Sie sind auf Seite 1von 24

Prof. Dr.

İbrahim ÖZDEMİR
31 Ekim 2017
Meyl-i Taharri-i Hakikat
 Nereden ve kimden gelirse
gelsin;
 isterse bizlerden farklı en uzak
ırklardan ve milletlerden gelsin
hakikati hoş karşılama ve elde
etmekten utanmamalıyız.
 Hakikati aramada hiçbir şey
hakikatin kendisinden daha
önemli değildir.
el-Kindi (805-873)
Bilgi Teorisi veya Epistemoloji Nedir?

 bilginin imkânı ve imkânsızlığına ilişkin


soruşturmaları içine alır.
 sahip olduğumuz bilgi yetilerimizin, özellikle
duyularımızın bize dış dünyayı kendinde olduğu
gibi, doğru olarak
ansıttığını düşünen, deyim yerindeyse, yine safdil
‘dogmatikler’ de vardır.
 İnsanın kendi bilgi yetilerinden veya araçlarından,
duyularından, algılarından, gözlem ve deney
yapma kabiliyetinden şüphe etmeye başlaması
oldukça ileri bir bilinç ve birikim seviyesi gerektirir
Bilginin İmkanı
 bu soruya olumlu cevap verenler genellikle felsefe tarihinde
‘dogmatik filozoflar’ olarak adlandırılırlar.
 Buradaki ‘dogmatik’ kelimesinin, gündelik dilde ondan anlaşılan
“bir inancı körü körüne savunan, önyargılı’ bir insanın zihin
tavrını ifade eden geniş anlamından farklı, özel ve dar bir
anlamda kullanıldığına dikkat etmemiz gerekir.
 Bilginin mümkün olmadığını düşünenlere ise genel olarak
felsefe tarihinde ‘şüpheciler’ veya ‘septikler’ denir.
 Bu tür bir görüşü savunmanın felsefi adı ise ‘şüphecilik’ veya
‘septisizm’dir.
şüphecilik
 Burada yine Kant’ın haklı olarak işaret ettiği şu noktaya dikkat
etmek gerekir:
 Felsefi anlamda şüphecilik, bu kelimenin gündelik, teknik-
olmayan kullanımından farklı olarak ‘özel nedenlerden
hareketle diğerlerinin bilgi olarak kabul ettiği şeylerin
geçerliliğinden ve kesinliğinden şüphe duyan’ kişinin temsil
ettiği akıma denir.
 Burada anahtar kavram, tahmin edilebileceği gibi, ‘özel
nedenleridir’.
 Şüpheci bir filozof, dogmatik bir filozofun bilgi iddialarım, bu
iddialarının temelinde bulunan dayanak ve
ölçütlerini,gerekçelerini çürütmek suretiyle reddetmeye çalışır
Bilginin Kaynağı ve Araçları
 bilginin elde edilmesinde genel olarak zihnin payı
mı daha önemlidir, yoksa zihnin dışardan,
çevreden aldıkları mı?
 İnsanın bilgiyi kazanmada genel olarak iki yetisi
olduğundan söz edilebilir. Birincisi, aklın
düşünme yeteneği, İkincisi duyuların algılama,
gözlemleme yeteneğidir.
 Acaba bilgide bunlardan hangisinin rolü daha
fazladır?
 Sezgicilik
Akılcılar & deneyciler
 akılcılar (rasyonalistler): Bilgide ana kaynak
olarak akıl yürütme ve düşünce üzerinde
dururlar.(Platon, İbni Sina,Descartes, Spinoza,
Leibniz )
 deneyciler (empiristler): duyular, gözlem veya
deney üzerinde dururular. (. Locke, D. Hume,
Condillac, A, Comte vb)
 Akımların kendileri ise akılcılık (rasyonalizm) ve
deneycilik (empirizm) olarak adlandırılır.
Bilginin Alanı, Kapsamı, Sınırlan

 bilgi yalnızca duyular ve gözlemlerle elde edilir.


