Sie sind auf Seite 1von 5

AKHiSAR!

AKHSARI
(bk. HASAN l<AFt AKHiSARI).

BBLYOGRAFYA :

AKIBET

Ragb ei-sfahani, elMfreda~ "'a~b" md. ;


Usan 'l 'Arab, "'a~b" md.; Fahreddin er-Razi,
Te{sfr, IX, 12; XIX, 44; XXIV, 251; Wensinck.
Mu'cem, "'akabe" md.; . Rza Dorul. "Ak
bet", TA, I, 210211.

( ~ Wl)
_j

nsanlarn, davranlar sebebiyle

AKl B

( .,_;w

Hz. Peygamber'in
isimlerinden biri.

L
_j

Lugatta "en sonra gelen. bir kavmin


liderine halef olan. selefinin hayr ve faziletlerini devam ettiren kimse" anlamnda kullanlmaktadr. Hz. Peygamber akb kendi isimleri arasnda sayd bir hadisinde yle buyurmutur:
"Benim be ismim vardr; ben Muhammed'im ve Ahmed'im; ben Mahi'yim:
Allah benimle kfr yok edecektir; ben
Hair'im: Kyamet gn insanlar arkamdan gelerek harolacaklardr ve ben
Akb'm" (Buhar!, "Menakb", 7, "Tefsir", 61 / 1: Mslim, "Fe:i:a'il", 124) Hemen btn kaynaklarda ashab- kiramdan Cbeyr b. Mut'im tarafndan rivayet edilen bu hadisteki akb kelimesi
bn ihab ez-Zhri tarafndan "kendinden sonra peygamber gelmeyen kimse"
diye aklanmaktadr. "Kendinden sonra bir bakas gelmeyen kimse" eklin
deki izah ise ahiJ:-i Mslim'deki ri vayete gre Hz. Peygamber yapmtr
("Fe:i:a\1", 125)
imam Malik'in. el-Muvatta' n yukahadisle bitirmesini. arih Zrkani, bu hadisin "Allah peygamberleri Hz.
Muhammed ile sona erdirdi" eklindeki
yorumuna bal ilgi ekici bir husus olarak deerlendirmektedir.
rd aki

Bu hadiste Hz. Peygamber isimlerinden sadece be tanesini sylemitir.


Onun dier isimleri muhtelif hadislerde
zikredilmektedir. Nevevi, akb ve benzeri kelimeledn isimden ok sfat olduu
kanaatindedir.
BBLYOGRAFYA :

Usan 'i 'Ara b, "'~b" md.; Ta c '/ 'aras,


"'a~b" md.; Kamus Tercmesi, "'a~b" md.; el
Muuatta', "Esma ''n-Nebi", 1; Msned, IV, 4,
80, 81 , 84; VI, 25; Darimi. "Rikiik", 59; Buhari,
"Menakb", 17, "Tefsir", 61 ;; Mslim. "Feza'il", 124, 125; Tirmizi, "Edeb", 67; Beyhakl,
Defa' il nnbuue (nr . Abdlmu'ti Kal' acil,
Beyrut 1405/1985, I, 154156; bn Kayyim eiCevziyye, Zad 'lme'ad (nr. uayb el-Arnat
- Abdlkadir el-Arnat), Beyrut 1401 / 1981,
I, 8696; Syti, erRiyat 'lenfka {f erh i es
ma' i ljayri'll]alfk:a (nr. Eb Hacir Muhammed es-Said), Beyrut 1405 / 1985, s. 17, 21 ,
208; mer Rza Dorui. "Akib", TA, I, 210.

~ SMAL L. AKAN
238

fert veya toplum halinde


dnyada ve ahirette kartaacaklar
sonu anlamnda bir terim.

Iii

_j

Akb ( ~ ) kknden treyen ve "bir


iin sonu, neticesi; kiinin geride brak
t ocuklar; iyi veya kt sonu, ceza
veya mkafat" manalarma gelen akbet
Kur'an'da otuz iki yerde gemektedir.
Ayn kkten treyen ukba da ( ~~ ) yine "mkafat" ve genel olarak "bir iin
sonu" anlamn ifade eder ; ukbe'd-dar
().li~ ) terkibinde ise "cennet" manasnda kullanlmtr (bk. er-Ra'd 13/ 24)
Akbet, Kur'an'da fertlerin ve milletkarlatklar

sonulardan ibret
gayesiyle kullanlmtr.
Allah'n ayetlerini yalanlayanlarn (bk .
Al-i imran 3/ 37: ei-En'am 6/ . gnahkarlarn (b k el-A'raf 71 84 : en-Nem i
271 69), fesat karanlarn (bk ei-A'raf
71 86, 03), zalimlerin (b k Yunus O/ 39:
ei-Kasas 28/ 40) ve uyarld klar halde sz
dinlemeyenlerin (b k. Yunus 0/ 73: esSaffat 37 1 73) daha dnyada iken kar
latklar kt akbeter anlatlr. bret
almak iin bunlardan sadece haberdar
olmann yeterli olmad, bu tr felaketierin maddi sonularn grmek iin
yeryznde seyahatler yapmann. gzlemlerde bulunmann ve bunlar zerinde dnmenin gerekli olduu. zira ayn
Ierin

almay

tevik

ekilde davrananlarn ayn akbete u


rayacaklar. bunun deitirilmesi mmkn olmayan ilahi bir kanun olduu ifade edilir (bk. Al -i imran 3/ 137-141: Fatr
35 / 43-44) Buna karlk, yine Kur'an'da,
yeryzne faziletli (salih) kullarn hakim
olaca vaad edilerek bu vaadde bir mesaj (be l a) bulunduuna dikkat ekilmekte (b k el-Enbiya 21 1 05-1 06), kt lklerden saknanlarn en gzel ak
betle karlaacaklar hatriatlmaktadr
(b k ei-A'raf 71 I 28 ; Hud I 11 49: ei-Kasas
28 / 83). Bylece Kur'an- Kerim gemi
milletierin hayatiarna dair. ibret aln
maya deer bulduu tarihi olaylardan
da rnekler vererek gl bir toplum
yapsnn ancak dini ve ahlaki bakmdan
doru. iyi ve salam temeller zerine
kurulabileceini ve toplum larn bu temelleri koruduklar srece yaayabile
ceklerini nemle vurgulamtr.

