Beruflich Dokumente
Kultur Dokumente
Kant Prolegomena Önsöz
Kant Prolegomena Önsöz
PROLEGOMENA
Immanuel Kant
Bilim olarak ortaya çıkabilecek her bir gelecek
Metafizik için
PROLEGOMENA
zu einer jeden künftigen Metaphysik die als Wissenschaft
wird auftreten können
Çeviren
Aziz Yardımlı
İdea • İstanbul
İdea Yayınevi
Şarap İskelesi Sk. 2/106-7 Karaköy, Beyoğlu — İstanbul
iletisim@ideayayinevi.com / www.ideayayinevi.com / www.ideasatis.com
Bu çeviri için © AZİZ YARDIMLI 2014
Bilim olarak ortaya çıkabilecek her gelecek Metafizik için
Prolegomena
Immanuel Kant
Prolegomena
zu einer jeden künftigen Metaphysik die als Wissenschaft
wird auftreten können (1783)
Türkçe-Almanca
Birinci baskı 2014
Tüm hakları saklıdır. Bu yayımın hiçbir bölümü
İdea Yayınevinin ön izni olmaksızın
yeniden üretilemez.
Baskı: Umut Matbaacılık
Fatih Cad. Yüksek Sok. No 11, Merter — İstanbul
Printed in Türkiye
ISBN 978-975-397-121-8
IHALT İÇİNDEKİLER
[Vorrede] Önsöz 7
Prolegomena
Prolegomena
Vorerinnerung von dem
Eigentümlichen aller metaphysischen Tüm Metafiziksel Bilginin Özgünlüğü Üzerine
Erkenntnis Ön-Anımsatma 19
Ek Anhang
Metafiziği Bilim Olarak Edimselleştirmek İçin von dem, was geschehen kann, um
Yapılabilecek Olanlar Üzerine 145 Metaphysik als Wissenschaft wirklich
zu machen.
Eleştiri Üzerine Araştırmayı Önceleyen Bir Probe eines Urteils über die
Yargının Örneği 146 Kritik, das vor der Untersuchung
vorhergeht.
NOTLAR 161
SÖZLÜK VE AÇIKLAMALAR 164
DİZİN 173
Vorrede Önsöz
Diese Prolegomena sind nicht zum Bu Prolegomena öğrencilerin değil ama
Gebrauch vor Lehrlinge, sondern vor
künftige Lehrer, und sollen auch die-
geleceğin öğretmenlerinin kullanımı için-
sen nicht etwa dienen, um den Vortrag dir, ve aslında onlara daha şimdiden varo-
einer schon vorhandnen Wissenschaft lan bir bilimin sunuluşunu düzenlemede
anzuordnen, sondern um diese Wis-
senschaft selbst allererst zu erfinden. değil, ama ilk olarak bu bilimin kendisini
Es gibt Gelehrte, denen die Ge- ortaya çıkarmada hizmet edeceklerdir.
schichte der Philosophie (der alten Bilginler vardır ki, onlar için felsefe tari-
sowohl als neuen) selbst ihre Philoso-
phie ist, vor diese sind gegenwärtige hinin kendisi (yenisi olduğu gibi eskisi de)
Prolegomena nicht geschrieben. Sie onların felsefesidir; bu Prolegomena onlar
müssen warten, bis diejenigen, die için yazılmamıştır. Onların usun kendi kay-
aus den Quellen der Vernunft selbst
zu schöpfen bemühet sind, ihre Sache naklarından yararlanmaya çabalayanlar işle
werden ausgemacht haben, und als- rini bitirinceye dek beklemeleri gerekecek,
denn wird an ihnen die Reihe sein, von
ve ancak bundan sonra olayların haberini
dem Geschehenen der Welt Nachricht
zu geben. Widrigenfalls kann nichts dünyaya yaymak için sıraları gelecektir.
gesagt werden, was ihrer [4] Meinung Durum böyle değilse, onların sanılarına göre
nach nicht schon sonst gesagt worden
daha şimdiden söylenmiş olmayan hiçbir-
ist, und in der Tat mag dieses auch als
eine untrügliche Vorhersagung vor şey söylenemez. Gerçekte bu sanı tüm gele-
alles Künftige gelten; denn, da der cek için yanılmaz bir öngörü olarak geçerli
menschliche Verstand über unzähli-
bile olabilir, çünkü insan anlağının yüzyıl-
ge Gegenstände viele Jahrhunderte
hindurch auf mancherlei Weise ge- lar boyunca sayısız nesne üzerine çeşitli yol-
schwärmt hat, so kann es nicht leicht larda kurduğu düşlerden sonra, her yeni şey
fehlen, daß nicht zu jedem Neuen et-
için onunla bir benzerliği olmayan eski bir-
was Altes gefunden werden sollte, was
damit einige Ähnlichkeit hätte. şeyin bulunmaması güçtür.
Meine Absicht ist, alle diejenigen, Amacım Metafiziği uğraşmaya değer
so es wert finden, sich mit Metaphysik
zu beschäftigen, zu überzeugen: daß
bulan herkesi bir süre için çalışmasına ara
es unumgänglich notwendig sei, ihre vermenin, şimdiye dek olmuş herşeyi sanki
Arbeit vor der Hand auszusetzen, alles olmamış gibi görmenin, ve herşeyden önce
bisher Geschehene als ungeschehen
anzusehen, und vor allen Dingen zu-
şu soruyu sormanın kaçınılmaz olarak
erst die Frage aufzuwerfen: «ob auch zorunlu olduğuna inandırmaktır: “Acaba
so etwas, als Metaphysik, überall nur Metafizik gibi birşey ne olursa olsun ola-
möglich sei.»
Ist sie Wissenschaft, wie kommt es,
naklı mıdır?”
daß sie sich nicht, wie andre Wissen- Eğer bilim ise, nasıl olur da başka bilimler
schaften, in allgemeinen und dauren- gibi evrensel ve kalıcı bir onay kazanmayı
den Beifall setzen kann? Ist sie keine,
wie geht es zu, daß sie doch unter dem
başaramaz? Eğer değilse, nasıl olur da
Scheine einer Wissenschaft unaufhör- sürekli olarak bir bilim görünüşü altında
lich groß tut, und den menschlichen büyüklük taslar ve insan anlağını hiçbir
Verstand mit niemals erlöschenden,
aber nie erfüllten Hoffnungen hin- zaman sona ermeyen ama hiçbir zaman
hält? Man mag also entweder sein Wis- yerine getirilmeyen umutlar ile oyalar?
