Beruflich Dokumente
Kultur Dokumente
2- Auch aus den Steinen, die dir in den Weg gelegt werden, kann man etwas schönes
bauen. 2- Yolunuza yerleştirilen taşlardan bile güzel bir şey inşa edebilirsiniz.
3- Auf kinder wirkt das Vorbild, nicht die Kritik.3- Çocuklar, eleştiriden değil, rol
modelinden ilham alır.
4- Beim Geld hört die Freundschaft auf. 4- Paranin yaninda arkadaşlık biter
5- Das Leben zwingt dich in die Knie, aber du hast die Wahl, aufstehen oder liegen zu
bleiben. 5- Yaşam seni diz çökmeye zorlar, fakat kalkmayi ya da yere uzanmayi sen
secersin.
6- Der Apfel fällt nicht weit von Stamm. 6- Elmalar kökten uzağa düşmez. (armut dibine
düser.)
7- Der Kluge lernt aus allem von jedem, der Normale aus seinen Erfahrungen und der
Dumme weiß alles besser. 7- Akilli adam her şeyden birseyler öğrenir, normal insanlar
deneyimlerinden ögrenir ve aptal ise her şeyi daha iyi bilir.
8- Der Klügere gibt nach eine traurige Wahrheit, sie begründet die Weltherrschaft der
Dummen 8- bilge insanlar (aydinlar) üzücü bir gerçeğe yol açarlar, o da: aptallarin
dünyaya hükmetmesine neden olmaktir.
9- Die beste Bildung findet ein gescheiter Mensch auf Reisen. 9- Akıllı bir kişi seyahat
ederken en iyi eğitimi bulur.
10- Die größte Entscheidung deines Lebens liegt darin, dass du dein Leben ändern kannst,
indem du deine Geisteshaltung änderst. 10- Hayatınızın en büyük kararı, zihniyetinizi
değiştirerek hayatınızı değiştirebilmenizdir.
11- Die Kunst ist, einmal mehr aufzustehen, als man umgeworfen wird. 11- İşin püf
noktası, düstügünden daha fazla ayağa kalkmaktır.
12- Die Tanzenden wurden für verrückt gehalten von denjenigen, die die Musik nicht hören
konnten 12- Dansçıların müziği duyamayanlar tarafından delirdiği sanılıyordu.
13- Durch Schaden wird man Klug. 13- Zarar (musibet) insani akillandirir.
14- Erst die Arbeit, dann das Vergnügen. 14- İlk önce iş, sonra zevk.
15- Es Erfordert viel Mut, sein Leben zu ändern. (Das Leben zu verändern erfordert Mut.)
15- Kişinin hayatını değiştirmesi çok cesaret gerektirir.
16- Es ist leichter, ein Atom zu zertrümmern als Vorurteile abzubauen. 16- Bir atomu
parçalamak, önyargıyı parçalamaktan daha kolaydır.
17- Es ist nicht alles Gold, was glänzt. 17- Her parlayan sey altın değildir.
18- Es ist noch kein Meister vom Himmel gefallen. 18- Henüz hiçbir usta (sampiyon),
gökten düşmedi. (herseyi kendi cabamizla basaririz.)
19- Geld verschaft einem Unabhängigkeit, aber zu wissen, dass man auch ohne leben
können muss, das verschaft einem Freiheit. 19- Para bağımsızlık verir; ancak parasiz da
yaşayabilmen gerektiğini bilmek, seni özgür yapar.
20- Hochbegabung ist Fluch und Segen zugleich. 20- Üstün yetenek, hem bir lanet,
(ayni zamanda) hem de bir nimettir.
21- Jeder ist seines Glückes Schmied. 21- Herkes kendi şansının demircisidir. (Kendi
sansini kendin yaratirsin, sekillendirirsin.)
22- Kleider machen Leute.22- Elbiseler insan yapar. (Adam yerine konursun. Kiyafetinle
agirlanirsin.)
23- Lügen haben kurze Beine. 23- Yalanların kısa bacakları var. (yalancinin mumu
yatsiya kadar yanar.)
24- Man soll den Tag nicht von dem Abend loben. 24- Akşam olmadan gündüzü
övmemelisin. (Dereyi görmeden pacayi sivama!)