Akbet, Kur'an'daki kullanlma benzer bir ekilde muhtelif hadislerde de


yer almtr.

AHMET

SAM KLAVUZ

AKlL
( j;i.ll )
nsan dier canllardan ayran

ve onu sorumlu klan temyiz gc,


dnme ve anlama melekesi.
_j

Szlkte masdar olarak "menetmek,


engellemek. alkoymak, balamak" gibi
anlamlara gelen akl (el-akl) kelimesi,
felsefe ve mantk terimi olarak "varl
n hakikatini idrak eden, maddi olmayan. fakat maddeye tesir eden basit bir
cevher; maddeden ekilleri soyutlayarak kavram haline getiren ve kavramlar
arasnda iliki kurarak nermelerde bulunan. kyas yapabilen g" demektir.
Bu anlamyla ak l sadece meleke deil
zdelik, elimezlik ve nc kkn
imkanszl gibi akl ilkelerinin btn
fonksiyonlarn belirleyen bir terimdir.
insann her eit faaliyetinde doruyu
yanltan. iyiyi ktden ve gzeli irkinden ayran bir g olarak akl. ahlaki,
siyasi ve estetik deerleri belirlemede
en nemli fonksiyonu haizdir.
Kur'an- Kerim' e gre insan insan yapan. onun her trl aksiyanlarna anlam kazand ra n ve ilahi emirler kar
snda insann ykmllk ve sorumluluk altna girmesini salayan akldr.
Kur'an'da akl kelimesi biri gemi, dierleri geni zaman kipinde olmak zere krk dokuz yerde fiil eklinde gemektedir. Bu ayetlerde genellikle "akletme"nin yani akl kullanarak doru dnmenin nemi zerinde durulmu
tur. Kur'an terminolojisinde akl "bilgi
edinmeye yarayan bir g" ve "bu g
ile elde edilen bilgi" eklinde tarif edilmitir (bk Ragb el-isfahani, "'a~l" md )
Dinen mkellef olmaya esas tekil eden
akl birinci anlamdaki akldr. Kur'an -
Kerim "ancak bilenlerin akledebilecei
ni" syler (el-Ankebut 29 / 43) Bu gc
ve bu bilgiyi iyi kullanmadklar iin kafirleri, ... Onlar sardrlar, dilsizdirler,
krdrler; bu yzden akledemezler" (eiBakara 2/ 171) diyerek yermi, "0, akl
n kullanmayanlara kt bir azap verir"
(Yunus 10 / 100) ayetiyle btn insanl
uyarm ve akllarn kullananlarn ce-

AKlL
hennem azabndan kurtulacaklar (bk.
el-M lk 67 1 0) belirtilmitir. Kur'an'n
birok ayetinde, akl sayesinde kazan
lan bilginin gene bu gcn kontrolnde
kullanlmas gerektii. bunu yapmayan larn sorumlu tutulaca sk sk ifade
edilmektedir. Kur'an - Kerfm'de. eya
daki nizarn anlama gcne sahip olan
akla. ayn zamanda ilahi hakikatleri sezme. anlama ve onlarn zerinde d
np yorum yapma grev ve yetkisi de
verilmitir. Nitekim. "Allah ayetlerini akledesiniz diye aklamaktadr" (el-Bakara 2/ 242) ayetiyle akln bu fonksiyonuna iaret edilmitir.
Kur'an'da aklla ayn anlama gelmese
bile ona yakn bir mana ifade eden kalb
(ou l u ku lb). fuad (ou l u ef'ide) ve elbab (tekil i lb, Kur'an'da gemez) kelimelerinin kullanld dikkati ekmektedir.
"Sezme. anlama ve bir eyin mahiyetini
kavrama gc" anlamna gelen bu kelimeler. daha ok insann derunf, vicdani
alemine ve . gnl dnyasna hitap etmek maksadyla kullanlmtr.
Hadislerde geen akl kelimesi "deveyi veya baka bir eyi balamak. zaptetmek: diyet vermek" gibi kelime manalar yannda " hatrda tutmak. anlamak ve bilmek" gibi terim anlamlarn
da ifade eder. Bir hadisinde Hz. Peygamber "akll" manasma keyyis kelimesini kullanm ve. "Keyyis. nefsini kontrol altna alp lmden sonras iin hazrlanan kimsedir" demitir (Tirmizi, "K
yamet", 25; bn Mace. "Zhd", 3 ) . unu
da belirtmek gerekir ki akln Allah tarafndan yaratlan ilk varlk olduu hususunda hadis diye nakledilen rivayetler. hadis otoriteleri tarafndan hibir
ekilde dorulanmam t r. Ancak akln stnln ifade eden hadislerden bir ksmnn sahih olduu baz muhaddislerce kabul edilmitir (bk. AclOni. 1, 2 2)
D FELSEFE . Akl Yunanca nous, Latince ratio ve intellectus karl d r. lk
a'dan itibaren filozoflar akln ontolojik ve psikolojik fonksiyonu zerinde eitli teoriler gelitirmi, kozmik varln
izah ve bilgi teorisi (epistemoloji) alanlarnda farkl ekallerin teekklne sebep olmulardr. Anaxagoras'ta alemi
idare eden akl (nous) . Sokrat. Ef!atun
ve Aristo'da, hatta bir dereceye kadar
Stoallar'da noksan ve aldatc bilgiye
kar, tutarl ve doru dncen i n fonksiyonudur. Evrensel bilgi ve dnceyi
hedef ald, dorulanabildii iin akln
verileri duyu verileri ve zellikle kanaat-