7
8 PROLEGOMENA
kavramı kendi rahminden üretmiş olduğunu Handlung etc.) aus, und forderte
die Vernunft, die da vorgibt, ihn in
ileri süren ustan birşeyin, eğer koyulacak ihrem Schoße erzeugt zu haben,
olursa, böylelikle zorunlu olarak başka bir- auf, ihm Rede und Antwort zu ge-
ben, mit welchem Rechte sie sich
şeyin de koyulmasını gerektireceği bir yolda
denkt: daß etwas so beschaffen sein
oluşmuş olabileceğini hangi hakla düşündüğü könne, daß, wenn es gesetzt ist, da-
sorusuna yanıt vermesini istedi; çünkü neden durch auch etwas anderes notwen-
dig gesetzt werden müsse; denn
kavramının söylediği budur. Usun böyle bir das sagt der Begriff der Ursache.
bağlantıyı a priori ve kavramlardan düşünme- Er bewies unwidersprechlich: daß
sinin bütünüyle olanaksız olduğunu tartışma es der Vernunft gänzlich unmög-
lich sei, a priori, und aus Begriffen
götürmeyecek bir yolda tanıtladı, çünkü eine solche Verbindung zu denken,
bu bağlantı zorunluk kapsar; birşey olduğu denn diese enthält Notwendigkeit;
es ist aber gar nicht abzusehen, wie
için başka birşeyin de zorunlu olarak olması
darum, weil etwas ist, etwas anderes
gerektiği ve buna göre böyle bir bağlantının notwendiger Weise auch sein müs-
kavramının a priori nasıl getirilebileceği hiç- se, und wie sich also der Begriff
von einer solchen Verknüpfung
bir biçimde açık değildir. Bundan usun bu a priori einführen lasse. Hieraus
kavram ile kendini bütünüyle ve tam olarak schloß er, daß die Vernunft sich
aldattığı, onu imgelem yetisinin bir piçinden mit diesem Begriffe ganz und gar
betriege, daß sie ihn fälschlich vor
başka birşey değilken yanlışlıkla kendi çocuğu ihr eigen Kind halte, da er doch
yerine aldığı vargısını çıkardı. Gerçekte nichts anders als ein Bastard der
imgelem yetisi deneyim tarafından gebe bıra- Einbildungskraft sei, die, durch
Erfahrung beschwängert, gewisse
kıldıktan ve belli tasarımları çağrışım yasası Vorstellungen unter das Gesetz der
altına getirdikten sonra, ortaya çıkan öznel Assoziation gebracht hat, und eine
daraus entspringende subjektive
zorunluğu, e.d. alışkanlığı içgörüden doğan
Notwendigkeit d. i. Gewohnheit,
nesnel bir zorunluk olarak yutturuyordu. vor eine objektive [9] aus Einsicht,
Bundan usun böyle bağlantıları giderek salt unterschiebt. Hieraus schloß er: die
Vernunft habe gar kein Vermögen,
genel bir yolda bile olsa düşünmek için hiçbir solche Verknüpfungen, auch selbst
gücünün olmadığı sonucunu çıkardı, çünkü nur im Allgemeinen, zu denken,
o zaman kavramları salt uydurmalar olacak, weil ihre Begriffe alsdenn bloße Er-
dichtungen sein würden, und alle
ve sözde a priori oluşan tüm bilgileri yanlış ihre vorgeblich a priori bestehende
olarak damgalanmış sıradan deneyimlerden Erkenntnisse wären nichts als falsch
başka birşey olmayacaktı, ki genel olarak gestempelte gemeine Erfahrungen,
welches ebenso viel sagt, als es gebe
hiçbir Metafiziğin olmadığını ve ne olursa überall keine Metaphysik und kön-
olsun olamayacağını söylemekle birdir.* ne auch keine geben.*
*Buna karşın, Hume tam olarak bu yokedici *Gleichwohl nannte Hume eben diese
zerstörende Philosophie selbst Metaphysik,
felsefenin kendisine Metafizik dedi ve ona büyük und legte ihr einen hohen Wert bei. «Me-
değer verdi. “Metafizik ve Ahlak,” diyordu, “bilimin taphysik und Moral», sagt er, «sind die wich-
tigsten Zweige der Wissenschaft; Mathematik
en önemli iki dalıdır; matematik ve doğa bilimi onla-
und Naturwissenschaft sind nicht halb so viel
rın yarısı kadar bile değerli değildir.”2 Ama keskin wert». Der scharfsinnige Mann sahe aber hier
görüşlü insan burada yalnızca kurgul usun abartılmış bloß auf den negativen Nutzen, den die Mä-
ßigung der übertriebenen Ansprüche der
istemlerinin yumuşatılmasının insanlığı şaşkınlığa spekulativen Vernunft haben würde, um so
düşüren o sonu gelmeyen ve diretken sayısız çatışmayı viel endlose und verfolgende Streitigkeiten,
bütünüyle ortadan kaldıracak olması biçimindeki die das Menschengeschlecht verwirren, gänz-
lich aufzuheben; aber er verlor darüber den
negatif yararı ararken, usun istence onun tüm çaba- positiven Schaden aus den Augen, der daraus
larının en yüksek hedefini sağlayabilecek en önemli entspringt, wenn der Vernunft die wichtigs-
ten Aussichten genommen werden, nach de-
beklentilerinden yoksun bırakılması durumunda nen allein sie dem Willen das höchste Ziel
doğacak pozitif zararı gözden kaçırdı. aller seiner Bestrebungen ausstecken kann.
ÖNSÖZ 11
So übereilt und unrichtig auch Vargısı ne denli iveğen ve yanlış olursa
seine Folgerung war, so war sie
doch wenigstens auf Untersuchung olsun hiç olmazsa araştırma üzerine dayanı-
gegründet, und diese Untersuchung yordu, ve bu araştırma hiç kuşkusuz zamanı-
war es wohl wert, daß sich die guten
nın iyi kafalarının problemi eğer olanaklı ise
Köpfe seiner Zeit vereinigt hätten,
[10] die Aufgabe in dem Sinne, wie onun önerdiği yolda daha talihli bir çözüme
er sie vortrug, womöglich glückli- ulaştırmak için biraraya gelmelerine değerdi,
cher aufzulösen, woraus denn bald
eine gänzliche Reform der Wissen-
öyle ki kısa bir süre içinde bundan zorunlu
schaft hätte entspringen müssen. olarak bilimin bütün bir reformu doğacaktı.
