapr akarken, bir daha da vermez herhalde, diye dndm. Altnda durdum, gzmde canlandrdm: A anyor, dallarna ata biner gibi yerleiyor, bacaklarmz sarktyoruz; yapraklarn ar szlen benekli gne yzmze bir k-glge mozaii iziyor. Narn mayho, keskin ta

Dizlerimin stne ktm, ellerimi aacn gvdesinde gezdirdim. Aradm buldum. Harfler kr silinmiti, ama hl oradayd: "Emir'le Hasan. Kabil'in Sul268 tanlar." Parmamla her harfi tek tek yokladm. Minicik yarklarn bir ucundan, birka kk kopardm. Aacn dibine bada kurup oturdum, ocukluumun kentinin gney tarafna baktm. O her evin duvarnn ardnda aalar ykselirdi. Gkyz geni, maviydi; iplerde kuruyan ama lard. Dikkatli dinlersen, eeiyle Vezir Ekber Han'dan geen manavn sesini duyabilirdin: Kiraz! Kays] zm! Sabahn ilk saatlerinde ezan'x, ar-e-Nau'daki camiden mminlere seslen n mezzirTm yank sesini duyardn. Kornaya basldn duydum, Ferit'in el salladn grdm. Gitme vakti gelmiti. Yeniden gneye, Petunistan Meydan'na yollandk. Kasalar melmi, sakall, tfekli, gen e dolu krmz pikaplarn yanndan getik. Ferit yanmzdan geen her pikaba, mini mini svd. Meydan'a yakn, kk bir otelde iki kiilik bir oda tuttum. Resepsiyondaki sska, gzlkl e vresi birbirinin ei siyah elbiseler giymi, beyaz earplar balam kk kzla sarlyd olar istedi; byle bir virane iin akl almaz bir fiyata, ama zerinde durmadm. nsanlar Ha aii'deki yazlk evinin masraflar iin kazklaman baka eydi, ocuunun karnn doyurmak , baka. Odada scak su yoktu, atlak tuvaletin sifonu almyordu. zerine ypranm bir d r demir karyola, yrtk prtk bir battaniye, bir kede de tahta bir iskemle. Alana bakan p encerenin cam krlm, yenisi taklmamt. Bavulumu yere koyarken, yatan arkasndaki duvarda kurumu bir kan leke fark ettim. Ferit'e biraz para verdim, yiyecek bir eyler almaya gitti. 269 Duman tten drt i kebap, taze nan ve bir kse pirin pi-lavyla dnd. Yataa oturduk, i . Sonuta, Kabil'de deimeden kalabilen bir ey bulabilmitim: Kebap, anmsadm kadar yumu lezzetliydi. O gece ben yataa yattm, Ferit -otelcinin benden ekstra bir cret ald- ikinci battaniyey e sarnp yere uzand. Krk camdan ieriye akan ay nlarnn dnda, odaya hi k szm l'de elektriklerin iki gndr kesik olduunu, jeneratrnn de bozulduunu sylemi. Bir sre konu na Mezar- erifte, Celalabat'ta bymenin nasl bir ey olduunu anlatt. Baba la birlikte cihafa katlmalarndan ksa bir sre sonra, Pencer Vadisi'nde ora-vfyle n asl arptklarn. A kaldklarn, ekirge yediklerini. Helikopterden alan atein babasn nasl ldrdn, iki kzn elinden alan Bana Amerika'y sordu. Amerika'da bir maazaya girip, on be-yirmi eit msr gevreinden bi i seebilirsin, dedim. Etin her zaman taze, stn souk kaldn, meyvenin bol, suyun da ter iz olduunu syledim. Her evde bir televizyon, her televizyonun bir uzaktan kumanda aleti bulunduunu, istersen bir uydu ana taktrabileceini. Ve be yz ksur kanal izleye i.

"Be yz m?" diye rd. "Be yz." Bir sre sustuk. Tam uykuya daldn sanrken, Ferit kkrdad. "Aa, Nasrettin Hoca'nn kz ikyeyi biliyor musun? Hani bir gn kz eve gelmi, kocasnn onu dvdnden yaknm?" Kar issedebiliyordum; benim de yzme bir tebessm yaylmaktayd. Yeryznde, kurnaz Hoca'ya ili birka fkra bilmeyen tek bir Afgan yoktur. "Evet?" "Hoca bunun zerine kz bir gzel pataklam, sonra da 270 evine yollam, ama nce sk sk tembihlemi: Kocana de k, Hoca'yla baa kamazsn. Kzn nin karn pataklayacak!" Gldm. Ksmen akaya, ksmen de Afgan mizahnn hi deimemesine. Savalar km, internet bot Mars'ta gezinmiti ve Afganistan'da biz hl ayn Nasrettin Hoca fkralarna glyorduk. ca'nn bir keresinde srtnda ar bir uvalla eeini srdn duymu muydun?** dedim. "Hayr." "Yolda karlat biri, neden uval semerin zerine koymuyorsun, diye sormu. Hoca yle d gaddarlk olur; zavall hayvan beni bile zor tayor zaten.* " Karlkl fikra anlatmay epeyce bir sre, fkralar tkenirt-ceye kadar srdrdk, sonra yin Tam dalmak zereyken, Ferit'in sesiyle sradm: "Emir Aa." "Efendim?" "Neden buradasn? Demek istediim, geliinin gerek nedeni ne?" "Syledim ya." "ocuk iin mi?" "ocuk iin." Ferit yatt yerde hafife doruldu. "nanmas g." "Bazen ben bile burada olduuma inanam