lerden (zan) farkl hatta bazan onlara


zt olabilir. u var ki muhakeme ve ispata dayanan "discurtive akl" ile bir
hamlede ve muhakemeye ihtiya duymadan "zler"i yakalayp kavrayan sezgici akl birbirine kartrmamak gerekir.
Ayrca antikitede akl. bilginin fonksiyonu olmas yannda hikmet ve fazilet
olarak pratie de uygulanmtr. Mesela Aristo'da pratik akl aksiyonla {ahlak)
ilgili bir teemmldr.
Plotinus'un kozmolojik sisteminde akl.
Greke'deki nous ile Hrstiyanlk'taki logosa tekabl eder. Ona gre bir olan
Tanr'dan feyz* ve sudur yoluyla
kan ilk varlk akld r. Mutlak uur ve zeka demek olan bu ilk ak l her ne kadar
bir ise de zat itibariyle okluk karakterine sahiptir. Bu sebeple ilk akldan ikinci akl, nefs (ruh) ve felek (tabiat) kar.
Gne nlarnn gneten kp evrene yaylmas nasl normal bir hadise ise
her trl iyilik ve gzellikleri sembolize
eden "Mutlak Bir"den akln kmas ve
bu sistemle kozmik varln teekkl
de yle normal ve tabii bir hadisedir. Yeni Ef!atuncu felsefede Tanr ' dan ilk tap
kan ve varlk sahnesinde ilk taayyn
eden ey akl olduu iin akla Allah 'n
mmessili ve resul de denilmitir.
Farabi ve bn Sfna gibi Meai filozoflar slam'daki yoktan ve hiten yaratma ilkesini mantki adan izahta glk ektikleri iin tanr - varlk ilikisi
ni yani kainatn meydana geliini "kozmolojik akllar nazariyesi" {el-ukul ' l-a e
re) denen ve kaynan Yeni Eflatunculuk'tan alan bir teoriyle aklamlardr.
Ayrca, Aristo'dan beri devam eden bir
anlaya gre, "Birden ancak bir kar,
yani bir olan Tanr'dan ancak bir varlk
kar: birden fazla varln kmas Tanr'nn zatnda okluk bu lundu una delalet eder" eklindeki n yargdan hareket eden bu filozoflar, varlk mertebelerinde Tanr ile madde arasna gayri
maddi birtakm "mutavasstlar" koyarak bunlara akl adn vermiler ve onlara stn ilahi varlklar gzyle .bakmlardr. Buna gre Allah'tan feyiz ve
sudr yoluyla meydana gelen ilk varlk
"ilk akl"dr. Bu ilk akl her ne kadar say bakmndan bir ise de kendinde araz
olarak bir okluk vardr. nk o z
itibariyle mmkn. ilk olmas itibariyle de zorunlu (vacip) bir varlktr. Bu sebeple gayri maddi olan ilk akl hem kendi varln hem de Allah' bilir. yani u
urlu bir varlktr. lk akln Allah'a nisbetle mmkn varlk olmas ve kendini
dnmesi sonucunda ondan ikinci akl.

birinci gk {el-felek' l-;;i'la) ve bu felein


nefsi meydana gelir. Buna gre ilk akln
bu iki ynl fonksiyonu alemdeki okluun sebebidir. kinci akldan nc
akl ve ikinci felek (sabit y ld z l ar) ile onun
nefsi meydana gelir. Bu sistemle her
akldan bir baka ak l . bir felek ve onun
nefsi karak bu mutavasstlar onuncu
aklda son bulur. En stteki gk ile en
aadaki ay felei arasndaki varlklara
"ikinciler" veya "ruhanfler" denir. Onuncu akla ise "faal akl" ad verilir. Filozoflarn iddiasna gre bu akl dinf terminolojideki Cebrail'e tekabl eder. Daima
aktif olan faal akl. ay alt alemini yani yer kreyi idare eder. Nesneler dnyasnda meydana gelen her trl fiziki. kimyevf ve biyolojik hareketi o tayin
eder. Bu sebeple onun bir ismi de "vahibssuver" yani soretleri verendir. Ayrca o "Rhulemin" ve "Rhulkuds" terimleriyle de ifade edilir.
Peripatetik felsefenin kurucusu Aristo'dan itibaren islam Meafleri'n i n son
byk temsilcisi olan bn Rd'e kadar
devam eden tarihi geliim iinde hemen
hemen btn filozoflar, nefsin pasif bir
fonksiyonu olarak niteled ikleri insan aklnn kendiliinden bilgi retmede yetersiz kaldn ileri srerek onun dn
da ontik bir nitelie sahip olan bir de
aktif akln (el-akl'l-fa"al) varlndan sz
etmilerdir.

lk defa Aristo De Anima adl eserinde bilgi problemiyle ilgili olarak sjeobje ilikisini irdelerken akl pasif ve
aktif olmak zere ikiye ayrarak her birinin mahiyet ve fonksiyon l arn u e
kilde aklar: Pasif akl {el-akl'l-mnfail) .
henz zerine hibir ey yazlmam !evha gibidir. Bu akl bir g ve istidattr.
Varln btn mahiyet ve sOretlerini
maddeden ayrma gcne sahiptir ; fakat onda ekiller henz maddeden soyutlanm deildir. Soyutlanma bala
d an. kuweden fiil haline geer. Ona
bu aktiviteyi veren aktif akldr. u halde pasif akl gayri maddi olmasna ra
men ekil alr. bedene bal ve fanidir.
Aktif akl {el-akl 'l-fa"al) ise kavranabilirlerin {el-ma'kulat) fiil halinde kendisin de bulunduu akldr. nsan aklnn psikolojik fonksiyonlarn belirleyen bu akl
bedenden nce vardr ve bedenden sonra da varln srdrecektir. Tpk n
renk ve ekilleri ortaya karmas gibi
bu akl da insann doutan sahip olduu idrak gcne yani pasif akla etki
ederek bilginin meydana gelmesini sa
lar. Ontik bir nitelie sahip olan aktif
akl olmadan biz hibir eyi bilemeyiz.