Allein das der Metaphysik von Ama Metafiziği hiçbir zaman kayırmamış
jeher ungünstige Schicksal woll-
te, daß er von keinem verstanden olan yazgı Hume’un hiç kimse tarafından
würde. Man kann es, ohne eine anlaşılmamasını istedi. Belli bir acı duyum-
gewisse Pein zu empfinden, nicht
ansehen, wie so ganz und gar seine
sanmadan görülemeyeceği gibi, karşıtları
Gegner Reid, Oswald, Beattie, und Reid, Oswald, Beattie ve son olarak Priest-
zuletzt noch Priestley, den Punkt ley3 onun probleminin en önemli noktasını
seiner Aufgabe ver fehlten, und
indem sie immer das als zugestanden bütünüyle kaçırdılar ve onun yalnızca kuşku
annahmen, was er eben bezweifelte, ile karşıladığını doğrulanmış sayarken öte
dagegen aber mit Heftigkeit und
yandan tam olarak hiçbir zaman kuşkulan-
mehrenteils mit großer Unbeschei-
denheit dasjenige bewiesen, was ihm mayı aklından bile geçirmediği şeyi coşku ile
niemals zu bezweifeln in den Sinn ve sık sık büyük bir küstahlık ile tanıtladılar;
gekommen war, seinen Wink zur
Verbesserung so verkannten, daß
onun durumu iyileştirmek için verdiği ipu-
alles in dem alten Zustande blieb, cunu öylesine yanlış algıladılar ki, sanki hiç-
als ob nichts geschehen wäre. Es birşey olmamış gibi herşey eski durumunda
war nicht die Frage, ob der Begriff
der Ursache richtig, brauchbar, und kaldı. Soru Neden kavramının doğru, kulla-
in Ansehung der ganzen Naturer- nışlı ve bütün bir doğa bilgisi açısından vaz-
kenntnis unentbehrlich sei, denn
dieses hatte Hume niemals in Zwei-
geçilmez olup olmadığı değildi, çünkü Hume
fel gezogen; sondern ob er durch bundan hiçbir zaman kuşku duymamıştı; ter-
die Vernunft a priori gedacht werde, sine, soru o kavramın us yoluyla a priori düşü-
und auf solche Weise eine von aller
Erfahrung unabhängige innre Wahr-
nülüp düşünülemeyeceği, ve böyle bir yolda
heit und daher auch wohl weiter tüm deneyimden bağımsız bir iç gerçekliği-
ausgedehnte Brauchbarkeit habe,
nin ve buna göre yalnızca deneyim nesne-
die nicht bloß auf Gegenstände der
Erfahrung [11] eingeschränkt sei: lerine sınırlı olmayan daha geniş erimli bir
hierüber erwartete Hume Eröff- kullanımının da olup olmadığı idi: Hume
nung. Es war ja nur die Rede von
dem Ursprunge dieses Begriffs,
bu konuda bir açılış bekliyordu. Söz konusu
nicht von der Unentbehrlichkeit olan şey yalnızca bu kavramın kökeni idi, kul-
desselben im Gebrauche: wäre lanımı açısından vazgeçilmezliği değil: Eğer
jenes nur ausgemittelt, so würde es
sich wegen der Bedingungen seines kökeni bir kez bulunacak olursa, kullanımı-
Gebrauches, und des Umfangs, in nın koşulları ve geçerli olabileceği alan daha
welchem er gültig sein kann, schon
şimdiden kendiliğinden verilmiş olacaktı.
von selbst gegeben haben.
Die Gegner des berühmten Man- Ama bu ünlü insanın karşıtları, probleme
nes hätten aber, um der Aufgabe ein hakkını verebilmek için, salt arı düşünme
Gnüge zu tun, sehr tief in die Natur
der Vernunft, sofern sie bloß mit
ile uğraştığı düzeye dek usun doğasına öyle-
reinem Denken beschäftigt ist, hin- sine derinlemesine girmek zorunda kalacak-
eindringen müssen, welches ihnen lardı ki, bu onlara uygun değildi. Buna göre
ungelegen war. Sie erfanden daher
ein bequemeres Mittel, ohne alle hiçbir içgörü olmaksızın dikbaşlı olmanın
Einsicht trotzig zu tun, nämlich die yolunu daha uygun bir araç olarak sıradan
12 PROLEGOMENA
insan anlağına başvuruda buldular. Gerçekte Berufung auf den gemeinen Men-
schenverstand. In der Tat ist‘s eine
düzgün (ya da, yakınlarda dendiği gibi, große Gabe des Himmels, einen
yalın) insan-anlağına iyelik göğün büyük geraden (oder, wie man es neuerlich
benannt hat, schlichten) Menschen-
bir armağanıdır. Ama onu edimler yoluyla,
verstand zu besitzen. Aber man muß
düşünülen ve söylenen sağgörülü ve ussal ihn durch Taten beweisen, durch das
şeyler yoluyla tanıtlamak gerekir, kendini Überlegte und Vernünftige, was man
denkt und sagt, nicht aber dadurch,
aklamak için öne sürecek bilgece hiçbirşey daß, wenn man nichts Kluges zu
bilinmediği zaman bir bilici gibi ona başvu- seiner Rechtfertigung vorzubrin-
rarak değil. Hiçbir zaman daha önce değil gen weiß, man sich auf ihn als ein
Orakel beruft. Wenn Einsicht und
ama ancak içgörü ve bilim yeterli olmayınca Wissenschaft auf die Neige gehen,
sıradan insan-anlağına başvurmak modern alsdenn und nicht eher, sich auf
den gemeinen Menschenverstand
zamanların ince bir buluşudur ki, onunla
zu berufen, das ist eine von den
en sığ geveze bile en derin kafa ile güvenle [12] subtilen Erfindungen neue-
boy ölçüşebilir ve ona karşı direnebilir. Ama rer Zeiten, dabei es der schalste
Schwätzer mit dem gründlichsten
en küçük bir içgörü kalıntısı bulunduğu Kopfe getrost aufnehmen, und es
sürece, bu ivedi yardıma sarılmaktan kaçın- mit ihm aushalten kann. Solan-
mak yerinde olacaktır. Ve gün ışığında görül- ge aber noch ein kleiner Rest von
Einsicht da ist, wird man sich wohl
düğünde, bu başvuru kalabalığın yargısına hüten, diese Nothilfe zu ergreifen.
dayanmaktan başka birşey değildir; bir alkış Und, beim Lichte besehen, ist diese
Appellation nichts anders, als eine
ki, felsefecinin yüzünü kızartırken popüler Berufung auf das Urteil der Menge;
şaklaban için ise utkudur ve onu gözüpek ein Zuklatschen, über das der Philo-
soph errötet, der populäre Witzling
kılar. Ama Hume’un sağlam bir anlak üze-
aber triumphiert und trotzig tut.