"Yo... Aslnda kastettiim ey, neden bu ocuk? Ta Amerika'dan buralara bu... bu ii iin mi geldin?" Bu, iimdeki btn neeyi alp gtrd. Ve uykuyu. "Yorgunum," dedim. "Hadi, uyuyalm." Ferit'in horultusu az sonra bo odada yanklanmaya balad. Ben ellerimi gsmde kavuturdum lerimi fank camdan grnen, yldzlarn aydnlatt geceye diktim, yle271 ce yattm. Belki de insanlarn Afganistan iin syledikleri doruydu. Bu lke iin hibir umu almamt belki de. Biz giri tnellerinden geerken, telal bir kalabalk Gazi Stadyumu'na akmaktayd. Binlerce insan, tklm tklm dolu beton tribnlere doru irie kaka ilerlemeye alyordu. ocukla outuruyor, basamaklarda kovalamaca oynuyordu. Bol baharatl sosa bulanm nohut kokusu h avay dolduruyor, sidik ve ter kokulanna karyordu. Ferit'le sigara, amfst ve biskvi eyyar satclarn arasndan getik. Tvit ceketli, kadidi km bir delikanl koluma yapt ksi resimler" almak ister miydim? "Hem de ok seksi, Aa," dedi, uyank gzleriyle sa solu tararken - bana birk a yl nce, San Francisco'nun karanlk bir mahallesinde uyuturucu satmaya alan kz a n ceketinin bir tarafn at, 'seksi' fotoraflar hakknda yle bir fikir edinmemi salad lmlerinden baz sahneler; erkek kahramanlarn kollarna snm, hlya-l bakl, ehvetli, yimli artistler. "ok seksi," diye yineledi. "Hayr, teekkr ederim," dedim, onu itip geerken. "Yakalanrsa yle bir krbalanr ki, babas mezarnda ters dner," diye mrldand Ferit. Yerler numaral deildi, elbette. Bize brakn yerimizi, oturacamz blm, tribn, sray ktu. Eskiden, monari gnlerinde de byleydi. Ferit'in birka dirsek darbesi sayesinde, orta sahann hemen soluna den, fena saylmayacak bir yer bulup oturduk Baha'nn beni futbol malanna getirdii 70'li yllarda yemyeil olan bu saha imdi berbat ha ldeydi. Oyun alannn her yan delikler, ukurlarla doluydu; en gze arpan da, g272 ney utaki kale direklerinin arkasndaki bir ift derin ukurdu. Ortada im filan yoktu, y alnzca toprak. Sonunda iki takm sahaya ka (oyuncular scaa karn, pantolonluydu), ma b alkan tozdan, dumandan topu izlemek olanakszd. Eli krbal, gen Talibler tribnleri dola tezahrat yaparken sesi azck ykselenleri hizaya getiriyordu. Onlar, devre aras ddnn almasndan hemen sonra getirdiler. Stadyumun kapsnda, geldi yollarda ska grdm pasl, krmz pikaplardan ikisi grnd. Kalabalk ayaa kalkt. Bir rkan bir kadn, tekinde de gzleri bal bir erkek oturuyordu. Pikaplar sahay evreleyen k olunda, seyircilerin iyice grmesini salamak-istercesine, ar ar ilerledi. stenen etkiyi de yarattlar: nsanlar parmak ularnda ykseldi, eildi, boyunlarn uzato. Yanmda, mrl uyan Ferit'in ademelmas bir inip bir kyordu.

Krmz pikaplar oyun alanna girdiler, arkalarnda bir toz bulutuyla kar uca doru ilerled r; jant kapaklan gnete parlyordu. Sahann sonunda onlar nc bir pikap bekliyordu. Bunu as bir eyle doluydu; anszn kale direinin arkasndaki o iki geni ukurun nedenini anlad ab boalttlar. Kalabalktan beklenti dolu bir mrlt ykseldi. "Kalmak istiyor musun?" diye sordu Ferit, endieyle. "Hayr," dedim. Hayatmda hibir yerden kamak iin bylesine gl bir arzu duymamtm. "Am zorundayz." Omuzlarna Kalanikoflar asm iki Talib, birinci pikaptaki gz bal adam indirdi, iki ki rka'h kadn. Kadnn dizlerinin ba zld, yere yld. Askerler onu tutup kaldrdlar, ylp kald. Yeniden kaldrmaya altlar, kadn lk atp tekme savurdu. Ayan ay tu vann lyd. ki 273 Taiib yardma kotu, hep birlikte kadn ite kaka, gs derinliindeki ukura soktular. Gz hi direnmedi, ikinci ukura uysalca giriverdi. Sulanan iftin yalnzca balar grnyordu Kale direklerinin yannda duran gri cppeli, tknaz, ak sakall bir din adam elindeki mi krofonu azna gtrd, boazm temizledi. Arkasnda, ukurdaki kadn hl tiz lklar aty uzun bir dua okudu; genizden gelen sesi, stadyuma anszn ken sessizlikte dalgalanyordu . Baba'nm ok uzun zaman nce syledii bir eyi anmsadm: u kendini her eyden stn gren sakalna t- kreyim. Tespih ekip anlamadklar bir kitab ezbere tekrarlamaktan baka ne bi ler? Afganistan bunlarn eline derse, Allah yardmcmz olsun. Dua bitince, imam yine genzini temizledi. "Kardelerim!" diye haykrd Farsa; sesi stad yumda bir top gibi grledi. "Bugn burada eriaf yerine getirmek zere toplandk. Adaleti y erine getirmek iin! Buradayz, nk Allah'n buyruu ve Hazreti Muhammet'in kavli, krler ki sevgili yurdumuza, Afganistan'mza egemen olmutur. Allah'n szne kulak veriyor ve boy un eiyoruz, nk bizler onun ycelii karsnda

gsz, zavall yaratklardan baka bir ey deiliz. Allah ne diyor, peki? Size soruyorum! AL NE DYOR? Allah, gnah ileyen herkesin, gnahna uygun bir ekilde cezalandrlmasn syl benim szlerim deil, kardelerimin szleri de deil. Bunlar ALLAH'n szleri!" Bo elini g oru sallad. Bam zonkluyor, gne tepemi alev alev yakyordu. "Her gnahkr, gnah lsnde cezalandrlacaktr!" diye yineledi imam mikrofona; her szc tik bir ifadeyle vurgulayarak. "imdi soruyorum, kardelerim; zina ileyenlere hangi c eza yarar? Evliliin kutsalln hie 274 sayanlar neyle cezalandracaz? Allah'n yzne tkrenlere hangi ceza layktr? Allah'n e lara nasl karlk vereceiz? TALARI ONLARA GER FIRLATARAK!" Mikrofonu kapad. Tribnlerde bir mrlt dolat. Ferit bam sallad, fsldad: "Bunlar da kendine Mslman diyor." Sonra, pikaptan uzun boylu, geni omuzlu bir adam indi. Onu gren seyircilerin bir ks m sevinle barp alklad. Bu kez, sesi yksek kt iin krba yiyen olmad. Uzun boy isi leden sonra gneinde parlad. Pantolonunun stne sarktt gmleinin etekleri, esin kollarn armhtaki sa gibi iki yana at. Bir yarm dn yaparak kalabal selamlad. Y evrilince, siyah, yuvarlak caml gne gzln grdm - u John Lennon'n takt gzlkl "Bizim adammz bu olmal," dedi Ferit. Siyah gzlkl, uzun boylu Talib, nc pikaptan indirilen ta ynnn yanna gitti. rice la gsterdi. Grlt kesildi, yerini stadyumda titreen bir uultu ald. evreme bakmnca, bir azdan pik akladm grdm. Ta beinin yannda dururken, gerekst bir biimde, tp benzeyen Talib elindeki ta ukurdaki gz bal adama frlatt. Kadn bir lk att. Kala r 'OH!' ykseldi. Gzlerimi yumdum, ellerimle yzm kapadm. Seyirciler, atlan her taa ayn !' nidasyla elik ediyordu; bu byle bir sre devam etti. Sesler durulunca, Ferit'e 'bi tti mi' diye sordum. Hayr, dedi. nsanlarn boaznn yorulduunu tahmin ettim. Orada, yzm rimin arasnda ne kadar oturduumu bilmiyorum. Gzlerimi yeniden atmda, etrafmdakilcr bi rine sorup duruyordu: uMord? Mord?" ld m? 275 ukurdaki adam imdi ekilsiz, kanl bir ynd; bir kan ve paavra topa. Ba ne dm, lkl Talib elindeki ta zplatyor, ukurun yanna melmi olan bir adama bakyordu. mel sarkan stetoskopun ucunu, ukurdaki adamn gsne bastrd, sonra ban gzlkl Talib'e ol sallad. Kalabalk inledi. John Lennon ta ynna dnd. Her ey bitip de kanl cesetler gayet sradan, aldrsz bir tavrla krmz pikaplarn kasa