239

AKlL
Aristo'nun yapt akl tasnifi ve bilgi
problemine bu tarz bir yaklam, kendisinden sonra gelen Ortaa hristiyan
ve mslman yarumcular hayli ura
trm; zellikle faal akldan sz ederken,
.. ... Hi kimse bu akln bazan dn r
bazan dnmez olduunu iddia edemez; ite tek bana lmsz ve ebedi
olan bu akldr" (De Anima, 430". 20-25)
eklindeki ifadesi, eitli speklasyonlara
yol amtr. Ayrca onun Metaphysica
(1072b. 14-21) ve Ethica Nicomachea'daki (N ikomakhos Ahlak1) (1177b. 26-34)
baz ifadeleri dikkate alnacak olursa
mahiyet bakmndan faal akl ile Tanr'nn ayn olmas gerekir. Bunu bu e
kilde yorumlayanlara kar Farabi. snr
l ve sonlu olan faal akln Tanr olamayacan isabetle belirtir. (bk. Ma 'ani'l'ak:l, s.. 46). Ne var ki iskender Afrodisi
ve Themistius gibi hristiyan yorumcular. Kindi. Farabi. ibn Sina. ibn Bacce
ve ibn Rd gibi islam Mealleri, akl
hakknda kaleme a ldklar risalelerde ve
baka eserlerinde genellikle akln mertebelerini, mahiyet ve fonksiyonlarn ve
bilginin kayna konusunda insan aklnn
faal aklla olan ilikisini olduka farkl
bir biimde yorumlamlardr. Burada,
akl kavramnn yorumuna dayanan bilgi probleminin iskender Afrodisi'den itibaren ibn Rd'e kadar nasl bir geli
me gsterdii kronolojik olarak ortaya
konu laca ktr.

Aristo'nun nl yorumcularndan olan


iskender Afrodisi akl hakknda bir eser
yazm ve bu eser IX. yzylda ishak b.
Huneyn tarafndan Arapa'ya evrilmi
tir. Bu eserin gerek islam Meaileri gerekse Bat skolastik dnrleri zerinde nemli etkiler yapt bilinmektedir. Aristo'nun ikili tasnifine karlk iskender, akl, heyOlani akl (intellectus metarialis). meleke halindeki akl (intellectus qui habet habitum) ve faal akl (intellectus agens) olmak zere kategoride
inceler. Ona gre potansiyel bir g olan
heylani akl. maddenin eitli formlar kabul edii gibi d dnyadan gelen
izlenimleri alglayarak kavram haline
dntrebilir. Aktivite balad anda
kavramla birleip zdeleir. Salt bir
form olmakla beraber bu akl bedene
baml ve onun gibi lmldr. iskender Afrodisi, heylani akln fil alanna
km haline "meleke halindeki akl"
adn vermekte ve ikisi arasndaki fark,
sanat renme yeteneine sahip olan
biri ile sanatkar arasndaki farka benzetmektedir. Yani birincisi sadece yetenee sahip olduu halde ikincisi istedi-

240

her an sanatn icra edebilmektedir.


Bu ilikide heyOlan akl aydnlatarak
onun fiil alanna gemesini ve bylece
bilginin meydana gelmesini salayan faal akldr. Ona gre faal akl nefsin bir
cz veya fonksiyonu deil. insan nefsinde temessl etmi ilahi bir cevherdir ve bu zelliinden dolay da lmszdr.
Aristo'nun Yeni Eflatuncu arihlerin
den olan Themistius, bu grlerinden
tr iskender'i peripatetik izgiden
uzaklamakla .sular. Ona gre Aristo' nun tasnifindeki her Iki akl da insanlarda mevcut birer manevi cevherdir ve
ikisi de lmszdr. u var ki bu akllar
arasnda bir mertebe fark sz konusudur, yani bir nceki bir sonrakinin maddesi, o da onun formu pozisyonundadr; ama faal akl daha salt bir formu
temsil etmektedir. Dolaysyla, bu akln
insan nefsinde temessl eden ilahi bir
ey olduu yolundaki gr temelden
yoksundur. Gerekte faal akl nefsin bir
fonksiyonu ve bizi biz yapan eydir.
Akln mahiyet ve fonksiyonlarn mstakil bir risalede ele alarak yorumlayan
ilk islam filozofu Kindi'dir. Onun Risale
fi'l- 'akl adl eserinde .uygulad sistem
ve kulland terminoloji, daha nce grdmz filozoflarnkinden farkl ise de
mahiyet ve muhteva olarak ayndr. Ancak Kindi. akl drt kategoriye ayrr. nce btn "akle.dilirler"in ve beeri akl
larn ilkesi saylan ve daima aktif olan
bir akl vardr (el-akl'l-evvel ellezl hve
bi'l-fi'l ebeden). Madde ile hibir ilikisi
bulunmayan bu akln ilevi, insanda doutan var olan akla etki ederek onu
aktif hale getirmektedir. Bu. yukardan
beri sz edilen faal akldan bakas deildir. ikinci mertebede "g halindeki
akl" (el-akl bi'l-kuvve) gelir. insan nefsinde pasif bir melekeden ibaret olan bu
akl aktif akln etkisi olmadan bilgi retemez. Kindi nc mertebedeki akla
"fiil halindeki akl" (el-akl'llezl harace mine'l-kuvve ile'l-fi'l) veya "mstefad akl"
adn vermekte ve bunu. aktif akln g
halindeki akla etki etmesi sonucu, varl
a ait form veya kavramlarn bamsz
birer bilgi haline gelmesi olarak nitelemektedir. Bu mertebede akl ile kavram zdelemitir. nk insan nefsi
blnme kabul etmeyen bir btndr.
istedii her an bilgi retebilen bu akln
en belirgin zellii. varln trlerini yani
klllleri idrak etmesidir. Drdnc olarak Kindi "beyani" veya "zahir akl"dan
(el -akl'l-beyanl evi'z-zahir) sz eder ki
bu da mstefad akln aktif halidir. Ya-