rinde en az Beattie kadar hak ileri sürebile- Ich sollte aber doch denken, Hume
ceğini, dahası, bunun da ötesinde, Beattie’de habe auf einen gesunden Verstand
ebenso wohl Anspruch machen
kesinlikle olmayan birşey üzerine, eleştirel können, als Beattie, und noch über-
bir us üzerine de hak ileri sürebileceğini dem auf das, was dieser gewiß nicht
düşünüyorum — bir us ki, kendini kurgu- besaß, nämlich eine kritische Ver-
nunft, die den gemeinen Verstand in
lara bırakacak denli ileri gitmemesi için sıra- Schranken hält, damit er sich nicht
dan anlağı sınırlar içinde tutar ya da, salt bu in Spekulationen versteige, oder,
wenn bloß von diesen die Rede ist,
kurgular söz konusu olduğu sürece, kendi
nichts zu entscheiden begehre, weil
ilkelerinin nasıl aklandığını anlamadığı için er sich über seine Grundsätze nicht
hiçbir karara varmayı istemez; çünkü ancak zu rechtfertigen versteht; denn nur
so allein wird er ein gesunder Ver-
böylelikle sağlam bir anlak olarak kalacak- stand bleiben. Meißel und Schlägel
tır. Çekiç ve keski bir parça tahtayı işlemek können ganz wohl dazu dienen,
için bütünüyle yeterli olabilir, ama bakır ein Stück Zimmerholz zu bearbei-
ten, aber zum Kupferstechen muß
üzerinde oyma yapmak için asitli iğne kul- man die Radiernadel brauchen. So
lanılmalıdır. Yine böyle, sağlam anlak ve sind gesunder Verstand sowohl als
spekulativer, beide, aber jeder in
kurgul anlak her ikisi de yararlıdır, ama her
seiner Art, brauchbar: jener, wenn
biri kendi türünde: Birincisi uygulamalarını es auf Urteile ankommt, die in [13]
deneyimde bulan yargılar durumunda, ikin- der Erfahrung ihre unmittelbare
Anwendung finden, dieser aber, wo
cisi ise yargıların evrensel olarak salt kavram- im allgemeinen, aus bloßen Begrif-
lardan üretilmesinin gerektiği yerde, örne- fen geurteilt werden soll, z. B. in
ğin Metafizikte, ki onda kendine sık sık ama der Metaphysik, wo der sich selbst,
aber oft per antiphrasin, so nennende
per antipharsin sağlam anlak diyen şeyin ne gesunde Verstand ganz und gar kein
olursa olsun hiçbir yargısı yoktur. Urteil hat.
ÖNSÖZ 13
Ich gestehe frei: die Erinnerung Yıllar önce dogmatik uyuklamamı bölerek
des David Hume war eben dasjenige,
was mir vor vielen Jahren zuerst den kurgul felsefe alanındaki araştırmalarıma
dogmatischen Schlummer unter- bütünüyle ayrı bir yön verenin ilkin David
brach, und meinen Untersuchungen
Hume’un anımsatması olduğunu özgürce
im Felde der spekulativen Philoso-
phie eine ganz andre Richtung gab. kabul ediyorum. Onu vargıları açısından
Ich war weit entfernt, ihm in Anse- dinlemekten çok uzaktım, çünkü bunlar salt
hung seiner Folgerungen Gehör zu
geben, die bloß daher rührten, weil
problemini bütününde ortaya koymadığı,
er sich seine Aufgabe nicht im Gan- ama onun yalnızca bütün irdelenmedikçe
zen vorstellte, sondern nur auf einen hiçbir bilgi vermeyen bir parçasına dokun-
Teil derselben fiel, der, ohne das
Ganze in Betracht zu ziehen, keine duğu için ortaya çıkmıştı. Eğer bir başkası-
Auskunft geben kann. Wenn man von nın bize bıraktığı iyi temellendirilmiş ama
einem gegründeten, obzwar nicht
geliştirilmemiş bir düşünce ile başlarsak,
ausgeführten Gedanken anfängt, den
uns ein anderer hinterlassen, so kann sürekli derin düşünme yoluyla pekala onu
man wohl hoffen, es bei fortgesetz- bu ışığın ilk çakışını kendisine borçlu oldu-
tem Nachdenken weiter zu bringen,
als der scharfsinnige Mann kam, dem
ğumuz keskin kavrayışlı insanın yapabilece-
man den ersten Funken dieses Lichts ğinden daha ileri götürmeyi umabiliriz.
zu verdanken hatte.
Böylece ilk olarak Hume’un karşıçıkışının
Ich versuchte also zuerst, ob sich
nicht Humes Einwur f allgemein genel bir yolda ortaya koyulup koyulamaya-
vorstellen ließe, und fand bald: daß cağını araştırdım ve hemen neden ve etki
der Begriff der Verknüpfung von
Ursache und [14] Wirkung bei wei-
bağlantısı kavramının anlağın şeylerin bağ-
tem nicht der einzige sei, durch den lantısını a priori düşünmesini sağlayan biri-
der Verstand a priori sich Verknüp- cik kavram olmaktan çok uzak olduğunu,
fungen der Dinge denkt, vielmehr,
daß Metaphysik ganz und gar daraus tersine Metafiziğin baştan sona böyle kav-
bestehe. Ich suchte mich ihrer Zahl ramlardan oluştuğunu buldum. Sayılarını
zu versichern, und, da dieses mir
nach Wunsch, nämlich aus einem
saptamaya çalıştım, ve bunu istediğim gibi
einzigen Prinzip, gelungen war, so tek bir ilkeden yerine getirdikten sonra bu
ging ich an die Deduktion dieser kavramların Tümdengelimine geçtim, ve
Begriffe, von denen ich nunmehr ver-
sichert war, daß sie nicht, wie Hume bundan böyle onların Hume’un kaygılan-
besorgt hatte, von der Erfahrung dığı gibi deneyimden türetilmediklerini,
abgeleitet, sondern aus dem reinen
ama arı anlaktan doğduklarını saptadım.
Verstande entsprungen seien. Diese
Deduktion, die meinem scharfsin- Keskin kavrayışlı öncelime olanaksız görün-
nigen Vorgänger unmöglich schien, müş olan ve herkesin kavramların nesnel
die niemand außer ihm sich auch
nur hatte einfallen lassen, obgleich
geçerliğinin neyin üzerine dayandığını sor-
jedermann sich der Begriffe getrost gulamaksızın onları güvenle kullanmasına
bediente, ohne zu fragen, worauf sich karşın onun dışında hiç kimsenin aklından
denn ihre objektive Gültigkeit grün-
de, diese, sage ich, war das schwerste, bile geçmemiş olan bu Tümdengelim meta-
das jemals zum Behuf der Metaphysik fizik adına üstlenilebilecek en güç işti. Ve
unternommen werden konnte, und
bu bakımdan en kötüsü herhangi bir yerde
was noch das Schlimmste dabei ist, so
konnte mir Metaphysik, soviel davon bulunabileceği kadarıyla Metafiziğin bu
nur irgendwo vorhanden ist, hiebei konuda bana en küçük bir yardım sağla-
auch nicht die mindeste Hülfe leis-
ten, weil jene Deduktion zuerst die
yamaması idi, çünkü ilkin bu Tümdengeli-
Möglichkeit einer Metaphysik aus- min bir metafiziğin olanağını doğrulaması
machen soll. Da es mir nun mit der gerekiyordu. Şimdi Hume’un probleminin
Auflösung des Humischen Problems
nicht bloß in einem besondern Falle, çözümünü salt tikel bir durumda değil ama
sondern in Absicht auf das ganze bütün bir arı us yetisi açısından elde ettiğim
14 PROLEGOMENA
için, güvenli ama her zaman yavaş adım- Vermögen der reinen Vernunft gelun-
gen war: so konnte ich sichere, obgleich
larla en sonunda arı usun bütün bir eri- [15] immer nur langsame Schritte tun,
mini, içeriğinde olduğu gibi sınırlarında um endlich den ganzen Umfang der
reinen Vernunft, in seinen Grenzen
da, eksiksiz olarak ve evrensel ilkelere göre
sowohl als seinem Inhalt, vollständig
belirlemeye geçebildim. Metafiziğin dizge- und nach allgemeinen Prinzipien zu
sini güvenilir bir plana göre kurabilmesi bestimmen, welches denn dasjenige war,
was Metaphysik bedarf, um ihr System
için gereksindiği şey buydu. nach einem sicheren Plan aufzuführen.