r) frlatlnca, k-rekli birka adam abucak ukurlar doldurdu. Bir tanesi tam gitmek zer ayayla yerden kaldrd tozu geni kan lekelerine doru savurdu. Birka dakika sonra, tak haya girdi. kinci yan balamak zereydi. Grme o gn leden sonra, saat e ayarland. Randevunun aln hz beni artmt. Bek ordum; en azndan bir sorgulama, kimliklerimizin de-nedenmesi, filan. Ama sonra, A fganistan'daki en resmi ilerin bile resmiyetten ne kadar uzak bir biimde yrtldn anm rit'in tek yapa, krbal Talib'lerden birine, beyazl adamla zel bir iimiz olduunu syl mutu. Aralarnda ksa bir konuma geti. Krbal adam ban sallad, oyun alanndaki gen dilinde bir eyler haykrd; o da hemen gney utaki kale direine, gzlkl Talib'in, daha okuyan, iman imamla sohbet ettii yere kotu. konutular. Gne gzlkl adam ban k an kulana bir eyler syledi. Gen adam mesaj bize getirdi. Randevu verilmiti: saat te.

276 YRMM Vezir Ekber Han'daki byk evin nne gelince Ferit, Land Cruier' yavalatt. Sonra, Konukl Yolu, 15 numaradaki geni araziyi eviren duvarlann stnden sokaa sarkan st aalarnn at. Motoru durdurdu; bir dakika kadar konumadan oturduk, souyan motorun kard trt Ferit kprdand, hl mar yuvasndan sarkan anahtarla oynad. Bir ey sylemeye hazrland a, zr dileyen bir tnyla, "Seni arabada beklesem daha iyi olacak," dedi. Bana bakamyor du. "Bundan sonras artk senin meselen. Ben..." Koluna dokundum. "Ferit, sana dediim parann kat kat fazlasn yaptn. eriye benimle birl e girmeni beklemiyo277

rum zaten." Oysa yalnz girmek istemiyordum. Hakknda rendiklerime karn, Baba'nn u anda nmda olmas iin ok ey verirdim. Baba olsayd, n kapy ardna kadar ap ieriye dalar, greceini bildirir, yoluna kann da sakaln yolard. Ama Baba leli ok olmutu; Hay-w rln Afgan blmnde yatyordu. Daha geen ay, Sreyya'yla birlikte mezar tann nne par buket brakmtk. Artk tek bamaydm. Arabadan indim; yksek, ift kanatl, ahap giri kapsna doru ilerledim. Zili aldm ama s elektrik hl kesikti- bunun zerine kapy yumrukladm. Bir dakika sonra, ieriden baz sesl geldi, kap ald, Kalanikoflu iki adam grnd. Arabada oturan Ferit'e baktm, dudaklarm oynatarak, dneceim, dedim - bundan hi de emin deildim. Silahl adamlar beni tepeden trnaa, hzla yokladlar; bacaklarma vurdular, ap dokundular. Bir tanesi Petu dilinde bir ey syledi, gltler. Ana kapdan getik. Muhafzlar nme dt, bakml bir imenlikten, dibinde sra sra sardunyayla dikenli al bulunan bir duvarn nnd . Bahenin kar kesinde eski, tulumbal bir kuyu vard. Hmayun Kaka'n.m Celalabat'taki ev e de tpk byle bir kuyu bulunduunu anmsadm; ikizlerle (Fazla ve Kerime) iine akl ta atar, suy n karaca -prty beklerdik. n basamaklar trmandk, geni, mobilyas az, ferah bir eve girdik. Hol getik (bir duvarda ocaman bir Afgan bayra sarkyordu), adamlar beni st kattaki bir odaya kardlar -- bir i yeil divan, kar uta da geni ekran bir televizyon. Duvarlardan birine, zerine Mekke tas viri ilenmi bir seccade aslyd; yap, aslndan biraz daha uzun betimlenmi gibi geldi ban Adamlardan daha yal grneni, tfei278 nin namlusuyla divanlardan birini iaret etti. Gidip oturdum. Odadan ktlar. Bacak bacak stne attm. Bacam indirdim. Terli ellerimi dizlerime koydum. Bu beni gergin mi gsterirdi? Ellerimi birletirdim, bunun daha da kt olduuna karar verdim, sonunda k ollarm gsmde kavuturdum. akaklanmdaki kan zonkluyordu. Bir sszln ortasndaydm. K uuuyor, ama ben dnmeyi kesinlikle istemiyordum, nk aklmn hl alabilen bir zerr m anlamyla delilik olduunu sylyordu. Karmdan binlerce kilometre uzakta, bir hapishane hcresini artran bir odada, daha birka saat nce iki kiiyi ldrdn gzlerimle gr Bu gerekten delilikti. Daha da kts, sorumsuzluktu. Sreyya'y daha otuz alt yanda biva brakma olaslm hayli yksekti dorusu. Bu sen deilsin, Emir, diyordu iimdeki bir ses. eksin. Byle yaratlmsn. Buysa o kadar da kt bir ey deil, pnk sende hi olmazsa kend da yalan sylememek gibi bir erdem var; kendini kandrmyorsun. Bu konuda, ha