ni aklda bilgi olutuktan sonra dn


sn veya dnmesin yine o aktif say
lr. Ama dnce rettii srece bu akl
beyani veya zahir akl adn alr. Grld gibi Kindi'nin kulland terminoloji ve yapt bu tasnif Aristo ile iskender Afrodisi'de mevcut deildir.
islam filozoflar arasnda akl kavram
muhtelif eserlerinde btn boyutlaryla inceleyen Farabi'dir. zellikle Me 'ani'l- 'a~l adl risalesinde bu terimin halk
dilinde. kelam terminolojisinde, Aristo'nun II. Analitikler'inde, Nikomakhos
Ahltik'nn altnc kitabnda. DeAnima
ve Metaphysica gibi dier eserlerinde
ne gibi anlamlara geldiini aratrm
tr. Burada sadece De Anima ve Metaphysica'da sz edilen akl kavram
na onun getirdii yorum zerinde dun

rulacaktr.

Kindi gibi Farabi de sje-obje iliki


sinde bilginin drt safhada meydana
geldii-ni ve her safhadaki bilgiye akl
adnn verildiini ayrntl olarak anlatr.
u var ki Farabi'ye gre g halindeki
akl (el-akl bi'l-kuvve evi'l-heyOiani) bir bakma nefis veya nefsin bir cz ya da
herhangi bir gc ve fonksiyonudur. u
halde ferdi nefis ile bu akl arasnda bir
fark yok demektir; durum byle olunca
ferdi nefis gibi g halindeki akl da
bedenle birlikte lecektir. lmsz ve
faal aklla ittisi'll* edecek olan klli nefistir. G halindeki akln aktif hale
gemesine Farabi "fiil halindeki akl"
(el-akl bi'l-fi'l) adn vermekte ve bu safhada kavramla akln zdeletiini. mum
zerine baslan damgann btn zelliklerinin muma gemesi ve mumun da
artk bir damgaya dnmesi rneiy
le aklamaktadr. Varla ait formlarn
maddeden soyutlanarak aklla zdele
ip tam bamsz hale gelii "mstefad
akl" (el -akl'l-mstefad) adn alr. Themistius gibi Farabi de beeri akllar arasndaki ilikide hiyerarik bir dzenin
mevcut olduunu syler; yani bir nceki
akl bir sonrakinin maddesi, o da onun
formu durumundadr. Bu u demektir:
insan akl somuttan soyuta ykseldii
gibi soyuttan da somuta inerek hem ulvi hem de sfli varlklarn bilgisini edinebilmektedir.
Farabi, insan akl ile faal akl arasn
daki ilikiyi de gnele gz arasndaki
ilikiye benzetir. Buna gre gne,
n gnderip evreyi aydnlatmadka gz
varla ait renk ve ekilleri alglayama
d gibi, faal akl da feyzini gndermedike insanda hibir bilgi meydana gel-

AKlL
mez. Faal akl bizim dnyamza en yakn olan ay feleinin akldr. Dolaysy
la ay alt aleminde meydana gelen her
trl fiziki. kimyevf ve biyolojik olay bu
akl tayin etmektedir.
Akln mahiyeti. fonksiyonlar ve mertebeleri bakmndan bn Sina'nn gr Farabl'ninkine yakn olmakla beraber yine de baz nemli farklar mevcuttur. Farabf gibi o da akllar arasnda bir
hiyerarinin bulunduunu kabul eder.
Buna gre bir nceki akl bir sonrakinin
maddesi. o da onun formu durumundadr. Fakat ibn Sfna beerf plandaki
akllar yerine drt kategoriye ayra
rak inceler. Ona gre "heylanf akl" (elakl'l-heylani). bilg i edinmek iin nefsin
sahip olduu bir g ve yetenekten ibarettir. "Meleke halindeki akl" (el-akl bi'lmeleke evi'l-mmkin), bu gcn daha gelimi ve olgunlam halidir. Bu mertebedeki akl aksiyarnlarn bilgisine sahiptir. "Fiil halindeki akl". sje-obje ili
kisi sonucu bilgilerin zihinde tam belirmeye ve ekillenmeye balamasdr.
"Mstefad akl" varla ait formlarn
maddeden soyutlanarak bilgi eklinde
tam teekkl etmi halidir. Yukardan
beri grld gibi insan nefsinin sahip olduu akl gc, faal akln yardm
olmakszn hibir ekilde kendiliinden
bilgi retemez. Bilginin meydana geliini ve akln soyutlama yapn bn Sfna. kendinden nceki fi lozoflardan farkl olarak u ekilde yorumlamaktadr:
nsan akl hayalde bulunan tikeller e
(cz'iyyat) ynelerek onlar faal akln etkisini kabul edecek bir kvama getirir.
Faal akl etki eder etmez derhal bunlar
soyut birer kavram ve bilgi haline dnrler. u halde bn Sina 'ya gre dnmek, beerf akl faal akln etkisine
hazrlamaktan baka bir ey deildir.
renirnin amac ve fonksiyonu ise insan aklnn faal aklla ittisal yeteneini
daha da gelitirmekten ibarettir. Ne var
ki baz kimselerde bu yetenek ok daha
gl olduu iin onlar renim grmeden de faal aklla iliki kurma ve varln
hakikatini, her eyin bilgisini dorudan
elde etme imkanna sahiptirler. Byle
bir istidada sahip olan heylanf akla
"kudsf akl" (el-akl' l -kudsf) ad verilir.
te bn Sfna peygamberlerin mazhar
olduu vahiy bilgisini bu balamda sz
konusu etmektedir. Burada u hususa
iaret etmek gerekir ki bn Sfna. en yksek bilgiyi ve en byk mutluluu beerf akln faal aklla "ittisal"inde grmekle beraber ittihat (birleme) ve fenaya (yok olma) kardr. Yani insan nef-

