Sie sind auf Seite 1von 14

WEB 1.0 ve WEB 2.

0
Nedir?, Farkları
Nedir?
Web 1.0, sadece kişilerin veya firmaların tekelinde
bulunan internet sitelerinin olduğu, bu siteleri ziyaret
eden internet kullanıcılarının sitede sunulan
içeriklerden başka herhangi bir bilgi elde
edinemedikleri, ve internet kullanıcılarının arasında
bilgi paylaşımının olmadığı (İnteraktif Web olarak da
bilinen Web 2.0 teknolojisi ile tasarlanan sitelerin
aksine; örnek: Wikipedia, blogger,wordpress gibi)
sitelerin arkasındaki teknolojidir.
Web 2.0 ise 2004 yılından itibaren yaygın kullanılan
ve site tasarlanırken kullanılan bir teknolojidir. Web
2.0 teknolojisi ile internet siteleri interaktif bir yapı
kazandı, yani bilgi almanın yanında bilgi paylaşmak
da gayet olağan bir hal alarak, insanlar arasında
etkileşim sağlanmış oldu. Facebook üzerinden
paylaşılan yorumlar, gönderilen görseller, like butonu
buna bir örnek.
WEB 1.0 ve WEB 2.0
Arasındaki Farklar
1. Web 1.0’ da HTML (Hyper Text Markup Language) ile
oluşturulan siteler yoğunluktaydı. HTML, internet sitesi
oluşturmak ve siteye veri eklemek (resim, video gibi görselleri
ve metinleri) için kullanılan işaretleme dilidir. Sabit etiketlerden
oluşmaktadır ve bu etiketler seçilen paragrafın rengini
koyulaştırmak, seçilen bölgeyi ortalamak, kısaltma yapmak vb.
gibi, siteyi formatlamak için kullanılırlar. Web 2.0’ da ise XML
(Extensible Markup Language) yani Genişletilebilir
İşaretleme Dili kullanılmaktadır. Bu şu demek; HTML siteye
veri eklemeye ve site görünümünü düzenlemeye yararken,
XML ise verinin saklanmasını ve başka ortamlara taşınmasını
ve bilgi paylaşımını gerçekleştirir. XML’ de, HTML’ dekinin
aksine etiketler sabit değil, kullanıcı tarafından belirlenir. Bu da
istenilen bilgilerin hangi etiketler içinde olacağına bizim
tarafımızdan karar verilmesine ve bu bilgilerin düzenli bir
biçimde saklanmasına yarar. XML tabi ki HTML’ in yerini
alması için oluşturulan bir dil değildir ancak HTML’ e göre
üstünlükleri çok daha fazladır. Ayrıca HTML işaretleme dilinin
yerine XML dili özelliklerine sahip ve HTML’ in yaptığı işlevleri
yapabilen XHTML (Extensible HTML) tasarlanmıştır.
XHTML , XML dili özelliklerine sahip olduğu için HTML ‘ e
göre daha kuralcı bir yapıya sahiptir.
2. Web 1.0’ da sitelerin içeriği sadece
site sahibi tarafından belirlenmekteydi.
İnternet kullanıcısı bu bilgilere
ulaşabilmekten başka bir şey
yapamıyordu. Web 2.0 ’da ise insanlar
arası bilgi paylaşımı arttı ve siteler
giderek daha interaktif bir yapıya
büründüler. Bunun yanı sıra yeni
Marketing (Pazarlama) türleri de
keşfedilmiştir. (Social Media
Marketing, New Media Marketing,
Facebook Marketing gibi.) Bunun
yanı sıra bloglar, mikro bloglar
(twitter), youtube, facebook, wikipedia
gibi sitelerde bilgi alışverişlerinin
yaşandığı veya friendfeed ’deki life
stream özelliği ile anlık bilgi akışlarının
sağlandığı siteler hayatımızda önemli
bir yer tutmaya başladılar.
3. Domain Name Speculation (Domain İsmi
Spekülasyonu) Web 1.0’ da çok yaygındı. Amaç,
özellikle bulunulan dönemde çok bilinen ve yaygın
olan bir kavram ile ilgili bir kelime seçilerek domain
adı satın almak ve daha sonra bu domaini başka bir
alıcıya (firmalar vb.) yüksek bir fiyata satmaktı.