Bilginin alanı, ancak duyularımız veya
algılarımızla kavra
 insan zihni duyulardan şu veya bu anlamda
bağımsızdır.
 duyusal-olmayan, duyularla kavranılamayan bir
alanın varlığını ve bilgisini kabul ederler.
 Bunlara göre, örneğin fizik-ötesi varlıkların (Tanrı,
ruh, öteki alem) adlanıdıryabileceğimiz alanla
sınırlıdır.
Bilginin Ölçütü veyarıStandartlan
 acaba biz doğru bilginin, doğru bilgi olduğunu
nereden biliyoruz?
 ‘doğru (hakikat) nedir?
 Uyuşma: En yaygın olan ve sağduyuya en uygun
düşer gibi görünen bir görüşe göre doğru,
düşüncemizin gerçekle uyuşmasından (tekabül,
correspondence) ibarettir.
 Eğer bir nesne hakkında oluşturduğumuz bir
görüş, nesnenin kendisine uyuyorsa doğru,ona
uymuyorsa yanlıştır.’
‘araççılık (instrumentation)/ Pragmatizm

 ‘pragmatik olarak işe yarayan, pragmatik


olarak doğrulanabilendir’.
 Burada ‘pragma’ kavramıyla kastedilen
şeyi ise çeşitli pragmacı filozoflar
birbirlerinden oldukça farklı bir şekilde
belirlemektedirler.
 Bu akımın bir temsilcisi olan VK James’e
göre doğru, bizim için yararlı, faydalı
olandır.
Doğruluk-Gerçeklik
 doğruluk zihinle, zihinde bulunan veya zihnin
ürettiği bir şeyle, teknik deyişle ‘önerme’ ile ilgilidir:
Bir önerme doğru veya yanlış olabilir ve ancak bir
önerme böyle olabilir.
 Buna karşılık gerçeklik veya gerçek-olmama,
önermenin konusu olan şeyle, özneye ‘dıştan’ olan
şeyle ilgilidir.
 Bu şey veya bir olgu ise doğru veya yanlış
olamaz. O ya vardır ve gerçektir veya var değildir,
o halde gerçek değildir.
Doğruluk-Anlamlılık
 bir önerme anlamlı veya anlamsız olabilir.
 anlamsız olan bir önermenin, önerme olduğu bile
söylenemez,
 doğru veya yanlış olması mümkün olan bir sözdür.
 Anlamsız bir önermenin herhangi bir anlam
olmadığından, doğruluk veya yanlışlık gibi bir
anlama sahip olması da düşünülemez.
Bilgi Teorisi ve Mantık
 Mantığı konu alan herhangi bir eserde geniş
olarak gösterilmiş olması gerektiği üzere mantığın
ana konusu, zihnin doğru bir biçimde nasıl
çalıştığının incelenmesidir.
 mantıkta doğruluktan kastedilen şeyle, bilgi
kuramında doğruluktan kastedilen şey birbirinden
farklıdır.
 Mantıkta doğruluktan anlaşılan şey, zihnin veya
aklın, işleyişinde, özdeşlik ilkesine uygun
çıkarsamalar yapmasıdır
Şüpheciler (Septikler)
 bilginin imkânından şüphe edenler
 a) Bir tavır olarak şüphecilik: Felsefenin en önemli
özelliklerinden biri eleştirici olmasıdır.
 felsefe, tarihsel olarak, Yunan dünyasında o zamana
kadar mevcut olan dinsel- mitolojik dünya görüşünün
bir eleştirisi olarak başladı.
 her filozofun da kendi payına, kendisinden önce gelen
bütün İnsanî bilgi veya deney birikimini ciddi bir
biçimde sorgulama, çözümleme ve eleştirme ile işe
başladı.
 Thales, Homeros-Hesiodosçu Sofisler Yunan Doğa
Filozofları, Sokrates
 felsefi bakımdan sağlıklı bir tavır olarak şüphe, bizzat
felsefenin ruhunda vardır
 her filozofun felsefi bir tavır olarak belli ölçüde
şüphecidir.
 Kant, bu tavrı ‘gerekçeleri, temelleri olmadığı sürece
herhangi bir görüşü, iddiayı kabul etmeme’ tavrı
olarak tanımlar.
 En büyük eleştiri: «Tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir
şey bilmediğimdir” Sokrates.
 bütün bu inanç, adet, gelenek, görüş ve sanıların
aslında hiçbir bilgi değerine sahip olmadıklarıydı
b) Bir yöntem olarak şüphecilik
 şüpheciliğin, kendisinde karar kılınan,
kendisinde kalınan ve daha ileri gidilmeyen bir
nihai amaç olarak benimsenmez
 tersine şüphenin, şüphenin kendisini ortadan
kaldırmaya amaçlayan bir yöntem, bir araç
olarak kullanılır
 bir yöntem olarak şüpheciliğin bilinen en iyi
örnekleri de İslam dünyasında Gazali, Batı
dünyasında Descartes’tir.
Gazali ve Descartes
 Gazali ve Descartes, kendisinden şüphe
edilmesi asla mümkün olmayan, kesin
bilgiyi ararlar.
 kendilerine bilgi veya doğru diye sunulan
şeyleri gözden geçirirler.
 Daha da önemli olarak bu doğruların
veya bilgilerin kaynaklarını, yani duyular
ve aklı ele alıp, onların bize şaşmaz ve
kesin bilgiyi vermekte ne kadar güvenilir
olduklarını araştırırlar.
Descartes örneği
 Gündelik hayatta duyularımızın bizi
sık sık aldattığına tanık oluruz.
Bir rengi başka bir renkle, bir nesneyi başka bir
nesneyle karıştırdığımız olur. Görme duyumuz suyun
içine batırılmış bir çubuğun kırık olduğunu gösterirken,
dokunma duyumuz onun hiç de öyle olmadığını söyler
 akıl doğrulan denen doğrularda, örneğin
matematiksel akıl yürütmelerde de yanlış
yapmamız, yalnız bu yanlışı yaptığımızı bilecek
kadar şanslı olmamamız mümkündür.
«Düşünüyorum, o halde varım» (Cogito
ergo sum)
 şüphe etmek bir tür düşünmektir.
 O halde şüphe eden insan şüphe ettiği
anda düşünmektedir.
 Düşünmek ise var olmayı gerektirir;
çünkü şüphe etmek için, şüphe eden bir
varlığın olması zorunludur
c)Deney-dışı bilgiye ilişkin şüphecilik