si faal aklla birleip onda yok olmaz;


gerek hayatta iken gerekse ldkten
sonra o daima ferdiyetini koruyacaktr.
ayet ferdiyetini yitirecek olursa bu durum faal akln blnmez bir cevher olduu ilkesine ters decektir.
Grld gibi bn Sfna. bilginin kayna probleminde peripatetik dnce
ile Yeni Eflatuncu doktrinini uzlatrma
abasndadr. Bir yandan o bilginin meydana geliinde ve akln soyutlama yap
nda duyu ve hayal gcne bir fonksiyon yklerken dier yandan. "Blnmeyen kavramlarn blnebilen bir organda saklanmas mmkn deildir" diyerek adeta akln hatriama gcn (elkuvvet'z-zakire) inkar etmektedir. Bu sonuca gre bn Sfna. hatriama ve unutma olayn faal akla ynelme veya ondan yz evirme eklinde izah eder. Yani insan bir eyin bilgisini edinmek veya
unuttuu -bir eyi hatrlamak isteyince
akl ona doru ynelecek ve faal akl
derhal feyzini gndererek o eyin bilgisi
zihinde canlanacaktr. Bu istek ve ynelme olmazsa feyiz kesilerek unutma meydana gelecektir. Btn bu aklamalar
dan anlald gibi bn Sina'nn akl anlay ve bilgi teorisi z itibariyle tam
bir rakllik'tir ve tasawuf dn ce ile
de sk bir iliki iindedir.
Bu konuda bn Sina insan nefsinin iki
ayr fonksiyona sahip olduunu syler.
Bir ynyle o nesneler dnyasna ve duyular alemine, dier ynyle de "emir
alemi"ne yani ilahf aleme ynelme ve
her iki alemin bilgisini edinme g ve
zell iine sahiptir. Nefis fiil halindeki
akl sayesinde varla ait formlarn ve
kllflerin bilgisini edindii gibi, mstefad akl sayesinde de faal aklla ittisal
edebilmektedir. te faal aklla ittisal
sonucunda elde edilen bu bilgi hakikat
bilgisidir. Ariflerin bilgisi de bu trd en
bir bilgidir. nk "arif-i mtenezzih ",
dncesini ve gnln megul eden d
dnya ile ilikisini kesip kendisini tama myla o yce ve kutsal aleme verince tarifi imkansz bir haz duyar. Maddi hazIara iltifat etmeyerek engin dnce ve
teemmller e dalanlarn. manevi ve ahlaki adan disiplinli bir hayat yaayan
larn tatm olduu mutluluu kelimelerle anlatmak mmkn deildir. bn Sfna'ya gre byle bir hakikat bilgisine
ulamann iki temel art vardr. Birincisi salam bir irade, ikincisi ise riyazettir. nsan irade gcyle nefsini eiterek
yle bir dereceye ykselir ki orada do
rudan doruya ilahi nurlar ve ilahi hakikatlerin bilgisini elde eder. Balang-

ta bu hal srekli deildir. Adeta burada alternatif akm gibi bir pozitif ve bir
negatif kutup sz konusudur. bn Sfna. bu mertebede arifin mazhar olduu
bu hale "evkat" adn vermekte ve bunu
imek akmasyla izah etmektedir. akp snen imek klar gibi insan ilahi nurlar ve hakikat bilgisini zaman zaman yakalayabilir. Fakat riyazete ok
nem veren bir arifte gitgide bu hal sreklilil~ kazanr. Bylece arif yle bir
mertebeye ula r ki neye baksa Hakk'
grr ve ykse ld ii ilahi alemin zevkiyle
her eyi. hatta kendini bile unutur.
te bn Sfna felsefesinde faal aklla ittisal bundan ibarettir. Ona gre namaz.
oru, dua ve zikir gibi ibadetlerin amac. insan bu maddf ve sflf alemin tutsa olmaktan kurtarp emir alemi ile
ittisalini salamaktr. Cennet arzusuyla
veya cehennem korkusuyla yaplan ibadetler, kar kaygsna dayand ve bir
nevi ticaret maksad tad iin dee
rinden ok ey kaybeder. Arif-i mtenezzih btn bu baya duygulardan geip ilahi nura ve feyze mazhar olan kii
dir. Grld gibi bn Sina. slam tefekkr tarihinde irak* dncesini ilk
temellendiren. rasyonel psikoloj iden irrasyonel psikolojiye (sezgi) ykselen bir
filozoftur.
Endlsl filozof bn Bacce de sjeobje ilikisinde soyutlamann olabilmesi
iin akln drt ayr mertebesinden sz
etmektedir. O, heylanf akldan balaya
rak fiil halindeki akla ykselen ve mstefad aklda yetkinlie ulaan beeri akl
lar arasnda bir fonksiyon farknn bulunduunu syler. Fakat bilginin sadece gzlem. ve deneylerden veya sadece
mantkf istidlalden ibaret olmayp bu
konuda rasyonel sezginin de nemli rol bulunduunu savunur.
bn Rd'e gelince, o probleme getirdii farkl yorum bakmndan hem peripatetik gelenekten hem de Yeni Efiatuncu doktrinden ayrlmaktadr. Konu
ile ilgili olmak zere filozofun drt ayr
eser kaleme ald bilinmektedir. Mahiyet ve fonksiyonlar bakmndan farkl
lk arzeden akllar. bn Rd'e gre nefsin farkl grnmlerinden baka birey deildir. Ayrca Aristo ve dier Me
afler'in iddia ettikleri gibi faal akl. insana dardan direktif veren veya feyiz gnderen apayr bir varlk deildir;
o insan nefsinin kemale ermi ve soyut
bir varlk kazanm halidir. bn Rd de
bu konuda heylanf akl, fiil halindeki
akl, mktesep akl ve faal akl gibi drt
ayr akln varlndan si eder. Ne var