yr. Drst olunduu srece korkaklk dnyann sonu deildir. Ama ne zaman ki bir dlek, k nu unutur... ite o zaman Allah yardmcs olsun. Divann nnde bir sehpa vard. Altnda, metal ayaklarn birletii noktaya geirilmi olan viz byklnde, pirin toplar tutturulmutu. Tpb bunun gibi bir masa grmtm. Nerede? So Peaver'de, kendimi sokaa attm gece girdiim o kalabalk ayevinde. Sehpann zerindeki zm salkmlar vard. Bir tane kopardm, azma attm. Bir eylerle -ne olursamak, kafamdaki sesi susturmak zorundaydm. zm tadyd. Bir tane daha yedim; bunun ok uzun bir sre iin mideme girecek son kat gda olduunun farknda deildim elbette. 279 Kap ald, tfekli adamlar grnd; uzun boylu, beyazl, John Lennon gzln hl kartm son yllarda pek moda olan u mistik akl hocalarn, geni omuzlu bir guru'yu andryordu. Karmdaki koltua oturdu, ellerini kolaklara dayad. Uzun bir sre konumad. Dikkatle beni bir eliyle koltuun demesinde tempo tutuyor, teki eliyle de mavi bir tespihin tanele rini ekiyordu. Beyaz gmleinin zerine siyah bir yelek giymi, altn bir kol saati takmt gmleinin sol kolundaki kurumu kan lekesi iliti. Gndz-ki infazdan sonra giysilerini de irmemi olmas rktc, afallatcyd. Arada bir, botaki eli kalkyor, kaln parmaklan hava e oynuyordu. Svazlamay andran, ar devinimler; aa yukan, saa sola; grnmeyen bir ked du sanki. Kollanndan biri svalyd, kaln bileinin biraz stnde baz izler grdm - ayn i Francisco'nun karanlk sokaklannda yaayan evsizlerde de rastlamtm. Teni teki adamlardan ok daha ak, hatta soluktu; alnnda, kara trbannn hemen altnda k lalan parlyordu. Gsne kadar uzanan sakalnn rengi de dierlerinden daha akt. "Selamn aleykm," dedi. "S^/fitm." "unu kartabilirsin artk." "Efendim?" Avucunu silahl adamlardan birine evirdi, sallad. Curt! Bir anda yanaklanma bir sr ine att; muhafiz benim sakal havaya atp tutuyor, kkr kkr glyordu. Talib snt. "ok daha grdm. Bylesi daha

rahat. Ne dersin?" Parmaklanm oynatt, yumruunu skp aarak, birka tanesini tlatt. "Eve gnk gsteriyi beendin inallah?'' 280 Yanaklarm ovuturdum. "Gsteriydi, demek?" Sesimin, iimdeki dehet padamasn ele vermedi umdum. "nfazlar en grkemli gsteri trdr, kardeim. arpc. Heyecanlandran. Meraklandran. En kidesel eitim salamas, tabii." Parmaklarn aklatt. Muhafzlardan gen olan onun sigara alib gld. Kendi kendine bir eyler mrldand. Elleri titriyordu, az kald sigaray dry gerek bir gsteri izlemek iin, Mezar'da yanmda olman gerekirdi. Austos 1998'te." "Anlayamadm?" "Lelerini ortada braktk; kpekler yesin diye... bilirsin." Laf nereye getirdiini anlam Kalkt, divann evresinde iki tur att. Yeniden oturdu. Hzl hzl anlatmaya balad. "Kap erkekleri, olan ocuklarn topladk. Orackta, ailelerin gz nnde vurduk. Grmeleri ii ann, ait olduklar yeri unutmamalar iin." Soluklan sklat. "Bazen, kaplan knp evlere d uk. Sonra ben... ben makineli tfeimin nam-lusuyla oday rasgele tanyordum, ta ki dum andan gz gz grmez oluncaya kadar." Byk bir sr verecekmi gibi, bana doru eildi. "Bun m biri, 'zgrleme' szcnn anlamn katiyen anlayamaz... hedefle dolu bir odada, btn lklardan annm bir halde dikilip btn mermilerini boaltmak, kendini erdemli, iyi ve ahla kl hissetmek... O anda Allah'n iini yaptn bilmek. Soluk kesici, inan." Tespihini pt, a edi. "Hatrlyorsun deil mi, Cavit?" "Evet, Aa Efendi," daha gen grnen muhafz. "Nasl unutabilirim ki?" Mezar- erifteki Hazara katliamn gazetelerde okumutum. Taliban'n, son den kenderden bi olan Mezar' ele geiriinin hemen ardndan gereklemiti. Sreyya'nn kah281

valtda kan ekilmi, bembeyaz bir yzle gazeteyi bana uzatn anmsadm. "Kap kap dolatk. Yalnzca yemek ve namaz molas verdik," diye srdrd Talib szn. Sesi duyan biri, katld ok keyifli bir partiden sz ettiini sanrd. "Cesetieri sok an ort ; ailelerden, ly alp gizlice eve gtrmeye kalkanlar da vurduk. Onlar gnlerce sokakt ekler yesin diye. Kpeklere kpek eti." Sigarasn sndrd. Titreyen elleriyle gzlerini uturdu. "Amerika'dan geldin, demek?"

"Evet." "O orospu nasl son gnlerde?" Ani bir ieme ihtiyac hissettim. Gemesi iin dua ettim. "Bir erkek ocuk aryorum." "Herke s aramyor mu?" dedi. Kalanikoflu adamlar gld. Dileri nesver'den yemyeildi. "Burada, se nin yannda olduunu rendim," dedim. "Ad Sohrab." "Bir ey soracam: O orospuyla ne iin var? Neden burada, Mslman kardelerinin yannda de ; neden lkene hizmet etmiyorsun?" Aklma, "Gideli ok uzun zaman oldu," demekten baka bir ey gelmedi. Bam alev alev yany rdu. Dizlerimi birletirdim, mesanemi sktm. Talib kapda duran adamlara dnd. "Bu da ceva p m imdi?" diye sordu. "Hayr, Aa Efendi," dediler bir azdan, glmseyerek. Gzleri bana evrildi. Omuz silkti. "Cevap deil, diyorlar." Bir sigara kard. "Benim bulu nduum evrede, sana en ok ihtiyac olduu srada vatanhni terk etmek, ihanede ayn kapya eni vatana ihanet suuyla tutuklayabilir, hatta vurabilirim. Bu seni korkutuyor mu ?" "Ben buraya ocuk iin geldim." 282 "Bu seni korkutuyor mu?" "Evet." "Korkutmak," dedi. Divanda geriye yasland. Sigarasndan derin bir nefes ekti. Sreyya'y dndm. Bu beni sakinletirdi. Orak biimindeki doum lekesini, boynunun zarif k ini dndm. Dn gecemizdeki halini, yeil rtnn alanda, aynadaki yanslarmza bakm yanaklarnn ki zar vermesini. Eski bir Afgan arksnn eliinde dans ediimizi, herke dip alklarken, bulank bir iek, elbise, smokin ve glmseyen yz dnyasnda nasl hzla, dmz. Talib bir ey diyordu. "Efendim?" "Onu grmek ister misin, diye sordum. Kk olanm grmek ister misin?" Bunu sylerken, st bir srtla kvnlm.