 Bu tür şüphecilerin en iyi örnekleri ünlü


İngiliz filozofu Hume
 Hume’un şüpheciliğinden çok etkilenmiş
olan Kant’tır.
 Hume’un bir şüphecilik türünü temsil
ettiğini ve bu şüphecilik türünün de her
türlü deney-dışı bilgiye gösterilen bir
şüpheciliktir
Kant
 her türlü insan deneyini aşan bilgilerin,
özellikle metafizik diye adlandırılan ve
geleneksel olarak
○ Tanrı’nın varlığı,
○ ruhun özgürlüğü
○ ölümsüzlüğü

 gibi konularla ilgilenen felsefe veya bilgi


dalının imkânım reddetmesi bakımından
tam bir şüphecidir.
Kant/2
 Kant’a göre bilgide hem deneyden hem de akıldan gelen öğeler vardır.
 Kant’ın özgünlüğü şudur:
 kendi zamanına kadar salt deneyden geldiği düşünülen malzeme veya
veriler içinde bile deneyden gelmeyen, öznenin kendisinin deneye kattığı
bazı a priori öğelerin olduğunu göstermiştir.
 deneyde bilen özne, tamamen pasif, sadece alıcı bir durumda değildir.
 Deney yapanın deneyde pasif bir biçimde dışardan aldığı şey, yalnızca
deneyin malzemesi veya ham maddesidir.
 O bu maddeye, kendisinden gelen birtakım düzenleyici, organize edici
formları uygulayarak onu belli bir şekil ve yapıya kavuşturur.
 Bu düzenleyici formlar, örneğin uzay ve zamandır.
 uzay ve zaman, insanın dış dünyadan, deneyden aldığı tasarımlar değildir;
tersine insanın deneye eklediği, kattığı, deney malzemesini kendilerine göre
düzenlediği düzenleyici kalıplardır.

 Biz uzay ve zamanı görmeyiz, uzay ve zaman ile görürüz.


Kant/3
 Kant’a göre doğru bilgi, iki öğeden
hareketle oluşturulabilir:
 Deneyden gelen malzeme
 zihnin bu malzeme üzerine eklediği şey.
 insan, deneyden gelen malzemeyi
kendisi yaratmaz; onu alır ve o malzeme
olmaksızın zihin sadece tezgahları,
kalıpları olan, fakat işleyeceği
hammaddesi olmayan bir fabrika gibidir,
Kant/4
 Kant’ın deyimleriyle insan ‘kendinde şey! ‘numen’i bilemez;
 ‘bizim için olan şey’i, bize göründüğü şekilde şe/i, yani ‘fenomen’i
bilebilir.
 sonuç,
 hakkında her hangi bir deney sahibi olamayacağımız veya bize
deneyde verilmiş olmayan hiçbir şeyin bilgisinin gerçek anlamda
mümkün olmadığıdır.
 Tanrı, ruh ve özgürlük gibi şeylerin bize deney tarafından verilmiş
olmadıkları, onlar hakkında hiçbir duyusal deneye sahip olmadığımız
açıktır.
 “Metafizik, bir bilim değildir”
 biz bu tür varlıkları ciddi anlamda hiçbir zaman bilemeyiz.

Das könnte Ihnen auch gefallen