241

AKlL
bunlarn hepsi de insan nefsinin farktezahrleridir. Bunlardan ilk ikisi nefsin bedenle birlemesi sonucunda oluur; ncs ise bedenle ilikili olmakla beraber bamsz bir cevherdir. Probleme daha ok aklk getirmek iin filozofun heyOlani akl nasl yorumlad
n bilmek gerekir. Daha nce grd
mz filozoflar bu akl bedene baml
sayyor. onu nefsin bir gc veya czi.i
eklinde anlyor ve bunun sonucu olarak onun da lml olduunu sylyorlard. Oysa bn Rd'e gre idrak safhasnda bu akl objenin zihindeki bir formu eklinde dnlmez. o tamamen
manevi bir cevherdir: bir baka deyile
heyOlani akl fizyolojinin bir ilevi deil
dir. Eer yle olsayd akl kendi varl
n idrak edemedii gibi ayn anda birden fazla eyi de idrak edemezdi. Btn bunlar gsteriyor ki ou a k l sadece
bir yetenek veya bir g deildir. Aksi
halde onu da bedenle beraber lml
saymak gerekirdi. Halbuki byle bir anlay dini akideye aykr olduu kadar
nefsin birlii ve blnmezlii ilkesine de
ters dmektedir. Ayrca bu, nefsi bir
ynyle lml, bir ynyle lmsz
saymak gibi bir elikiye gtrecein
den tutarsz bir iddiadr. u halde, bn
Rd'e gre gerek heyOlani akl gerekse faal akl gerekte ayn eydir. o da
insan nefsinden ibarettir. bn Rd bunu yle yorumlamaktadr: Bedenle ili
ki kuran insan nefsinin balca iki fonksiyonu vardr. Birincisi varla ait formlar maddeden soyutlamak, ikincisi ise
soyutlanan ve kavram haline gelen bilgileri kabul etmek. te nefsin soyutlama ilevine faal akl, bunlar kabul etme ilevine de heyOlani akl denilmektedir.

ki

bn Rd'n mktesep akl adn verdii

akla gelince. bu da heyOlani akln


fiil halindeki grnmnden baka bir
ey deildir. Beeri akllar hiyerarisin

de Farabi ve bn Sina'nn mstefad akl


dedikleri ite bu mktesep akld r ki
bn Rd'e gre beden gibi lml olan
budur. nk nefis bedenden ayrld
andan itibaren duyular alemine ait btn bilgi birikimi de yok olmaktadr.
Bylece, bata Thomas Aquinas (Akiolmak zere hristiyan skolastiklerin "Ferdi nefsin lml olduunu sy~
lyor ve btn insanln itirak ettii
kllf bir akln varln savunuyor" ek
linde bn Rd'e ynelttikleri eletiriie
rin yersiz, haksz ve tutarsz olduu anla lm oluyor. Ayrca Ernest Renan ve
nolu)