İnternet kullanıcılarının siteye direkt erişimlerini
sağlamak (type in traffic - doğrudan adres
çubuğuna web sitesi adresini yazarak) için
yazmaları kolay ve popüler kelimeler seçilirdi. Ne de
olsa web sitelerinin ve paylaşılan içeriklerin sayıları
azdı. Ancak Web 2.0 ile site sayılarının, bilgi
paylaşımının ve konuların artması ve içeriklerin
çeşitlilik kazanması ile site trafiğini artırma mantığı
da değişti ve Domain Name Speculation yerini
Arama Motoru Optimizasyonuna (Search Engine
Optimization) bıraktı. SEO arama motorlarında üst
sıralara çıkmayı sağlayan bir optimizasyondur. Tag
Cloud (Etiket Bulutu), Page Title, Meta Description
Tag, içerik güncelleme, url yapısı, bunlar SEO ’nun
temelindeki sadece birkaç örnektir.
4. Web 1.0 ’da Client-Server yapısı mevcuttu. Server,
içerisinde tüm bilgilerin saklandığı ve diğer bilgisayarlara
bilgileri paylaştıran ana bilgisayardır (sunucu bilgisayar).
Bilgilerin ağ üzerinden paylaşımını sağlar. Client ise,
serverdaki bilgilerden yararlanma isteğinde bulunan
internet kullanıcılarının kullanmış oldukları bilgisayarlara
verilen genel addır. Bu noktada, Client-Server yapısı
bilgisayarların, serverdan bilgi talebinde bulunması ve
serverın bilgisayarlara bilgi aktarımını gerçekleştirmesi
anlamına gelir. Web 2.0’ da bu yapının yerine interaktif
bir yapıda olan P2P (peer-to-peer) yapısı kullanılmakta.
P2P, server üzerinden dosya transferi yerine (Client-
Server yapısı), bir software programı kullanarak (emule,
bittorent, utorrent gibi) birden çok bilgisayar arasında bilgi
(veri) paylaşımını gerçekleştiren bir ağ protokolüdür. Bilgi
transferini sağlayan bilgisayarlara peer adı verilmektedir.
Burada upload ne kadar açılırsa download hızı da orantılı
biçimde artacaktır. Bittorent tit-for-tat prensibi ile bunu
gerçekleştirerek leecher ’ların (upload ’ı açmadan
download edenler) önüne geçer.
5. Web 1.0 ‘da Portallar yaygındı. Portallar, içinde
haber, oyun, spor, e-posta, forum vb. gibi bir çok
bölümün bir araya toplandığı ve böylelikle internet
kullanıcılarnın bilgiye daha hızlı ve daha kolay
erişebildikleri web hizmetleridir. Web 2.0 ’da da
Portallar mevcut. Ancak bunun yanında Web 2.0
teknolojisi ile RSS (Really Simple Syndication) ‘ler
ortaya çıktı. RSS, sitelerde yayınlanan içeriklerin, bir
ortamdan kolayca takip edilebilmesini sağlayan XML
tabanlı içerik besleme yöntemidir. Bir sitede RSS var
ise, abone olunarak sitede yayınlanacak feed ‘in
kullanıcının istediği bir yere düşmesi sağlanabilir.
Mesela bir haber sitesinin RSS ‘ ine abone
olunduğunda, haber sitesinde yeni çıkacak haberlerin
RSS sayesinde kullanıcının belirttiği bir adrese anlık
düşmesi gibi. XML işaretleme dili sayesinde verilerin
bir ortamdan başka bir ortama taşınması
sağlanmakta.
6. Taxonomy (directories) olarak bilinen klasörleme
işlemi Web 1.0’ da yaygındı. Birden fazla konudan,
içerikten veya internet adreslerinden birbirleri ile
alakalı olanlarının sınıflandırılarak aynı kategori
altında toplanmasına taxonomy denmektedir.
Klasörlerin içinde bulunan web sitelerine, dosyalara
yönlendirmeye yarar. Sınıflandırma işlemi sınırlıdır.
Mesela; Türkiye’deki haber sitelerinin internet
adreslerinin “Haber” klasörü altında toplanması ve
başka belirleyici bir kriterin olmaması gibi. Dolayısı ile
arama motorunda daha kolay bulunmaya yönelik bir
mantık yoktur. Hiyerarşik bir yapı mevcuttur ve
insanlar kategorileri kendileri belirler. Web 2.0’ da ise
folksonomy (tagging) yani bir konuyu etiketleme
vardır. Folksonomy ‘i oluşturan tag‘lardır ve
içeriklerin; tanımlanmalarını ve site içerisinde, arama
motorlarında kolaylıkla bulunmalarını sağlarlar. Etiket
sınırlaması yoktur ve etiketi kullanıcı belirlemektedir.