Ama korkarım Hume’un probleminin Ich besorge aber, daß es der Ausfüh-
olanaklı en büyük genişliği içinde açımlan- rung des Humischen Problems in seiner
möglich größten Erweiterung (nämlich
ması (yani Arı Usun Eleştirisi) problemin der Kritik der reinen Vernunft) ebenso
kendisinin ilk kez ortaya koyulduğu zaman gehen dürfte, als es dem Problem selbst
uğradığı yazgı ile karşılaşabilir. Anlaşılma- erging, da es zuerst vorgestellt wurde.
Man wird sie unrichtig beurteilen,
dığı için yanlış yargılanacaktır; anlaşılma- weil man sie nicht versteht; man wird
yacak, çünkü kitabın yaprakları çevrilecek sie nicht verstehen, weil man das Buch
zwar durchzublättern, aber nicht durch-
olsa da, üzerine düşünülmeyecektir; ve bu zudenken Lust hat; und man wird diese
çabaya girişilmeyecektir çünkü yapıt kuru, Bemühung darauf nicht verwenden
çünkü karanlık, çünkü tüm alışıldık kav- wollen, weil das Werk trocken, weil es
dunkel, weil es allen gewohnten Begrif-
ramlar ile çelişik ve dahası çok geniştir. fen widerstreitend und überdem weit-
Şimdi bir felsefeciden popülerlik, eğlence, läuftig ist. Nun gestehe ich, daß es mir
rahatlık eksikliği ile ilgili yakınmalar duy- unerwartet sei, von einem Philosophen
Klagen wegen Mangel an Popularität,
mayı beklemediğimi kabul ediyorum, Unterhaltung und Gemächlichkeit zu
çünkü söz konusu olan şey çok değerli ve hören, wenn es um die Existenz einer
insanlık için vazgeçilmez bir bilginin, en gepriesenen und der Menschheit unent-
behrlichen Erkenntnis selbst zu tun ist,
eksiksiz sağınlığın en katı kurallarına göre die nicht anders, als nach den strengs-
oluşturulabilecek ve başlangıçta olmasa da ten Regeln einer schulgerechten Pünkt-
zamanla giderek popülerlik bile kazana- lichkeit [16] ausgemacht werden kann,
auf welche zwar mit der Zeit auch Popu-
bilecek bir bilginin varoluşunun kendisi- larität folgen, aber niemals den Anfang
dir. Ama bir ölçüde planın araştırmadaki machen darf. Allein, was eine gewisse
temel noktaların gözden geçirilmesini Dunkelheit betrifft, die zum Teil von
der Weitläuftigkeit des Plans herrühret,
güçleştiren genişliğinden kaynaklanan bei welcher man die Hauptpunkte, auf
belli bir bulanıklık konusundaki yakınma die es bei der Untersuchung ankommt,
haklıdır ve bunu şimdiki Prolegomena ile nicht wohl übersehen kann: so ist die
Beschwerde deshalb gerecht, und dieser
düzelteceğim. werde ich durch gegenwärtige Prolego-
Arı Us yetisini bütün bir erimi ve sınır- mena abhelfen.
ları içerisinde sunan o önceki çalışma Jenes Werk, welches das reine Ver-
nunftvermögen in seinem ganzen
böylece her zaman temel olarak kalır ve Umfange und Grenzen darstellt, bleibt
Prolegomena onunla yalnızca ön-alıştırma- dabei immer die Grundlage, worauf sich
die Prolegomena nur als Vorübungen
lar olarak bağıntılıdır; çünkü metafiziğin
beziehen; denn jene Kritik muß als Wis-
ortaya çıkmasına izin vermeyi ya da gide- senschaft systematisch, und bis zu ihren
rek onun için yalnızca uzaktan da olsa bir kleinsten Teilen vollständig dastehen,
ehe noch daran zu denken ist, Meta-
umut beslemeyi bile düşünmeden önce, o physik auftreten zu lassen, oder sich
Eleştiri bilim olarak dizgesel, ve en küçük auch nur eine entfernte Hoffnung zu
bölümüne dek tamamlanmış olmalıdır. derselben zu machen.
Man ist es schon lange gewohnt,
Çoktandır eskimiş ve aşınmış bilgile- alte abgenutzte Erkenntnisse dadurch
rin önceki bağlamlarından çıkarılarak ve neu aufgestutzt zu sehen, daß man
ÖNSÖZ 15
sie aus ihren vormaligen Verbin- onlara birinin kendi keyfi kesimine göre biçil-
dungen herausnimmt, ihnen ein
systematisches Kleid nach eigenem miş ama yeni bir başlık altına alınmış dizge-
beliebigen Schnitte, aber unter sel bir giysi giydirilerek yeni gibi sunulduk-
neuen Titeln, anpaßt; [17] und
larını görmeye alışmışızdır; ve okuyucuların
nichts anders wird der größte Teil
der Leser auch von jener Kritik zum çoğu o Eleştiri’ den ilkin bundan daha başka
voraus erwarten. Allein diese Prole- birşey beklemeyecektir. Ama bu Prolegomena
gomena werden ihn dahin brin-
gen, einzusehen, daß es eine ganz
daha önce hiç kimsenin en küçük bir düşün-
neue Wissenschaft sei, von welcher cesini bile taşımadığı bütünüyle yeni bir bili-
niemand auch nur den Gedanken min olduğunu anlamalarını sağlayacak, salt
vorher gefaßt hatte, wovon selbst
die bloße Idee unbekannt war, und
düşüncesinin bile bilinmediğini, Hume’un
wozu von allem bisher Gegebenen kuşkusunun verebildiği ipucu dışında şim-
nichts genutzt werden konnte, als diye dek verili hiçbirşeyin onun için kullanı-
allein der Wink, den Humes Zwei-
fel geben konnten, der gleichfalls lamayacağını gösterecektir. Hume da benzer
nichts von einer dergleichen mög- olarak bu türden olanaklı bir biçimsel bilimin
lichen förmlichen Wissenschaft
hiçbir önsezisini taşımadı, tersine gemisini
ahnte, sondern sein Schiff, um es
in Sicherheit zu bringen, auf den güvenliğe alabilmek için onu karaya (kuşku-
Strand (den Skeptizism) setzte, culuğa) oturtarak orada yatmaya ve çürümeye
da es denn liegen und verfaulen
bıraktı.4 Oysa bunun yerine benim için ona
mag, statt dessen es bei mir darauf
ankommt, ihm einen Piloten zu bir kaptan vermek önemlidir — bir kaptan
geben, der nach sicheren Prinzipien ki, eksiksiz bir deniz haritası ve bir pusula ile
der Steuermannskunst, die aus der
donatılı olarak, dümencilik sanatının küre-
Kenntnis des Globus gezogen sind,
mit einer vollständigen Seekarte nin bilgisinden türetilen güvenilir ilkelerine
und einem Kompaß versehen, das göre gemiyi ona iyi görünen her yere güvenle
Schiff sicher führen könne, wohin
es ihm gut dünkt.
götürebilecektir.