"Evet." Muhafiz odadan kt. Bir kapnn alrken kard gcrty duydum. Muhafzn kaba bir se sylediini duydum. Sonra, ayak sesleri ve her admda ngrdayan ziller. Bu bana, Hasan'la birlikte ar-e-Nau'da kovaladmz Maymun Adam' anmsatt. Dans etmesi iin ona bir verirdik. Maymunun boynundaki ngraklardan aynen bu ngrt kard. Sonra kap ald, muhafiz ieriye girdi. Omzunda tanabilir bir mzik seti vard. Arkasnda ir mavisi, bol bir pa-pan-tumban giymi bir erkek ocuk. Benzerlik soluk kesiciydi. Afallatc. Rahim Han'n Polaroid'i gerei yanstmyordu. Olann yz, babasnn o toparlak, dolunay yzyd; ayn sivri ene, deniz kabuuna benzeyen kulaklar ve 283 ayn zayf beden. Bu, ocukluumun in bebeiydi; k gnlerinde yelpaze gibi alm iskambi n, yazlan babamn evinin damnda uyurken, cibinliin gerisinden grnen yz. Olann salar rinin evresine srme ekilmiti; yanaklarnda doal olmayan bir krm-. zlk vard. Odann unca, ayak bileklerindeki hamallardan sarkan minik ngraklar sustu. Gzleri bana dikildi. Bir sre oyaland. Sonra plak ayak-lanna evrildi. Muhafzlardan biri bir dmeye bast, Petun mzii oday doldurdu. Tabla, armonika ve inleye ir dilruba. Ta-liban'n dinlemesi iin alnd srece, mzik gnah deildi anlalan. erkek el rpm ! MaallahF diye rdlar. Sohrab kollann kaldrd, ar ar dnd. Parmak ulann-da ykseldi, zarife kvnld, diz uldu, birka kez hzla dnd. Kk elleri bileklerden kvnl-yor, parmaklar klyor, ba bi ir o yana bir bu yana salnyordu. Ayaklan yeri dvyor, ngraklar tabla'nxn ritmiyle kusur uz bir uyum halinde nlyordu. Gzleri hep kapalyd. "Maallah?'' diye haykrdlar. "ahbaz! Bravo!" ki muhafz slk alyor, glyordu. Beyazl rak ban ne arkaya sallad; dudaklan ehvetle aralanma. Sohrab gzleri kapal, hayali bir dairenin iinde oynad; dans, mzik bitinceye kadar srd. son notasyla ayam yere serte vurunca, ziller son bir kez ngrdad. Dnn tam ortasn i. "Bia, bia, olum," dedi Talib, Sohrab' yanna ararak. Sohrab ba ne eik ona gitti, nnn arasnda durdu. Talib kollanyla olan sard. "Benim kk Hazara'm ne kadar yetenekli, mi?" Elleriyle ocuun srtn svazlad,

284 koltuk aldanna dokundu. Muhafzlardan biri tekini drtt, alayla kkrdad. Talib onlara, bi i yalnz brakmalarn syledi. "Peki, Aa Efendi," dediler, karken. - Talib olan evirdi; imdi yz bana dnkt. Kolla line dolad, enesini ocuun omzuna dayad. Sohrab ayaklarna bakyor, arada bir bana kaama utanga baklar frlatyordu. Adamn elleri ocuun belinde gezindi; bir aa bir yukar, s Yavaa, tatllkla. "Merak ediyorum," dedi Talib, kan oturmu gzlerini Sohrab'n omzunun stnden brna dikere k. "Bizim Baba-/'ya ne oldu acaba?" Soru, iki kamn arasna bir eki gibi indi. Yzmdeki btn kann ekildiini hissettim. B kesti. His-sizleti. Gld. "Ne sanyordun yani? u uyduruk sakal taknca, seni tamyamayacam m? Benim hakkmd n bir ey var: Ben grdm bir yz asla unutmam. Asla." Dudaklarn Sohrab'n kulana srt ordu. "Babann ldn duydum. k pik. Hep onu yanmza ekmek istemiimdir. Grne bakl m gerekecek." Gne gzln kard, kanl gzlerini gzlerime dikti. Soluk almaya altm, baaramadm. Gzm krpmay denedim, baaramadm. Bunlar, bu an, ger gerekst... hayr, deliceydi. Cierlerimdeki havay ekip alm, evremdeki dnyay dondurm du. u kalp parayla ilgili, eski deyi neydi? Evet, dner dolar seni bulur. Gemiim aynen leydi ite; eninde sonunda gelip beni buluyordu. Ad derinlerde bir yerde uulduyor am a ben onu sylemek istemiyordum; onu yksek sesle sylersem, bir ruh arma seansnda, ruhu eil de adn sahibini arm olacaktm sanki. yi ama, zaten karmdayd; bunca 285 yldan sonra kanl canl, on adm uzamda. Ad dudaklarmdan firlayverdi: "Assef." "Emir can." "Burada ne iin var?" Azmdan kar kmaz, ne kadar aptalca bir soru olduunu anladm, ama syleyecek baka hibir ey gelmemiti. "Ben mi?" Assef tek kan kaldrd. "Ben ait olduum yerdeyim. Asl soru, senin burada ne i var?"