25- Ohne Fleiß keine Preis. 25- Caliskanlik olmadan ücret olmaz. Ter yoksa para da
yok.
26- Phantasie ist wichtiger als wissen, denn wissen ist begrenzt.26- hayal gücü bilgiden
daha önemlidir, çünkü bilgi sınırlıdır.
27- Probleme kann man niemals mit derselben Denkweise lösen, durch die sie entstanden
sind. 27- Sorunları, onları yaratan aynı zihniyetle asla çözemezsiniz.
28- Reden ist Silber, Schweigen ist Gold. 28- konuşma (söz) gümüş ise, sessizlik (sukut)
altındır.
29- Sobald jemand in einer Sache Meister geworden ist, sollte er in einer anderen Sache
Schüler werden. 29- Birisi bir şeyde ustalaştığında, bir başkasında öğrenci olmalıdır.
30- Spare in der Zeit, dann hast du in der Not. 30- Zamandan tasarruf edin, sonra
ihtiyacınız var (olacak).
32- Viele Köche verderben den Brei. 32- Birçok aşçı lapayı (yemegi) bozar.
33- Was du Heute kannst besorgen, das verschiebe nicht auf Morgen. 33- bugün neler
yapabilirsen yap, yarına geciktirme! (bugünün isini yarina birakma!)
34- Was du nicht willst, das man dir tu, das füg auch keinem andern zu. (Was man selbst
nicht wünscht, das tue man anderen nicht an.) 34- İnsanların sana yapmasını istemediğin
şeyi, sen de kimseye yapma.
35- Wenn man glücklich ist, soll man nicht noch glücklicher sein wollen. (Wer glücklich
ist, sollte nicht noch glücklicher sein wollen.) 35- Eger mutluysan, daha mutlu olmak
istemezsin. (Mutlu olanlar daha mutlu olmak istememelidir.)
36- Wer anderen eine Grube gräbt, fällt selbst hinein. 36- Başkaları için bir çukur kazan,
icine kendi düşer.
37- Wer die Freiheit aufgibt, um Sicherheit zu gewinnen, wird am Ende beides verlieren.
37- Güvenligini kazanmak icin özgürlüğünden vazgeçenler sonunda her ikisini de
kaybedecek.
38- Wer nicht hören will, muss fühlen. 38- Duymak istemiyorsan, hissetmek zorundasın.
(Gerceklere kulak tikarsan, acisi sonra cikar.)
39- Wer schön sein will, muss leiden. 39- güzel olmak istiyorsan, acı çekmek
zorundasın.
40- Wie du mir, so ich dir. 40- Sen bana nasil (davranirsan), ben de sana öyle (davranirim).
41- Willst du den Charakter eines Menschen erkennen, so gib ihm Macht. 41- Eğer bir
insanın karakterini bilmek istiyorsan, ona güç verin.
42- wir schätzen die Menschen, die frisch und offen ihre Meineung sagen; vorausgesetzt,
sie meinem dasselbe wie wir.42- Bizim düsündüklerimizle aynı anlama gelmesi koşuluyla,
görüşlerini taze ve açık bir şekilde konuşan insanlara değer veriyoruz.
43- Man sieht oft etwas hundert Mal, tausend Mal, ehe man es zum allerersten Mal wirklich
sieht. 43-İlk defa gerçekten görmeden önce, genellikle yüz kere, bin kere bakarsiniz.
(Bakmak ayri, görmek ayridir.)
44- Die Wissenschaft hat keine moralische Dimension, Sie ist wie ein Messer. Wenn man
es einem Chirurgen und einem Mörder gibt gebraucht es jeder auf seine Weise. 44- Bilimin
ahlaki bir boyutu yoktur, bir bıçak gibidir. Bir cerrah ve katile verdiğinde, herkesi kendine
göre kullanır.
45- Zuverlässig verdankt mancher das Glück seines Lebens bloß dem Umstande, dass er
ein angenehmes Lächeln besitzt, womit er die Herzen gewinnt. 45- Bazı insanlar
hayatlarının mutluluğunu, kalbini kazanan hoş bir gülümsemeye borçludurlar.
46- Vater werden ist nicht schwer, Vater sein dagegen sehr . 46- Baba olmak zor değil,
baba(lik yapabilmek) çok zor.