Zu einer neuen Wissenschaft, Bütünüyle yalıtılmış ve kendi türünde biri-
die gänzlich isoliert und die einzi- cik olan yeni bir bilime onun daha şimdiden
ge ihrer Art ist, mit dem Vorurteil
gehen, als könne man sie vermit-
başka yerlerden kazanılmış sanısal bilgiler
telst seiner schon sonst erworbenen aracılığıyla yargılanabileceği önyargısı ile
vermeinten Kenntnisse beurteilen, yaklaşmak (üstelik realiteleri herşeyden önce
obgleich die es eben sind, an deren
Realität zuvor gänzlich gezweifelt
bütünüyle kuşku altına alınması gerekenle-
[18] werden muß, bringt nichts rin bu bilgiler olmasına karşın), birinin her
anders zuwege, als daß man allent- yerde belki de anlatım kulağa benzer geldiği
halben das zu sehen glaubt, was
einem schon sonst bekannt war, weil
için daha şimdiden tanıdık olanı gördüğüne
etwa die Ausdrücke jenem ähnlich inanmasından başka bir sonuca götürmez;
lauten, nur, daß einem alles äußerst daha doğrusu yalnızca herşeyin zorunlu ola-
verunstaltet, widersinnisch und
kauderwelsch vorkommen muß, rak aşırı ölçüde bozuk, aykırı ve anlaşılmaz
weil man nicht die Gedanken des görünmesine götürebilir, çünkü temelde
Verfassers, sondern immer nur seine
yazarın düşünceleri değil ama her zaman yal-
eigene, durch lange Gewohnheit
zur Natur gewordene Denkungsart nızca birinin uzun alışkanlık yoluyla doğal-
dabei zum Grunde legt. Aber die lık kazanmış kendi düşünceleri yatar. Gene
Weitläuftigkeit des Werks, sofern
sie in der Wissenschaft selbst und
de sunumda değil ama bilimin kendisinde
nicht dem Vortrage gegründet ist, temellendirildiği düzeye dek yapıtın geniş-
die dabei unvermeidliche Trocken- liği, ve bu nedenle kaçınılmaz kuruluk ve
heit und scholastische Pünktlichkeit
sind Eigenschaften, die zwar der skolastik sağınlık hiç kuşkusuz olgunun ken-
Sache selbst überaus vorteilhaft sein disi için aşırı ölçüde yararlı olabilecek, ama
16 PROLEGOMENA
kitabın kendisine kesinlikle zararlı olması mögen, dem Buche selbst aber aller-
dings nachteilig werden müssen.
gereken özelliklerdir. Es ist zwar nicht jedermann gege-
David Hume gibi incelikli ve gene de aynı ben, so subtil und doch zugleich so
anlockend zu schreiben, als David
zamanda öylesine çekici yazma yeteneği, ya
Hume, oder so gründlich und dabei
da Moses Mendelsshon5 gibi derinlikli ve aynı so elegant, als Moses Mendelssohn;
zamanda öylesine gösterişli yazma yeteneği allein Popularität hätte ich meinem
Vortrage (wie ich mir schmeichele)
herkese verili değildir; ama eğer yapmak iste- wohl geben können, wenn es mir
diğim yalnızca bir plan taslağı oluşturmak ve nur darum zu tun gewesen wäre,
yerine getirilmesini ise başkalarına bırakmak einen Plan zu entwerfen, und des-
sen Vollziehung andern anzuprei-
olsaydı, ve (eğer kendimi övebilirsem) beni sen, und mir nicht das Wohl der Wis-
böylesine uzun bir süre boyunca uğraştıran senschaft, die mich so lange beschäf-
bilimin yararını ciddiye almasaydım, sunu- tigt [19] hielt, am Herzen gelegen
hätte; denn übrigens gehörte viel
muma hiç kuşkusuz bir popülerlik havası Beharrlichkeit und auch selbst nicht
verebilirdim; çünkü herşey bir yana, hiç wenig Selbstverläugnung dazu, die
kuşkusuz geç ama kalıcı bir onay beklentisi Anlockung einer früheren güns-
tigen Aufnahme der Aussicht auf
uğruna daha erken ve duygudaş bir kabulün einen zwar späten, aber dauerhaften
ayartmasından vazgeçmek büyük bir diret- Beifall nachzusetzen.
Plane machen ist mehrmalen
kenliği ve ayrıca hiç de küçük olmayan bir
eine üppige, prahlerische Geistes-
öz-veriyi gerektirir. beschäftigung, dadurch man sich
Planlar yapmak çoğu kez gösterişçi, övün- ein Ansehen von schöpferischem
Genie gibt, indem man fordert,
gen bir kafa uğraşıdır ki, onunla kişi kendine was man selbst nicht leisten, tadelt,
yaratıcı bir deha görünüşünü verir, çünkü was man doch nicht besser machen
kendi sağlayamadığını gerekli görür, daha kann, und vorschlägt, wovon man
selbst nicht weiß, wo es zu finden
iyisini yapamadığını kınar, nerede bulaca- ist, wiewohl auch nur zum tüchtigen
ğını bilmediği şeyi önerir; oysa genel bir Us Plane einer allgemeinen Kritik der
Eleştirisi uğruna sağlam bir planın, eğer her Vernunft schon etwas mehr gehöret
hätte, als man wohl vermuten mag,
zamanki gibi yalnızca dindar dileklerin bir wenn er nicht bloß, wie gewöhnlich,
bildiriminden oluşmayacaksa, beklenebile- eine Deklamation frommer Wün-
cek olandan biraz daha çoğunu kapsaması sche hätte werden sollen. Allein
reine Vernunft ist eine so abgeson-
gerekecektir. Ama arı Us öylesine yalıtılmış, derte, in ihr selbst so durchgängig
kendi içinde öylesine baştan sona bağlan- verknüpfte Sphäre, daß man keinen
tılı bir alandır ki, hiçbir bölümüne tüm geri Teil derselben antasten kann, ohne
alle übrige zu berühren, und nichts
kalanlara da dokunmaksızın el uzatılamaz, ausrichten kann, ohne vorher jedem
her bir bölümün yeri ve ötekiler üzerindeki seine Stelle und seinen Einfluß auf
etkisi önceden belirlenmiş olmaksızın hiç- den andern bestimmt zu haben,
weil, da nichts außer derselben ist,
birşey ayarlanamaz, çünkü dışında içindeki was unser Urteil innerhalb berichti-
yargımızı düzeltebilecek hiçbirşey olmadığı gen könnte, jedes Teiles Gültigkeit
und Gebrauch von dem Verhält-
için her bir parçanın geçerliği ve kullanımı
nisse abhängt, darin [20] er gegen
Usun kendisinin içerisinde geri kalanlar ile die übrigen in der Vernunft selbst
ilişkisine bağımlıdır; ve örgütlü bir cismin steht, und, wie bei dem Gliederbau
eines organisierten Körpers, der
üyelerden oluşan yapısı durumunda olduğu Zweck jedes Gliedes nur aus dem
gibi, her bir üyenin ereği ancak bütünün tam vollständigen Begriff des Ganzen
kavramından türetilebilir. Buna göre böyle abgeleitet werden kann. Daher
kann man von einer solchen Kritik
bir Eleştiri konusunda söylenebilecek tek sagen: daß sie niemals zuverlässig
şey eğer bütününde ve arı Usun en küçük sei, wenn sie nicht ganz und bis auf
ÖNSÖZ 17
die mindesten Elemente der reinen öğesine dek tamamlanmış değilse hiçbir
Vernunft vollendet ist, und daß man
von der Sphäre dieses Vermögens zaman güvenilir olmadığı, ve bu yetinin ala-
entweder alles oder nichts bestim- nında belirlenmesi ve saptanması gerekenin
men und ausmachen müsse.