"Syledim ya," dedim. Sesim titriyordu. Keke etim bunu yapmasayd; keke bzlp kemiklerime yapmasayd. "ocuk iin mi?" "Evet." "Neden?" "Parasn derim," dedim. "Paray telgrafla getirtirim." "Para m?" Assef kkr kkr gld. "Hi Rockingham' duydun mu? Ban Avusturalya'da bir cenne s. Grmelisin; kilometrelerce uzanan bir kumsal. Yemyeil sular, masmavi bir gk. Annem le babam orada yayor; deniz kenarnda bir villada. Villann arkasnda bir golf sahas, bir de kk gl va m her gn goif oynuyor. Annem tenisi yeliyor - babamn dediine gre, ters vurular zayfm. Bir Afg kantasyla iki kuyumcu dkknlar var; hepsi de tkr tkr iliyor." Bir zm kopard. Sevgi azna verdi. "Dolaysyla, paraya ihtiyacm olduunda, telgrafla gnderirler." Sohrab'n bo nun yan tarafim pt. ocuk irkildi, gzlerini yumdu. "Ayrca, ben oravPyh para iin dvme liban'a da para iin katlmadm. Onlara neden katldm renmek ister misin?" Dudaklarm kurumutu. Yaladm; dilimin de kuruduunu ayrmsadm. Assef srtt: "Susadn m?" 286 "Hayr." "Bence susadn." "Hayr, iyiyim," dedim. in dorusu, oda anszn ar snmt - gzeneklerimden fkran nlar gerekten de oluyor muydu? Gerekten de Assef le karlkl oturuyor muydum? "Nasl istersen," dedi. "Evet, nerede kalmtk? Ah, tamam, Taliban'a katlm. Eh, aman ama indar biri olmadm anmsyorsundur. Ama bir gn, ilahi bir olay yaadm. Bir mucize. Hapis n. Dinlemek ister misin?" Bir ey demedim. "Gzel. Anlataym," dedi. "1980'de Babrak Karmal'n baa gelmesinden hemen sonra, bir sre Poleharki'de yattm. Bir gece, bir grup Peremi evimize dald, tfeklerini dorultup annemi, bab am ve beni sraya dizdiler. Bizimle geleceksiniz, dediler. Aalk herifler ne nedenini sy edi, ne de annemin sorularn yandad. Eh, sylemeye gerek yok; komnistlerin ne kadar basi t, baya insanlar olduunu hepimiz biliriz. Ad san olmayan, yoksul aile ocuklar tabii. avi'dzn nce ayakkablarm yalatmaya bile tenezzl etmediim kpekler kalkm bana silah do r, emir veriyordu. Gslerinde Peremi bayra, burjuvaziyi ykmakla vnyor, asl soylulu

inde olduunu iddia ediyorlard. Her ey sil batan yaanyordu: Zengini yakala, hapse at, y oldalarna rnek ol. "Her neyse, bizi altar kiilik gruplar halinde, her biri bir buzdolab byklndeki hcre ar. Her gece, komutan -lm eek gibi kokan, yan Hazara, yan zbek bir yaratk- tutuklulard an birini yaka paa hcreden kartr, o iko yz kan ter iinde kalncaya kadar dverdi. S gara yakar, eklemlerini ktrdctir, ekip giderdi. Ertesi gece, bir baka kurban seerdi. Bir gece, beni seti. Bund an da287 ha kt bir zamanlama olamazd. gndr kan iiyordum. Bbrek ta. Bana gelmediyse, bilm ana, dnyada bundan daha korkun bir ar yoktur. Annem de bbrek talarndan mustaripti; bir keresinde bana, bir ta drmektense doum yapmay yelerim, demiti. Her neyse, elimden ne irdi? Beni darya srklediler, bizimki de tekmelemeye balad. Bu kk tekme oyunu iin ydii, elik burunlu bir izmesi vard; bana onlarla vuruyordu. Baryor, lklar atyordu i var gcyle tekmeliyordu, sonra, birden sol bbreime bir tekme indirdi, bbrek ta dve , pat diye! Ah, ne byk bir rahadamay-d!" Assef gld. "Bunun zerine bardm: iAllah ber,.'> Tekmeleri daha da sertleti; kahkahalarla glmeye baladm. Delirdi, daha da sert vurmaya balad; ben gldke darbeleri iddedeniyordu. O vurduka ben glyordum. Beni e tarlarken, hl glyordum. Gldm, gldm, nk anszn, Allah'tan bir vahiy aldm a nedenle, yaamam istiyordu. "Biliyor musun, o komutana iki yl sonra sava alannda rasda dm - Allah'n iine akl sr ermiyor. Onu Meymanah'n hemen dnda, bir hendekte buldum; g l yemiti, kan iindeydi. Ayanda yine o izmeler vard. Beni anmsadn m, diye sordum. Hay i. Ben de, az nce sana1 sylediim eyi yineledim. Yzleri asla unutmadm, yani. Sonra on alarndan vurdum. O gnden beri de grevdeyim." "Ne greviymi bu?" dediimi duydum. "Zinacl n talamak m? ocuklarn rzna gemek mi? Yksek topuklu ayakkab giydi diye kadnlar kam alar kadetmek? Ve btn bunlar slam adna yapmak?" Szckler azmdan bir anda, bekle bir biimde dklvermiti; yular ekmeme kalmadan. Geri almay isterdim. Gerisin geri 288 mak. Ama olar olmutu. Snr amtm; bu iten sa kurtulma umudu -eer varsa, tabii- o k erle birlikte uup gitmiti.

AssePin yzn bir aknlk yalad, bir an sonra da kayboldu. "Hey, bu i giderek elenceli alyor," dedi, ks ks glerek. "Ama senin gibi hainlerin anlamad eyler vardr." "Ne gibi?" Kalar atld. "Halknla, geleneklerinle, dilinle gururlanmak gibi. Afganistan ple kirlet i, muhteem bir malikneye benziyor; birinin o pislikleri temizlemesi gerek." "Mezar'da, kap kap gezerken yaptn ey bu muydu? pleri mi topluyordun?" "Aynen." "Batd un iin kullanlan bir deyim var," dedim. "Buna etnik temizlik diyorlar." "yle mi?" AssePin yz aydnland. "Etnik temizlik. Beendim. Kulaa ok ho geliyor." "Tek iim, ocuk." "Etnik temizlik," diye mrldand Assef, szcklerin tadna bakarak. "ocuu istiyorum," dedim, bir kez daha. Sohrab'n bana dikili gzleri parlad. Bunlar, ku rbanlk bir koyunun gzleriydi. Srmesi bile aynyd - Kurban Bayram'nda mollann arka bahe de kesmeye hazrland koyunun gzlerine srme ektiini, azna da bir kesme eker verdiin ordum. Sohrab'n gzlerinde yalvarma grr gibi oldum. "Nedenini syle," dedi Assef. Sohrab'n kulak memesini dilerinin arasna ald. Hafife dile i, sonra brak. Aln ter iindeydi. "Bu beni ilgilendirir," dedim. "Onunla ne yapacaksn?" Cilveli bir srt. "Daha dorusu, ona ne yapacaksn?" 289 "ren b ," dedim. "Nereden biliyorsun? Hi denedin mi ki?" "Onu daha iyi bir yere gtrmek istiyorum." " Nedenini syle." "Bu konu beni ilgilendirir," diye yineledim. Bana byle ters, aksi konuma cesaretin i neyin verdiini bilmiyordum; belki de nedeni, naslsa leceim gereiydi. "Merak ediyorum," dedi Assef. "Bunca yolu neden geldiini merak ediyorum, Emir. Bi r Hazara iin mi? Neden buradasn? Gerek nedeni ne?" "Nedenlerim var," dedim. AssePin dudaklar kmsemeyle bzld. "Pekl." Sohrab' srtndan sehpaya doru serte itt sehpaya arpt, sehpa devrildi, zmler sald. ocuk meyvelerin stne dt, ezilen zmle