47- Jede Lösung eines Problems bringt ein neues Problem mit sich. 47- Bir problemin
çözümü, beraberinde yeni bir problem getirir.
48- Ruhm ist ein Gift, das der Mensch nur in kleinen Dosen verträgt. 48- Şöhret, insanın
sadece küçük dozlarda tolere edebileceği bir zehirdir.
49- In der Liebe ziehen sich Gegensätze an. 49- Askta karşı (zitlar) birbirlerini çeker.
50- Fehler sind immer zu verzeihen, wenn man den Mut hat, diese auch zuzugeben. 50-
Onları itiraf etme cesaretiniz varsa hatalar her zaman affedilebilir.
51- Je mehr man weiß, desto mehr bezweifelt man . 51-Ne kadar çok bilirseniz, o kadar
çok şüphelenirsiniz.
52- Wer kämpft, kann verlieren, wer nicht kämpft hat schon verloren. 52- Savaşanlar
(mücadele edenler), kaybedebilir, ama savaşmamış olanlar zaten kaybetmiştir.
53- Bildung ist die mächtigste Waffe, die du verwenden kannst, um die Welt zu verändern.
53- Eğitim, dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silahtır.
54- In der Schule lernt man nicht fürs Leben. 54- Okulda hayatı öğrenemezsin.
55- Die Kindheit ist die schönste Zeit im Leben. 55- Çocukluk hayattaki en güzel
zamandır.
56- Das Fernsehen ist reine Zeitverschwendung. 56-Televizyon tam anlamiyla bir zaman
kaybıdir.
57- Geld und Einfluss macht die Menschen attraktiv. 57- Para ve nüfuz insanları çekici
kılar.
58- Man kann alles erreichen, wenn man es sich vornimmt. 58- Eğer bir şeyi kendin
üstlenirsen (yaparsan, önüne alirsan) her şeye ulasabilirsin. (Başarabilirsin.)
59- Was man zu verstehen gelernt hat, fürchtet man nicht mehr.59- Anlamayı öğrendiğiniz
şeylerden artık korkmazsin. (Bildigin ve anladigin seyden korkmazsin.)
60- Karriere kann man nur allein machen. 60- Sadece kendi başınıza bir kariyer
yapabilirsiniz.
61- Herzbildung ist wichtig als wissen 61- Kalp gelisimi, bilgi kadar önemlidir.
(Duygusal beceriler, bilişsel olanlardan daha önemlidir.)
62- Ein Mangel an Phantasie bedeutet den Tod der Wissenschaft. 62- Hayalgücü
eksikliği, bilimin ölümü anlamına gelir.
63- Das große Ziel der Bildung ist nicht Wissen, sondern Handeln. 63- Öğrenmenin
amacı bilmek değil, harekete gecmektir.
65- Die Schule macht Bildung, keine Beziehung 65- Okul bir ilişki değil, eğitim yapar.
66- Wir sind einander nah durch die Natur, aber sehr entfernt durch die Bildung. 66-
Doğa ile birbirimize yakınız, ama eğitim ile çok uzagız.
67- Kinder und Narren sagen die Wahrheit. 67- çocuklar ve aptallar her zaman
gercekleri söyler. (kral ciplak hikayesi gibi)
68- Wenn zwei sich streiten freut sich der Dritte. 68- İki kisi tartıştığında, üçüncü kisi mutlu
olur.
69- Welches wichtig Zeit oder Geld. 69- Hangisi daha önemli: zaman mi para mi?
70- Wissen ist eine Frage der Tiefe und nicht der Breite.70- Bilgi derinlik meselesidir,
genişlik değil.
71- Suche nicht nach Fehlern, Suche nach Lösungen! 71- Hata aramayın, çözüm arayın!
72- Moral hat in der Wissenschaft nicht zu suchen 72- Bilimde ahlak bulunmaz.
73- Mehr als die Vergangenheit interessiert mich die Zukunft, denn in ihr gedenke ich zu
leben. 73- Gelecekle geçmişten daha fazla ilgileniyorum, çünkü (gelecegin) içinde yaşamak
niyetindeyim.
74- Es gibt keine objektive Schulnoten. 74- Nesnel (objektif) bir okulnotu yoktur.