ya hep ya da hiç olduğudur.
Ob aber gleich ein bloßer Plan,
der vor der Kritik der reinen Ver- Ama Arı Usun Eleştirisini önceleyebile-
nunft vorhergehen möchte, unver- cek salt bir planın anlaşılmaz, güvenilmez
ständlich, unzuverlässig und unnüt-
ze sein würde, so ist er dagegen um
ve yararsız olmasına karşın, öte yandan eğer
desto nützlicher, wenn er darauf bu plan arkadan gelecek olursa o denli
folgt. Denn dadurch wird man in yararlı olacaktır. Çünkü bu yolla kişi bütünü
den Stand gesetzt, das Ganze zu
übersehen, die Hauptpunkte, gözleme, bu bilimde herşeyin kendilerine
worauf es bei dieser Wissenschaft dayandığı ana noktaları tek tek sınama, ve
ankommt, stückweise zu prüfen, und
manches dem Vortrage nach besser
sunumdaki birçok noktayı yapıtın ilk kaleme
einzurichten, als es in der ernsten alınışında olduğundan daha iyi düzenleme
Ausfertigung des Werks geschehen konumunda olacaktır.
konnte.
Hier ist nun ein solcher Plan, Şimdi burada tamamlanmış yapıtın arka-
nach vollendetem Werke, der nun- sından gelen ve bundan böyle analitik yön-
mehr nach analytischer Methode
teme göre düzenlenebilecek bu tür bir plan
angelegt sein darf, da das Werk
selbst durchaus [21] nach syntheti- bulunmaktadır; oysa yapıtın kendisinin baş-
scher Lehrart abgefaßt sein mußte, tan sona sentetik yönteme göre düzenlen-
damit die Wissenschaft alle ihre
Artikulationen, als den Gliederbau
mesi gerekiyordu, çünkü bütünüyle özel bir
eines ganz besondern Erkenntnis- bilgi-yetisinin eklemli yapısı olarak bilim tüm
vermögens, in seiner natürlichen eklemlenmelerini ancak bu yolla doğal bağ-
Verbindung vor Augen stelle. Wer
diesen Plan, den ich als Prolegome- lantıları içinde gözler önüne serebilir. Kim
na vor aller künftigen Metaphysik tüm gelecek Metafiziği önceleyen Prolego-
voranschicke, selbst wiederum dun-
kel findet, der mag bedenken, daß es
mena olarak yayımladığım bu planın kendi-
eben nicht nötig sei, daß jedermann sini yine bulanık bulursa, pekala düşünebi-
Metaphysik studiere, daß es manches lir ki herkesin Metafizik çalışması zorunlu
Talent gebe, welches in gründlichen
und selbst tiefen Wissenschaften, die
değildir; yine düşünebilir ki, daha çok sez-
sich mehr der Anschauung nähern, giye yakın olan temel ve giderek derin bilim-
ganz wohl fortkömmt, dem es lerde çok iyi ilerleme yapan ama salt soyut
aber mit Nachforschungen durch
lauter abgezogene Begriffe nicht kavramlar yoluyla araştırmalarda başarılı
gelingen will, und daß man seine olamayan birçok yetenek vardır ve böyle
Geistesgaben in solchem Fall auf
einen andern Gegenstand verwen-
durumlarda entellektüel beceri başka bir
den müsse, daß aber derjenige, der nesne üzerine yönelmelidir; Metafiziği yar-
Metaphysik zu beurteilen, ja selbst gılamayı, giderek kendisi bir Metafizik oluş-
eine abzufassen unternimmt, denen
Forderungen, die hier gemacht
turmayı üstlenen biri burada bildirilen istem-
werden, durchaus ein Gnüge tun leri tam olarak doyurmalı, ve bunu ya benim
müsse, es mag nun auf die Art çözümümü kabul ederek ya da onu temel-
geschehen, daß er meine Auflösung
annimmt, oder sie auch gründlich den çürütüp yerine bir başkasını getirerek
widerlegt und eine andere an deren yapmalıdır — çünkü onu bir yana atamaya-
Stelle setzt, – denn abweisen kann
er sie nicht – und daß endlich die
caktır; ve, son olarak, düşünebilir ki, ken-
so beschrieene Dunkelheit (eine disinden o çok yakınılan bulanıklığın da
gewohnte Bemäntelung seiner eige- (birinin kendi uyuşukluğunun ya da aptallı-
nen Gemächlichkeit oder Blödsich-
tigkeit) auch ihren Nutzen habe: da
ğının iyi bilinen bir örtüsü) yararları vardır,
alle, die in Ansehung aller andern çünkü tüm başka bilimler açısından dikkatli
18 PROLEGOMENA
§1 §1
Von den Quellen der Metaphysik Metafiziğin Kaynakları Üzerine
Wenn man eine Erkenntnis als Wis-
Bir bilgiyi bilim olarak sunmayı istersek her-
senschaft darstellen will, so muß man
zuvor das Unterscheidende, was sie şeyden önce başka hiçbir bilim ile ortaklaşa
mit keiner andern gemein hat, und taşımadığı ve öyleyse ona özgü olan ayırdedici
was ihr also eigentümlich ist, genau
bestimmen können; widrigenfalls
yanı sağın olarak belirleyebilmemiz gerekir;
die Grenzen aller Wissenschaften yoksa tüm bilimlerin sınırları birbirine karı-
ineinander laufen, und keine der- şacak ve hiç biri kendi doğasına göre tam
selben ihrer Natur nach gründlich
abgehandelt werden kann. olarak ele alınamayacaktır.