suyu gmleinde mor lekeler brakt. Sehpann, arasna pirin toplarla ssl bir ember geir ayaklar imdi tavana bakyordu. "Al o zaman," dedi Assef. Sohrab' kaldrdm, bir iskelenin ayaklanna tutunan midyeler gibi, pantolonuna yapm olan ezik zm tanelerini temizledim. "Hadi gtr onu," dedi Assef, kapy gstererek. Sohrab'n elini tuttum. Bu kk elin derisi kuru, nasrlyd. Parmaklan kprdad, benim doland. Sohrab'n fotoraftaki hali gzmn nne geldi; kolunu Hasan'n bacana do-lay b baldnna yaslay. kisi de glm-syordu. Oday bir utan tekine geerken, ziller ngrda ildik. "Ama," diye seslendi Assef arkamzdan, "onu karlksz gtrebileceini sylemedim, elbette. "Ne istiyorsun?" "Onu hak etmen gerekiyor." "Ne istiyorsun?" 290 "Seninle yarm kalm bir hesabmz var," dedi. "Anmsyorsun, deil mi?" Elbette. Davut Han'n kral devirdii gnn ertesi gn olanlar nasl unutabilirdim aadm srece unutmayacaktm. O gnden beri, ne zaman Davut Han'n adn duysam, elindeki sefe dorultmu olan Hasan' grdm; ona bundan byle 'Assef GofkorJ, Tek Gzl Assef denece leyen sesini duydum. Hasan'm cesaretini nasl da ks-kanmtm. Assef geri ekilmi, er ge i izin de hakkndan geleceine ant imiti. Hasan'a verdii sz tutmutu. imdi sra bendeydi. "Pekl," dedim, aklma syleyecek baka bir ey gelmedii iin. Yalvaracak deildim; bu onu da keyiflendir-mekten baka ie yaramazd. Assef muhafzlar odaya ard. "Beni iyi dinleyin," dedi. "Bir dakika sonra kapy kapataca nra da, ikimiz eski bir hesab kapatacaz. Ne duyarsanz duyun, ieri girmeyeceksiniz! Ke sinlikle girmeyeceksiniz!" Muhafzlar balarn sallad. Bir Assefe, bir bana baktlar. "Pek i, Aa Efendi." "Bu i birince, ikimizden biri bu odadan sa kacak," dedi Assef. "Eer bu kii o olursa, z ln kazanm demektir, gitmesine izin vereceksiniz. Anlald m?" Yalca muhafz kprdand. "Ama Aa Efendi..."

"Kapdan o karsa, brakn gitsin!" diye bard Assef. ki adam irkildiler ama balann olu salladlar. Dndler, kmaya hazrlandlar. Bir tanesi Sohrab'a uzand. "Brak, kalsn," dedi Assef. Srtt. "zlesin. Bu tr dersler erkek ocuklar iin iyidir." Muhafzlar kt. Assef elindeki tespihi brakt. Siyah yeleinin gs cebine uzand. Cepten i artmad: paslanmaz elikten muta. 291 Saplar jleli, dolgun dudaklarnn stnde Clark Gable tarz bir byk var. Jle, yzndeki maskesine bulam, Afrika ktasna benzeyen, koyu renk bir leke oluturmu. Bir bunu anmsy bir de esmer boynundaki Allah yazl zinciri. Eilmi bana bakyor, anlamadm bir dilde h onuuyor. Urduca, galiba. Gzlerim ikide bir, inip kan, inip kan demelmasna taklyor; rmak istiyorum -fazla gen grnyor; u yabanc, uyduruk diziler-deki bir oyuncuyu andryor- ama azmdan ilen szckler bambaka: Galiba iyi dvtm. Onunla iyi dvtm. Assefle iyi dvp dvmediimi bilmiyorum. Hi sanmyorum. Nasl mmkn olabilirdi ki? Gir yd. Hayatmda hi kimseye, bir yumruk bile sallamadm. Assefle mcadelemizi blk prk ama inanlmayacak kadar canl sahneler halinde anmsyorum: mutasn takmadan nce mzii kapatyor. zerine Mekke ilenmi olan seca.de bir ara yerind yor, bama konuyor; kalkan toz, beni haprtyor. Assef in yzme bir zm salkm bastrd dudaklar gerilmi, apak dileri grnyor, kan oturmu gzleri fini fini. Bir ara trban s zlara kadar inen sar bukleleri ortaya kyor. Ve sonunda... te bu sahne, olanca duruluuyla gzlerimin nnde. Her zaman da olacak. Aklmda en ok kalanlar unlar: Mutas leden sonra gneinde parlyor; ilk darbelerde buz an maden, kanmla nasl da abucak snverdi. Bir duvara frlatlnca, ereveli bir resimde kalan bir ivi srtma batyor. Soh-rab lk la baryor. Tabla, armonika, dilruba. B yapyorum. Muta enemi paralyor. Kendi dilerim boazma dolunca, boulmamak iin onlar 292 rum; onlan fralamak, di ipiyle temizlemek iin harcadm btn o saatleri dnyorum. B duvara savruluyorum. Yerde yatyorum, yarlan stdudamdan akan kan eflatun haly kir etiyor; dayanlmaz bir ac karnm yaryor, yukarya doru ykseliyor; yeniden ne zaman soluk