75- Wer zugibt, dass er feige ist, hat Mut.75- Korkak olduklarını itiraf edenlerin cesareti
var (demektir). -Korkak oldugunu söylemek cesaret ister.-
76- Die Umwelt ist wichtiger als der Wohlstand der Menschen. 76- Çevre, insanların
refahından daha önemlidir.
77- Die Humanität erreichte mehr, wenn sie, statt die Gleichheit zu loben, zum Respekt vor
dem Wunder der Vielfalt riete. 77- Eşitliği övmek yerine, çeşitlilik mucizesine saygı
gösterilmesini tavsiye ederseydik, insanlık daha fazlasını başarirdı. (Farklılıklar ve çeşitlilik
zenginliktir.)
78- Unpünktlichkeit ist zeichen fehlender Wertschätzung. 78- Dakik olmama, takdir
eksikliğinin (deger vermemenin) bir işaretidir
79- Das Wort Ungültigen gibt es im Politik nicht 79- Politikada geçersiz kelime yok
81- Nicht nur Schüler müssen überprüft werden, sondern auch die Lehrer. 81- Sadece
öğrencilerin değil, öğretmenlerin de kontrol edilmesi (denetlenmesi) gerekiyor.
82- Nicht nur Schüler sollten Noten bekommen, sondern auch die Lehrer. 82- Sadece
öğrenciler değil, aynı zamanda öğretmenler de not almalıdır.
85- Eine schmerzliche Wahrheit ist besser als eine Lüge. 85- Acı bir gerçek,
yalandan daha iyidir
86- Man muß mit den richtigen Leuten zusammenarbeiten, sie achten und motivieren.
Dauerhafter Erfolg ist nur im Team möglich. 86- Doğru insanlarla çalışmalı, saygı
duymalı ve motive etmelisin. Kalıcı başarı sadece bir takımda mümkündür.
87-Kein Mensch ist so reich, dass er nicht seinen Nachbarn bräuchte 87- Hiçbir insan,
komşusuna ihtiyaç duymayacak kadar zengin değildir.
88- Soziale Netzwerke machen einsam. 88- Sosyal ağlar (kisiyi) yalnız yapar.
89- Wenn einer einen Fehler begeht und ihn nicht korrigiert, begeht er bereits den zweiten.
89- Eğer biri hata yaparsa ve düzeltmezse, ikincisini zaten yapıyor demektir.
90- Heute kennt man von allem den Preis, von nichts den Wert. 90- Bugün her şeyin
fiyatını biliyoruz ama hiçbir şeyin değerini bilmiyoruz.
91- Genug ist besser als zuviel. 91- Yeterince asiri fazladan daha iyidir.
92- Zeit ist wertvoller als Geld. 92- Zaman paradan daha değerlidir.
93- Für Erfolg sind die Beziehungen wichtiger als Können 93- Başarı için ilişkiler
beceriden daha önemlidir.
95- Papier ist geduldig. 95- Kağıt sabırlıdir. (Ne yazarsan yaz seni tenkit etmez,
gerceklestirmedigin seylere bakmaz vs..)
96- Was eine Sache wert ist und was man dafür bekommt, sind zwei sehr verschiedene
Dinge. 96- Bir şeyin değeri, onun sizin için ne degerde oldugu ve reel maddi degeri olarak
ikiye ayrilir. (Yani senin icin manevi degeri olan bir kalem, baskasi icin sadece bir kalemdir.)
98- Das leben ist komisch ohne freude aber schön mit Ernst. 98- Hayat neşesiz gariptir;
ama ciddiyetle güzeldir.
99- Wie kann man sich gut mit dem Leben abfinden 99- Kişi hayattan nasıl (daha) iyi
memnun olur?
100- Jeder möchte lange leben, aber keiner will alt werden. 100- Herkes uzun yaşamak
istiyor ama kimse yaşlanmak istemiyor.
101- Sozialen Netzwerken beenden auf die Privatsphäre. 101- Sosyal ağların
mahremiyeti bitiriyor.
102- Schönheit ist ein Schlüssel zum Erfolg. 102- Güzellik başarının anahtarıdır.
103- Die Familie ist vor allem eine Solidaritätsgemeinschaft. 103- Aile her şeyden önce
bir dayanışma topluluğudur.