242

Salamon Munk gibi arkiyatlarn bn


Rd' Yeni Eflatuncu doktrinin bir takipisi saymalar da fahi bir yanlgdr.
nk yukarda da grld gibi filozof feyiz ve sudOr teorisine kardr ve
faal akln insan nefsinin dnda ayr bir
varlk olmad gereini de srarla savunmaktadr. Btn bunlar. bn Rd'n
akl kavramna ve bilgi problemine getirdii yorumun farkl olduunu gstermektedir.
BBLYOGRAFYA :
Ragb el-isfahanf. elM{redat, "'akl" md.;
Tehanevf. Kea{, "'akl" md. ; elMu'cem"s
sQ{f, "'akl" md.; Cemil Saliba, elMu'cem"f.{e.l
se{f, Beyrut 1982, ll, 8491 ; ibn Mace. "Zhd",
31; Tirmizi. ."Kyamet", 25; Aristoteles [Aristo]. DeAnima, 429b, 110, 430', 2025; a.mlf.,
Metaphysica, 1072b, 1421; a.mlf., Ethica f'li
comachea, 1177b, 2634; iskender Afrodisi, Ma
kale fi"l 'akl (nr. /. F. Finnegan - S 1 ). Bey
rut 1956; Muhasibi, el 'Ak:l ue {e h m "/Kur' an
(nr. Hseyin el -Kuvvetli). Beyrut 1402 / 1982,
s. 201238; Kindi, Fi"l'AkliResa'i! felsefiyye
iind e, nr . Abdurrahman Bedevfl. Bingazi 1973,
s. 1-4; Matridf. Kitab "tTeuhfd, s. 36; Farabi,
Me 'ani"/ 'akl le-emera t "i-marziyye iinde.
nr. DietericiL Leiden 1895, s. 46; a.mlf.. el-Me
drnet"f.{azla lnr. A. Nader). Beyrut 1986, s.
101104; ibn Sina. DeAnima (nr. Fazlurrahman). London 1970, s. 4851, 234238; a.mlf.,
Tis'u resa'il (nr Emin Hindiyye), Kahire 1968,
s. 7981; a.mlf.. eliarat, i-IV ; a.mlf.. el-Mebde'
ue "/-me 'ad (nr. Abdullah- Nranl), Tahran
1363 h. / 1984 , s. 9497; Maverdf. Edeb"d
dnya ue "ddfn, istanbul 1985, s. 1922; Hcviri, Ke{ "lma(cab: Hakikat Bilgisi Itre. Sleyman Uluda) , istanbul 1982, s. 313, 398-400;
Gazzalf. ihya~. , 8895; lll, 4; a.mlf.. Mi'yar"f.
'ilm, Beyrut, ts. IDar 'l-Endls), s. 112, 113,
207210; a.mlf., Me'aric"lk:uds, Kahire, ts.
IMatbaat' l-istikamel. s. 4447; a.mlf.. Mika
t "lenuar (nr. Eb'l-Al a Afifl), Kah ire 1964, s.
43, 4749, 77; a.mlf.. elMnk? mineldalal
(nr. Cemil Sa libii- Kamil iyaz). Dmak 1956,
s. 67; ibn Rd, Telt;ru 1\itabi"nf'le{s lnr Ahmed Fuad el-Ehvanl), Kahire 1950 ; a.mlf.. Ma
k: ale: hel yettel bi "f. 'ak li "f.heyQlanf el' ak:
l "f.{a "al 1Tel[i ii nde). s. i 19125; a.mlf., Te
ha{t"tTeha{t lnr. Maurice Bouyges- S. /.1.
Beyrut 1930; ibn Bacce, Risalet "littisal (Tel[ i
iinde). s. 102109; Msa b. Meymn. Delale t "l
ha' irfn lnr. Hseyin Atay). Ankara 1972, s.
17J.174; ibn"I-Arabi, el.Ptahat, ll, 642; lll , 99,
333, 399, 430; N, 112; a.mlf.. Fua, s. 74,.181,
185; Gilson, Realisme thomiste et Crit-ique de
la Connaissance, Paris 1939; a.mlf., Esprit de
la philosophie medieuale, Paris 1942; Den is,
Rationalisme d'Aristote, Paris 1948; Malmd
Kasm, Fi"nf'le{s ue'l 'akl, Kah ire 1949; Aclni,
Ke{ 'lt;afa', 1, 212; HQsni Zeyne, el'Akl 'in
de'lMu'tezile, Beyrut 1978; Sleyman Hayri
Bolay, Aristo Metafizii ile Gazzalf Meta{izii
nin Karlatnlmas, istanbul 1980; Mahmut
Kaya, islam Kaynaklan lnda Aristatefes ue
Felsefesi, istanbul 1983, s. 186188; T. J. de
Boer, "Akl", iA, , 238239; F. Rahman. "'Akl",
E/ 2 1Fr), 1, 352353; a.mlf., "'Aql", Elr., ll , 194.

liJ

S LEYMAN HAYR i BoLAY

D KELAM. Ketarn ilminde akl, tarifi,


mahiyeti ve nakil ile ilikisi bakmndan
inceleme konusu olmutur. Baz kaynaklarn, "zanda isabet etmek ve olmu
vastasyla olaca bilmek" tarzndaki
bir akl tarifini Amr b. As'a atfetmelerine bakarak (Eimall, fl1etalib ve fl1eza
hib, nsz, s. 16), daha ashap devrinde
bu konuda fikir beyan edilmeye balan
dn sylemek mmknse de akln tarifiyle ilgili asl tartmalar Mu 'tezile kelamclarnn ortaya kmasndan sonra
balamtr. Akl kesin bir bilgi kayna
olarak kabul eden Mu'tezile kelamcla
r, onu birbirine yakn olmakla birlikte
yine de farkl saylabilecek ekillerde
tarif etmilerdir. Vasl b. Ata 'ya gre
akl "hakikatin bilinmesini salayan kayna k "tr. Eb 'I- Hzeyl ei-Ailaf da akl , "insan dier varlklardan ayran ve nazari bilgilerin renilmesini salayan bir
g" diye tanmlar. Cahiz ise yle der:
"Akl insandaki anlama ve kendisini zararl eylerden koruma gcdr" (HsnT Zeyne, s. 18-2 ). Cbbai'nin tarifi de
buna yakndr: "Akl, kt eyl erden al
koyan ve iyi eylere yneiten bilgidir"
(AisT, XVII, 168). Bu tariflerden anla
laca zere ilk Mu'tezile kelamclar,
akl mahiyeti itibariyle genellikle araz
olarak kabul etmiler, onu insann dnce ve davraniarna yn veren en
nemli bilgi kayna saymlardr. Onlara gre akl, insann kalbinde Allah tarafndan yaratlan dncelerin (havat r )
kullanlmasyla alr. Nazzam ise bunlara muhalefet ederek akl yrtme eylemini gerekletiren kalpteki dn
celeri maddi mevcudiyeti bulunan cisimler olarak kabul etmitir (BadadT,
s. 27) Bu sebeple ona gre akl araz
deil cevher* dir. Mu'tezile'nin nde gelen alimlerinden biri olan K3di Abdlcebbar da akl, insann dnmesini ve
yapt fiillerden sorumlu tutulabilmesini mmkn klan belli bilgilerin topla mndan ibaret kabul ederek (el-fl1ugnf,
Xl, 379; Xll , 222) onun insanda "bilkuvve" mevcudiyetini reddetmitir. Ona gre akl, zaman iinde kazanlan ve insana dileyerek fiil yapma im kan veren
bilgilerin tamamdr. Bu bilgilere zaruri
ve nazari bilgilerin yannda tecrbi bilgiler de dahildir. Bylece Kadi Abdl cebbar akln tarifine, insana dilediini
yapabilme imkan veren bilgileri ekleyerek aklla insann ykmll arasnda
bir ilgi kurmutur (erhu'I Uuli'll].amse,
s. 121 . Onun akla bu ekilde bak ken-

Das könnte Ihnen auch gefallen