abileceimi merak ediyorum. Kaburgalarmn kard atrt, eski filmlerdeki Sinbad gibi k san'la krdmz aa dallannnkiyle ayn. Sohrab baryor. Bir yanam televizyon sehpasn yine o krlma sesi; bu kez, sol gzmn altndan geliyor. Mzik. Sohrab'n tiz lklar. P a yapyor, bam geriye ekiyor. Paslanmaz eliin parlts. te, geliyor. Yine o atrt udaklarm acyla snyorum, bir an, dilerimin neden eskisi gibi bana itaat etmediine ay ekmeler pe pee iniyor. Sohrab baryor. Hangi noktada glmeye baladm anmsamyorum, ama baladm. Glmek canm yakyordu; enem Ama yine de, glyor glyordum. Ben gldke, darbeler sertleiyordu; beni daha da sert tek iyor, yumrukluyor, trmalyordu. "NEYE GLYORSUN?" diye kkryordu Assef, her darbede. Tkr gzme geldi. Sohrab bard. Bir kaburga daha atrdad, bu kez solda, aada. Komik olan, 1975 kndan bu yana ilk kez imi huzurlu hissetmemdi. Glyordum, nk zihnimin kuytu, kk bir kesi hep bu an bekled u. Tepede, Hasan' nar bombardmanna tuttuum, kkrtmaya altm gn anmsadm. Orada, e kan lekesi gibi yaylrken, ylece durmu, hibir ey yapmamt. Sonra nan elimden alm, a arpp ezmiti. imdi mutlu oldun mu? diye tslamt. 293 Kendini daha m iyi hissediyorsun7. Ne mutlu olmutum ne de kendimi daha iyi hissetm itim; hem de hi. Ama imdi, evet. Bedenim parampara olmutu (ne kadar kt olduunu, ok d onra anlayacaktm), ama kendimi iyilemi hissediyordum. Sonunda salma kavumutum. Gld Sonra, son. Bunu, kendimle birlikte mezara gtreceim: Yerde yatyor, kahkahalarla glyordum. Assef gsme ata biner gibi oturmu, bana doru iyic lmiti, kuduz bir kpek gibi hrlyordu - yznde bir deli maskesi, neredeyse yzme srnen rmadan. Serbest eli boazma kenetlenmiti. teki, mutal eliyse havada, omzunun hiza-snd umruunu biraz daha kaldrd, var gcyle indirmeye hazrland. Sonra, incecik bir ses: uBas." kimiz de dnp baktk. "Ltfen, yeter." Yetimhane mdrnn, Ferit'le bana kapy aarken syledii bir eyi anmsadm. Ad neydi? Za sapandan bir an olsun ayrlmaz. Kemerine sokar, srekli yannda tar. "Yeter artk." Gzyalarna k'arm iki siyah srme izi, all dalm yanaklarndan aaya iniyordu. A n smk akyordu. "Bas," dedi, atallam bir sesle.

Eli havadayd, lastii sonuna kadar gerilmi sapann mein yuvasn tutuyordu. Yuvada bir ey rd; sar, parlak bir ey. Kan perdesini aralamak iin gzlerimi krptrdm ve se berndeki pirin toplarndan biri olduunu grdm. Sohrab sapan doruca Assef in yzne ni "Yeter, Aa Efendi. Ltfen," dedi; sesi bouktu, titriyordu. "Cann yakma artk." Assef in az ses kartmakszn kprdad. Bir ey syle 294 mek istedi, durdu. Sonunda, "Sen ne yaptn sanyorsun, ha?" dedi. "Ltfen dur," dedi Sohrab, yeil gzlerine dolan, srmeye kansan yeni gzyalaryla. "Brak onu, Hazara," diye tslad Assef. "Ya brakrsn ya da ona yaptklarm, sana yapacakla annda hafif bir kulak ekme gibi kalr." Gzyalar boald. Sohrab ban sallad. "Ltfen, Aa," dedi. "Dur artk." "Brak o sapan! tk." "Brak, dedim!" "Ltfen." "BIRAK!" "Bas." "BIRAK SAPANI!" Assef boazm brakt. Sohrab'a doru hamle etti. Sohrab mein yuvay braknca, sapandan sl andran buses k: vijjjjt. Sonra, Assef in a kika nce sol gznn bulunduu yere gtrd. Parmaklarnn arasndan kan fikrd. Kan ve bi , peltemsi bir ey. Buna retina svs deniyor, diye dndm, byk bir durulukla. Bir yerle mutum. Retina svs. Assef halya yuvarland. Bir saa bir sola dnyor, tiz lklar atyordu; eli hl kanl g eydi. "Gidelim!" dedi Sohrab. Elimi tuttu. Ayaa kalkmama yardm etti. Hrpalanm bedenimin her zerresi acyla haykryordu. Arkamzda, Assef avaz avaz baryordu. '"IKARIN! IKARIN UNU Sendeleyerek kapy atm. Beni gren muhafzlarn gzleri fal ta gibi alverdi; kimbilir Aldm her soluk, karnma saplanan bir bakt. Muhafzlardan 295 biri Petuca bir ey syledi, sonra yanmzdan koarak geip Assefin hl bard odaya dal "B*3," dedi Sohrab elimi ekerek. "Hadi, gidelim!" Koridorda iki bklm, tkezleyerek ilerledim. Sohrab'n kk eli, elimdeydi. Omzumun stnde iye son bir kez baktm. Muhafzlar Assefin zerine eilmi, yzne bir ey yapyorlard. Sonr

dm: Pirin top hl o bo ukurdayd. Btn dnya sallanyor, sarslyordu; basamaklar Soh-rab'a yaslanarak, topallayarak indim. Yukardan Assefin feryatlar geliyordu; yaral bir hayvann lklar. Kolum Sohrab'n omzun gn na ktk; bize doru koan Ferit'i grdm. "Bismillah! Bismillah!" dedi, fal ta gibi alm gzlerle. Kolumu kendi omzuna dol d, beni kaldrd, koarcasna kamyonete tad; galiba bir lk attm. Kaldrm dven, s pan sandaletlerini seyrettim. Sonra kendimi Land Cruiser'n arka koltuunda, tavann bej rengi, ypranm demesine bakarken buldum; kapnn aldn belirten sinyalin ttn duydum: bip-bip-bip evresinde koan ayak sesleri. Ferit'le Sohrab'n telal konumalar. Kamyonun kaplan kapan otor alt. Araba ne doru atld, alnma kck bir el kondu. Sokaktan gelen sesler duyd du. Camn nnden akan bulank aalar grdm. Sohrab hknyor, Ferit st ste yineliyordu: ismillah!" Galiba tam o anda kendimden getim. 296 yirmi u I Pusu delen, bir sre oyalanan, sonra yitip giden yzler. zerime eiliyor, bir eyler soru yorlar. Hepsi, durmakszn soru soruyor. Kim olduumu biliyor muyum? uram anyor mu? Kim olduumu biliyorum; her yerim anyor. Bunlan sylemek istiyorum, ama konumak ok ac veriyo r. Bunu biliyorum, nk bir sre nce, belki bir yl, belki iki, hatta on yl nce, yanakla llkl, gzlerine karalar bulam bir ocukla konumaya altm. ocuk. Evet, imdi onu Bir tr arabadayz, ocukla ben; arabay Sreyya'mn kullanmadndan eminim, nk o ar hzl gitmez. ocua bir ey sylemeye alyorum - bu, nedense ok nemli grnyo ediim eyi anmsayamyorum; neden bu kadar nemli olduunu da. Belki de onz 297 http://gunturk.tk/

Das könnte Ihnen auch gefallen