Dieses Eigentümliche mag nun in Bu kendine özgü yan ister nesnenin, ister
dem Unterschiede des Objekts, oder
der Erkenntnisquellen, oder auch
bilgi kaynaklarının, isterse giderek bilgi türü-
der Erkenntnisart, oder einiger, wo nün ayrımından ya da bunların tümünün
nicht aller dieser Stücke zusammen, olmasa da bir bölümünün ayrımından oluş-
bestehen, so beruht darauf zuerst die
Idee der möglichen Wissenschaft und
sun, olanaklı bilimin ideası ve alanı öncelikle
ihres Territorium. onun üzerine dayanır.
Zuerst, was die Quellen einer me- İlk olarak, bir metafiziksel bilginin kaynak-
taphysischen Erkenntnis betrifft, so
liegt es schon in ihrem Begriffe, daß ları söz konusu olduğunda, bunların görgül
sie nicht empirisch sein können. Die olamayacağı daha şimdiden Metafiziğin kav-
Prinzipien derselben, [24] (wozu nicht
bloß ihre Grundsätze, sondern auch
ramında yatar. Böyle bilginin ilkeleri (ki salt
Grundbegriffe gehören,) müssen also temel-önermeleri değil ama temel-kavramları
niemals aus der Erfahrung genommen da bunların arasındadır) öyleyse hiçbir zaman
sein: denn sie soll nicht physische, son-
dern metaphysische, d. i. jenseit der Er- deneyimden alınmamalıdır: Çünkü bilginin
fahrung liegende Erkenntnis sein. Also fiziksel değil ama metafiziksel, e.d. deneyimin
wird weder äußere Erfahrung, welche
die Quelle der eigentlichen Physik,
ötesinde yatıyor olması gerekir. Öyleyse ne asıl
noch innere, welche die Grundlage der Fiziğin kaynağını oluşturan dış deneyim, ne de
empirischen Psychologie ausmacht, bei görgül Ruhbilimin temelini oluşturan iç dene-
ihr zum Grunde liegen. Sie ist also Er-
kenntnis a priori, oder aus reinem Ver- yim üzerine dayanacaktır. Buna göre a priori,
stande und reiner Vernunft. ya da arı Anlaktan ve arı Ustan bilgidir.
19
20 PROLEGOMENA
Ama bunda onu arı Matematikten ayır- Hierin würde sie aber nichts
Unterscheidendes von der reinen
deden hiçbirşey olmayacaktır; öyleyse ona Mathematik haben; sie wird also
arı felsefi bilgi denmelidir; ama bu anlatımın reine philosophische Erkenntnis heißen
müssen; wegen der Bedeutung dieses
imlemi açısından Arı Usun Eleştirisi’ ne, s.
Ausdrucks aber beziehe ich mich auf
712 [B 740] vs., göndermede bulunuyo- Kritik d. r. V. Seite 712 [B 740] u. f.)
rum, çünkü orada us-kullanımının bu iki wo der Unterschied dieser zwei Arten
des Vernunftgebrauchs einleuch-
türünün ayrımı açık ve yeterli olarak sunul- tend und gnugthuend ist dargestellt
muştur. Metafiziksel bilginin kaynakları üze- worden. Soviel von den Quellen der
rine bu kadar. metaphysischen Erkenntnis.
§2 §2
Metafiziksel Denebilecek Biricik Bilgi Von der Erkenntnisart, die allein
metaphysisch heißen kann
Türü Üzerine
(a) Genel olarak sentetik ve analitik yargıların a) Von dem Unterschiede
synthetischer und analytischer Urteile
ayrımı üzerine überhaupt
Metafiziksel bilgi kendi kaynaklarının özgün Metaphysische Erkenntnis muß lau-
ter Urteile a priori enthalten, das
yanı tarafından gerektirildiği gibi yalnızca a
erfordert das Eigentümliche ihrer
priori yargılar kapsamalıdır. Ama yargılar ne [25] Quellen. Allein Urteile mögen
olursa olsun herhangi bir kaynağı taşıyabi- nun einen Ursprung haben, wel-
chen sie wollen, oder auch ihrer
lir ya da giderek mantıksal biçimlerine göre logischen Form nach beschaffen sein
şu ya da bu yolda oluşturulabilir; ve gene wie sie wollen, so gibt es doch einen
de içerik açısından aralarında bir ayrım var- Unterschied derselben, dem Inhalte
nach, vermöge dessen sie entweder
dır ki, ondan ötürü ya salt açıklayıcıdırlar ve bloß erläuternd sind, und zum Inhal-
bilginin içeriğine hiçbirşey eklemezler, ya te der Erkenntnis nichts hinzutun,
da genişleticidirler ve verili bilgiyi arttırırlar; oder erweiternd, und die gegebene
Erkenntnis vergrößern; die erstern
birincilere analitik, ikinciye sentetik yargı- werden analytische, die zweiten syn-
lar denebilir. thetische Urteile genannt werden
Analitik yargılar yüklemde öznenin kavra- können.
Analytische Urteile sagen im Prä-
mında gerçi çok açık olarak ve aynı bilinç dikate nichts als das, was im Begriffe
ile olmasa da daha şimdiden edimsel olarak des Subjekts schon wirklich, obgleich
nicht so klar und mit gleichem
düşünülmüş olandan başka hiçbirşeyi
Bewußtsein gedacht war. Wenn ich
söylemez. Eğer ‘Tüm cisimler uzamlıdır’ sage: Alle Körper sind ausgedehnt,
dersem, cisim kavramını en küçük bir so habe ich meinen Begriff vom Kör-
per nicht im mindesten erweitert,
biçimde genişletmemiş ama onu yalnızca sondern ihn nur aufgelöset, indem
çözündürmüşümdür, çünkü uzam, yargıdan die Ausdehnung von jenem Begrif-
önce o kavram için belirtik olarak söylenmiş fe schon vor dem Urteile, obgleich
nicht ausdrücklich gesagt, dennoch
olmamasına karşın, gene de edimsel olarak wirklich gedacht war; das Urteil ist
düşünülmüştür; öyleyse yargı analitiktir. Öte also analytisch. Dagegen enthält
yandan, ‘Kimi cisimler ağırdır’ önermesi der Satz: einige Körper sind schwer,
etwas im Prädikate, was in dem allge-
yüklemde cismin genel kavramında edimsel meinen Begriffe vom Körper nicht
olarak düşünülmüş olmayan birşeyi kapsar, wirklich gedacht wird, er vergrößert
öyleyse bilgimi arttırır, çünkü kavramıma also meine Erkenntnis, indem er zu
meinem Begriffe etwas hinzutut, und
birşey ekler ve buna göre ona bir sentetik muß daher ein synthetisches Urteil
yargı denmelidir. heißen.