104- Wer nicht kann, will nicht. 104- Kim istemezse, yap(a)maz.
105- Die Hoffnung führt uns weiter als die Furcht. 105- Umut bizi korkudan daha
ileriye taşır.
106- Man kann nicht denken, wenn man es eilig hat. 106- Aceleniz olduğunda
düşünemezsiniz.
107- Das Gras wächst nicht schneller, wenn man daran zieht. 107- Çim, çektiğinizde
daha hızlı büyümez.
108- Ein nebliger Morgen ist noch kein wolkiger Tag. 108- Puslu bir sabah henüz bulutlu
(kötü) bir gün demek değildir.
109- Eine Reise von 1.000 Meilen beginnt mit dem ersten Schritt. 109- 1.000 millik
bir yolculuk ilk adımla başlar.
110- Bildung sollte zwischen Zwang und Freiheit liegen. 110- Eğitim, kısıtlama
(zorlama) ve özgürlük arasında olmalıdır.
111- Die Regierungen müssen wieder mehr Geld für die Raumfahrt ausgeben. 111-
Hükümetler yeniden uzaya daha fazla para harcamak zorundadir.
102- Die schädliche Wahrheit ist viel besser als der nützliche Irrtum 112- Zararlı gerçek,
faydalı hatadan çok daha iyidir.
113- Man reist nicht, um anzukommen. 113- (Sadece) varmak icin seyahat edilmez.
114- Klimawandel hat natürlich Ursachen und ist vom Menschen nicht beeinflussbar. 114-
İklim değişikliğinin doğal olarak nedenleri vardır ve insanlar tarafından etkilenemezler.
115- Das internet ist für Studierende Fluch und Segen. 115- İnternet, ögrenciler icin (hem)
bir lanet, (hem de) bir nimettir.
116- Im Studium sollte man nicht nur Wissen erwerben sondern auch seine Personlichkeit
weiterentwickeln. 116- Eğitiminiz sırasında sadece bilgi edinmemeli, aynı zamanda
kişiliğinizi de geliştirmelisiniz.
117- Im medialen Zeitalter werden Vorlesungen überflüssig. 117- Medya çağında dersler
gereksizdir.
118- Die Universität der Zukunuft ist nicht an Raum und Zeit gebunden. 118-
Geleceğin Üniversiteleri mekan ve zamana bağlı olmayacaktir.
119- Online-Plattformen zur Bewertung von Professoren leisten keinen sinnvollen Beitrag
zur Qualitätskontrolle. 119- Profesörleri değerlendirmek için çevrimiçi platformlar,
kalite kontrolüne anlamlı bir katkıda bulunmaz.
120- Neu Technologien schaffen neu Jobs. 120- Yeni teknolojiler yeni işler yaratıyor.
121- Ein Auslandssemester sollte für Studierende aller Fachrichtungen verpflichtend sein.
121- Tüm derslerin öğrencileri için yurt dışında bir dönem (kalmak) zorunlu olmalıdır.
122- Erziehen heißt vorleben. Alles andere ist höchstens Dressur. 122- Eğitmek
demek,( örnek biri gibi) yaşamak demektir. Diğerleri en fazla terbiye olur.
123- Was dem Schwarm nicht nützt, das nützt auch der einzelnen Biene nicht. 123- Sürüye
fayda sağlamayan şey, bireysel arıya da fayda sağlamaz.
124- Nicht das Individuum zählt, sondern die Gruppe. 124- Önemli olan biray degil,
gruptur.
125- Gewalt ist die letzte Zuflucht des unfähigen. 125- Siddet, aciz olanin son
siginagidir.
126- Wer sich den Gesetzen nicht fügen will, muss die Gegend verlassen, wo sie gelten.
126- Yasalara uymak istemiyorsaniz, gecerli olduklari bölgeyi terk etmek
zorundasiniz.
127- Intelligenz hängt mehr von der Umwelt ab als von genetische Faktoren ab. 127-
Zeka, genetik faktörlerden ziyade cevreye baglidir.
128- Es sind die Phantasten, die die Welt verändern, und nicht die Erbsenzähler. 128-
Itini bitini arayanlar değil, dünyayı değiştiren fantastik insanlardir.