Mesela; haber sitelerinin bulunduğu bir içeriğin
etiketleri Haber kelimesinin yanı sıra Hürriyet, Vatan,
Milliyet, Site vb. gibi kelimelerden de oluşabilir.
Hiyerarşik bir yapı yoktur, içerikler vs. bir klasör
altında değildir. Web 1.0’ da folksonomy uygulaması
yokken, Web 2.0 ’da folksonomy ‘nin yanı sıra
taxonomy de kullanılabilmektedir.
7. Web 1.0’ da lisanslı yazılımlar kapalı kaynak kodlu
olduklarından, yani yazılımları kopyalama ve
değiştirme hakkı yalnızca üretici firmalarda olduğundan
insanlar kaynak koduna müdahale edememektedir ve
yazılımların yeni sürümleri için yazılımcı firmaların
ürünlerini güncelleştirmeleri beklenmektedir. Yeni
sürüm ekstra ücret ve zaman kaybıdır. Web 2.0’da ise
lisanslı yazılımların aksine ücretsiz olan açık kaynak
kodlu (Open Source) yazılımlar, insanların kaynak
koduna ulaşarak, güncelleme yapmalarına ve eğer
varsa buglara müdahalede bulunarak düzeltmelerine,
güvenlik açıklarını onarmalarına olanak sağlar. İnternet
Explorer’ a alternatif olarak piyasa çıkan ücretsiz ve
açık kaynak kodlu olan Mozilla Firefox gibi. Tabi ki
Open Source yazılımlar sayesinde tüm lisanslı
yazılımlar ortadan kalkmadı ancak, Web 2.0’ la birlikte
bu tarz yazılımlar, lisanslı yazılımlara alternatif olarak
çıktılar.
8. Text-menu ’lerin sıklıkta olduğu, görsel
öğelerin site içerisinde fazla yer almadığı,
tasarım yönünden yetersiz, klasik ve
devamlı kendini tekrarlayan sabit
bannerların kullanıldığı Web 1.0 yerine,
Web 2.0’ da gelişmiş yazılım ve tasarımlar
ile hazırlanan arayüzler kullanılmakta,
hareketli bannerlar, görseller, müzikler,
videolar eklenmektedir. Web 2.0’da
gördüğümüz tüm bu yeniliklerin adı Rich
Media olarak bilinmektedir.
9. Web 2.0 teknolojisi ile içeriği değişen bir başka olgu da e-
commercial (e- ticaret) oldu. Web 2.0 öncesinde yani Web
1.0 teknolojisinin kullanıldığı dönemlerde de e-ticaret vardı.
E-ticaret firmaların ürünlerini online yollardan pazarlamaları
ve satmaları anlamına gelmektedir. Ancak Web1.0’ da
yalnızca şirketler ürünlerini kendi siteleri üzerinden
yayınlayarak bu online ticareti gerçekleştirmekteydiler. Bu
uygulama tabi ki hala devam etmektedir, ancak Web 2.0 ile
birlikte e-ticaret anlayışında gerçekleşen değişiklikler
tamamen interaktif bir yönde olmuştur. Yani online ticaret
firmalarının, ürünlerini tanıtım ve satışları kendi sitelerinden
başka sitelere, bloglara kadar sıçramış ve Affiliate
Marketing (ozanguzelkan.wordpress.com adlı blogumda,
Marketing Çeşitleri kategorisinde mevcuttur.) denilen bir
pazarlama çeşidi de ortaya çıkmıştır. Bu pazarlama türü
firmaların, ürünlerini başka sitelerde veya bloglarda
yayınlatıp karşılığında ürünlerini yayınlattıkları site
sahiplerine bazı kurallara göre komisyon ödemeleri
mantığına dayanmaktadır. Ayrıca Sosyal medyayı efektif
kullanmak, arama motorlarında üst sıralara çıkmak, Rich
Media uygulamaları ile site design’ini geliştirerek müşteriyi
etkileyecek bir tasarım oluşturmak Web 2.0’da e-ticareti
geliştirmenin diğer yollarıdır.

Das könnte Ihnen auch gefallen