129- Ich zahle nicht gute Löhne, weil ich viel Geld habe, sondern ich habe viel Geld, weil
ich gute Löhne zahle. 129- İyi ücret ödemiyorum çünkü çok param var, yerine: çok param var
çünkü iyi ücret ödüyorum. Demelidir.
130- Wir gehen mit dieser Welt um, als hätten wir noch eine zweite im Kofferraum. 130-
Bu dünyadan kaciniyoruz, sanki bagajda ikinci bir tane varmış gibi.
131- Unsere Zivilisation wird dafür geopfert, dass eine sehr kleine Anzahl von Menschen
weiterhin enorme Mengen von Geld machen kann. 131- Çok az sayıda insanın muazzam
miktarda para kazanmaya devam edebilmesi için medeniyetimiz feda (kurban) edildi.
132- Bettler aber sollte man ganz abschaffen! Wahrlich, man ärgert sich, ihnen zu geben,
und ärgert sich, ihnen nicht zu geben. 132- Dilenciler tamamen ortadan kaldırılmalıdır!
cünkü, onlara vermekten rahatsız oluyorsunuz ve onlara vermemekten de rahatsız
oluyorsunuz.
133- Um zu erfahren, wer über euch herrscht, braucht ihr nur herauszufinden, wen ihr nicht
kritisieren dürft. 133- Size kimin hükmettiğini bulmak için, kimi eleştirmemeniz
gerektiğini bulmanız yeterlidir.
134- Freiheit bedeutet Verantwortlichkeit; das ist der Grund, weshalb die meisten
Menschen sich vor ihr fürchten. 134- Özgürlük sorumluluk demektir; bu yüzden çoğu
insan bundan korkuyor.
135- Ein wahrhaft großer Mann wird weder einen Wurm zertreten, noch vor einem Kaiser
kriechen. 135- Gerçekten büyük bir adam ne bir solucanı ezecek, ne de bir imparatorun
önüne sürünecek.
136- Die Beleidigungen sind die Argumente jener, die über keine Argumente verfügen.
136- Hakaretler, argümanı olmayanların argümanlarıdır.
137- Auch wenn fünfzig Millionen Menschen etwas Dummes sagen, bleibt es trotzdem
eine Dummheit. 137- Elli milyon insan aptalca bir şey söylese bile aptalca kalır.
138- Kindererziehung ist allein Sache der Eltern.138- Çocuk yetiştirmek sadece ebeveynler
için bir konudur.
139- Jeder ist für sein Leben selbst verantwortlich. 139- Herkes kendi hayatından
sorumludur.
141- Kommerzielle Werbung ist schädlich für uns. 141- Ticari reklacilik bizim icin
zararlidir.
142- Es gibt eine Menge Menschen, aber noch viel mehr Gesichter, denn jeder hat mehrere.
142- Çok fazla insan var, ama çok daha fazla yüz var, çünkü herkesin birkaç tane var.
143- Jedes Kind ist gewissermaßen ein Genie und jedes Genie gewissermaßen ein Kind.
143- Her çocuk bir tür dahidir ve her dahi bir çocuktur.
144- "Träume nicht dein Leben, lebe deinen Traum" 144- "Hayatını hayal etme,
hayalini yaşa"
145- Mehrheit hat immer Recht. 145- Çoğunluk her zaman haklıdır
147- Höflichkeit - Die Kunst Respekt zu zeigen. 147- Nezaket - Saygı gösterme sanatı.
148- Über Geschmack soll man nicht streiten. 148- Kişi lezzet hakkında tartışmamalıdır
149- Wege entstehen dadurch, daß man sie geht. 149- Yollar yürüye yürüye olusur.
150- Jeder ist für sein eigenes Leben selbst verantwortlich 150- Herkes kendi
hayatından sorumludur
151- Das Handy bedeutet Verlust an Freiheit 151- Cep telefonu özgürlük kaybı
demektir
152- Stärke bedeutet auch zu wissen, dass man nicht immer stark sein kann. 152- Güç
aynı zamanda her zaman güçlü olamayacağınızı bilmek anlamına gelir.
153- Freundschaft ist genauso wichtig wie Familie. 153- Arkadaşlık aile kadar
önemlidir.